Pazar Nisan 28, 2024

"Seks İşçiliği" Hakkında Bildiğiniz Her Şey Yanlış- Rachel Moran

“15 yaşında iseniz, yoksulsanız, işsizlik yardımı alamayacak yaştaysanız, o vakit geriye satacak bir tek bedeniniz kalıyor.” Oldukça zor ve yaygın görülen bir gerçekle yüzleşmiş olan Rachel Moran İrlanda’da yedi yıl fahişelik yapmış, bu zor durumdan 22 yaşında iken kurtulabilmiş.

O günden sonra Moran, Dublin Şehir Üniversitesi’nde gazetecilik okumuş, Dublin Koleji’nde yaratıcı yazarlık mastırı yapmış. Kendisi aynı zamanda İskandinav Modeli’nin açık bir savunucusu ve aynı zamanda “seks işçileri”yle ilgili postmodern perspektifi lafını hiç esirgemeden eleştiren bir isim. 2011 başından beri Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Harvard Üniversitesi gibi birçok uluslararası ortamda düşüncelerini dinleyicilerine cesaretle aktarıyor.

Rachel’in taviz nedir bilmeyen, sürükleyici hatıratı Paid For: My Journey Through Prostitution [Parası Ödendi: Fahişelik Diyarındaki Seyahatim] 8 Eylül 2015’te piyasaya çıktı. Paid For sadece Catharine MacKinnon, Jane Fonda, Gloria Steinem, ve Jimmy Carter gibi isimlerin desteğini almakla kalmadı, ayrıca içi boş postmodern liberal “teoriler”in “cinsel özgürlük”le ilgili yalanlarını da ifşa etti.

Kitabının piyasaya çıktığı ve kısa süre önce Uluslararası Af Örgütü’nün pezevenklerin ve fuhuş müşterilerinin “haklar”ını korumakla ilgili karar aldığı bu günler, Rachel’le konuşmak için uygun bir zaman.

Mickey Z: Dünya seks ticaretinin devasa bir iş sahası olduğu, kadınların seslerinin şirket medyası eliyle çoğunlukla yanlış takdim edildiği ya da susturulduğu gerçeğini dikkate alacak olursak, dilediğiniz şeyleri açıktan söylemiş olmanız üzerinden ciddi bir tepki gördünüz mü?

Rachel Moran: Her şeyden önce kadınların seslerinin susturulup susturulmaması, esasında o kadınların neyi söylemeleri gerektiğine bağlı. Mesut fahişe hikâyelerine uygun şeyler anlatanlar medyada baş üzerinde tutuluyorlar. Bu kadınlar popüler kültür üzerinden bize sunulan senaryoya göre hareket ediyorlar ve ayrıca kimseyi rahatsız etmedikleri için hoşça karşılanıyorlar. Bu tip kadınlar insanları medyanın çeşitli biçimleri üzerinden, bilhassa edebiyat ve sinema aracılığıyla yutturulan fikirlere meydan okumaya zorlamıyorlar. Yani “yetkili bir seks işçisi” olduğunuzu söylediğinizde alkış ve övgüyle karşılanıyorsunuz ama eğer fahişeliğin kapitalist ataerkilliğin bu kapsamlı sistemi içerisinde işleyen ticarîleştirilmiş cinsel istismara dayalı dünya düzeninin adı olduğuna ilişkin o rahatsız edici gerçeği dile döktüğünüzde, tanıklığınız hiçbir şekilde hoş karşılanmıyor ve talep görmüyor.

Fahişelik sisteminden bahsettiğim için dünya genelinde muazzam bir tepkiyle karşılaştım, ama dürüst olmak gerekirse, en berbat tepkileri de şirket medyasından gördüm. Bu tepkileri en fazla fahişelik yanlısı lobicilerden ve fahişelik konusunda zerre deneyimi bulunmayan ama kendilerini “seks işçisi hakları aktivistleri” olarak tanımlayanlardan gördüm.

MZ: Kim bu “lobiciler” ve “aktivistler”, ayrıca sizin gibi birine saldırmak ve sizi susturmak isteyecek kadar neden kaygılanmış olabilirler?

RM: Küresel fahişelik yanlısı lobinin kimlerden oluştuğu, çıkarlarının nasıl birbirleriyle bağlantılı geliştiği ve uluslararası planda nasıl faaliyet yürüttüğüne ilişkin eksiksiz bir değerlendirme, muhtemelen bu lobinin kapsam bakımından alabildiğine geniş ve karmaşık olması sebebiyle kaleme alınamaz. Özet bir değerlendirme bağlamında denilebilir ki bu lobi, birlikte faaliyet yürüten temelde üç gruptan oluşuyor: bunlar dünya seks ticaretini destekleme, savunma ve sürdürme amacıyla cinsel, mali veya ideolojik planda motive olmuş kesimler.

Cinsel açıdan motive olanlar, fuhuş müşterileri. Mali açıdan motive olanlarsa, pezevenkler, genelev sahipleri, hâlihazırda fuhuş yapan az sayıda kadın, ayrıca STK’larının yaşamasını sağlayan devletin yürüttüğü AIDS’ten korunma programları üzerinden para alan, zarar azaltma amaçlı hizmet sağlayıcıları. Bunlar temiz iğneler ve prezervatifler dağıtıyorlar ama fuhuş yapan kadınlara pratikte alternatif sunma fikrine açıktan muhalefet ediyorlar. İdeolojik olarak motive olanlarsa, akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler veya diğer yorumcular.

Fuhuş yanlısı lobinin menfaatleri, pek kabul etmiyorlar ama, politik açıdan muhalif olan kişilerin menfaatleriyle örtüşüyor çoğunlukla. Örneğin ben bizzat kendisi de fuhuş müşterisi olan bir akademisyen tanıyorum. Kendi kişisel önyargılarına dayalı bakış açısı üzerinden âdeta kusar gibi sürekli “araştırma” kaleme alıyor olması hiç şaşırtıcı değil bu adamın. Daha mide bulandırıcı olansa, kadın meslektaşlarının yardımından istifade ediyor olması. Ona göre fahişelik yanlısı olmak akademyanın birçok kısmında olduğu üzre, asortik, havalı bir şey. Bu kadın akademisyenler, erkek meslektaşlarının kişisel ajandaları bağlamında nasıl kullanıldıklarını anlamıyorlar bile. Bir de gene fuhuş müşterisi olan bir erkek gazeteci tanıyorum. O da sürekli seks ticareti hakkında yazılar yazıyor ve legalleşmiş sistemlerin kurtarıcı gücünden dem vuruyor, kendi ereksiyonu dışında önerebileceği bir şey yok aslında. Fahişelik yanlısı lobi içerisinde varolan menfaat örtüşmelerine bu tür örnekler vermek mümkün. Bu kişiler topluma çarpık çurpuk önyargılar enjekte ediyorlar ve toplumsal sorumluluk gibi yaldızlı lafların arkasına saklanıyorlar. Bu insanlar için benim gibi bir kadın yağı çıkartılacak bir sinek, bir eşekarısı oğulu.

MZ: Cinsel ve mali motivasyonları olanlar anlaşılır ama ben ideolojik destek sunanların motivasyonuna karşı hep şüpheyle yaklaşmışımdır. Verdiğiniz örnekler için teşekkürler. Peki, liberal feministlerin fahişelik savunusu hakkında ne söyleyeceksiniz?

RM: Liberal “feminizm”in ilk sorunu ki bu sorun diğerlerini koşulluyor, bunun aslında feminizm olmaması. Kelimenin gerçek manasıyla feminizm, erkeklerin biz kadınlara verdikleri ikincil, tabiyet statüsünden kadınları kurtarmayı taahhüt eden bir hareketi tarif eder. Radikallerin durduğu yer burasıdır: feminizm kelimesinin ne demek olduğunu bilen bizim gibi insanlar, onun politikamız ve gündelik hayatlarımız dâhilinde gerçekleştirecek cesarete sahiplerdir. Liberal “feministler” ise özellikle dünya seks ticareti gibi kimi alanlarda benim iğrenerek baktığım insanlar. Bunların fahişelik yanlısı duruşları hem feminizm karşıtı hem de alabildiğine ikiyüzlü. Başka bir yerde de yazdığım üzere, “bu kişiler başka kadınların vajinalarını satılığa çıkartma söz konusu olduğunda gayet liberallerken, kendilerininkini satmaya gelince bayağı muhafazakâr oluyorlar.”

Söylediklerim sizi şüpheye düşürdüyse, bu kesim kimlerden oluşuyor, bir bakın. Bunlar, ağırlıklı olarak beyaz üst orta sınıfa mensup, üniversitelerden aldıkları diplomalarındaki mürekkebi henüz kurumamış olan, yirmili yaşlardaki kadınlar. Sosyal medyaya doluşmuşlar ve sürekli “seks işçilerinin hakları”ndan bahsediyorlar ama öte yandan da bir kez olsun kafalarını bir genelevden içeri sokmamışlar, bizim gibi orada bulunmuş olanları da pratikte kenara itip susturmaya çalışıyorlar. Onların gözden kaçırdıkları gerçekse şu: bizim gibiler, onlardaki toplumsal imtiyaz bolluğuna sahip olmadığı için seks ticaretine bulaştılar. Bizler fuhuş denilen alana kapatılıp, onların üzerine zerre tefekkür etmedikleri sınıf ve ırkla ilgili ayrım çizgileri üzerinden marjinalleştirildik. Bu liberal feministlerin seks ticaretinin gerçekliğine dair cehaleti esasında sahip oldukları imtiyazın bir dışavurumu, zira onlar aslında kendi cehaletlerinin bile farkında değiller. Kamunun önüne çıktığım günden beri bu tip mide bulandırıcı kişilere çok rastladım. Bunlar hem kendilerine kıyasla toplumda daha çok saldırıya maruz kalan başka kadınların kullanılıp istismar edilmesini savunuyorlar hem de bunu şu “feminizm” kisvesi altında yapıyorlar, vay canına!

Gücüm yettiğince, kendimi kuvvetli hissedecek kadar somut sebeplere dayandığım ölçüde bu düşüncemi şu türden bir bilgiyle besleyip duracağım: bu genç kadınlar, soludukları havada özgürlükçü görüşlerin uçuştuğu bir ortamda büyümüşler ve üniversitelerin kadın araştırmaları ve sosyoloji bölümlerini istila etmiş olan o dogma ile yetişmişler. Bu genç kadınlar bir biçimde kandırılmışlar aslında, ketenpereye getirilmişler. Hâkim kültür içinde besleyip büyütülmüş bir zehir aşılanmış zihinlerine. Ama gene de kadın hakları hareketi içinde faal olma konusunda insanın içini rahatlatan bir şey varsa o da zihinlerin sıklıkla değiştiğine tanık olmam. Bugün onlarca kadın yanıma gelip fahişelikle ilgili fikirlerini neden değiştirdiklerini söylüyorlar bana. Birçok kadın konferanslarda bu türden yorumlarda bulunuyor, internette, erkeklerin biz kadınları kullanma hakkını küstahça kabul ediyor olması sebebiyle, “sekse olumlu bakan” liberal feminizmin üçüncü dalgasından artık gına geldiğine dair birçok açıklamaya rastlıyorum. Tek yapabileceğimiz şey, daha fazla sayıda insanın aklını başına devşirip liberalizmlerinin esasında özgürlükçülük eliyle ağır biçimde kirlendiğini, kapitalist ataerkillik koşullarında özgürlükçülüğün her daim tek bir yönde, kadınlara zarar verecek yönde işlediğini anlamalarını umut etmek. Sonra bu insanların bu konuda bir şeyler yapmaya karar vermesini umabiliriz. İşte o gün bu kadınlar feminist olacaklardır.

MZ: Menfaatler meselesine geri dönersek, başka menfaatlerden söz edebilir miyiz? Bunların örtüştüğünü nasıl söyleyebiliyorsunuz?

RM: Bugün seks ticareti içerisinde legalleşme ve suçlu olmaktan çıkma yönünde sözler sarfeden kadınlar var, buradaki menfaat açık. Burada hatırda tutulması gereken şu: bu kadınlar sadece kendilerini savunuyorlar. Mevcut gerçekliklerini ve o gerçeklik içerisindeki yerlerini savunuyorlar. Onların nereden ve niye geldiklerini biliyorum. Tasvip edelim demiyorum sadece anlayalım diyorum. Benim anlayamadığım husus ise seks ticaretinin kıyısında köşesinde bir süre bulunup şimdilerde bu konu hakkında konuşanların, yazanların ve bu meseleyi savunanların sanki bu konuda ilk kez bir fikre sahiplermiş gibi davranıyor olmaları. Alımlı birer manken veya internet kamerası kızı olarak geçimini sağlayanlardan bahsediyorum. Binlerce yabancı tarafından fiziksel açıdan kullanılmakla kullanılmamak arasında ciddi bir fark var. İnternet kamerasına ya da bir kameraya poz vererek para kazanıyorsanız, kendinizi “eski bir seks işçisi” olarak pazarlamaya, ilk elden hiç tecrübe etmediğiniz, muhtemelen hayal bile edemeyeceğiniz bir sistemin sürekli yaşamasını savunmaya da hakkınız olamaz.

MZ: Aldığınız tepkilerden biraz daha bahsedebilir misiniz?

RM: Aslında tepkiler hemen gelmeye başladı, bu tip ortamlar liberal feminizmle ilgili sorgulamanıza derhal cevap geliştiriyorlar. İlk fark ettiğim şey, radikal feministlerin bana kulak verip yaşadıklarım, tanık olduklarımla ilgili sözlerimi kabullenmeleri oldu. Oysa liberaller beni bir hayalperest ve yalancı olmakla suçlayıp kenara attılar. Bu insanlar fikirlerini destekleyecek tek bir kanıta bile sahip değiller, kendilerindeki mesut fahişelikle ilgili görüşleri karşısında benim tanıklığımın beş paralık değeri yok.

Ciddi tepkilerle karşılaşacağımı hep biliyordum ama evsiz barksız, on beş yaşında bir çocukken, fuhşa bulaşmış birinin gerçekliğini kasten silip atmaya çalışanların zorbalıkları insanın gerçekten nefesini kesen bir şeydi, bu girişim fahişelik yanlısı lobinin ajandasına en azından militan bir bağlılığın adını yazdırdı.

Kamuoyunun önüne çıkıp konuştuğumdan beri birçok saldırıya maruz kaldım. Belki de bu röportajı vermeye bile fırsat bulamayabilirdim. Tehdit edildim, üstelik evimin kapısının önüne gelip tehditler savurdular, sokakta toplu tecavüz tehditlerine maruz kaldım, hakkımda yalanlar söylendi, sayısız kez hakaret ve iftiralara uğradım. Her gün hakaretler eden, karalayıcı ifadeler kullanan insanları sosyal medyada bloklamak zorunda kalıyorum. İki ay önce ilk kez Irish Times gazetesinde bir makalede yaşadığım saldırıları yazma fırsatı buldum. Cezası da çabucak kesildi. 24 saat içinde ev adresim Twitter’da yayınlandı. Şimdi ne vakit seyahate çıksam oğlumun güvenliğinden endişeleniyorum ve gözümün önüne kapıma çekilmiş polis şeridi geliyor hep.

Bir sapığım var mesela; akıl hastası bir kadın, hakkımda bayağı ciddi, hakaret dolu bir yazı yazmış, hiçbir şey yapamadım. Bunun için polise ve avukatlara gittim. Polis bunun ferdî bir mesele olduğunu, avukatlar ise kadının dava edilip engelli maaşının kesileceğini söyledi. O günden beri bu ifade, internet üzerinden hızla yayılan hakaretlerle başa çıkmak için iyi bir zemin sağladı.

“Seks işçisi hakları aktivistleri” kişisel epostamı, banka ayrıntılarımı, ev adresimi ele geçirip kendi aralarında bu bilgileri internet üzerinden paylaşmışlar, her gün eposta kutuma onlarca iğneleyici mesaj geliyor. Aklıma bile gelmeyecek tuhaf şeylerle suçlanıyorum, katil, pezevenk ve botoks bağımlısı olduğum söyleniyor! O günden sonra arkadaşlarım bana “botoks suratlı” demeye başladılar. Bazen de gülüp geçiyorsunuz. Gerçek şu ki bunun hiç sonu gelmeyecek, onları gerçekte kızdıran şeyse, benim bu zamana kadar susturulmuş olan ama bundan sonra asla susmayacak bir kadın olduğumu biliyor olmaları. Onlardan tek istediğimse, savundukları dünyayı aşikâr etmeleri, böylece gayet iyi bir iş yapıyorlar.

MZ: Okurlar şu an itibarıyla sürece nasıl dâhil olabilirler ve size yardım edebilirler?

RM: Okurlardan ilk isteğim şu: bizim gibi seks ticareti içinde yaşamış kadınları dinlemeye hazırlıklı olmaları. İnsanlar dünya genelinde giderek büyüyen seks ticaretinden kurtulanlar hareketinin olduğunun pek farkında değiller. Özellikle bu hareket ABD’de çok güçlü. Tüm dünya genelinde kadınlar ayağa kalkıp fahişeliğin tüm hayat boyu bıraktığı hasarlarla ilgili gerçekleri anlatıyorlar. Dünya genelinde onlarca ülkede çeşitli etnisite ve milliyetten kadınla tanıştım. Hepsi de aynı şeyi söylüyordu. Çok sayıda kitap, yüzlerce blog ve makale kaleme aldık. Tüm bu tanıklıklarda aynı duygusal, zihinsel, fiziksel, cinsel ve ruhsal hasarlarla karşılaşıyorsunuz.

Bazılarımız gruplar oluşturdu. Ben SPACE International’ı [Fahişelik-İstismardan Kurtulanlar Aydınlanma İstiyor] kurdum. Üyelerimiz yedi ayrı ülkeden. Bunların içerisinde birkaç ABD eyaleti de var. Diğer ABD’li kadınlarsa STSU’yu [Kadın Ticaretinden Kurtulanlar Birliği] kurdular. Biz kadınlar, suçluluğun ve utancın o asırlık sessizliğinden nihayet çıktık, dünya genelinde harekete geçiyoruz ve toplumsal değişim için yasa yapıcılara baskı uyguluyoruz. İnsanlardan bu değişimi gerçekleştirmemiz konusunda bize yardım etmelerini istiyorum. Bunu kendimiz için de istemiyoruz. Biz fuhuş işinden çıkmışız, verdiği hasar artık geride kalmış. Biz bizden sonra gelecek kuşaklar için yardım istiyoruz.

Bizler fuhşun gerçeğini onu bizzat yaşamış kişiler olarak biliyoruz. O nedenle kimse sevdiklerini bir genelevde görmek istemiyor. Asıl güçlük, insanların hissiyat düzeyinde zaten bildiklerini aynı zamanda entelektüel düzeyde belirli bir anlayışa oturtmalarında. İstatistikleri inceleyebilirsiniz. Fuhşa bulaşmış kişilerin hepsi çıkmak istiyorsa, demek ki bu ticaret zararlı. Tüm fahişelik yapmış kadınlara kulak verin, her şeyden önce kendi sağduyunuzu dinleyin.

Ayrıca bu dönemde tüm dünya, pezevenklerin ve fuhuş müşterilerinin suçlu olmaktan çıkartılması gibi bir tehditle karşı karşıya. Zira Uluslararası Af Örgütü birkaç hafta önce Dublin’de yaptığı Uluslararası Konsey Toplantısı’nda bu kişilerin suçlu olmaktan çıkartılması yönünde oy kullandı. O günü hiç unutmayacağım. Telefonum hiç susmadı, keder, bu işe başladığımdan beri hiç bu kadar dışavurmadı kendisini. Tecavüz ve toplu tecavüz mağdurları sürekli beni arayıp şunu sordular: “Uluslararası Af Örgütü bizi neden terk etti? Bunu bize nasıl yaparlar?” Dünyanın en önde gelen insan hakları örgütlerinden biri olan bir yapının kendilerine zulmetmiş erkekleri kanun karşısında korunmaları yönünde nasıl oy kullanabildiğini öğrenmek istiyorlardı. Eğer bu röportajı okuyan insanlar yardım etmek istiyorlarsa, kendi ülkelerindeki Uluslararası Af Örgütü şubeleriyle temas kurup aynı soruyu sormaları iyi bir başlangıç olacaktır. 

Kaynak istiraki.blogspot

41415

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

ADİLOŞ BEBE'DEN , MİRAY BEBE'YE

''..bunlar, engerekler ve çıyanlardır,bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları , tanı da büyü...'' diyerek Kürt halkının çocuklarının henüz kundakta başlayan acı ve dramını anlatan Ahmet Arif'in şiirine yansıyan gerçekleri hiç değişmeden bugün de aynen Miray bebek şahsında yaşıyoruz.Ama maalesef daha tanımadan öldürüldü.

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

TKP/ML: “Ölüm; Özgürlük, Devrim Ve İdeallerimiz İçin” Diyenlere Bin Selam Olsun!

“Al, yüreklerinden bir parça koy yüreğine

kokuları serin bir bahar rüzgarı gibi

çek içine.

şafak vakti dağın ardında selamla onları

söz ver,

başarılacak de,

de ki gülümsesinler

de ki arkada kalmasın gözleri.”

Türk, Kürt Uluslarından Ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır.

Faşizm kadın devrimcilerden intikam alıyor - Ziya Ulusoy

Erdoğan faşizmi, generalleri ve polis şeflerini, kadın devrimcilerin katledilmesine seferber etti.

Yalnızca son aylarda İstanbul'da Günay, Dilek, Dilan,Yeliz, Şirin, Kürdistan'da Güler, Sakinelerin öldürülüşünün yıl dönümünde Seve, Fatma, Pakize yoldaşları katletti. Ayrıca, çocuk büyük demeden çok sayıda kadını da kuşatma altına aldığı Kürt ilçelerinde öldürdü.

Ergenekoncu Perinçek Faşizmin Kelle Avcılığına soyundu

   Türkiye devrimci hareketine elli yılı aşkın musallat olan, bir koluna Kemalist  faşizmi takan, diğer koluna ise devrimcileri takmaya çalışan  Doğu Perinçek devletin en sadık elamanı, akıl hocası ve tetikçisidir. Bugün teorik   faşizmin ve devletin teorisyenliğini yapan karşı devrimci faşist güruhun başını çeken çok önemli bir elemanıdır. Geçmişte İbrahim Kaypakkaya’yı öldürtmek istemiştir. Ama görevlendirdiği kişiler Kaypakkaya'yı tanıyan, Kaypakkaya’ya güvenen çıkınca Perinçek ve ekibinin katletme planı tutmamış, boşa çıkarılmıştı. İrfan Çelik bu komplonun canlı tanığıdır.

Sayfalar