Salı Mayıs 14, 2024

Sınıf Bilinçli Proletarya Hareketi Bir Emektarı Olan Serdar Can' Kaybetti!

Her ölüm çok erkendir denilebilir. Serdar yoldaş için de öyledir. Daha verim verecek çağda, daha yapılacak çok işleri vardı ama bir kalp krizi onu beklenmedik şekilde aramızdan aldı. 

Serdar Can, 1961 doğumlu, daha 56 yaşında  genç sayılabilecek bir yaşta onu yitirdik. Serdar yoldaş, Kulp ilçesi Araşka köyünden olup 1920'lerde Amed'e göç etmiş kalabalık bir ailenin oğludur.

Nenesi Ermeni soykırımında tesadüfen hayatta kalanlardan, dedesi Kürt olan aileden gelmektedir. Her iki ulusun soykırımının acılarıyla büyüdü. Bunun da etkisiyle genç yaşta siyasetle tanıştı. Siyasi mücadelede eski TKP-İGD ve sonra kısa süre Kıvılcım'cıların Vatan Partisi ile ilişkisi olduktan sonra 1979'da Proletarya hareketinin görüşlerini benimsedi. Sıkıyönetimin ağır koşulları altında siyasi faaliyetlerini sürdürdü. 1979  ortalarında Siverek çatışmalarından sonra 1980 darbesi gelince kırsal alanda gerilla faaliyetine katıldı. 24 Ocak 1981'de Amed /Hazro ilçesine bağlı Kırmataş (İhsan Parçacı'nın)  köyünde yapılan bir ihbar sonucu devlet güçleriyle çatışma da Hüseyin Aslan ve İhsan Parçacı katledilmiş, Serdar da yaralı esir düşmüştü.

Serdar, yaralı olmasına rağmen aylarca ağır işkencelerden geçirilip tutuklanarak “Diyarbakır E tipi cezaevi”ne götürüldü.

Tutuklandı ama herkesin bildiği gibi "Diyarbakır" hapishanesi yıllarca siyasi şubedeki işkenceleri aratır durumda oldu. Hapishanenin yıllar süren sistemli ağır işkence, baskı ve teslim alma saldırılarına karşı direnen direnişçilerle birlikte oldu. Hapishane devrimci tavırlarını,  mahkemelerde meydan okuyucu tavırlarını sürdürenlerden oldu. Açlık grevleri, sürgünler yıldırmadı. İdamla yargılandı. Hapisteyken Parti Üyeliği kabul edilmişti. 1991 şartlı tahliyesiyle çıktı. Hapishaneden çıkınca mücadelesine  kaldığı yerden devam etmekte tereddüt etmedi.  Partisinin 1991  4. Konferansının Alt Konferansında yoldaşları onu delege olarak seçmişlerdir. Yoldaşları onu  4.Konferansta  MK'ne seçmiştir. Askeri komisyon da görev vermişlerdir. O dönem Ortadoğuda olan kampa görevli olarak göndermişlerdir. Bir süre sonra geri çekilmiştir. Ama partisine zarar verici, güvensizlik geliştirici yol ve yöntemlere başvurmadığı gibi, bu yönlü yanlışlara eşlik etiği duyulmamıştır.  O partisinin görüşlerinden ve çeperinden uzaklaşmamıştır.  Son dönemin parti yıkıcısı tasfiyeci darbecilerine karşı partisini sahiplenme çabasını veren  yoldaşlardan olmuştur.  Parti çevresinde bir aydın olarak, devrimin bir emektarı olarak son nefesine kadar devrimci kalmasını bilmiştir. Onu hiç bir zaman unutmayacağız.

Başta eşi, Zöhre olmak üzere aile çevresi ve yoldaşlarının acısını paylaşıyor, aramızdan ayrılan yoldaşların bizlere bıraktığı emaneti onurla taşıyarak onları kavgamızda  yaşatacağımıza söz veriyoruz.

Emek kahramanı, Amed zindanı direnişçisi Serdar Can ölümsüzdür. Onu mücadelemizde yaşatacağız! 

Mücadele Arkadaşları 

42307

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Bir TİKKO savaşçısı:“Devrimci mücadeleye katılma tercihimin bir geçmişi var!”

Avrupa metropolünden gelen bir devrimci olarak, kapitalizmin “vahşetinin kalbinde” yaşarız. Hepimizin hayatı, değerlendirme mantığına göre yapılandırılıyor. İster klasik sömürü ilişkileri ve işgücünün yabancılaştırılması olsun, ister ayrıştırma ve izolasyona dönük eğilimler ya da sosyal yaşamda kendi kendimize olan yabancılaşma olsun; sürekli akan bir damlanın taşı oyduğu gibi insan, kapitalist merkezlerde sürekli kapitalist ideolojinin ekonomik, sosyal ve teknolojik saldırılarına maruz kalıyor.

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

CHP'NİN İHANETLERİ /Mehmet Emin Gündoğdu

 


   Bu yazının amacı kısa bir CHP değerlendirmesi yaparak, bu partinin izlediği politik hattı ortaya çıkarmak ve okuyucuya bir fikir vermek. Çünkü bu parti tarihi boyunca hep mevcut düzenin koruyucusu olmuştur. Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek Erdoğan hükümetine koz vermiştir.

Mersin Eylemi: Savaşın Dayanılmaz Ağırlığı – Emir Arda

26 Eylül günü, Mersin Mezitli’de ki Tece polisevine yapılan eylemin üzerinden ortalama bir hafta geçti. Eylem, yapıldığı günden itibaren, ak koyun ile kara koyunu ayrıştıran bir işleve sahip oldu açıkçası. İki kadın devrimcinin fedai eylemi, siyasal alanın tam ortasına, onu ikiye bölen bir çizgi çekti… Bu yazı eylemin hemen ertesinde kaleme alınabilirdi. Ancak hem HPG’nin açıklamasını beklemek daha doğruydu, hem devletin vereceği refleksi ve eylemin sonuçlarını görmeliydik. O yüzden bu yazının yazılması ve yayınlanması bugüne değin bekletildi… Bu kadar bekleme yeterli.

İtirazın Farkındalığıyla Meydan Okumadır Şiir[*]

 

 

“Bilim aklın şiiridir,

şiir de yüreğin bilimidir.”[1]

 

Andrey Tarkovski’nin ifadesiyle, “Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, gerçekle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.”

Yaşamı savunmak; insan olmak (ve sonuna dek de İNSAN kalmak) hâlidir.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Çünkü “Hakikâte ulaşmanın yolları şunlardır: Felsefe, Sanat, Siyaset ve Aşk,” diye uyarır Alain Badiou!

Siz toplumsal muhalefetin yükselmesini bekleyin / ERGÜN ASLAN

Biz proletaryalar enternasyonalizmimizi vermeyenin varlığını sorgularız varlığını.

Ama gıdık.

Ama yanak.

Ama...

Demek öyle.

Demek böyle.

Demek  her şey...

Marks'ın, devrime engel olmaya başlayana kadar dünya proletaryalarının çeşitliliğini enternasyonalizmde  bir araya getirmeye çalıştığını görmezlikten gelmemize kadarmış

En büyük ihanetler en güzel proletarya şarkıları arkasına gizlenilerek gerçekleştirilmiş ihanetlerdir.

Kıymetlimizzz...

Yüksek yüksek menfaatlerimizzz....

Diktatörlerin Surlarını Döven Dev Dalgalar!

21.yüzyılın ilk çeyreği bitmeden ve son yirmi yılda yerkürede işçi sınıfı ve ezilenlerin isyan ve devrim türküleri defalarca yankılandı. Nasıl ki yirminci yüzyılın başında insanlık Ekim Devrimi’nin top sesleri ile uyandıysa, içinden geçtiğimiz yüzyılın da daha ilk çeyreği dolmadan yaşanan ayaklanmalar, isyanlar, grevler insanlığın özgürlük umudunun canlı ve bir o kadar da gerçek olduğunu gösterdi.

Sayfalar