Cumartesi Mayıs 18, 2024

Öğrenmeyi öğrenmek...

Nerede ve nasıl bir (işçi-semt-kadın-gençlik-gerilla-dkö-basın-enternasyonal) faaliyet yürütülecekse onun görev ve sorumluluklarını layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için gerekli olan bilgileri elde etmeye başlayarak işe başlamalıyız. Rastgele bir biçimde “Nerede-ne iş olursa”, “her işi yaparım” gibi amatör tarzda bir anlayış ve yaklaşımla işler yapılamaz.  “Her işi yaparım” iddiası elbette devrimin sorumluluklarına ve görevlerine yaklaşım açısından önemlidir, ama sadece ilk adım olarak... Zira profesyonelleşme-uzmanlaşma-kurumsallaşmayı örgütleme ve savaşmada ustalaşmayı esas alan sıkı ve yoğun bir çalışma içine girerek, kuracağımız dünyanın insanı-militanı olabiliriz. 

Bütün bu zorlu görevleri bir militan ya da bir kadro tek başına yapamaz. Devrimci bir örgütle ve amacına yüksek düzeyde bağlı fikir ve hareket birliği içinde olan devrimci bir çekirdek kadroyla birlikte bu işler başarılır. 

Öncelikle dürüstlüğü ve halka hizmeti yaşam ilkesi olarak esas alan, dost ve düşmanın saygınlığını mücadele içinde kazanmış olan insan olunmaya çalışılmalıdır. Her bir pratiğimiz buna hizmet etmeyi amaçlamalıdır. Her bir pratikte bu amacın özellikleri-değerleri yaratılmalıdır.

Yapılacak işin teorisini ve örgütlemesini öğrenmeye çalışmayla işe başlanmalıdır ilk olarak. İşçi-semt-gençlik-kadın vb. alanlarda faaliyet yürütülüyorsa ve görevi “inceleme-araştırma-propaganda” çalışması ise “neyi? nasıl? niçin?” inceleyeceğini, önceliğine neleri alacaklarını öğrenmeye çalışmalıdır. Daha zengin-etkili ve örgütlemeye hizmet eden propaganda nasıl yaparım? Bunun dilini, yöntemini ve araçlarını kullanmayı nasıl öğrenirim? İşe bu fikirlerle başlamalıdır. İşçilerle-emekçi kadınlarla-Alevi emekçilerle-Kürt ve azınlık milliyetlerden emekçilerle-gençlerle-LGBTİ bireylerle devrimci temelde amacına uygun tarzda diyalog kurup onların bilinç ve manevi dünyalarına sistematik olarak bilinçli bir şekilde nasıl etkide bulunabilir? Bu öğrenilmelidir. Devrim-örgüt biliminin bilgisine sahip olunmaya çalışılmadan hiçbir şey yapılamayacağını bilerek işe başlanmalıdır. Sonra “iş nasıl yapılacak, bunun bilgisine hangi yol ve yöntemleri, araçları kullanarak ulaşabilirim?” sorularına doğru ve yeterli yanıtlar arayıp bularak süreç örgütlemelidir. Ancak devrime ve örgüte ait hiçbir bilgi, devrimci pratikten kopuk ve ona uzak şekilde durup konumlanarak elde edilemez.

Halk, çalışma yürüten devrimciye baktığında “Aradığım, olmasını istediğim-yapacağına inandığım insan budur. Devrimi yapacak örgüt budur!” diyebilmelidir. Bu güven verilmelidir. Sözüne, yaptıklarına, yaşamına güven duyulmalıdır devrimcinin. Halkımız “insanın diline değil eline bakar” der. Herkes bir biçimde konuşur. Ancak halkımız konuşandan çok, iş yapan-çalışan-mücadele eden-savaşanlara bakarak güven duyar. En iyi konuşan-nutuk atan-barışçıl toplantılar düzenleyenler reformistler ve düzen içi aydınlardır. Halkımız bunları dinler ancak peşlerinden gitmez ve arkalarında saf tutmaz!

Proleter devrimcileri, sınıf bilinçli proleterleri “benzerlerinden” ayıran en önemli temel kriter; elleriyle iş yapmalarıdır. Dilleriyle değil. Unutmamak gerekir ki yaşamı etkileyen, ona doğru tarzda belli amaç için müdahale ederek ona bir doğrultu kazandırarak etkide bulunanlar sadece ve sadece proleter devrimcilerdir. Ve onların silahlı mücadelesidir. 

Hangi alanda nasıl bir çalışma yürütürsek yürütelim unutmayacağımız temel kriter “Daha iyi nasıl çalışır, daha iyi nasıl işimi yaparım” olmalıdır. Bunun için hem devrimci pratikten hem de bilimsel teorik kitaplardan, geçmiş tarihi tecrübelerden öğrenmekten bir an olsun bile geri durmamalıdır. İlk önce öğrenmeye başlamamız, ikinci olarak öğrenmeye başlamamız ve üçüncü olarak yine öğrenmeye başlamamız gerekiyor. Ve öğrenmenin ölü bir mektup ya da moda olan günlük bir tümce olarak kalmamasına (ki bunun sık sık başımıza geldiğini açık yüreklilikle kabul etmemiz gerek), öğrenmenin bizim öz varlığımızın bir parçası haline gelmesine ve öğrenmenin gerçekten ve tam anlamıyla bizim toplumsal yaşantımızı oluşturan unsurlardan biri haline gelmesine dikkat etmeliyiz.

Savaşmayı öğrenmek, gençleri- kadınları- işçileri- Kürtleri- Alevileri- ezilenleri- LGBTİ’leri örgütlemek. Devrimcinin yegane ve değişmez temel görevi bu olmalıdır. “İşçileri nasıl örgütleriz?”, “emekçi kadınları-gençleri nasıl örgütleriz?”, “silahlı mücadeleyi nasıl büyütüp-yaygınlaştırırız?”soruları ve ortaya çıkardığı görevler devrimcinin uykularını kaçırmalıdır. Sınıf savaşımının ortaya çıkardığı sorular-sorunlar beynini kemirmelidir. Öğrenmek için proletarya partisinin geçmiş tarihine o süreçlerde görev almış eski yoldaşlara, diğer devrimci örgütlerin pratiğine mutlak suretle başvurmalıdır. Devrimin ustalarına başvurmalıdır. Pratiğin öğreticiliğine başvurmalıdır.

Öğrenme isteği ve arzusu devrimciye yaşam suyu olmalıdır. İnceleme ve araştırma yapmayı, her şeyden önce soru sormayı öğrenmelidir. Uygulamayı ve yönetmeyi öğrenmelidir. “Var olan-yaşanan-ortaya çıkan sorunları nasıl çözerim” çözümün bilincini-dilini ve yöntemini öğrenmelidir. Gösteriş ve hava olsun gevezelik olsun diye değil. Olgun ağırbaşlı ciddiyetle görevine sarılan dürüst, mert ve yiğit bir devrimci gibi çalışmalıdır. Duruş ve yürüyüşüyle güvenilen, peşinden gitmek istenen, saygı duyulan devrimci olmak... Bugün esas görev budur.

Bunun için devrimcilik kriterlerini yükseltmek, doğru anlamlandırmak şarttır. Bugün yapılamayan, yerine getirilemeyen masa üstünde yarım kalan, ortada bırakılan her iş ciddi ölçüde güven kırılmasına yol açar. Bunu tersine çevirip alt etmenin yolu Aliboğazı şehitlerine doğru bakmak ve onların direniş ve savaşımlarını doğru anlamaktır. Hiçbir çıkar, hiçbir mevki, yetki ve koltuk peşinde koşmadan amacına yüksek düzeyde bağlı olarak savaşmaktır anlamlı olan. Halkın ve yoldaşların güven duyduğu devrimciler olmaktır. Aliboğazı şehitlerimiz devrimci ideallerimizin güven abideleridir. Her sabah önce şehitlerimizin gülen gözlerine bakarak, işimize başlayacağız. Yapamadığımız, yerine getiremediğimiz her görevimizde şehitlerin huzuruna çıkıp önlerinde durup dürüst ve samimi özeleştiri vereceğiz.

Düşman yoldaşlarımızı tanıyamayacağımız kadar vahşice katlediyorsa bize de dürüst, onurlu devrimcilik yapmak düşer. Savaşmak düşer. Biz bunu yapabiliriz. Bunu yapacağız.

45835

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Bir TİKKO savaşçısı:“Devrimci mücadeleye katılma tercihimin bir geçmişi var!”

Avrupa metropolünden gelen bir devrimci olarak, kapitalizmin “vahşetinin kalbinde” yaşarız. Hepimizin hayatı, değerlendirme mantığına göre yapılandırılıyor. İster klasik sömürü ilişkileri ve işgücünün yabancılaştırılması olsun, ister ayrıştırma ve izolasyona dönük eğilimler ya da sosyal yaşamda kendi kendimize olan yabancılaşma olsun; sürekli akan bir damlanın taşı oyduğu gibi insan, kapitalist merkezlerde sürekli kapitalist ideolojinin ekonomik, sosyal ve teknolojik saldırılarına maruz kalıyor.

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

CHP'NİN İHANETLERİ /Mehmet Emin Gündoğdu

 


   Bu yazının amacı kısa bir CHP değerlendirmesi yaparak, bu partinin izlediği politik hattı ortaya çıkarmak ve okuyucuya bir fikir vermek. Çünkü bu parti tarihi boyunca hep mevcut düzenin koruyucusu olmuştur. Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek Erdoğan hükümetine koz vermiştir.

Sayfalar