Pazartesi Nisan 29, 2024

Munzur'un kızıl gülü, Yetiş Yalnız yoldaşın anısı, kalbimizde ve kavgamızda yaşayacaktır..!(Erhan Aktürk, Landshut Hapishanesi, Almanya)

Dağların sevdalısı, baharın umudu, mücadelenin kızıl ateşi yoldaşım ve halkımızın mütevazi öncüsü ve yol göstericisi; çok kıymetli, Yetiş yoldaşım, emin olabilirsin ki; şehadetinin ardından seni yazmak, senin gibi enginleri fetheden bir devrimciyi anlatmak şimdi bana çok zor geliyor...

Yoldaşım senin yaşamın her şeyden evvel çok sade ve duru idi. Ben de seni katıksız ve sade biçimde anlatmaya çalışacağım. Seninle birlikte, 11 yoldaşımızın ölümsüzlüğe yolculuk haberinizi 18 Mayıs'a 7 gün kala öğrendim ve duydum ki, 24-28 Kasım 2016 tarihinde, Munzur yeniden kızıllaşarak şaha kalkmış..

Sevgili düşdaşım, emperyalist sistemin merkezlerinden olan Fransa'da doğdun. Çocukluğun ve gençliğin bu ülkenin metropol şehirleri ve kültürü içinde geçti. Ancak sen bu metropol şehirlerin yozlaşmış ve çürümüş kültürüne, kirine ve pasına asla bulaşmadın. İnsanlığın ve emeğin kurtuluş mücadelesi yoluna girdikten sonra asla şaşmadın. Bu uğurda Avrupa'da, ülkede, kentlerde, kırlarda yorulmadan ve duraksamadan hep aynı azimle çalıştın, çabaladın, sürekli bir şeyler ürettin ve örnek bir mücadele tarzı yürüttün. Bu azmin ve kararlılığın sonuçta düşmanlarımızın korkulu rüyası oldu..

Lakin senin akranların, emperyalist sistemin yabancılaşmış, yozlaşmış ve çürümüş bataklıklarında, para-mal-mülk ve geleceksizlik hesapları yaparlarken, sen baskıya, sömürüye, kölece yaşamaya karşı militanca mücadele yürüttün ve SEN hep doruklardaki özgürlük yürüyüşüne katılmayı düşledin, dağ başlarında hem kavgaya tutuşmayı, hem de kavganın türkülerinin yaşayarak besteleştirmeyi düşledin..Bilgini, birikimini, değerlerini ve özellikle de sanatsal yeteneklerini cömertçe insanlığın ve emeğin kurtuluş mücadelesine sundun..Hiç kuşku yoktur ki, senin davaya bağlılığın da aynı nitelikte çok değerliydi ve tartışılmaz bir derinliğe sahipti..

Senin kişiliğinden dünyamıza yansıyan bu saf ve ve duru proleter kişilik, senin olmadığın sohbet ortamlarında hem sohbet konusu yapılıyor ve ta o zamanda övgüler yapılıyor ve ''örnek bir genç devrimci partizan'' diye anılıyordun..

Sevgili yoldaş, sen diğer yoldaşlarına karşı çok paylaşımcı ve hoş görülüydün. Kolektif yaşamı mükemmel derecede içselleştirmiştin..Artık herkesin bildiği o meşhur fukaralığımızın sürdüğü dönemlerde, sen hep ilk önce yanındaki yoldaşları doyurma gayretindeydin. En güzel şeyleri ilk önce yanındaki yoldaşlarına teklif ederdin. Yine kitlelerle, halk ile bütünleşmiş bir ilişkin vardı. Sırtından hiç eksik olmayan çantanla hangi kapıyı çalsan hep bir eve rahatlıkla misafir olabilirdin. Her misafirlikte güncel konuları dönüp dolaşıp devrimci siyasete ve mücadeleye çekmeyi tartışmalara, sohbetlere ideolojik bir içerik kazandırmayı çok iyi becerebiliyordun..

Heyecanlı sohbetler yaparak ikna etmeyi, ancak kitlelerin hassasiyetlerini de gözetmeyi çok iyi becerebiliyordun. Hakeza herhangi bir pratik faaliyet veya görev olunca da herkesten önce eylem alanına gider ve görevlerini asla savsaklamazdın. En zor, en meşakkatli işlere herkesten önce talip olur, kimsenin yapmadığı/yapamadığı görevleri tereddütsüzce ilk önce üstlenenlerden birisi mutlaka sen olurdun. Adın gibi her derde deva olarak ilk önce ve YALNIZ sen YETİŞiyordun..

Kıymetli yoldaşım bildiğin üzere, 2006 yılının bir Haziran akşamı seninle aynı odada yan yana yatmıştık..O akşamın sabahında Fransız emperyalizmi ve faşist Türk devleti'nin işbirliği sonucu, kaldığımız ev sözde ''anti-terör timleri'' tarafından kuşatılmış ve basılmıştı..Bu karanlık zebaniler evde bulunun çoluk-çocuk, kadın, yaşlı farkı gözetmeden hepimizi hırpalamış ve büyük ateşli silahlarla üstümüze barbarca ve leş kargaları misali çullanmışlardı. Ardından bizi götürdükleri sorgu zindanlarında ağır psikolojik işkence yöntemleri altında 4 gün zor koşullarda tutmuşlardı. Bu sorgular esnasında senin militanca duruşun ve dimdik direnişin mücadelemize yakışır örnek bir davranıştı..Sorgulamaların ertesinde hızla yapılan mahkeme tutuklanma kararını onaylamış ve bizlere asılsız suçlamalara ve sözde delillere dayanarak en yüksel cezaları kesmişti..Mahkeme sonrası hepimizi ayrı ayrı cezaevlerine dağıttıklarında seninle cefa yollarımız ayrılmıştı..Ama biz biliyorduk, Fransız emperyalizminin en zorlu cezaevi koşullarında sen devrimci yaşam tarzından asla ödün vermedin ve dimdik alnı ak bir devrimci olarak, bir zaman sonra yeniden özgürlüğüne kavuştun..Seninle birlikte zindanda yatan BASK Özgürlük Hareketi'ne mensup devrimci arkadaşlar da senden övgüyle ve gururla bahsediyorlardı..

Sevgili Yetiş yoldaşım, sana ne kadar güzel kelimeler yazsam da, kelimeler kifayetsiz kalıyor..Hiç bir tarif seni anlatmaya yetmiyor, sözler senin devrimci hazına ve hızına yetişemiyor.. Sen düşündüğü gibi yaşayabilen, yaşadığı gibi düşünebilen ender devrimcilerden birisiydin..Teorimizin ve pratiğimizin diyalektik ilişkisini derinden ve özden kavramış ve özümsemiştin. Dolayısıyla yaşamın en nitelikli halini, özgürlük mücadelesi yürüyüşümüzün tam ortasında, içinde, öncüsü olarak sürdürmeyi tasarlıyordun, ki öyle de oldu..Sen dağların doruklarında da örnek bir devrimci komünist insan, devrimci partizan olarak yıldızlaştın..Sen de güneşe uğurladıklarımız kervanına onurlu, başı dik, özü-sözü bir devrimci olarak, hak ettiğin şekilde övgülerle anılacaksın..

Senin mütevazi, duru, temiz, hassas, çalışkan, fedakar, yoldaş bağımlısı, cesaretli, sanatkar, araştırmacı, bilge ve devrimci pratik özelliklerin asla unutulmayacak ve dilden dile aktarılacaktır. Senin devrimci mücadeleye bağlılık düzeyin, senden önce ölümsüzleşen önder yoldaşlarımızda görülen tarzdadır ve çok farklıdır..Senin bu kısacık yaşamından çok şeyler öğrendik. Senin mütevazi ve ilkeli duruşun hepimize örnek olmaya devem edecektir.

Sen adeta umut insanıydın. Sınıf mücadelelerinin bütün tarihsel gelişim süreçlerinde olduğu gibi, insanlığın en diri politik duygusu umut olmuştur. Sende de bu dirilik ve bu umut hiç bir zaman tükenmedi. Senden etrafına yansıyan dirilik, duruluk ve umutlu olmak hissiyatı adeta bulaşıcıydı. Senin var olduğun her yerde yeni şeyler yaratılıyordu..Bu anlamda, halkımızın sosyal özgürlük mücadelesinde hep yaşayacak ve yaşatılacaksın.. Aliboğazı'nın cüretli ve kahraman 12'leri, sizlerin mücadelesi ve direnişi hepimize örnek ve rehber olacaktır. Anılarınız pratiğimize ışık tutacaktır. Siz rahat uyuyun, devrettiğiniz bayraklarınız şimdi başka ellerde dalgalanmaktadır.

''Düşmezse düşmesin

yakamızdan ölümsüzleşen

Bizim üstümüze de

güneş doğacak gülüm

Gülüşüne bir kurşun

sıksa da ölüm

Unutma ki;

Umuda kurşun işlemez gülüm!''

Şan olsun Aliboğazı Direnişi'nin Kızıl Gülleri, 12'lere!

Parti ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Erhan Aktürk, Landshut Hapishanesi, Almanya

41788

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Sayfalar