Cuma Mayıs 17, 2024

Rojava’dan bir Partizan: “Yıldızlara gömülen, bilincimize kazınan halk ordusu savaşçıları ölümsüzdür!”

Emeğin, özgürlüğün, halkın düşmanları bir keza daha gerillaya saldırarak onları teslim alıp diz çökerteceğini düşündü. Bir kez daha barbar ve katliamcı yüzünü gösteren faşist TC ordusu, mazlumların özgürlük diyarına Dersim’e, direniş kalesi Aliboğazı’na son zamanların en kapsamlı, en kıyıcı operasyonunu gerçekleştirdi. En modern silahları ve en üstün tekniği kullanarak gerillayı yaşam ve direniş alanlarından koparmak istedi. Ancak hesapları tutmadı, umduklarını bulamadılar. Egemenlerin imha ve yok etme hesaplarını gerillaların kahramanca direnişi bozdu. Faşist TC devletinin orantısız gücü, silah ve teknik üstünlüğü gerillanın direniş ve kararlılığını alt edemedi. Bir kez daha savaşın kaderini ve geleceğini belirleyenin devrimci irade, kararlılık ve örgütlülük olduğunu gösterdi. Bir kez daha kazanan ve tarih yazanların direnenler olduğunu gösterdi.

Ülkemizi sömürü ve zulmün en utanç topraklarına çevirmek isteyen, bütün direniş ve muhalefet noktalarını zorbalıkla bastırmak, susturmak, kanla yok etmek isteyen faşist TC devleti, fena halde yanılmaktadır. Unutmaktadır ki; ne halkımız ne de onun silahlı militan öncüleri ne geçmişte ne de günümüzde asla zulme boyun eğdi. Gerillanın direniş ve isyan pratiği, halkımızın tarihsel dokusundan ve de halk ordusunun savaş ve direniş geleneğinden gelmektedir. Zulmün karanlığı ne kadar koyu olursa olsun, direniş ve karşı koyuş o kadar aydınlık dolu, görkemli ve parlak olacaktır. Faşizmin soğuk, üşüyen kışı yerini mutlaka bahara ve güneşe bırakacaktır. Çünkü gerilla özgürlüktür. Gerilla, ezilen halkın savunma ve direniş umududur. Gerilla, emekçi halkın ve ezilenlerin onurudur. Direnci ve varlık nedenidir. Onun en değerli ve nitelikli özgürlük gücüdür. Gerilla mazlum emekçi halkın vazgeçilmez güvencesidir. Kararlılık ve savaşma gücüdür. Sınıflar mücadelesi ve toplumların gelişim tarihi sayısız pratiği ve gerçekliği kanıtlamış ve ispatlamıştır ki “Halkın silahlı kuvvetleri yoksa hiçbir şeyi yoktur”. Silahlara sarılmadan ve onun yasaları ışığında yürünmeden ve yol göstericiliğinde savaşılmadan zulmün ve köleliğin karşısında durulamaz. Sömürü ve yağma merkezleri parçalanamaz ve zulmün duvarları yıkılamaz. Gerillanın varlığı ve savaşımı halkın var olmasını ve özgürlüğü eline almasının vazgeçilmez temel nedenidir. Halkın ve özgürlüğün gerçekliğine, ihtiyacına yanıt veren, onun kurtuluş özlemine çözüm olan bir politika temelinde savaşılarak yürünürse özgürlük ve kurtuluş her zamandan daha fazla yakınlaşır. Özgürlük ve kurtuluş elle tutulur somut bir kazanım haline gelir.

Faşist TC devletinin Aliboğazı operasyonu salt askeri boyutuyla sınırlanmış bir saldırı değildi. Bu saldırının dünden ve daha öncekilerinden daha kapsamlı daha boyutlu olmasının ciddi bir politik karakteri ve özelliği vardı. Gerillaya kumanda ve öncülük eden proletarya partisinin varlığına ve gelişim yönelimine vurulmak istenen bir darbeydi bu. Operasyonun proletarya partisini darbelemek isteyen politik bir yanı olduğunu görmek gerekir. Bu anlamda daha önceki yıllarda yapılan operasyonlardan farklı olarak öne çıkan politik bir yönü olduğunu görmek gerekir. Bu saldırı bir yandan gerillanın askeri gücünü imha ve yok etmeyi amaçlarken diğer yönüyle de onun politik öncüsünü tasfiye etme amacı taşımaktaydı. Düşman, politik karakterli askeri bir kuvvet olan gerilla güçlerini imha ve yok etmeyi başaramıyorsa, zayıflatmak, demoralize etmek ister. Politik-askeri görevlerini yerine getiremeyecek düzeyde darlaştırmaya çalışır.

