Pazar Mayıs 19, 2024

Parçalı Önderlik

Parçalı iş yapma, parçalı devrimcilik, parçalı müdahale, parçalı planlama-düzenleme ve yöneticilik-önderlik yapmanın arkasında bilimsel temelde bütünlüklü olarak düşünememek vardır.

Her şeyin başlangıcı ve temeli olarak yanılgı ve katılığa düşmemek için gerçeğin bilgisine olabildiğince yakın olacak tarzda, onun bütün yanlarını, ara bağlantılarını inceleyecek şekilde düşünmek vardır.

Yanılgılı ve hatalı düşünceye saplanıp kalmamak, beklenen ve istenilen sonucu elde etmek için işin başlangıcında göreve sıkı sıkıya sarılmak gerekir. Bunun için önce doğru düşünmeyi öğreneceğiz. Nasıl düşüneceğiz? Bir soruna, bir olaya, bir göreve ve yoldaşa nasıl yaklaşacağız? Sorunları nasıl çözeceğiz? Mesele tam da burada düğümlenmektedir. Daha işin başında başarıyı örgütlemek için doğru düşünmek ve çözmek amaçlı yaklaşmayı esas almaktır.

Karşıtların birliği temelinde, çelişkinin her iki yanını, ara bağlantılarını ayrıntılı ve çok yönlü inceleyerek, hesaplayarak düşünmek ve bu tarzda işe başlamak gerekir. İşin sağlama ve güvenceye alınıp başarılması için yöntem bu olmalıdır.

Parçalı iş, parçalı devrimcilik yapmanın temelinde tek yanlı düşünmek gelir. Askeri görevleri yerine getirirken politik görevleri unutup ihmal etmek gibi. Politik görevleri yerine getirirken örgüt yaratmayı unutmak gibi.

Propaganda ajitasyon çalışması yaparken örgütlemeyi unutmak gibi. Basın yayın çalışması yürütürken felsefi ve ideolojik çalışmaları unutmak gibi. Yoldaşının hata ve zaaflarını düşünürken kendi hata ve zaaflarını unutmak gibi. Kısaca birini yaparken diğerini ihmal etmek, yapmamak ya da birkaçını yaparken diğer birkaçını unutmak gibi. Örnekler çoğaltılabilir…

Olabilecekleri hesaplarken o ana kadar olamayanları hesaplamamak, o ana kadar öngörülecek şeyleri, engelleri, aksaklıkları hesaplarken öngörülemeyen, düşünülmeyen engelleri hesaplamamak; bir yoldaşın başarılı yanlarını hesaplarken başarısız yanlarının da olabileceğini hesaplamamak gibi bir dizi konuda tek yanlılığa düşülebiliyor.

Bileşenin karar ve sözlerinin yanında bir de bileşendeki herhangi bir faaliyetçinin karar ve sözünün olması bileşenin örgütsel ve iradi birliğini bozan parçalılıktır. Toplantılar yapılır, kararlar alınır. Bu kararlar esas alınarak, pratiğe ve uygulamaya geçilir. Bunun yanında herhangi bir katılımcının karar ve sözünün olması durumu yaşanabilir.

Yani iki karar, iki söz, iki irade, iki müdahale hali “tek bir insan gibi yürümeyi” engelleyen yanlışlıklardır. Tek bir insan yerine iki insan karşımıza çıkar. Tek bir örgüt yerine iki örgüt; tek bir irade ve karar yerine iki ayrı karar ve irade ortaya çıkar. Bu durum, ne alınan kararların pratik yönelime geçmesini gerçekleştirir ne de güven verici bir durum yaratır.

Tek yanlılık aynı zamanda ben merkezcilikten de kaynaklanır. Örgütün-bileşenin kararına güvenmemek, kendini örgütün merkezine-yönetimine koyarak kendi kararını ya da sözünü söylemek olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin tam anlamıyla “ben merkezcilik”tir! Militan kendi görüşünü ve sözünü örgütün-bileşenin görüş ve sözünden daha değerli ve daha doğru bulduğu için ikili tutuma düşecek tarzda hareket etmektedir.

Düşünsel tek yanlılık, devrimci parçalılık ben merkezciliktir. Aynı zamanda disiplinsizliktir. Hiçbir kadro ve militan örgüt ve bileşen gerçekliğinin üstünde ve önünde değildir. Bütün örgüt militanları ve kadroları unutmamalıdır ki, çok güçlü bir merkeziyetçilik ilkesi, çelikten bir disiplin anlayışı olmadan kolektif güçlü yürüyemez.

Tasfiyecilik ve darbecilik parçalı-zayıf örgüt zemini üzerinde kendini bulur ve örgütler. Bugün üzerinde durulup düşünülmesi gereken en temel konu parçalı önderlik anlayışı ve pratiğidir. Bu anlayış mutlaka yıkılmalıdır.

Hiçbir gerekçe ve bahane bu anlayışın yaşam bulmasına ve pratiğe geçmesine neden olmamalıdır. Hiçbir “daha mantıklı öneri” ve “daha doğru bir fikir” kolektifin üstünde olmamalıdır. Söz ve tartışma biter, tek bir insan gibi pratiğin örgütlenmesi başlar.

Merkeziyetçi disiplin önünde herkes önünü iliklemeli ve kararlarını yaratıcı ve zengin tarzda uygulamasına yoğunlaşmalıdır. Bugün pratiğin ve eylemin diline ihtiyaç vardır. Bugün sömürülen ve ezilen emekçilerin güven duyacakları bir örgütlenmeye ve devrimci eyleme ihtiyacı vardır.

2906

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar