Sevgili yoldaşımız ERHAN GENCER`İ KAYBETTİK !
Kaypakkaya geleneğine emek –alınteri ve ömrünü verenlerden vede verdiği emeğin karşılığını dolu dolu alanlardan biri olma şansına sahipti ERHAN GENÇER. Her komüniste devrimciye nasip olmaz dolu dolu yaşamak. Erhan yoldaş bununla gururlanmalı, aramızdan ayrıldığında gözü arkada kalmayanlarımızdan biri olma şansına sahip oldu…
Bizler mücadele yürütürken bazen hatalarda yapan, yenilgilerde alan, zafiyetlerde gösteren; öyle ki zaman zaman düşen, yara bere içinde kalan, zaman zaman başarılar kazanan tarihi dönemlere doğru parmak basarak zaferler elde eden M-L geleneğin birer neferleriyiz. Zafer ve başarılarılarımızla övündüğümüz kadar yenilgilerimize, hatalarımıza da sahip çıkmayı becermeliyiz.
Hiç birimiz ama hiç birimiz tek düze başarı ve zaferlerle dolu bir tarihe sahip değiliz. Erhan yoldaş da öyle. Hiç kimse kendini bir yerlere koymamalı. Tarihimiz açık ve yalın, tarihimizi kimse yanıltamaz. Tarihimizi birlikte oluşturduk, birlikte yazacağız. Bu yük hepimizin omuzlarındadır. Kafadan atma veya yaşanmadan yaşanmış gibi yazılımlar gerçeğimizi ifade etmiyor. Gerçekçi olalım. Değerlerimize saygılı, geleneğimize bağlı , bizi bir araya getiren ideallerimize bağlı isek o zaman duygularla hareket etmeyelim.
Erhan Gençer yoldaş 70’li yılların başlarında (74 te) partimize ilgi duyar. Amerika’da bir gurup arkadaş üniversite eğitimi almak için bulunurlar. Atiye, Feride ve Erhan vb arkadaşlar toplam bir düzineyi aşkın yoldaş TKP/M-L’nin görüşlerini benimserler. Mastır ve eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerler. 1975 yılına denk gelen geri dönüş, Ankara’da odaklanır. Partimizde ‘76 yılı ortalarında yaşanan talihsiz ayrılıkta Erhan yoldaş ve beraberinde dönüş yapan yoldaşların saf belirlemesini de beraberinde getirir. Ankara bölgesinde TKP/ML çizgisinden yana tavır takınan bir avuç insandan biri olarak karşımıza çıkar Erhan.
Partimizin bölgesel çalışmalarına aktif katılır. Yeniden merkezileşme çalışmalarında (Bölgeler Koordinasyonu- BK) aktif yer alır. Bölge sorumlusu olmasa da kadro düzeyinde gerekli emek ve yazınsal değerleri partiye sunar. Araştırma inceleme vb noktalarda önemli katkılar sunar. Sunduğu teorik katkılar partimizin gelişmesinde, enginleşmesinde ve ilerlemesinde önemli rol oynar.
Erhan Gençer’in bu gelişimi partide görülür. Ankara bölge yönetiminde yer alan Erhan yoldaşın bu gelişimi Parti birinci Konferans çalışmalarına aktif katılımını sağlar. 1977 de Mehmet Zeki yoldaşa aldıkları sekter, yanlış tavra rağmen, Erhan bölgede öne çıkan kadrolardan biri olur.
Özellikle aldığı burjuva eğitimi aydın, akademisyen özelliği partimize azımsanmayacak katkılar, gelişimler sunar. Çünkü TKP/ML’nin o dönem ağırlıklı kadrosu işçi kökenli ve köylü kökenli küçük burjuva öğrenci gençlikten gelmekteydi. Erhan’ın parti çalışmalarında hızlı gelişimi birinci parti Konferansına delege olarak katılımını sağlar. 1978 şubatında yaptığımız Parti birinci Konferansımızda Erhan yoldaş yerini delege olarak aldı.
