Salı Nisan 30, 2024

Sevgili yoldaşımız ERHAN GENCER`İ KAYBETTİK !

Kaypakkaya geleneğine emek –alınteri  ve ömrünü verenlerden vede verdiği emeğin karşılığını dolu dolu alanlardan biri olma şansına sahipti ERHAN GENÇER. Her komüniste  devrimciye  nasip olmaz dolu dolu yaşamak. Erhan yoldaş bununla gururlanmalı, aramızdan ayrıldığında gözü arkada kalmayanlarımızdan biri olma şansına sahip oldu…

Bizler mücadele yürütürken  bazen hatalarda yapan, yenilgilerde alan, zafiyetlerde gösteren; öyle ki zaman zaman düşen,  yara bere içinde kalan, zaman zaman başarılar kazanan  tarihi dönemlere doğru parmak basarak zaferler  elde eden  M-L geleneğin birer neferleriyiz. Zafer ve başarılarılarımızla övündüğümüz kadar yenilgilerimize, hatalarımıza da sahip çıkmayı becermeliyiz.

Hiç birimiz ama hiç birimiz   tek düze başarı ve zaferlerle dolu bir tarihe sahip değiliz. Erhan yoldaş da öyle. Hiç kimse kendini bir yerlere koymamalı. Tarihimiz açık ve yalın, tarihimizi kimse  yanıltamaz. Tarihimizi birlikte oluşturduk, birlikte yazacağız. Bu yük hepimizin omuzlarındadır. Kafadan atma  veya yaşanmadan  yaşanmış gibi  yazılımlar gerçeğimizi ifade etmiyor. Gerçekçi olalım. Değerlerimize  saygılı, geleneğimize bağlı , bizi bir araya getiren ideallerimize bağlı isek  o zaman  duygularla  hareket etmeyelim.

Erhan  Gençer  yoldaş 70’li yılların başlarında (74 te) partimize  ilgi duyar. Amerika’da  bir gurup  arkadaş üniversite  eğitimi almak için   bulunurlar. Atiye, Feride ve Erhan vb arkadaşlar  toplam bir düzineyi aşkın yoldaş TKP/M-L’nin görüşlerini  benimserler. Mastır ve eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerler. 1975 yılına denk gelen geri dönüş, Ankara’da odaklanır. Partimizde  ‘76 yılı ortalarında yaşanan talihsiz ayrılıkta Erhan yoldaş ve beraberinde dönüş yapan yoldaşların saf belirlemesini de beraberinde getirir. Ankara bölgesinde TKP/ML çizgisinden yana tavır takınan bir avuç insandan biri olarak karşımıza çıkar Erhan.

Partimizin bölgesel çalışmalarına  aktif katılır. Yeniden merkezileşme  çalışmalarında (Bölgeler Koordinasyonu- BK) aktif yer alır. Bölge sorumlusu olmasa da  kadro düzeyinde gerekli emek ve yazınsal değerleri  partiye sunar. Araştırma inceleme  vb noktalarda  önemli katkılar sunar. Sunduğu teorik katkılar partimizin gelişmesinde, enginleşmesinde ve ilerlemesinde önemli rol oynar.

Erhan Gençer’in  bu  gelişimi partide görülür. Ankara bölge yönetiminde yer alan Erhan yoldaşın bu gelişimi Parti birinci Konferans  çalışmalarına   aktif katılımını sağlar. 1977 de Mehmet  Zeki yoldaşa aldıkları sekter, yanlış tavra rağmen, Erhan bölgede öne çıkan kadrolardan biri olur.

Özellikle aldığı burjuva eğitimi   aydın, akademisyen özelliği partimize azımsanmayacak katkılar, gelişimler sunar. Çünkü TKP/ML’nin o dönem ağırlıklı kadrosu  işçi kökenli ve   köylü kökenli küçük burjuva   öğrenci gençlikten gelmekteydi. Erhan’ın  parti çalışmalarında  hızlı gelişimi  birinci parti Konferansına  delege olarak katılımını sağlar. 1978 şubatında  yaptığımız Parti birinci Konferansımızda Erhan yoldaş  yerini delege olarak aldı.

