Perşembe Mayıs 2, 2024

Sevan Nisanyan'a özgürlük,Tutuklu gazetecilere özgürlük

2 Ocak 2014'den bu yana cezaevinde bulunan dilbilimci,yazar ve turizmci Sevan Nişanyan,ceza hukuku çiğnenerek,sadece savunmuş olduğu düşüncelerinden dolayı tutuklu bulunuyor.Soykırım tartışmalarında geleneksel türk tezlerini çürüten,aynı zamanda tarihçi kimliği ile tanıdığımız,siyasal islamın ipliğni pazara çıkaran,sözünü esirgemeden,bedeli her ne olursa olsun,ister ölüm,ister cezaevi çekinmeyen ve bu yüzden AKP hükümeti'nin linç kampanyaları ile karşılaşan Nişanyan en son tutuklanarak 16 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Hakkında isnat edilen suçlamalarda,her nedense bu güne kadar Türkiye'de cezaevinde bulunan bir allahın kulu yoktur.Cezaevinde ''kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu ''na muhalet ile ''islam peygambere Muhammed'e hakaret ettiği '' gerekçesiyle bu suçlamalardan tutuklu tek siyasetçidir.Yani kaçak yapılanmaların olmadığı,müslümanlık adına yapılan hırsızlık,pedofili gibi ağır ceza gerektiren,yüz kızartıcı suçlardan insanlar,beyefendiler,yorumcular,milletvekilleri gezerken Sevan Nişanyan'ın hapiste tutulmasının tek sebebi siyasidir.

Türkiye'de Torbalı Cezaevi,Buca cezaevi,Şakran Cezaevi,Aydın Yeni Pazar Kapalı Cezaevi,Sultan Hisar cezaevi,Söke cezaevleri'ne sürgün edilerek ilerlemiş yaşına bakılmaksızın,bazen cezaevlerinde yerlerde yatırılarak,kapasitesinin dışında koğuşlarda ,her türlü suça bulaşmış,uyuşturucu,katil,hırsız gibi adli mahkumlarla bırakılarak can güvenliği hiçe sayılmıştır.Yani bir bilim adamına kö tülüklerin en kötüsü ile zulüm yapılmıştır.

Ermenistan Diaspora Bakanlığının her sene geleneksel olarak verdiği William Saroyan nişanına bu sene Sevan Nişanyan layık görüldü.Ama cezaevinde olduğu için ödülünü alamadı. '' 15 Kasım Tutuklu Yazarlar Günü '' dolayısıyla,''Uluslararası Sevan Nişanyan'a Özgürlük ve Adalet Komitesi''cezaevlerindeki gazetecilere,Sevan Nişanyan'a sahip çıkarak,mahkemelere aktif destek çağrısında bulundu.Komite aracılığıyla kamuoyuna Türkiye'de insan hakları ihlalleri,gazetecilerin tutuklanması hakkında görüşlerini belirten Nişanyan HDP eşbaşkanları S.Demirtaş ile F.Yüksekdağ tutuklanmalarından duyduğu endişeleri dile getirmiştir. '' Kürt siyasetinin yok edilişi ve anayasal düzenin çöküşü,eninde sonunda trajik geçmişini aşacağını umduğumuz bu ülkenin kasvetli geleceğine işaret ediyor '' değerlendirmesini yapmıştır.

''Türkiye'nin son dönemde şiddet ortamına ve mutlakiyete düşüşü çoğumuzu feci bir hayal kırıklığına uğrattı.Benim hapsedilmem gelen felaketin belki de bir ön ihtarıydı '' açıklamasını yine cezaevinde Index on Censarship dergisi ile geniş olarak yaptığı reportajda yine tutuklanan akademisyen gazeteci yazarlarla ilgili de '' Türkiye'de ifade özgürlüğü hiç bir zaman hayranlık uyandıracak bir düzeyde değildi,şimdi ise berbat ve gün be gün daha da batıyor '' değerlendirmelerini yapmıştır.

''Cumhurbaşkanı,Erdoğan ve hükümeti hayatta kalamama korkusu içindeler ve iktidarı devretmenin sonuçlarından dehşete düşüyorlar.Tüm muhalefete saldırmalarının ve bu ülkede zaten kırılgan olan insan haklarına karşı haşin oluşlarının sebebi bu,belki de islami yobazlığı kalpten benimsemeleri bir tür hayatta kalma stratejisidir.Su yüzünde kalabilmek için cahilleri seferber ediyorlar '' diye içinde bulunduğumuz dönemin gerçeklerini açıklamıştır.

