Pazartesi Nisan 29, 2024

Sermaye, Siyaseti Çıkarlarıyla Örtüştürür[1]

“AKP-Gülen Savaşı” içinde yolsuzlukların çok az bir kısmının dışa vurumundan sonra, siyaset, bu kirli güçler arasındaki savaşıma odaklandı. Bunun böyle olması doğal. Bu olay, özellikle Haziran (GEZİ) Ayaklanması’ndan sonra hızlanan ve beklenen bir durmdu. Daha önce yazdığım “üç vakte kadar” başlıklı bir yazıda, hükümet açısından “iki vaktin” bittiğini, “üçüncü vaktin” ise içinde olunduğunu yazmıştım. Bu herkes tarafından da bilinen bir gerçekti. Haziran Ayaklanması var olan süreci hızlandırmış ve daha kaçınılmaz bir hale getirmiştir. Burjuvazi, Haziran’dan sonra aynı ata oynayamazdı ve oynamakta istemedi. O ayaklanma, salt bir AKP hükümetine karşı değil, bütün kokuşmuşlukları AKP iktidarında toplanmış olan burjuvzinin sistemine karşı bir baş kaldırıydı. Burjuvazi için ise kapitalist sistemin bekası önemlidir. Kitleler içinde başkaldırı ve örgütlü sınıf bilincinin gelişmesi, sermayeyi en çok ürküten ve sermaye tarafından kabul edilemeyecek bir gelişmedir.

 

Son yolsuzluk olayının bakanlar düzeyinde “deşifre” edilmesi, egemen sınıflar arasındaki savaşında boyutunu gösteriyor. Oldukça yüksek perdeden seyrediyor. Kılıçlar çekilmiş ve yenilenin kellesi gidecek düzeyde sürdürülüyor. Egemen sınıf klikleri arasındaki bu çıkar ve iktidar dalaşı (bu ikisi birbirinin tamamlayıcısıdır) ya uzalaşamayla sonuçlanacaktır ya da birinden birinin yenilgisiyle. Her iki durumda da savaş bitmeyecektir. Burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki savaşın sürmesi gibi, egemen sınıf klikleri arasında da sömürüden daha fazla pay alma savaşımı; bu sömürü, soygun, yolsuzluk ve baskı sistemi var olduğu sürece her zaman var olacaktır. İşçi sınıfı bu her yönüyle kokuşmuş kapitalist sistemi ortadan kaldırmak isterken, burjuvazi bu sistemi sürekli ayakta tutmaya çalışacaktır. İki sınıf arasındaki temel karakteristik ayrım buradadır.

 

Yolsuzluk, kapitalist sistemlerin, doğal ve kaçınamayacakları bir koşuludur. Kapitalist sistem artı-değerleri gasp ederek sermaye birikimi üzerine kurulu olduğundan ve sistem, bütün gelişmleri (hukuk, siyaset, yasalar vb.) sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hazırladığı için, yolsuzlukta onun bir parçası olarak gelişir. Borsanın varlığı dahi yolsuzluğun resmilerştirlmesidir. (Ki, burası sermaye birikimi için çok önemli bir alandır.)  Diğer, “yasa dışı” yolsuzluk olarak ortaya çıkarılanlar ya da deşifre edilenler ise, “yolsuzluğun” kendi aralarında “adaletli” bir şekilde paylaşılamamasından çıkan sorunlardır. Bir kesim daha az pay aldığı için, “yolsuzluk var” diye ortaya çıkabilir, bugün olduğu gibi.

 

Elbette AKP’ye yönelik operasyonun görünen yönü “yolsuzluk” olarak kamuoyuna sunulmasına karşın, sahne arkasında başka nedenler durmaktadır. Başka yan nedenlerin  de birikimi olmakla beraber, esas olarak iki neden öne çıkmaktadır:

 

Birinci neden; Emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişmeye bağlı olarak, ABD ve AB’li emperyalistlerin gelinen aşamada AKP’nin çıkarlarına ters düşmesidir. Son dış gelişmeler, Suriye olayı, İran ile ABD ve Batılı güçlerin anlaşması ve her şeyden önce, “Şangay Beşlisi”nin önde gelenleri ile ABD ve AB’li güçlerin Ortadoğu konusunda kısmen uzlaşmaya varmaları, AKP’nin dış siyaseti ile örtüşmüyor. AKP onlar için kirlenmiş bir mendildir ve atılması gerekiyor. Aynı Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin düşürülmesi (2002) ve Ecevit’in başına gelenler (partisinin parçalanması) de olduğu gibi.

 

İkinci neden; Türk egemen sınıfları da, birinci nedene bağlı olarak,  artık AKP ve özellikle de T. Erdoğan ile büyük sermayenin çıkarlarının örtüşmediğidir. Çünkü, Erdoğan ve arkasındaki sermaye, diğer sermaye kesmine (örneğin Koç grubu ve diğerleri, yani TÜSİAD) zararlar vermeye başladı ve sömürüden daha fazla pay alma ve sermaye birikimi konusunda önlerine engel olundu ve bu alenen yapılmaya başlandı. 

 

Bu savaşımı salt, Gülen-AKP olarak göstermek ya da görmek, sorunun görünen yönünü görmek olur. İçinde, Emperyalist ve TÜSİAD bileşenlerini görmemek büyük bir yanılgı, siyasal saptırma olur. Gülen ABD emperyalizminden ayrı hareket etmez. Sermayenin genel karakterinde olduğu gibi, Gülen hareketi de pragmatisdir. Gülen sermaye grubu kimlerin elinde büyüdüyse, onların zararına hareket etmez. Gülen hareketinin tarihi gelişmi de böyledir.

 

Son onbir yıllık AKP iktidarına bakıldığında, AKP’nin kendi burjuvazisini büyük ölçüde büyüdüğünü ve bir çoğunun uluslararası tekeller durumuna getildiği, ülke içindeki kaynakların büyük bölümünün bunlara aktarıldığı ve özellikle inşaat dalında muazzam bir sömürü yaşandığı gözlemlenebilir. “Kentsel Dönüşüm” vb. adı altında rant vurgunları ayyuka çıkmış durumdadır. Ve bunların büyük bir çoğunluğu AKP’nin temsil ettiği sermaye kesiminin elindedir. TOKİ’nin yaptıkları ve burada dönen sermaye AKP’yi ayakta tutan önemli bir alandır. Burjuvazi, burada dönen sermaye için birbirinin kellesini rahatlıkla götürebilir.

 

Erdoğan’ın “kabadayılığı”,  herkese “meydan okuması” (yeri geldiğinde ağlayabilir de), arkasındaki sermayenin gücüyle direkt ilgilidir. Ancak, son bağırmaları türbünlere yöneliktir ve ipinin çekildiğini kendisi de bilmektedir. Sünğüsü Haziran Ayaklanması ile düştü, kendini iktidara bağlayan bağlar zayıflatıldı ve kopmaya hazır ipi ise temsil ettiği sınıf çekti. Çünkü bu tarihi işçi ve emekçi ayaklanması, sermayenin kendi arasında var olan çelişmeleri açığa çıkardı, çelişkilerin kızışmasını sağladı, egemenlik alanlarını daralttı ve bir arada sessizce durmalarının koşullarını da ayaklarının altından çekip aldı ve peşinden gerisi geldi. Ve bu duruma dış gelişmeler de eşlik etti. Ve sonuç, kendini “YOLSUZLUK” olarak dışa vurdu. 

 

Sermaye, kitlelerin çıkarına göre değil, kendi çıkarına göre hareket eder ve verili siyaseti kendi çıkarlarıyla örtüştürür ya da örtüştürmeye çalışır. Büyümesinin önündeki engelleri, ucunda ölümde olsa, ortadan kaldırmaya çalışır ve savaşır. Bir zamanlar kendilerine hizmet etmiş en iyi “adamını” da (örneğin Menderes’de olduğu gibi) asmasını bilir.  Ya da saf dışı eder. 

 

Soruna, sınıflar arası mücadele açısından bakmak gerekiyor. İşçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki savaşım, elbette uzlaşmaz olarak devam eder. Ancak burjuvazinin kendi arasındaki savaşım uzlaşır. Birbirlerini yeselerde, birbirlerini saf dışı etselerde (sermayenin karakteri gereği bundan kaçamazlar), burjuvazi her zaman işçi ve emekçiler karşısında birleşir. Bu nedenle, son gelişmelere, sermayenin kendi arasındaki savaşımı olarak görmek gerekir. İşçi sınıfı ve emekçiler bu klikler arasındaki savaşımda birinden birini desteklemek değil, yolsuzluğun üzerinin küllenmemesi için çaba harcarken, bütün kesimlerin yargılanmasını da istemelidir. Ve her yönüyle dökülen, çürümüş bu kapitalist sistemin yıkılmasını kendine hedef edinmelidir. Sadece AKP iktidarı süresince, Türk devletinin sıradan bir muz cumhuriyeti hukukuna sahip olduğu, siyasal gelişmelerden uzak insanlar tarafından bile çok net görülmüştür. Kitleler bunu, her gün yaşayarak görüyor. 

 

Türk devleti, “adalet”sizliğiyle, hukuksuzluğuyla, yolsuzluk ve sömürüsüyle, baskı ve vahşetiyle, kendi yasalarını dahi hiçe saymasıyla, kısacası her yönüyle çürümüş bir sistemdir. Kürtlere, alevilere ve diğer azınlık ulus mensuplarına yapılan katliamlar, baskılar ise günlük yaşanan olağan gelişmeler haline gelmiştir. Burjuvazi, “yolsuzlukların üzerine gidiyor” görüntüsü vererek çürümüş ve kokuşmuş kapitalist sistemi, kitleler nezdinde olumlamaya çalışıyor. Bu sistemden kurtulmanın tek çaresi var; yıkılması ve sosyalizmin kurulmasıdır. Adaletsizliklerin, yolsuzlukların, ulusal, cinsel, dinsel vb. eşitsizliklerin, sömürü ve baskıların kalkacağı; ezenin ve ezilenin, sömüren ve sömürülenin olmayacağı sistem o zaman gerçekleşebilecektir. ***18.12.2013

 

[1][1] AKP-Gülen kirli ittifakı üzerine çok yazılar yazıldı ve tarihsel gelişmeleri en küçük ayrıntısına kadar basında yer aldı. Ben burayı tekrarlamayacağım.  


 

 

 

94639

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Sayfalar