Partimizin tarihinde belirleyici dönemeç olan birinci konferansa ideolojik, siyasi ve teorik katkılar sunarak merkezileşmede önemli görevler üstlendi. Ve TKP/ML’nin Merkez Komitesine seçilir.

Partimizin birinci konferansında MK’ne seçilen Erhan Gençer, MK’nın kendi içerisinde yaptığı görev bölüşümünde  Siyasi Büro üyesi olarak görev aldı. Yayın-basın, araştırma-inceleme   vb görevleri üstlendi. Partizan dergisinin çıkarılmasından,  TKP/ML’nin illegal yayın organı olan Komünist’in çıkarılmasına, ajitasyon ve propaganda faaliyetlerinin yürütülmesine kadar birinci derecede sorumluluklar aldı ve sorumluluklarını yerine getirdi.

Parti içi tartışmalarda araştırma-inceleme yapma  sorumluluğuna getirilerek  yazı kurullarında  birinci derecede sorumluluklar alarak, oluşturulan yazı kurullarının çalışmalarını  denetledi, yönetti. Başta Sosyo-ekonomik yapı olmak üzere, Mao Zedung üzerine yaptıkları araştırmalarla partimize önemli  teorik katkıları F.Ç. ile birlikte  sundu. Hatta kendi söylemiyle; “ yapılan tüm araştırma ve teorik  tespitlerde  F.Ç yoldaşın  belirleyici payı olduğunu, kendinin ikinci derecede katkısı  bulunduğu” belirtiyordu.  1978 itibarıyla  Dünyada ve Türkiye’de ki siyasi, ideolojik teorik gelişmelere partimizin tavır takınmasında belirleyici katkılar sundu. Marksizm –Leninizm şahsında Mao Zedung yoldaşa yapılan  revizyonist saldırılara karşı  açık ve net tavır takındı. Teorik araştırma ve incelemeleriyle  sosyalizmde sınıflar ve sınıf mücadelesi, partide iki çizgi mücadelesi, kültür devrimi ve kültür devriminin önemi üzerine can alıcı belirlemelerde bulundular. Diyalektik materyalizm  konularında partimize önemli katkılar sunar Bazı konularda dogmatik, katı savunuları da mevcuttu. Baş çelişki, baş düşman  tespiti yapılamaz ısrarıyla  ciddi sapmalar içerisindeydi. Bu ayrı noktalarına rağmen partinin genel teorik görüşlerinde hem fikirdi. Kaldı ki baş düşman, baş çelişki  yapılamaz tezlerini  uzun bir süre partiye kabul ettirmede  belirleyici olmasa da etkili oldu. Erhan ve F’nin kolektif çalışmaları sonucu Partimizin ideolojik, teorik gelişimine katkıları yadsınmaz değerdedir.

Erhan, Parti içi mücadelede  dönem  dönem sendelese de esasen M-L saflarda yerini almıştı. Birçok konuda doğmatik düşünmesine karşın her bazda sağcı  revizyonizme tavır almış  parti çizgisini savunuda tereddüt etmemişti.  Türkiye topraklarında parti çizgimizin gelişiminde önemli roller üstlenerek  katkılar sunmuştur.

Parti  içi sınıf mücadelesinde  M-L’den yana tavır alarak,  revizyonist Troçkist sapmaya karşı açık net tavır belirleyerek partiyi savunmuştu. 1980’li yıllara gelindiğinde  faşizmin  askeri darbe seslerinin  geldiğini, askeri faşist darbenin ufukta görüldüğünü  bilgece görebilen ender yoldaşlardan biridir… Parti  ikinci konferansına hazırlık  çalışmalarında  dur-durak demeden katkı sunmuştur.

12 Eylül askeri faşist darbesi geldiğinde parti faaliyetinde kopmamış  aldığı sorumluluğu devam ettirme cüret ve cesaretini  göstermişti.

Partimiz tarihinde belirleyici  olan 2. Konferans çalışmalarına aksaklık göstermeden katılmış, bulunduğu alanda 2. Konferansımıza  delege olarak katılma  hakkını elde etmişti. 1981 şubatında  gerçekleştirilen 2. Konferansta MK’na seçildi. MK’si  kendi içerisindeki görev bölüşümü yaparak Erhan’ı  tekrardan  SB’ne seçerek   önemli görevler verdi. Enternasyonal  komünist hareket  içerisinde ve Yurt dışı faaliyetlerinde  SB adına sorumluluklar üstlendi.

Burada bir unutamadığım bir anımı anımsatmadan geçemeyeceğim; partimiz  ikinci konferansını yaptı. Konferans bitimi ertesinde   seçilen MK üyeleri kısa bir toplantı yaparak  MK’nın yapacağı birinci toplantı tarihini belirledik. Gelen delegeler ve seçilen MK üyeleri  geldikleri bölgelere geri dönerek, yeni görevlendirmeler ve alan değişimi yapılacaktı. Ben ve Hasan Hayri Aslan birlikte  Dersim de kaldık. Doğu bölgesinde   örgütsel düzenlemeleri  kısa zamanda yaptık ve  toplantı tarihini beklemeye başladık. Ancak yapılacak MK’nın birinci toplantısına da  önemle hazırlık yapıyorduk. Bir ay’ı aşkın zaman sürümünde  yoldaşlara kolaylık olsun diye  kimi Konferans bildirmeleri kaleme alıp, MK toplantısı yerini ayarlayıp gerekli önlem ve tedbirleri almıştık

Birinci  MK toplantısını T.köyünde  NE’nin evinde gerçekleştirdik. Toplantıya Süleyman yoldaş başkanlık etti. Partiye devrim şehitlerine saygı duruşu yapıldıktan sonra , gündem belirlenerek  toplantıya devam edildi. Konferans bildiri  yazılımına sıra geldiğinde  ben  bildiri taslak metinlerini hazırladığımı söyledim. Taslak bildiriler okunmaya başladığında  kimsede itiraz yoktur. Bazı yoldaşlar daha  da düzenli hale getirilebilineceğini söylediler. Bazılarıysa itirazda bulunmadılar.

Erhan yoldaş sonuna kadar taslakların okunmasını dinledi ve eleştirilerde kulak vererek dinledi. Ve MK üyelerinin  değerlendirmeleri bittikten sonra söz aldı;

-Erhan başladı konuşmaya  Bana  harcadığım emekten dolayı teşekkür etti. Ve devamla  gayet alçak gönülden  -Bak koro yoldaş sen Dersim de uzun yıllar kala kala  artık Dersim’lilerin kullandığı yöresel  kelimeleri kullanmakta  ve de yazım dilinde kullanmaktasın. Ben şaşkınca  bakakaldım ve dinliyorum, devamla  bana soru yöneltti. Mesela dedi; MISTO KORUN anlamını açıklarmısın. Komünist partisi bildirgesinde genele  hitap edilir. Türkiye  Dersimle sınırlı değil değilmi dedi. Ben gayet şaşkın ve ne diyeceğimi bilemez durumdaydım. Bozulmadım değil-bozuldum ama, belli etmemeye çalıştım. Ardından diğer yoldaşlarda da jeton düştü ve gülüşmeler espriler yapılmaya başlandı.  Ben kendi şahsıma Erhan’dan çok şeyler öğrendim ve yurtdışında süren ilişkilerimizde de saygı ve sevgi temelinde  devam etti.

Amerikan  devrimci Komünist partisinin başını çektiği  küçük-burjuva sapmaya karşı  partimiz adına önemli duruş sergiledi. Yurt dışında partimizden kopan, YD hizbine karşı  ideolojik, siyasi, örgütsel tavır almada  birinci derecede görev üstlendi. Ortaya çıkan YD hizbini etkisiz kılmada, ideolojik olarak mahkum etmede, Partinin değerlerinin korunmasında, partinin toparlanmasında  belirleyici rolü oldu. Yurt dışı çalışmalarında partimize teorik katkılar sunmaya devam etti. Yaptığı araştırma  ve incelemeler sonucu Felsefe üzerine  partimize ve kadrolara önemli gelişim değerleri sunarak zıtların birliği yasasının  temel yasa olduğu tezini   zenginleştirdi. İçeriğinin kavranmasında partimize katkı sundu. YDB’yi yeniden örgütleyip organize etti. Yeni kadro kazanımları yarattı. Parti kadrolarıyla  bire bir ilişkiler kurarak  güven tazeledi. Kalıcı bir örgütlülük yaratarak Türkiye’ye  dönüş  yaptı.

Türkiye topraklarına  ayak bastığında  durmaksızın parti çalışmalarına başladı. 12  Eylül faşizminin partimiz üzerinde estirdiği baskı ve imha operasyonları had safhada devam ediyordu. PMK üyelerinden bazıları yakalanmış ve ağır derecede çözülmüştü. PMK üyelerini ve kadrolardan bazı yoldaşların ismi deşifre olmuştu. Süleyman Cihan yoldaş bu sebeple  düşmanın eline esir düşmüştü. Sürek avının devamında parti kadrolarından biri  Atiye ve Erhan’ın kaldığı  semti  vererek  burada  ikamet ettikleri ifadesinde bulunarak  operasyonun genişlemesine  sebebiyet verir. Tutulan evin adresi yapılan araştırma sonucu tespit edilir. Operasyon yapılarak  Erhan ve Atiye  Gencer yoldaşlar esir alınırlar.

Atiye  sorguda direndi, fakat, Erhan yoldaş aynı direnişi ve kararlılığı gösteremedi,  ciddi manada çözüldü. Bu süreç partimiz tarihinde  onulmaz yaralar açan, ağır darbeler almamıza yol açan süreç oldu. Zaten tüm vahşetiyle süren  operasyonlar  Doğuya, Güneydoğuya ve Dersime  daha da artarak sürdürüldü. Operasyonlarda Erhan yoldaşın  çözülmesinin ve operasyona istemeyerek de olsa  katkı  payı büyüktü. Ve bu operasyonlar sonucu partimiz ağır ve bir daha onulması zor yaralar aldı. Bir  çok PMK üyesi bu operasyonda yakalanarak yenilginin  ağırlıklı darbesini almış oldu. O günden günümüze de bir daha toparlanamaz olduk. Giderek kan kaybedimleri bizi bu güne getirmiş oldu. Yakalanan kadroların ve PMK üyelerinin  çoğunluğu ya adına layık direnemedi yada ciddi zaaf göstererek darbeler almamıza yol açtı. Kadın yoldaşlarımız 12 eylül sürecinde  daha tutarlı ve kararlı tavır ve direniş gösterdiler.

Eğer ki, PMK üyelerinin çoğunluğu  MK’sinin almış olduğu karara uymuş olsaydı ve ona uygun davranışta  disiplin kurallarını çiğnemeseydi  durumumuz çok mu çok  farklı olurdu görüşündeyim.

Partimizin yeni süreçte, yeni politikalar belirlemek, yeni taktikler üretmek ve partimizin askeri faşist diktatörlüğe karşı mücadelesinde uzun vadeli stratejik  çalışmalar belirlememiz gerekiyordu. Yapacağımız toplantıda Erhan’ın katkıları hepimizce önemseniyor ve dikkate alınıyordu. Siyasi, ideolojik ve örgütsel   belirlemeler yaparak  yeniden atılımlar yapmayı hedefliyorduk. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Askeri faşist diktatörlük her yönlü partimize saldırıyordu. Ancak, istediği sonuca bir türlü varamıyor  kuduz olmuşçasına  saldırılarını kırda ve şehirlerde durmaksızın artırarak   devam ettiriyordu. Tam da bu noktada disiplini elden bırakmak veya alınan kararlara uymamak gibi küçümseyici   davranışlar göstermemiz  faşizme  avantaj sağladı. Zaaflarımızda ustaca yararlanan  düşman ağır partimize vurdu.

Partimizin zamansız aldığı  darbede düşmanı küçümsemenin, kendine olduğundan fazla güvenmenin payı büyüktü. Ayrıca  alınan örgütsel kararlara uymama ve uygulamama ise  darbe üstüne darbe almamıza yol açıyordu. Alınan darbeler moral bozukluğu yarattığı gibi  güvensizliğe  yol açıyordu.

Türk devletinin en eğitimli Bolu ve Kayseri komando hava indirme tugaylarının öncülüğündeki egemen ordu birlikleri kırsal alanlarda ve dağlarda  partimize operasyon düzenlendi. Bu parti gerçeğini kavrama, görme ve tanıma anlamında önem taşımaktadır. Tabi ki çözülmeleri es geçme anlamında  bunu söylemiyorum. Hiçbir birey mükemmel  değildir. Hepimizin mutlak eksiklikleri ve zafiyetleri olmuştur, olmaktadır da.

Gerçekliğimizin yanlışlıklarını olduğu gibi açıklayamamak, çok zaman tek taraflı ve de sübjektif tahlillerde bulunmamızdır. Ya tamamen  red’ci ya da tamamen methedici olmaktayız. Aslında bu davranış şekli hem kendimize hem de ilişkide bulunduğumuz arkadaş çevresine zararlar vermektedir.

Gerçek olan şu ki, ne yalnızca işkencede direnmek nede yalnızca işkencede çözülmek  yaşanan uzun süreçte belirleyici değildir. Bunlar sınıf mücadelesinde önemli faktördür ama kesin ve katı bir kural değildir. İşkencede çok iyi direnen  sayısız arkadaşımız sınıf mücadelesinin zorluklarında aynı kararlılığı göstermemiştir. Bazen de işkence de çözülen birçok yoldaşımız  kendini toparlayarak muazzam çıkışlar, kararlılıklar sergilemiştir. Yaşayan tarihimiz buna tanıktır. O nedenle ne toptan redci olunmalı nede toptan göklere çıkarı. Doğru olan yapılmalıdır. Yanlışımızla doğrumuzla bu gelenek bizim,  bu değerler hepimizin. Değerlerimize saygılı olunmalı sahiplenilmelidir. Geçici olarak geleneğe katılan ama asla geleneğin hiçbir özelliğini taşımayan, fırsatı yakaladı mı geleneğimize her yönlü saldırarak  bulanık suda balık avlamak isteyenlere pirim verilmemelidir.

Dahası gelenekle alakası olmayan ama genlerinde TKP/M-L düşmanlığı taşıyan  bazı aydın  ve entel bozuntularına da siyasi tavır takınmak gerektiği inancındayım.

Biri kalkıyor arsız ve edepsizce Erhan gibi bir bilim adamının  felsefecinin ve ya  Erhan gibi bir Mimarın, aydının köylülerin örgütü TKP/M-L’nin  içinde işi ne diyecek kadar cehalet içinde olduğunu alenen cümle aleme kendini  deşifre ediyor. Bu cehalet içerisinde yüzen, ama ben çok bilgin ve alim felsefeciyim edasıyla da  çok bilmişçesine cümleler sıralıyor. Dahası çok iyi İngilizce veya  başka bir Avrupa dili biliyorum edasıyla da  Oruçoğlu’na  pespaye silah atışı yaparak, Erhan yoldaşı sözde savunmaya kalkıyor. Tamda burada cahilliğini şizofrenik  biri olduğunu ele veriyor. Adından da anlaşılacağı gibi Hazreti Deniz  gibi ukalalar  karanlık emeline  destek arıyor  bir yoldaşımıza  sarılarak diğer yoldaşımıza çürük silahıyla atış yapıyor. Sen kimsin  önce onu bilelim. Hangi değerleri emekleri verdin bu geleneğe,  onu önce açıkla, sonra etrafa tutmayan çamurunu atmaya çalış. Gizli “tanık” havası yapma, önce açık açık ortaya çık, ne ve kim olduğunu  bilelim, ki bu partiye  bir daha çamur atmayasın.

Haydar Karataş'a  gelince; Bak kardeşim sana bir tavsiyede bulunayım. Sen yaz ama Romanını yaz, yaz ama hikayeni yaz. Dedeliğini yaz, hayeller aleminde yaşadığın mitolojik destanları yaz. Belki belli bir kesimden nemalanıp şakşaklar alabilesin. Biz buna karışmayız. Ancak siyaset yapmayı bilmediğin gibi, kendi  kendini de acemiliklerinden dolayı rezil rufsa ediyorsun. Demek ki sana  Erhan Gencer’in  kitaplarının yasaklandığından  söz ettiler, demek ki  sen İbo’cu oldun, demek ki sen Erhan’ın yazılarını bulmak için  gayrettepeye dahi girmeyi  veya gitmeyi göze aldın. Ama araya- araya nihayet  yarıncıları bulup  Erhan’ın  kopi şeklindeki yazılarını parayla  bu şahıslardan satın alarak okuma imkanı buldun. Bravo sana ve sana bu aklı verenlere! Çok acemice siyaset yaptırıyorlar sana. Sende siyasetten  hele ki sosyalizm ve komünizmden bir şeyler anlamadığından yazıyı yazdığın ellerin titriyor. Her halükarda  cehaletini sergiliyorsun. Kendine yazık ediyorsun. “Şan”ına, “ün”üne lekeler sürüyorsun. Çünkü sen bir yalancısın. Aydın olan biri yalancı olmaz. Aydın insan bilime dayanır, yalan dolan üzerine yaşam tarzı oluşturmaz. Seni  şahsen tanımam  ama sen kocaman bir yalancı ve de sahtekarsın. Erhan Gencer yoldaşın hangi kitabını okudun? Açıkla! Erhan’ın kaç kitabı var? İsimlerini lütfen açıklarsan bizde öğrenmiş oluruz. Dışarıdan  bol gazel okumakla bu işler olmuyor. Sonrada kalkıp diyeceksin ki, Erhan’ın yazılarını bana  bulursanız  okuyup üzerine yorum veya yazı yazabilirim, diyecek kadar ukalalık yapacak, çok bilmişlik taslayacaksın. İşte bunu kimse yutmaz ve yemez  beyefendi. Mademki Erhan’ın yazısını İstanbul sokaklarında çok modern  birilerinde parayla satın aldın. Eee neden  Erhan’ın yazıları hakkında yazılar yazmadın da  bu günü bekledin.Yeter artık birileri üzerinde kargalar gibi yamalanmayın. Sen ve senin gibilere tavsiyem  tanımadığınız, sizlere her yönlü uzak olan yoldaşlarımız hakkında kara kalem çalmayın.

Bakın  biz sizlerin düşmanı değiliz, bilakis dostuz. Yalan yanlış yazmadan, iftira  karalama yapmadan her zaman eleştiriler yapabilirsiniz. Biz buna oldukça açığız. Bize saldırınızın yarısını  devlete, Faşizme karşı  yapın  anlınızdan öpelim, baş tacı yapalım . Nedir bu komünistlere, devrimcilere  kin ve husumet! Aydın insanlar kinci olmazlar. Hele ki yutturmaya çalıştığınız gibi kendine devrimci komünist diyenler asla kinci olmaz, kin tutmazlar. Neresinden baksak bakalım sizleri bir yerlere koymak zorlaşıyor. Ha birde  acemi haline rağmen ara bozmada, devrimciler arasındaki çelişkileri kullanmada pek acemi gözükmüyorsun. Bu deneyimi nereden kazandığını merak etmiyor değilim. Açıklarsan seviniriz. Şunu küçük kafalar bilmeli ki, artık devrim güçleri bu ezberleri çok iyi biliyor, oyunları bozma deneyimlerine sahipler. Bu çelişkilerden yararlanma şansınız koca bir sıfır, başka kapıya gitmeniz en doğrusu olur. Sizlere bu kadar yeter  kanımca.