Partimizin tarihinde belirleyici dönemeç olan birinci konferansa ideolojik, siyasi ve teorik katkılar sunarak merkezileşmede önemli görevler üstlendi. Ve TKP/ML’nin Merkez Komitesine seçilir.
Partimizin birinci konferansında MK’ne seçilen Erhan Gençer, MK’nın kendi içerisinde yaptığı görev bölüşümünde Siyasi Büro üyesi olarak görev aldı. Yayın-basın, araştırma-inceleme vb görevleri üstlendi. Partizan dergisinin çıkarılmasından, TKP/ML’nin illegal yayın organı olan Komünist’in çıkarılmasına, ajitasyon ve propaganda faaliyetlerinin yürütülmesine kadar birinci derecede sorumluluklar aldı ve sorumluluklarını yerine getirdi.
Parti içi tartışmalarda araştırma-inceleme yapma sorumluluğuna getirilerek yazı kurullarında birinci derecede sorumluluklar alarak, oluşturulan yazı kurullarının çalışmalarını denetledi, yönetti. Başta Sosyo-ekonomik yapı olmak üzere, Mao Zedung üzerine yaptıkları araştırmalarla partimize önemli teorik katkıları F.Ç. ile birlikte sundu. Hatta kendi söylemiyle; “ yapılan tüm araştırma ve teorik tespitlerde F.Ç yoldaşın belirleyici payı olduğunu, kendinin ikinci derecede katkısı bulunduğu” belirtiyordu. 1978 itibarıyla Dünyada ve Türkiye’de ki siyasi, ideolojik teorik gelişmelere partimizin tavır takınmasında belirleyici katkılar sundu. Marksizm –Leninizm şahsında Mao Zedung yoldaşa yapılan revizyonist saldırılara karşı açık ve net tavır takındı. Teorik araştırma ve incelemeleriyle sosyalizmde sınıflar ve sınıf mücadelesi, partide iki çizgi mücadelesi, kültür devrimi ve kültür devriminin önemi üzerine can alıcı belirlemelerde bulundular. Diyalektik materyalizm konularında partimize önemli katkılar sunar Bazı konularda dogmatik, katı savunuları da mevcuttu. Baş çelişki, baş düşman tespiti yapılamaz ısrarıyla ciddi sapmalar içerisindeydi. Bu ayrı noktalarına rağmen partinin genel teorik görüşlerinde hem fikirdi. Kaldı ki baş düşman, baş çelişki yapılamaz tezlerini uzun bir süre partiye kabul ettirmede belirleyici olmasa da etkili oldu. Erhan ve F’nin kolektif çalışmaları sonucu Partimizin ideolojik, teorik gelişimine katkıları yadsınmaz değerdedir.
Erhan, Parti içi mücadelede dönem dönem sendelese de esasen M-L saflarda yerini almıştı. Birçok konuda doğmatik düşünmesine karşın her bazda sağcı revizyonizme tavır almış parti çizgisini savunuda tereddüt etmemişti. Türkiye topraklarında parti çizgimizin gelişiminde önemli roller üstlenerek katkılar sunmuştur.
Parti içi sınıf mücadelesinde M-L’den yana tavır alarak, revizyonist Troçkist sapmaya karşı açık net tavır belirleyerek partiyi savunmuştu. 1980’li yıllara gelindiğinde faşizmin askeri darbe seslerinin geldiğini, askeri faşist darbenin ufukta görüldüğünü bilgece görebilen ender yoldaşlardan biridir… Parti ikinci konferansına hazırlık çalışmalarında dur-durak demeden katkı sunmuştur.
12 Eylül askeri faşist darbesi geldiğinde parti faaliyetinde kopmamış aldığı sorumluluğu devam ettirme cüret ve cesaretini göstermişti.
Partimiz tarihinde belirleyici olan 2. Konferans çalışmalarına aksaklık göstermeden katılmış, bulunduğu alanda 2. Konferansımıza delege olarak katılma hakkını elde etmişti. 1981 şubatında gerçekleştirilen 2. Konferansta MK’na seçildi. MK’si kendi içerisindeki görev bölüşümü yaparak Erhan’ı tekrardan SB’ne seçerek önemli görevler verdi. Enternasyonal komünist hareket içerisinde ve Yurt dışı faaliyetlerinde SB adına sorumluluklar üstlendi.
Burada bir unutamadığım bir anımı anımsatmadan geçemeyeceğim; partimiz ikinci konferansını yaptı. Konferans bitimi ertesinde seçilen MK üyeleri kısa bir toplantı yaparak MK’nın yapacağı birinci toplantı tarihini belirledik. Gelen delegeler ve seçilen MK üyeleri geldikleri bölgelere geri dönerek, yeni görevlendirmeler ve alan değişimi yapılacaktı. Ben ve Hasan Hayri Aslan birlikte Dersim de kaldık. Doğu bölgesinde örgütsel düzenlemeleri kısa zamanda yaptık ve toplantı tarihini beklemeye başladık. Ancak yapılacak MK’nın birinci toplantısına da önemle hazırlık yapıyorduk. Bir ay’ı aşkın zaman sürümünde yoldaşlara kolaylık olsun diye kimi Konferans bildirmeleri kaleme alıp, MK toplantısı yerini ayarlayıp gerekli önlem ve tedbirleri almıştık
Birinci MK toplantısını T.köyünde NE’nin evinde gerçekleştirdik. Toplantıya Süleyman yoldaş başkanlık etti. Partiye devrim şehitlerine saygı duruşu yapıldıktan sonra , gündem belirlenerek toplantıya devam edildi. Konferans bildiri yazılımına sıra geldiğinde ben bildiri taslak metinlerini hazırladığımı söyledim. Taslak bildiriler okunmaya başladığında kimsede itiraz yoktur. Bazı yoldaşlar daha da düzenli hale getirilebilineceğini söylediler. Bazılarıysa itirazda bulunmadılar.
Erhan yoldaş sonuna kadar taslakların okunmasını dinledi ve eleştirilerde kulak vererek dinledi. Ve MK üyelerinin değerlendirmeleri bittikten sonra söz aldı;
-Erhan başladı konuşmaya Bana harcadığım emekten dolayı teşekkür etti. Ve devamla gayet alçak gönülden -Bak koro yoldaş sen Dersim de uzun yıllar kala kala artık Dersim’lilerin kullandığı yöresel kelimeleri kullanmakta ve de yazım dilinde kullanmaktasın. Ben şaşkınca bakakaldım ve dinliyorum, devamla bana soru yöneltti. Mesela dedi; MISTO KORUN anlamını açıklarmısın. Komünist partisi bildirgesinde genele hitap edilir. Türkiye Dersimle sınırlı değil değilmi dedi. Ben gayet şaşkın ve ne diyeceğimi bilemez durumdaydım. Bozulmadım değil-bozuldum ama, belli etmemeye çalıştım. Ardından diğer yoldaşlarda da jeton düştü ve gülüşmeler espriler yapılmaya başlandı. Ben kendi şahsıma Erhan’dan çok şeyler öğrendim ve yurtdışında süren ilişkilerimizde de saygı ve sevgi temelinde devam etti.
Amerikan devrimci Komünist partisinin başını çektiği küçük-burjuva sapmaya karşı partimiz adına önemli duruş sergiledi. Yurt dışında partimizden kopan, YD hizbine karşı ideolojik, siyasi, örgütsel tavır almada birinci derecede görev üstlendi. Ortaya çıkan YD hizbini etkisiz kılmada, ideolojik olarak mahkum etmede, Partinin değerlerinin korunmasında, partinin toparlanmasında belirleyici rolü oldu. Yurt dışı çalışmalarında partimize teorik katkılar sunmaya devam etti. Yaptığı araştırma ve incelemeler sonucu Felsefe üzerine partimize ve kadrolara önemli gelişim değerleri sunarak zıtların birliği yasasının temel yasa olduğu tezini zenginleştirdi. İçeriğinin kavranmasında partimize katkı sundu. YDB’yi yeniden örgütleyip organize etti. Yeni kadro kazanımları yarattı. Parti kadrolarıyla bire bir ilişkiler kurarak güven tazeledi. Kalıcı bir örgütlülük yaratarak Türkiye’ye dönüş yaptı.
Türkiye topraklarına ayak bastığında durmaksızın parti çalışmalarına başladı. 12 Eylül faşizminin partimiz üzerinde estirdiği baskı ve imha operasyonları had safhada devam ediyordu. PMK üyelerinden bazıları yakalanmış ve ağır derecede çözülmüştü. PMK üyelerini ve kadrolardan bazı yoldaşların ismi deşifre olmuştu. Süleyman Cihan yoldaş bu sebeple düşmanın eline esir düşmüştü. Sürek avının devamında parti kadrolarından biri Atiye ve Erhan’ın kaldığı semti vererek burada ikamet ettikleri ifadesinde bulunarak operasyonun genişlemesine sebebiyet verir. Tutulan evin adresi yapılan araştırma sonucu tespit edilir. Operasyon yapılarak Erhan ve Atiye Gencer yoldaşlar esir alınırlar.
Atiye sorguda direndi, fakat, Erhan yoldaş aynı direnişi ve kararlılığı gösteremedi, ciddi manada çözüldü. Bu süreç partimiz tarihinde onulmaz yaralar açan, ağır darbeler almamıza yol açan süreç oldu. Zaten tüm vahşetiyle süren operasyonlar Doğuya, Güneydoğuya ve Dersime daha da artarak sürdürüldü. Operasyonlarda Erhan yoldaşın çözülmesinin ve operasyona istemeyerek de olsa katkı payı büyüktü. Ve bu operasyonlar sonucu partimiz ağır ve bir daha onulması zor yaralar aldı. Bir çok PMK üyesi bu operasyonda yakalanarak yenilginin ağırlıklı darbesini almış oldu. O günden günümüze de bir daha toparlanamaz olduk. Giderek kan kaybedimleri bizi bu güne getirmiş oldu. Yakalanan kadroların ve PMK üyelerinin çoğunluğu ya adına layık direnemedi yada ciddi zaaf göstererek darbeler almamıza yol açtı. Kadın yoldaşlarımız 12 eylül sürecinde daha tutarlı ve kararlı tavır ve direniş gösterdiler.
Eğer ki, PMK üyelerinin çoğunluğu MK’sinin almış olduğu karara uymuş olsaydı ve ona uygun davranışta disiplin kurallarını çiğnemeseydi durumumuz çok mu çok farklı olurdu görüşündeyim.
Partimizin yeni süreçte, yeni politikalar belirlemek, yeni taktikler üretmek ve partimizin askeri faşist diktatörlüğe karşı mücadelesinde uzun vadeli stratejik çalışmalar belirlememiz gerekiyordu. Yapacağımız toplantıda Erhan’ın katkıları hepimizce önemseniyor ve dikkate alınıyordu. Siyasi, ideolojik ve örgütsel belirlemeler yaparak yeniden atılımlar yapmayı hedefliyorduk. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Askeri faşist diktatörlük her yönlü partimize saldırıyordu. Ancak, istediği sonuca bir türlü varamıyor kuduz olmuşçasına saldırılarını kırda ve şehirlerde durmaksızın artırarak devam ettiriyordu. Tam da bu noktada disiplini elden bırakmak veya alınan kararlara uymamak gibi küçümseyici davranışlar göstermemiz faşizme avantaj sağladı. Zaaflarımızda ustaca yararlanan düşman ağır partimize vurdu.
Partimizin zamansız aldığı darbede düşmanı küçümsemenin, kendine olduğundan fazla güvenmenin payı büyüktü. Ayrıca alınan örgütsel kararlara uymama ve uygulamama ise darbe üstüne darbe almamıza yol açıyordu. Alınan darbeler moral bozukluğu yarattığı gibi güvensizliğe yol açıyordu.
Türk devletinin en eğitimli Bolu ve Kayseri komando hava indirme tugaylarının öncülüğündeki egemen ordu birlikleri kırsal alanlarda ve dağlarda partimize operasyon düzenlendi. Bu parti gerçeğini kavrama, görme ve tanıma anlamında önem taşımaktadır. Tabi ki çözülmeleri es geçme anlamında bunu söylemiyorum. Hiçbir birey mükemmel değildir. Hepimizin mutlak eksiklikleri ve zafiyetleri olmuştur, olmaktadır da.
Gerçekliğimizin yanlışlıklarını olduğu gibi açıklayamamak, çok zaman tek taraflı ve de sübjektif tahlillerde bulunmamızdır. Ya tamamen red’ci ya da tamamen methedici olmaktayız. Aslında bu davranış şekli hem kendimize hem de ilişkide bulunduğumuz arkadaş çevresine zararlar vermektedir.
Gerçek olan şu ki, ne yalnızca işkencede direnmek nede yalnızca işkencede çözülmek yaşanan uzun süreçte belirleyici değildir. Bunlar sınıf mücadelesinde önemli faktördür ama kesin ve katı bir kural değildir. İşkencede çok iyi direnen sayısız arkadaşımız sınıf mücadelesinin zorluklarında aynı kararlılığı göstermemiştir. Bazen de işkence de çözülen birçok yoldaşımız kendini toparlayarak muazzam çıkışlar, kararlılıklar sergilemiştir. Yaşayan tarihimiz buna tanıktır. O nedenle ne toptan redci olunmalı nede toptan göklere çıkarı. Doğru olan yapılmalıdır. Yanlışımızla doğrumuzla bu gelenek bizim, bu değerler hepimizin. Değerlerimize saygılı olunmalı sahiplenilmelidir. Geçici olarak geleneğe katılan ama asla geleneğin hiçbir özelliğini taşımayan, fırsatı yakaladı mı geleneğimize her yönlü saldırarak bulanık suda balık avlamak isteyenlere pirim verilmemelidir.
Dahası gelenekle alakası olmayan ama genlerinde TKP/M-L düşmanlığı taşıyan bazı aydın ve entel bozuntularına da siyasi tavır takınmak gerektiği inancındayım.
Biri kalkıyor arsız ve edepsizce Erhan gibi bir bilim adamının felsefecinin ve ya Erhan gibi bir Mimarın, aydının köylülerin örgütü TKP/M-L’nin içinde işi ne diyecek kadar cehalet içinde olduğunu alenen cümle aleme kendini deşifre ediyor. Bu cehalet içerisinde yüzen, ama ben çok bilgin ve alim felsefeciyim edasıyla da çok bilmişçesine cümleler sıralıyor. Dahası çok iyi İngilizce veya başka bir Avrupa dili biliyorum edasıyla da Oruçoğlu’na pespaye silah atışı yaparak, Erhan yoldaşı sözde savunmaya kalkıyor. Tamda burada cahilliğini şizofrenik biri olduğunu ele veriyor. Adından da anlaşılacağı gibi Hazreti Deniz gibi ukalalar karanlık emeline destek arıyor bir yoldaşımıza sarılarak diğer yoldaşımıza çürük silahıyla atış yapıyor. Sen kimsin önce onu bilelim. Hangi değerleri emekleri verdin bu geleneğe, onu önce açıkla, sonra etrafa tutmayan çamurunu atmaya çalış. Gizli “tanık” havası yapma, önce açık açık ortaya çık, ne ve kim olduğunu bilelim, ki bu partiye bir daha çamur atmayasın.
Haydar Karataş'a gelince; Bak kardeşim sana bir tavsiyede bulunayım. Sen yaz ama Romanını yaz, yaz ama hikayeni yaz. Dedeliğini yaz, hayeller aleminde yaşadığın mitolojik destanları yaz. Belki belli bir kesimden nemalanıp şakşaklar alabilesin. Biz buna karışmayız. Ancak siyaset yapmayı bilmediğin gibi, kendi kendini de acemiliklerinden dolayı rezil rufsa ediyorsun. Demek ki sana Erhan Gencer’in kitaplarının yasaklandığından söz ettiler, demek ki sen İbo’cu oldun, demek ki sen Erhan’ın yazılarını bulmak için gayrettepeye dahi girmeyi veya gitmeyi göze aldın. Ama araya- araya nihayet yarıncıları bulup Erhan’ın kopi şeklindeki yazılarını parayla bu şahıslardan satın alarak okuma imkanı buldun. Bravo sana ve sana bu aklı verenlere! Çok acemice siyaset yaptırıyorlar sana. Sende siyasetten hele ki sosyalizm ve komünizmden bir şeyler anlamadığından yazıyı yazdığın ellerin titriyor. Her halükarda cehaletini sergiliyorsun. Kendine yazık ediyorsun. “Şan”ına, “ün”üne lekeler sürüyorsun. Çünkü sen bir yalancısın. Aydın olan biri yalancı olmaz. Aydın insan bilime dayanır, yalan dolan üzerine yaşam tarzı oluşturmaz. Seni şahsen tanımam ama sen kocaman bir yalancı ve de sahtekarsın. Erhan Gencer yoldaşın hangi kitabını okudun? Açıkla! Erhan’ın kaç kitabı var? İsimlerini lütfen açıklarsan bizde öğrenmiş oluruz. Dışarıdan bol gazel okumakla bu işler olmuyor. Sonrada kalkıp diyeceksin ki, Erhan’ın yazılarını bana bulursanız okuyup üzerine yorum veya yazı yazabilirim, diyecek kadar ukalalık yapacak, çok bilmişlik taslayacaksın. İşte bunu kimse yutmaz ve yemez beyefendi. Mademki Erhan’ın yazısını İstanbul sokaklarında çok modern birilerinde parayla satın aldın. Eee neden Erhan’ın yazıları hakkında yazılar yazmadın da bu günü bekledin.Yeter artık birileri üzerinde kargalar gibi yamalanmayın. Sen ve senin gibilere tavsiyem tanımadığınız, sizlere her yönlü uzak olan yoldaşlarımız hakkında kara kalem çalmayın.
Bakın biz sizlerin düşmanı değiliz, bilakis dostuz. Yalan yanlış yazmadan, iftira karalama yapmadan her zaman eleştiriler yapabilirsiniz. Biz buna oldukça açığız. Bize saldırınızın yarısını devlete, Faşizme karşı yapın anlınızdan öpelim, baş tacı yapalım . Nedir bu komünistlere, devrimcilere kin ve husumet! Aydın insanlar kinci olmazlar. Hele ki yutturmaya çalıştığınız gibi kendine devrimci komünist diyenler asla kinci olmaz, kin tutmazlar. Neresinden baksak bakalım sizleri bir yerlere koymak zorlaşıyor. Ha birde acemi haline rağmen ara bozmada, devrimciler arasındaki çelişkileri kullanmada pek acemi gözükmüyorsun. Bu deneyimi nereden kazandığını merak etmiyor değilim. Açıklarsan seviniriz. Şunu küçük kafalar bilmeli ki, artık devrim güçleri bu ezberleri çok iyi biliyor, oyunları bozma deneyimlerine sahipler. Bu çelişkilerden yararlanma şansınız koca bir sıfır, başka kapıya gitmeniz en doğrusu olur. Sizlere bu kadar yeter kanımca.
Erhan yoldaşa ve birçok yoldaşa karşı partimizin cezaevi komitesi yanlışlar yapmıştır. Haksızlıklar olmuştur. Bir çok yoldaşımıza yapılan yanlışlar sonucu dışlayıcı davranılmıştır, bunlar bir gerçek. MK’siyle cezaevi arasında çok zaman sorunlar yaşanmıştır buda bir gerçek. Ancak bu hataları şahıslara bağlayarak yargısız infazlar yapmak, kin taşımak, kin üzerinden teşhir ve tecrit etmeler kabul edilebilir olamaz. O günkü koşullar, içinde bulunulan durum vb dikkate alındığında acaba diyorum siz olsaydınız ne yapardınız? Bundan dolayı kişileri hedef tahtası yapamayız. Aksi taktirde kimsenin hesap verme şansı olmaz. Bu yol yanlış bir yol ve yöntemdir. Partinin bütünü bu hatalardan sorumludur. Hesabı da parti birinci derecede vermelidir.
Kaldı ki Erhan ve diğer yoldaşlarında hataları olmuş ve yanlış sekter tutumlarda bulunmuşlardır. Biri ak bir kara değildir. Önemli olan daha olgun ve kamil düşünerek hatalarımızı birlikte görmek doğrularda karar kılmaktır.
Erhan’la parti yurtdışında ilişki kurmak istedi. Ben ve birkaç arkadaşım buna şahidiz. Ancak, Erhan ilişki kurmak istemedi. Sekter davrandı. Belli bir süre sonra tamamen ilişkide bulunduğu arkadaşlarla ve bizimle ilişkiyi kesti. Geçmişini unutmak istediğini söyleyerek terki diyar eyledi. Bütün ilişki bağlantılarını kopardı attı. Çok çok sınırlı arkadaşıyla görüştü. Birazda belki geçmişiyle yüzleşmekten kaçtı diyebilirim. Buda bir geçek. Şunu açıkça söyleyebilirim Erhan’la asla örgütsel yaşantımda ve şahsi ilişkimde sorun yaşamadım. Siyasi konularda farklılığımız oldu, bundan doğalıda yoktur.
Yakın dönemde tekrardan eski yoldaşlarıyla ve arkadaşlarıyla ilişki kurması ve dahası aslında daha sonraları hep gelip konuşmalarını, özeleştirisel de yaklaşmalarını beklediğini son anına kadar yanında olan yoldaşlara söylediğini de biliyoruz. Son dönemlerde bazı projeler hazırlaması hem sevindirici hem de yüreğinde taşıdığı cevheri dışa vurumuydu. Demek ki Kaypakkaya çizgisi halen yarınlara umut taşıyor bizler için. Bizi biz eden, bizi bir araya getiren halen geleneğimizin kültürüne özüne sevda taşımamızdan olacak. Bizi biz yapanda hatalarımızı, doğrularımızı objektif değerlendirmektir. Hatalarımızı açıklamaktan korkmamak, kin denen bir şeyi yüreğimizde söküp atmaktır. İşte o zaman gerçek yoldaş olma erdemini yakalamış oluruz.
23-3-2014 HASAN AKSU
Son Haberler
Sayfalar
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir
Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.
Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede
Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)
Ah.... çocuklar... ahh....
Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....
İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....
Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.
Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.
Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.
Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...
Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”
6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.
ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR
Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.
“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.
Azaduhi (Nubar Ozanyan)
Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.
Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML
Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-
K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.
Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.
Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol
Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…
İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.
Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)
Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.
Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.
Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!
Deprem yerkürenin doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.
2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?
Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.
Birazda Muziplik
1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.
2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...
Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....
İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....
Ve yahutta....