Çarşamba Mayıs 8, 2024

Partizan: Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

"Devrimci, Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza;

Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

29 Temmuz günü, İstanbul Nurtepe’de başlayan, işçi ve emekçilerin yoğun olarak yaşadığı, devrimci çalışmaların adresi durumundaki diğer emekçi mahallelere yayılan şiddet sarmalı halk içerisindeki sorunların çözümünde benimsenen siyaset ve politika yapma tarzına, örgütsel reflekslere ilişkin daha güçlü bir sorgulayışı, tartışmayı ve tavır almayı zorunlu hale getirmiştir.

Nurtepe’de Halk Cephesi'nin, HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyası için stant açmak isteyen Özgür Demokratik Alevi Derneği üyelerine ve HDP’lilere “stant açamayacaklarını” söylemesiyle, devamında kurulan standın dağıtılıp seçim broşürlerinin yakılmasıyla çatışmaların fitili ateşlenmişti.

Gelişmelere dair tarafların sorumluluğuna ve çatışmaların boyutlanmasındaki rolüne ilişkin bir açıklama yayınlamış, devrimci, yurtsever güçler arasındaki şiddete son verme, ortak düşmana karşı mücadeleyi büyütme çağrısı (Devrimci, Yurtsever Güçler Arasındaki Şiddete Son Verilmeli, Ortak Düşmana Karşı Mücadele Büyütülmelidir! 02. 08. 2014) yaparak sürece bakışımızı ortaya koymuştuk.

Halk Cephesi’nde bir çizgi ve örgütsel refleks haline gelmiş siyaset yasakçılığı, sistematik tarzda, ilerici, devrimci ve yurtsever güçlere yönelik saldırılar bugüne değin defalarca yaşanmıştır. Nurtepe’de yaşanan da bu çizginin bir devamıdır.

Son yaşanan gelişmelerin bilançosu tarafların “yasakçı” ve "intikamcı” yaklaşımlarının sonucu ortaya çıkan atmosfer içinde, yaşanan ölümle ve hayati tehlikesi süren yaralanmalarla ağır olmuş, halk içerisinde güvensizliğe ve moral bozukluğuna yol açmıştır.

Çatışmaların büyümesinde, yurtsever güçlerin (özellikle YDG-H) Halk Cephesi’ne ait kurumlara yönelik misilleme eylemlerinin etkisi olduğu açıktır. Eleştirilerimizin bir yanı da yurtsever güçlere yöneliktir. Ancak bununla birlikte yurtsever güçler, çatışmanın ilk anındaki gerginliği kısa sürede geride bırakmış, diyalog kanallarını zorlamış, soğukkanlı bir tutum izlemiş ve sorunu gündemlerinden kurumsal düzeyde çıkarmıştır.

Ne var ki aynı durum Halk Cephesi için geçerli değildir. Halk Cephesi’nin bu süre içindeki yaklaşımı “kitlemizi tutamıyoruz” tavrından öte kurumsal bir politika yapış tarzının, devrimci, ilerici, yurtsever güçlere yönelik yaklaşımın bir sonucudur ve hala da –özelliklede- yayınları aracılığıyla devam etmektedir.

Halk Cephesi’nin şiddetini; devrimci, ilerici güçlerin faaliyetçilerine taşıması, bu noktadaki hoyratlığı ve sorumsuzluğu ortadadır.

Bu bağlamda, sadece Nurtepe’de yaşama geçirdiği pratiğin oldukça “verimli” olduğunu teslim etmek gerekir. Selahattin Demirtaş standına yönelik saldırıyla Nurtepe’de çıkış yapan yasakçı pratik, vitesin büyütüldüğünü göstermektedir.

Halk Cephesi’nin gerginliğin başladığı ve birçok mahalleye yayıldığı andan bugüne değin sürdürdüğü yaklaşım, gerçeklerin çarpıtılması, manipüle edilmesi ve en tehlikelisi de yurtsever harekete ve devrimcilere yönelik kara çalmanın rutinleşmesidir.

Halk Cephesi Halkımız Arasında Şovenizmi Beslemektedir!

Halk Cephesi, bu yaklaşımıyla adeta ateşin üzerine benzin dökmekte, yurtsever harekete karşı Alevi halkını arkasına alma bakkal hesabıyla tehlikeli sularda kulaç atmaktadır.

Siyaset yasakçısı tavrıyla bahsini ettiğimiz sorunlara kaynaklık eden Halk Cephesi, benmerkezci ve sorunlu yaklaşımıyla; devrimci, yurtsever güçlerle arasındaki mesafeyi açmakta, emekçi yığınlar arasında, başta şovenizm olmak üzere birliği parçalayacak geri duyguları büyütmektedir.

Halk Cephesi, Alevi inancından emekçileri arkasına alma adına Kürt halkımızla arasındaki mesafeyi açmakta aynı zamanda Kürt halkı nezdinde devrimcilerin prestijine de zarar vermektedir.

Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan, emekçi yığınların sömürü ve zulme  karşı birliğini ve mücadelesini parçalamak; yığınlar arasında şovenizm marifetiyle kalın duvarlar çekmek, egemen sınıfların geçmişten bugüne uygulaya geldiği bir politikadır. Bu yanıyla Halk Cephesi, emekçi yığınların hücrelerine zerk edilen şovenizmi beslemekte ve geliştirmektedir. Oysa devrimci ve ilericilerin yapması gereken, faşist diktatörlüğe karşı halkımızın mücadelesini geliştirirken, onları yakınlaştırmak yani safları sıklaştırmak olmalıdır.

Gezi İsyanı’nın öğreticiliğinde düşmana karşı barikatlarda omuz omuza dayanışmayı büyütmenin deneyimleri hafızalarımızda tazeyken devrimci, yurtsever güçler arasında çatışmayı geliştirecek “yasakçı” pratiğin sahibi olmak, yığınların özlem ve taleplerinden, barikatlardaki mücadelesinden bir şey anlamamak, birliğine, dayanışmaya ve sınıf mücadelesine zarar vermektir.

Bu nedenledir ki iflah olmaz bir aşamaya ulaşmış bu çizgi sahiplerinin, emekçi mahalleleri devrimcilerden arındırma saldırısına, mahalleleri ve oralarda yaşayan işçi ve emekçileri kendi otoritesi altında bir mülk olarak gören sorunlu yaklaşımına tavır almak zorunlu hale gelmiştir.

Halk Cephesi’nin, “yasakçı” ve manipülatif politika yapma tarzı, halk içindeki sorunların çözümünde şiddeti araçsallaştıran devrimci duruştan yoksun; devrimci, ilerici güçleri doğrudan hedef alan saldırgan pratiği ve tüm bu yaklaşımları karşısındaki ciddiyetsiz, umursamaz tutumu nedeniyle siyasal ve sosyal tüm ilişkilerimizi kestiğimizi, halkımıza ve tüm devrimci demokratik ilerici ve yurtsever kamuoyuna duyuruyoruz.

Halk Cephesi’ni halkımıza ve devrimci demokratik, yurtsever kamuoyuna, ailelerimize özeleştiri vermeye davet ediyoruz.

PARTİZAN

87702

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

ADİLOŞ BEBE'DEN , MİRAY BEBE'YE

''..bunlar, engerekler ve çıyanlardır,bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları , tanı da büyü...'' diyerek Kürt halkının çocuklarının henüz kundakta başlayan acı ve dramını anlatan Ahmet Arif'in şiirine yansıyan gerçekleri hiç değişmeden bugün de aynen Miray bebek şahsında yaşıyoruz.Ama maalesef daha tanımadan öldürüldü.

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

TKP/ML: “Ölüm; Özgürlük, Devrim Ve İdeallerimiz İçin” Diyenlere Bin Selam Olsun!

“Al, yüreklerinden bir parça koy yüreğine

kokuları serin bir bahar rüzgarı gibi

çek içine.

şafak vakti dağın ardında selamla onları

söz ver,

başarılacak de,

de ki gülümsesinler

de ki arkada kalmasın gözleri.”

Türk, Kürt Uluslarından Ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır.

Faşizm kadın devrimcilerden intikam alıyor - Ziya Ulusoy

Erdoğan faşizmi, generalleri ve polis şeflerini, kadın devrimcilerin katledilmesine seferber etti.

Yalnızca son aylarda İstanbul'da Günay, Dilek, Dilan,Yeliz, Şirin, Kürdistan'da Güler, Sakinelerin öldürülüşünün yıl dönümünde Seve, Fatma, Pakize yoldaşları katletti. Ayrıca, çocuk büyük demeden çok sayıda kadını da kuşatma altına aldığı Kürt ilçelerinde öldürdü.

Sayfalar