Erhan yoldaşa  ve birçok yoldaşa karşı partimizin cezaevi komitesi yanlışlar yapmıştır. Haksızlıklar olmuştur. Bir çok yoldaşımıza yapılan yanlışlar sonucu dışlayıcı davranılmıştır, bunlar bir gerçek. MK’siyle  cezaevi arasında  çok zaman sorunlar yaşanmıştır buda  bir gerçek. Ancak bu hataları şahıslara  bağlayarak  yargısız infazlar yapmak, kin taşımak, kin üzerinden teşhir ve tecrit etmeler kabul edilebilir olamaz. O günkü koşullar, içinde bulunulan durum vb  dikkate alındığında  acaba  diyorum siz olsaydınız ne yapardınız? Bundan dolayı kişileri hedef tahtası yapamayız. Aksi  taktirde kimsenin hesap verme şansı olmaz. Bu yol yanlış bir yol ve yöntemdir. Partinin bütünü bu hatalardan sorumludur. Hesabı da parti birinci derecede vermelidir.

Kaldı ki Erhan ve diğer yoldaşlarında hataları  olmuş ve  yanlış sekter  tutumlarda bulunmuşlardır. Biri ak bir kara değildir. Önemli olan daha olgun ve kamil düşünerek hatalarımızı birlikte görmek  doğrularda karar kılmaktır.

Erhan’la parti yurtdışında  ilişki kurmak istedi. Ben ve birkaç arkadaşım buna şahidiz.  Ancak,  Erhan ilişki kurmak istemedi. Sekter davrandı. Belli bir süre sonra  tamamen ilişkide bulunduğu arkadaşlarla ve bizimle ilişkiyi kesti. Geçmişini unutmak istediğini söyleyerek terki diyar eyledi. Bütün ilişki bağlantılarını kopardı attı. Çok çok sınırlı arkadaşıyla görüştü. Birazda belki geçmişiyle yüzleşmekten kaçtı diyebilirim. Buda bir geçek. Şunu açıkça söyleyebilirim Erhan’la  asla örgütsel yaşantımda  ve şahsi ilişkimde sorun yaşamadım. Siyasi konularda farklılığımız oldu, bundan doğalıda yoktur.

Yakın dönemde tekrardan eski yoldaşlarıyla ve arkadaşlarıyla ilişki kurması ve dahası aslında daha sonraları hep gelip konuşmalarını, özeleştirisel de yaklaşmalarını beklediğini son anına kadar yanında olan yoldaşlara söylediğini de biliyoruz. Son dönemlerde bazı projeler hazırlaması hem sevindirici hem de yüreğinde taşıdığı cevheri dışa vurumuydu. Demek ki Kaypakkaya  çizgisi halen  yarınlara umut taşıyor bizler için. Bizi biz eden, bizi bir araya getiren halen geleneğimizin kültürüne  özüne sevda taşımamızdan  olacak. Bizi biz yapanda  hatalarımızı, doğrularımızı  objektif değerlendirmektir. Hatalarımızı açıklamaktan korkmamak, kin denen bir  şeyi yüreğimizde söküp atmaktır. İşte o zaman gerçek yoldaş olma  erdemini yakalamış oluruz.   

23-3-2014 HASAN AKSU

95397

Sevgili yoldaşımız ERHAN GENCER`İ KAYBETTİK !

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar