Pazartesi Mayıs 6, 2024

Sen susuyorsun çünkü...

Seni Cizre, Silopi, Nusaybin, Diyarbakır Sur, Şırnak ve Dargeçit halkıyla empati kurmaya çağırmayacağım. Çünkü sen ölmüşsün. Bu düzen sana makam ve rahat bir hayat vererek ruhunu esir almış, öldürmüş seni. Ölmüş bir ruh gömüldüğü mezarda dışarıdaki seslere sağırdır.

Sevgili okur, bu sözlerim sana değil, siyasetçileredir.

Bu gece içime taş gibi oturan bir utanç ve suçluluk duygusuyla Silopi'li bir tanıdığımı aradım. Söze nasıl başlayacağımı bilemez bir telaşla, 'Durumunuz nasıl?' diye sordum.  Yorgun, yaralı bir sesle, "Vallah perişanız, "dedi. Evinin güvende olup olmadığını merak ettiğimi söyledim. "Evim savaşın tam ortasında, top atışlarından başımızı dışarı çıkaramıyoruz, "dedi. Ne diyeceğimi bilemedim, aramıza giren tedirgin bir sessizlikten sonra bana telefonda silah seslerini dinletti.

Toplar vahşi gümbürtülerle kim bilir hangi binanın alnında patlarken, makineli tüfekler takırdayarak meçhul hedeflere hışım gibi mermi yağdırıyorlardı. Silah sesleriyle sarsılarak telefonun başında donup kaldım. Nefesimi tutmuş, geceyi cehenneme çeviren patlamaları dinliyordum. İçimde uğuldayan bir çırpınmayla Silopi'ye gitmek istediğimi söyledim. "Gelirsen misafirimiz olursun; ama yardım için geleceksen boşuna gelme, " dedi.

Geceyi kalbimde yıldırımlar gibi patlayan o top atışları ve makineli tüfek takırtılarıyla isyanla dolarak geçirdim.

Telefonda dinlediğim sesler ölümün hoyrat sesiydi,  devletin şoför koltuğuna oturan AKP'nin halka karşı ilân ettiği savaşın sesi…  

Ey mikrofon gerillası siyasetçi, AKP savaş ilân ederken, peki sen neden alternatif olarak halkın önüne geçip ÖZGÜRLÜK ÇAĞRISI yapmıyorsun? Neden bu düzenle bir türlü restleşmiyorsun, neden?! Bu savaş ilânını neden bir devrim fırsatına dönüştürmüyorsun? Neden devletin savaş çarkını durduracak projeler oluşturmuyorsun?

Ey kürsü kahramanı siyasetçi, devlet seni iyi tanıyor ve senin neyi yapmayacağını çok iyi biliyor. Şehirleri yakıp yıkma ve katliam yapma cesaretini aslında senden alıyor. Yoksa Tayyip Erdoğan bu savaş ilânının kendi iktidarının sonu olduğunu bilse böyle kanlı bir yola girer miydi?

Ey demagog siyasetçi, neden susuyorsun? Susuyorsun çünkü… Beslendiğin bu düzenin ölümcül yaralar almasını istemiyorsun, çünkü bu düzenle esastan bir çelişkin yok. Kaçak güreşerek bu düzenle boğuşmayı gençlere bırakıyorsun.  Böylece kan dökülerek açılacak meydanlara şatafatlı kürsüler kurup özgürlük nutukları atmayı hesaplıyorsun.

Süslü sözlerle hendekleri savunan gençleri kutluyorsun. Bak, o hendeklerin ardında boy boy gençler ölüyor! Direnişe çağırdığın o gençler başlarına yağdırılan bombalarla paramparça edilerek öldürülürken, peki sen neredesin ey siyasetçi? Madem o gençleri hendeklerde direnmeye çağırıyorsun, neden sen de orada değilsin? O hendeklerde can veren gençlerden biri senin çocuğun olsaydı, acaba yine böyle rahat nutuk atar mıydın? Tayyip Erdoğan şehit edebiyatıyla yoksulun asker çocuğunu savaşa gönderirken, oğlu Bilâl para denizinde saltanat hayatı sürüyor. Direniş çağrısı yapıp kenara çekilen sen ey siyasetçi, bu konuda Tayyip Erdoğan'la farkın ne, onu söyle!

Nedense her direniş çağrın mutlaka ölümle sonuçlanıyor, ama sen ortada yoksun.

Gel bize bir iyilik yap ve halkın bu düzene karşı gelişmiş olan haklı tepkisini düzenin kokuşmuş bataklıklarında çürütmekten vazgeç.  Dizginleri kastığın artık yeter!

Bak, şehirler katlediliyor; insanlar ölüyor, gençler, kadınlar, çocuklar kurşunlanıyor. Bu ölüm filmini sonlandıracak bir projen var mı?

            Yoksa, peki bu sahnede işin ne? alinakmahmut@hotmail.com

62242

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar