Pazar Mayıs 5, 2024

Özgür Gelecek, Halkın Günlüğünleşebilir mi ?/

Acaba objektif olmayı becerebilen kaç insan Türkiye solunun kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılamadığını söyleyebilir ? 

Evet kaç insan ?

Kim bilir ?

Neyse yazımın konusu da  bu değil.

Hemi yazımın konusu bir zamanlar kitleleşme tabanı olanlarca şimdi  dışlananlar olsaydı ben eylerdim ?

Düşününsenize bir kez ne makalenin giriş, geliş, sonuç arasındaki ilişkisi kalırdı. 

Ne de :

Türkiye' de ağır suçlar kapsamına girmeyen fabrikaları işgal edin söylemleri kitlelerin nezbinde  karşılık bulmadığı ortadayken yazılarımda talillerce ayak oyunlarına mazur kalan esaslar için geriye tek  kalanın talillerin kapitalizmle bağlarını azaltacak  kapitalist üretim araçlarına kullanılmaz hale getirmeleri gerektiğini söyleyebilirdim değil mi  ?

Söylemezdim.

Yazı bomboş bir kağıda dönerdi.

İyi ki yazımın konusu bu değil.

Yazımın konusuna da gelince:

Özgür Gelecek, Halkın  Günlüğünleşebilir mi ?

Evet yazımın konusu bu.

Sözü de fazla uzatmadan koca bir hareketi tepe taklak ettirenin fındık kadar küçük taşında olabileceğine inanmayanlara kapılmadan da hemen konuya girersem:

Bence Özgür Gelecekte  Halkın Günlüğü gibi değişim tehlikesiyle çoktandır karşı karşıya.

Bunu  ispatlamaya gelince de:

İlk önce her şeyden vaz geçip  Halkın Günlüğünde program değişikliğine yol açanın ne olduğunun tespitini yapmalıyız ?

Elbette ki bu sorunun da tek bir cevabı var:

O da sahip olunan kadrolardır.

Bunun böyle olmadığını ida etmek Sovyetlerdeki ve Çindeki dönüşümlerin mimarı olarak sınıfları görmek değilde devrimdeki dönüşlerin mimarlığını şahsiyetlere indirmekten başka bir işe yaramaz.

Bu da bizi yanlış yola iter.

Tüm dönüşlerin altında yatan tek gerçek sınıfsal çelişkilerdir.

Ve sadece bunu böyle söylemenin yetmeyeceğini de biliyorum.

Her şeyden önce böyle bir değişimi sağlayan kadroların dergi içerisinde yer almasını sağlayanın ne olduğunu da görmemiz ve cevaplamamız lazım.

Acaba bu kadrolar dergi içerisine  doğal halleriyle mi girdiler yoksa derginin işleyişi süreci içerisinde mi değişime uğrayarak ortaya çıktılar ?

Bu soruyu cevaplamakta çok önemli.

Çünkü tarihe baktığımızda Sovyetleri geriye götürenin ta..  Rusya döneminde partiye giren burjuvaların, derebeylerin.... olmadığını tam tersine devrime gönülden bağlı insanların yaşanılan süreç içerisinde devrimin ihtiyaç duyduğu değişimlere karşı durmaları ve Stalin' in ölümüyle de bu karşı duruşların Kruşev' in sülyetinde vücut bulduğunu görürüz.  

Ve bunu destekleyen en güzel sözünde Lenin' in bir Adım Geri İki Adım İleri' deki değişime ihtiyaç duyan derginin gazeteleşmemesi sonucu dergide yaşananlara değindiği sözlerinde buluruz.

Lenin derginin gazeteleşememesini dergide ortaya çıkan bürokrasizme, lider sultasına... bağlayarak değil de tam tersine dergide ortaya çıkan bürokrasizmi, lider sultasını... derginin gazeteleşememesine  bağlayarak açıklar.

İşte  bu açıklayış da bizlere bir dergiye ( partiye, sosyalizme.. ) doğal olarak giriş yapan sınıflar haricinde nasıl olur da bir dergide....  farklı farklı sınıflarında ortaya çıktığı ve de ne gibi değişikliklere de yol açabileceklerinin bilgisini verir.

Şimdi bu bilgilerle de yola çıkarak Halkın Günlüğündeki kadroların doğal halleriyle mi dergiye geldiklerine yoksa da derginin işleyişiyle mi ortaya çıktıklarına bakarsak bu konuda diyebileceğimiz tek şeyinde Halkın Günlüğünde bu kadroların ( Özgür Gelecekteki gibi ) derginin işleyişi sonucu ortaya çıkmadıklarıdır.

Halkın Günlüğünde kendini iyice açığa veren sınıf  ( Özgür Geleceğinde daha sonraki yıllarda iştirakiyle ) Türkiye solundaki her hangi bir dergide olduğu gibi dergiye doğal halleriyle katılan kadrolardır. 

Bunun en büyük ispatı da Türkiye solu kadroları birbirlerini eleştirirken birbirlerinin sınıfsal niteliğine de bakmadan eleştirmeleri değil midir ?

Halbuki sıradan bir vatandaşı eleştirmiyorlardı ki.

Helede ki sıradan bir vatandaşa eleştirirken dahil bu kadar toleranslı değillerken.

Esasım köylü ve yahut işçidir diyen bir dergiyi eleştiriyorlardı.

Ve  insan esasım köylü -ve yahut da işçi diyen bir dergiyi eleştirirken de biraz dikkat etmez mi  eleştirdikleri dergide esasın yoğunlaşıp yoğunlaşmadığına.

Hı.. biz kadrolaşmaya, kitleselleşmeninden hangi sınıfın öncülüğünde gerçekleştiğine bakmıyoruz diyorsanız

O zaman ne siz :

Marks' ın  İbrahim Kaypakkaya' nın parti içerisinde proletaryanın -köylünün yoğunlukta olması gerektiği sözlerinden de bir şeyler anlamamışsınızdır demektir

Ne de  siz :

Esas olmayan toplumsal davranışlar içerisinde  kadrolaşmak için   kulaç atarken sahip olunan mülkiyetin öldükten sonra yeniden devlete kaldığı ve de sahip olunan mülkiyetin devamı içinde vakıfların kullanıldığı bir ekonomide sınıflar savaşımın nasıl olduğunu kavrayamamışsınız demektir.

Bu nokta da  Özgür Geleceğin de tarihe - ekonomiye... bakışına  -  kadrolarının da ...  sınıfsal niteliğine bakarsak ve de yazımın başında dediğim gibi de objektif olmayı becerebilerek Türkiye solu gibi Özgür Geleceğinde  kadro ihtiyacını   aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşıladığına inkar etmeyecek olursak:

Acaba hangi  okuyucu yaşanılan sosyo ekonomik yapının etkisiyle ortaya çıkan toplumsal davranışlarda  köylünün  ( ve de kapitalizmle bağları en az olan sınıfların)   davranışının belirsizleşmediğini  ( işçinin de içerisinde bulunduğu )  toplumun diğer kesimlerinin de davranışının daha belirleyici hale gelmediğini bilmiyor olmalıdır ki Özgür Geleceğinde Halkın Günlüğünleşmeyeceğini  söyleyebilir değil mi ?

Söyleyemeyeceklerdir.

Söyleyemedikleri gibi de ( kapitalizmin evrelerinin perçinlemesiyle de köylünün  davranışını belirsizleştirdiğini bilen ) her okuyucuya kalan tek   şeyde:

Kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılayanların eninde sonunda  yine aktif toplumsal davranışlar içerisinde her hangi birine savrulacaklarını  bildikleri olacaktır. 

97375

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Sayfalar