Sevan Nişanyan siyasetçi olduğu kadar,turizmci,tarihçi aynı zamanda dilbilimcisidir.Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana TDK'nun yapamadığı,Türk dilinin ''yirmi yılımı verdim '' dediği etimolojik sözlüğünü cezaevinde geliştirerek tamamlamıştır.Hatırlanacağı üzere TDK'nun ilk genel sekreteri dil bilimcisi,Ermeni Agop Martar Dilaçar olmuştur.Kemal Atatürk tarafından atanmış,Türk dilinin gelişimine önemli katkılarından dolayı soyadını K.Atatürk '' Dilaçar '' olarak koymuştur.'' Atatürk''soyadını ise Agop M.Dilaçar, M.Kemal'e öneri olarak getirmiş,soyadı kanunu ile kabul edilmiştir.Dilaçar,Ermenice ve Türkçe'nin yanısıra yedi dil konuşan aynı zamanda dil bilimcisidir.

Sevan Nişanyan'ın tutuklanmasına sebep olan İzmir'in Selçuk ilçesi Şirince mahallesinde yıkık dökük,harabe olmuş evleri onararak zengin tarihi özelliklerini koruyarak turizme açmış,yeni yaşam alanları açarak binlerce insanın ekonomik ve sosyal olarak ilerlemesine katkıda bulunarak '' suç ''işlemiştir.Devlet vatandaşına götüremediği hizmeti,vatandaşın sorumluluğu üstlenerek çok büyük yeniliklerle Şirince'yi canlandırmış olmasından devlet rahatsız olmuştur.Şirince'nin tarihine bakacak olursak eski bir Rum yerleşim yeridir.

'' ÇİRKİNCE '' , '' ŞİRİNCE '' OLDU ;

Eskiden Rum'ların oturduğu Şirince'nin adı '' Çirkince '' idi.Rumlar zamanında altı bin nufuslu çok gelişmiş bir kasabaydı.Çevre köylerden gelen insanlar alışverişlerini buradan yaparlardı.Verimli toprakları ile tanınır,incir,şeftali,zeytin ve kirazın en verimli olduğu topraklar burada bulunurdu.Harika doğa manzarası ile kaplı Şirince'de rivayete göre derebeyi köylüleri azad edince ,kendilerine bir yerleşim yeri bulmuşlar,o kadar güzel doğa harikası olduğu için, köylüler başkalarının gelip yerleşmemeleri için adına '' Çirkince '' koymuşlar. 1922 mübadele yıllarında Türk ordusu geliyor diye Rum halkı büyük bir panik ve korku içerisinde herşeyini bırakarak kaçtı.Çevre köylerden gelen insanlar ne bulurlarsa alıp götürdüler.Yağmaladılar.Mübadele yıllarında Selanik ile Girit'ten gelen müslümanlar buralara yerleştirildiler.Ama maalesef bu doğa harikasının güzelliğini ve verimliliğini devam ettiremediler.Koruyamadılar.Ağaçlar kırılmış,topraklar verimsiz,evler bakımsız olunca köylüler bu sefer valiliğe başvurarak adının '' Şirince '' olarak değiştirilmesini talep etmişler.Yetkililer de bunu onaylamışlardır.

Zamanında Sebahattin Ali gelip Çirkince'yi görmüş ve hayran kalmış.Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra bir daha ziyaret edince ,muhacirlerin tahribatını görmüş ve tanık olmuştur.Bunun üzerine ''muhacirler geldi,köyü harap etti '' diye yakınmıştır.Aynı şekilde Yunanistan'ın Yeni Efes köyüne yerleşen Rum'lar '' biz gideliden taşı taş üstüne koymamışlar,evlerimiz harap olmuş '' diye yakınmışlardır.

Doğa harikası Şirince'nin bu günkü hali ise içler acısı durumda idi,yıkık,harabe olmuş SİT alanı evlerin eski haline kavuşması hatta onardıktan sonra '' tarihi eser '' olarak tescil ettiren,çoğu evlerin bakımı ve onarımını tamamlayıp turizme kazandıran,senede 600-800 bin insanın gelip ziyaret ettiği yer haline dönüştüren,devletin görüp sesini çıkarmadığı,aslına uygun olarak yapılan evlerin izin istenmesine rağmen verilmeyen,turistlerin hayran kaldığı '' ne güzel bina '' dediği,sosyetenin sık uğrak yeri,fiyatların tavan yaptığı yere dönüşen Şirince'deki gelişmeler devleti rahatsız etti.Turizm cennetine dönüşünce devlet S.Nişanyan'ı tutukladı.

S.Nişanyan tarafından onarılan evler Turizm Bakanlığı'nın Turizm tanıtım kataloklarında utanmadan gösterilmesi ayrıca kendi çelişkileridir.Tamir edilen evler bugün otel olarak turizme açıldı.Sosyal alanda ise Türkiye'de ilkler burada yaşandı.Ali Nesin tarafından oluşturulan Matematik köyü de eğitim ve matematik alanında araştırma merkezi olarak hizmet vermeye başladı.Dünyaca tanındı.Tiyatro okulu oluşturuldu.Her sene burada festivaller düzenlenerek Türkiye'nin tanıtımı için iyi bir sosyo-kültürel adım oldu.