Dağa ve çilekeş halkın özgürlük istemine ve özlemine dayanan onun kurtuluş ihtiyacına yanıt olma tutkusunu taşıyan gerilla ise asla yenilmez. Gerilla halktır, kararlılıktır. Devrimci irade ve yaratıcılıktır. Ateş ve topraktır. Güneş ve yıldızdır. Yaşamın dört mevsimidir. Mazlum emekçi halkımızın bitmek bilmez özgürlük düşü ve direniş türküsüdür. Gerilla, doğru bir askeri-politik çizgi izledikçe asla yenilmez. Savunma içinde aktif saldırı pratiğiyle silahlı kuvvetlerini arazinin en sarp, en derin noktalarına mevzilendirip, düşman saldırısına en iyi saldırı pratiğini ve eylemini gerçekleştirecek şekilde konumlandırırsa başarı ve gelişmesine hizmet eden bir yönelim içine girer. Şehitlerin bir önceki direnişlerden daha fazla olması karşı devrimin saldırı boyutu ve zamana yayılan süresinden kaynaklıdır. Şehitler pahasına direnen, düşman darbe vuran, moral-motivasyon üstünlüğü elinde tutan her zaman olduğu gibi gerilla olmuştur.  

 

Ateşi her yana yayma zamanıdır!

Aliboğazı direniş hamlesidir. Demokratik halk devriminin örülen direniş dokusudur. Bugün, bu büyük özgürleşme yürüyüşünü her yere yayma, gerilla savaşını büyütüp çoğaltma zamanıdır. Gerillanın kurtuluş savaşımını işçilerin sömürüden kurtulma savaşıyla birleştirme zamanıdır. Gerilla savaşını Kürt ulusunun özgürleşme ve kurtuluş mücadelesiyle, kadınların-LGBTİ’lerin kölelik zincirlerinden kurtulma mücadelesiyle, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının, emekçilerin inanç ve yaşamlarını özgürleştirme mücadelesiyle birleştirme zamanıdır. Düşüncenin-yaşamın gerilla dili ve rengiyle yaratılma zamanıdır. Gerilla savaşının yasalarına hizmet eden, onu büyüten şekilde düşünme, yürüme, örgütlenme zamanıdır. Bugün dünden ve her zamandan daha fazla daha bilinçli ve örgütlü bir şekilde dağın özgürlük ateşini, silah elde devrim haykırışını, şehirlere onun en yoksul en emekçi varoşlarına yoksul mahallerine ulaştırma zamanıdır. Bugün her zamandan daha fazla demokratik halk devriminin savaşçı ve militan kişiliğini, ideolojinin-militan kimliğini kuşanarak zorlukları yenme, engelleri aşma zamanıdır.

Bugün dünden daha fazla gerillaya onun gelişim yasalarına uygun bir şekilde yürümeyen, ona hizmet edip büyütmeyen her anlayışı-pratiği-yürüyüş ve duruşu red etme, bilinçle parçalayıp bir kenara atma zamanıdır. Düşünme-bilgilenme-müdahale etme-tartışma-tutum alma-tavır belirleme-değiştirme-örgütleme-eyleme geçme ve yönetme sadece ve sadece gerçekliğin devrimci yasalarına ve onun gelişim ilkelerine uygun olmak zorunda olduğunu görme ve anlama zamanıdır. Kendiliğindenciliğe-statükoculuğa-bürokratizme-kendini utanç verici bir şekilde bıkmadan aynı tarzda tekrar eden-sınırlı yerde-sınırlı zamanda sınırlı sayıda insanlarla geliştirici-örgütleyici-dönüştürücü olmayan benzer pratiklerle yürüyen ve yürütülen her şeye gerillanın direnç-bilinç ve kararlılığıyla karşı koyma zamanıdır. 

Gerillanın her direniş ve savaş mermisi aynı zamanda kendiliğindenciliğe, statükoculuğa bürokrat-burjuva çalışma tarzını parçalama isteği ve kararlılığı taşıdığını görmek gerekir. Söze-söyleme değil gerçeğin gözüne bakarak, hakikatin dilini, savaşın dilini, pratiğini duruş ve yürüyüşünü kuşanma zamanıdır. Yoksa Aliboğazı direnişi, kahramanlığı ve devrimciliği eksik ve yanlış kavranır. Aliboğazı direnişi Mehmet Demirdağ yoldaşların savaşı süreklileştirme-geliştirme pratiğinden süzülüp gelen, Sefagül-Nurşen yoldaşlarla cisimleşme iradesi ve kararlığıyla devam eden Sefkan-Ünal-Yurdal-Sinan-Murat yoldaşlarla sürdürme cesareti ortaya koyan bir savaş ve direniş geleneğidir. "Biz savaş meydanlarında, halkın içinde ateş ortasında gerilla sofrasındayız" diyenlerin geleneğidir. Herkes ama herkes Aliboğazı’na bakarak duruş ve yürüyüşünü düzenlemek, tavır almak, örgütlenmek ve buna uygun yürümek gibi ciddi bir sorumluluk ve görev bilinciyle karşı karşıyadır. Ya savaşacağız, ya savaşacağız. Başka bir yolu, yönelimi, tutumu ve yaşamı tanımıyoruz. Halka-yoldaşlara-savaşa yabancı ve uzak olan her şeyi lanetleyerek, red ediyoruz. Şehit düşen yoldaşlarımızın direniş ve kararlılığı bizlere bunu emrediyor. Emirleri kabulümüzdür.

Halkımızın onurlu evlatları Ersin Erel, Hasan Karakoç, Murat Mut, Samet Tosun, Alican Bulut ve henüz kimlikleri netleştirilemeyen 3 yoldaş silah elde kahramanca savaşarak direnişin en ileri örneğini, devrime ve halka bağlılığın koşulsuz duruşunu gösterdiler. Halk savaşçılarının nasıl yaşayıp, nasıl savaşmaları gerektiğini öğrettiler. Şehitlerimizin yaşam ve direnişleri sonsuzluğa uzanan özgürlük yürüyüşümüzün militan görevleridir. Bu görev davetleri kabulümüzdür.

Söz ve onur olsun ki; gurur ve sabırla sizleri anıp mücadelenizi sürdüreceğiz. Söz ve onur olsun ki sizlerin savaşımını Dersim’den-Rojava’ya gelişen bir yay gibi uzanarak çizip büyüteceğiz. TC’ye onun Rojava kolu olan DAEŞ faşistlerine karşı savaşın ve direnişin dilini sizlerle aynı kodlarla konuşacağız. 

Kahramanca savaşarak destansı bir direniş sergileyen halk savaşçıları ölümsüzdür!

Aliboğazı’nın yoldaşları ölümsüzdür!

Gülüşlerini dağa resmedenler ölümsüzdür!

 

Rojava’dan bir Partizan

46822

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Bir TİKKO savaşçısı:“Devrimci mücadeleye katılma tercihimin bir geçmişi var!”

Avrupa metropolünden gelen bir devrimci olarak, kapitalizmin “vahşetinin kalbinde” yaşarız. Hepimizin hayatı, değerlendirme mantığına göre yapılandırılıyor. İster klasik sömürü ilişkileri ve işgücünün yabancılaştırılması olsun, ister ayrıştırma ve izolasyona dönük eğilimler ya da sosyal yaşamda kendi kendimize olan yabancılaşma olsun; sürekli akan bir damlanın taşı oyduğu gibi insan, kapitalist merkezlerde sürekli kapitalist ideolojinin ekonomik, sosyal ve teknolojik saldırılarına maruz kalıyor.

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

CHP'NİN İHANETLERİ /Mehmet Emin Gündoğdu

 


   Bu yazının amacı kısa bir CHP değerlendirmesi yaparak, bu partinin izlediği politik hattı ortaya çıkarmak ve okuyucuya bir fikir vermek. Çünkü bu parti tarihi boyunca hep mevcut düzenin koruyucusu olmuştur. Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek Erdoğan hükümetine koz vermiştir.

Mersin Eylemi: Savaşın Dayanılmaz Ağırlığı – Emir Arda

26 Eylül günü, Mersin Mezitli’de ki Tece polisevine yapılan eylemin üzerinden ortalama bir hafta geçti. Eylem, yapıldığı günden itibaren, ak koyun ile kara koyunu ayrıştıran bir işleve sahip oldu açıkçası. İki kadın devrimcinin fedai eylemi, siyasal alanın tam ortasına, onu ikiye bölen bir çizgi çekti… Bu yazı eylemin hemen ertesinde kaleme alınabilirdi. Ancak hem HPG’nin açıklamasını beklemek daha doğruydu, hem devletin vereceği refleksi ve eylemin sonuçlarını görmeliydik. O yüzden bu yazının yazılması ve yayınlanması bugüne değin bekletildi… Bu kadar bekleme yeterli.

Sayfalar