SİT alanı olarak kabul edilen,bütün başvurulara rağmen cevapsız kalan,herkes gibi kendi toprağı üstüne inşa ettiği 60 m2 kare ev çok görülerek yıkıldı,bu yetmiyormuş gibi tutuklanarak cezaevine atıldı.Oysa Anayasa mahkemesi TCK yasalarına göre izinsiz olarak yapılan,ev sahiplerinin ceza landırılmasını iptal etmiştir.Hal bir hristiyan,bir Ermeni olunca yasalar rafa kaldırılarak hiçe sayılmıştır.Yani kişiye özel kanunlarla cezalandırılan,bu tip davalardan cezaevinde olan tek bilim adamıdır.Aynı şekilde diğer evlerin hiç birine dokunulmamış,hiç biri hapis cezasına çarptırılmamıştır.

Memlekette hukuk düzeni olmadığı zaman,orman kanunları devreye girer.Oysa,C.Başkanlığı köşkü,camii ve konutlar '' kültür '' merkezi olan Atatürk Orman Çiftliği talan edilerek,izinsiz yasalar hiçe sayılarak inşa edilmiştir.Ankara'nın en büyük yeşil alanı üzerinde inşa edilen Kaçak saray'ın bulunduğu alan 1992 yılında '' doğal ve tarihi SİT alanı '' olarak koruma altına alınmıştır.Ama AKP hükümeti bu kanunda bulunan '' tarih '' statüsünü değiştirerek, KHK ile Hazineye devretme kararı aldı.

Erdoğan'ın her zaman söyleyip de yapmadığı '' yasalara uymadılar '' ''mahkeme kararı '' diye avazı çıktığı kadar bağırdığı meydanlarda Kaçak saray'ın durdurulması için Ankara Barosu'nun ve Hukuk'çuların itirazları reddedildi.Tarihi SİT alanı üzerine inşa edilen Kaçak Saray'ın durdurulması çağrısı,yasalar rağmen devam etti.Her seferinde itirazlar ''devlet sırrıdır'' denilerek karşı çıkıldı.Yıkım kararı da verilen yargıya Erdoğan '' güçleri yetiyorsa yıksınlar '' diyerek bildiğini okumuş,yasaları çiğnemiştir.İki olay,iki örnekte Erdoğan devlet imkanlarını kullanmış,Sevan ise mağdur edilerek üstelik hapise atılmıştır.Bunun adı çifte standard değil de nedir ?

Bu günlerde sıkça rastladığımız,beğenilmeyenin,muhaliflerin,gazetecilerin tutuklanıp cezaevine atılmaları için uydurulan '' halkı kin ve düşmanlığa tahrik '' suçlaması ile birçok insan cezaevine hiç bir suçu olmadığı halde atılmaktadır.Muhafazakar yazar ve yorumcuların her akşam tv ekranlarında içler acısı durumlarını şaşkınlıkla izliyoruz.Savundukları düşüncelerin ne medeni kanunla,ahlak kuralları insanlığın ortak değerleri ile uzaktan yakından alakası yoktur.Hal böyle iken Sevan Nişanyan'ı '' dini değerleri aşağılamak,nefret suçu '' işlediğini ve bu yüzden cezalandırılması için kampanyalar düzenleyerek hapis istenmesi ayrı bir çelişkiler yumağıdır. Muhammed'in ve islamın eleştirisini yaptığı '' nefret suçlarıyla mücadele etmeli '' yazısında '' bundan yüzlerce yıl önce Allahla kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir '' düşüncesini savunduğu,bu kısa ve özlü anlatımdan rahatsız olunduğu için cezaya mahkum edilmiştir.

İŞİD'e karşı olduklarını iddia eden,oysa ki muhafazakar ve şeriat sistemini getirmeye çalışılan an layış on dört yıldır iktidardadır.Çok eşli evlilikler,9/12 yaşlarında çocukların evlendirilmesi,cinsel istismara uğrayan çocukla,suçlunun evlendirilmesi,70 yaşında dahi olsa evlendirilmesini öngören yasanın meclisten geçirilmesi,gibi çağdışı,medeni toplumlarda olmayan sapık,pedofili olarak görülen suçlardan kendilerini arındırmaları gerekirken,Sevan Nişanyan için '' dini değerleri aşağılamak''gibi suçlama getirmek hükümsüzdür.İnsan onur ve şahsiyetini ayaklar altına alan bu insanların ahlak ve edeb ile alakaları yoktur.Olamaz.

KALEM KILINÇTAN KESKİNDİR !

Bu güne kadar yeryüzünde hür düşüncenin hiç bir kuvvet,silah veyahut cezaevi ile engellenmesi mümkün olmamıştır.Tutuklanan gazeteciler,akademisyen ve yazarların tek silahı ise kalemdir.Her zaman iktidarlar,diktatörler düşünceyi ifade eden kalem karşısında mahkum olmuşlardır.Türkiye'de de böyle olacaktır.Toplumun en ileri kesimini susturarak,hapishanelere atarak amaçlanan Erdoğan'ın '' kral '' olabilmesidir.Aceleye getirilmek istenen Anayasa'nın meclisten geçirilmesi varsayalım olmuş olsa bile sorunun kendisi çözülmüş olmayacaktır.Aksine kar topu gibi büyüyerek çoğalacaktır.Ahmet Şık'ın tutuklanması gerçeklerin gizlenmesi için korkunun ifadesidir.Çünkü Erdoğan ile Gülen'in bir ve aynı olduklarını,ipliğini pazara çıkaran ilk gazetecidir.Bunun için hedef olmuştur.Erdoğan'ın Suriye politikalarını eleştiren,İŞİD ile ilişkilerini kamuoyuna anlatan Hüsnü Mahalli,basın kartı iptal edilen Amberin Zaman,Akademisyen Prof.Dr İştar Gözaydın,Mahir Kanaat,Diha'dan Ömer Çelik,Metin Yoksu,Sevan Nişanyan,Derya Okatan,Tunca Öğreten,Eray Saygın... ve daha niceleri toplumun gür sesi, susmayan öncüleridir.Amaç gerçeklerin halka ulaşmasını engellemektir.

Tutuklandığı ilk günden bu yana haksız yere ağır cezalarla karşı karşıya kalan Sevan Nişanyan gibi bir bilim adamına ,eksiklikleri bahane edilerek,duyarsız kalınmıştır.Sevan Nişanyan'ı, özgürlüğünü savunmak herzamankinden daha acil görevlerimiz arasındadır.Ethem Mahçupyan veya Markar Eseyan gibi Saray soytarıları olmuş olsaydı,bugün Sevan Nişanyan,Erdoğan'ın baş tacı olurdu.Ama O,halkını savunduğu,soykırımı inkar edenlerin kafalarına vura vura,teşhir ettiği için,100.yılında cezaevine atılarak susturuldu.

Her dönemde devlet kendi çocuklarını yaratmış artık bu bir gerçeklik halini almıştır.Önceden bir döneme damgasını vuran '' iyi çocuklar '',yerini '' öfkeli çocuklar '' a devretmiştir.Terörist demeye dili varmayan,koruyan,besleyen,silah ve cephanelik gönderen devletin artık bugün bütün icraatları ortya çıkmıştır.Yargılanmak ve hesap verme korkusu şimdiden başta Erdoğan ile tüm yandaş çevreleri sarmış durumdadır.Erdoğan'ı iktidar yapan bugünlere getiren, misyon yükleyen efendilerine karşı çıkmaya başlamıştır.Bunun için güvenilir liman olarak gördüğü Putin'e sığınmıştır.Bu git-geller,artık çığrından çıkmış efendileri Erdoğan için son '' nokta ''yı koymuştur.

'' Öfkeli çocuklar '' 2017'nin ilk saatlerinde Yeni yıl kutlaması yapan kalabalık kitle içerisine silahla girerek acımasız ve barbarca savunmasız insanları öldürmüşlerdir.Bu tür saldırılara daha önceden de tanık olmuştuk.Reina'ya yapılan saldırı,Türkiye'nin Bataclan'ıdır.Orada da tiyatroda konser izleyen kitle taranmış yüze yakın masum insan öldürülmüştü.Bu sefer aynı saldırıyı İstanbul'da ortaya koydular.Üstelik polisin aşırı güvenlik önlemleri altında,insanlar öldürüldü.Katil elini kolunu sallayarak kaçtı.Tüm bunlar hemen yanıbaşında bulunan karakola çok kısa mesafede gerçekleşiyor.Olaydan sonra faili olduğu ileri sürülen kişi ile hedef şaşırtılarak,katil veya katillerin kaçması sağlandı.Tanıklar olayda birden fazla kişinin olduğunu söylemesine rağmen,polis tek kişi üstünde durarak,48 saat sonra resmini yayınlayark çok geç davranmış,katilin kaçmasına göz yummuştur.

Esas acı olanı ise,barbarlığın son halkası muhafazakar,yobazların '' oh oldu '' diyerek sosyal medya aracılığıyla sevinmeleri,öldürülen insanları bir kere daha öldürmüş,kemiklerini sızlatmış yakınlarına ve insanlığa derin acılar yaşatmıştır.

* * * *

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN,SERSALA WE PİROZ BE 2017, ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ

46308

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Sayfalar