Salı Nisan 30, 2024

Sıra İzmir belediyesine de gelecek! Çetin Çetin

15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek tüm muhalif kesimlere açıkça savaş açan RTE ve AKP hükümeti denetimi altına aldıkları yargı vasıtasıyla tüm muhalif kesimlere karşı gözaltı ve tutuklama saldırısı başlattı. Öyle ki 6 milyon oy alarak parlamentoda 3. parti konumundaki HDP’nin eşbaşkanlarının içinde bulunduğu 11 milletvekili tutuklanarak çeşitli hapishanelere konuldu. Öyle bir kin, öyle bir düşmanlık güdülüyor ki eşbaşkanlar ve milletvekilleri aile ve yakınlarından çok uzak yerlerdeki hapishanelere konularak aile ve çevrelerine de zulüm ediliyor.

HDP’li vekiller AKP’nin başı RTE’nin talimatıyla gözaltına alınıp tutuklanmışlardır. RTE’nin talimatıyla HDP’nin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer HDP milletvekillerinin tutuklanmasına yol açan süreç on yıllardır sistemleşmiş olan Kürde yönelik yok sayma, baskı, saldırı ve katliam politikalarının yani devlet terörünün yeni bir halkasıdır.

Gözaltı ve tutuklamaların, işten çıkarmaların, KHK’lerle mal varlıklarına el konulmaların giderek arttığı bir süreçten geçiyoruz. Bu uygulamalardan sonraki kısa bir süreçte de gözaltında kaybedilmelerin yaşanması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. OHAL’le 30 günlere varan gözaltıların, işkencelerin, çeşitli baskıların yaşandığı bu süreçte RTE’nin talimatıyla idam cezası gündeme getirilmeye çalışılmaktadır.

Tutuklanarak çeşitli hapishanelere konulan HDP eşbaşkanları ve vekiller ‘’silahlı terör örgütü üyesi’’ olarak değerlendiriliyor ve tek kişilik hücrelerde izolasyona tabi tutuluyorlar. Burada parantez açarak şunu belirtmekte yarar var. HDP eşbaşkanlarından S.Demirtaş kriminal tutukluların ve radikal dinci örgüt elemanlarının bulunduğu blokta tek kişilik hücrede tutulmaktadır. Bu bilinçli bir politikanın ürünüdür. S.Demirtaş’ın yaşamı tehdit altındadır…

‘’Silahlı terör örgütü’’ denilince T.C.’nin kimi kastettiğini artık herkes öğrendi/biliyor. Ama burada bir ayrım yapmak gerekiyor. Terörü uygulayan kim? Teröre karşı mücadele veren kim?

T.Kürdistan’daki çatışmalarda Sur’u, Gever’i, Şırnak’ı tank atışlarıyla, helikopterlerden bombalamalarla yerle bir eden, taş taş üstünde bırakmayanın PKK olmadığını dünya, alem biliyor. Bilmeyenlere, kabul etmek istemeyenlere PKK’nin helikopteri olmadığını söylemek yeterli olsa gerek. Devam edelim; çatışmalarda ölen gerillaları panzerlerin arkasına bağlayarak sürükleyenler panzerleri olmadığına göre PKK’liler olamaz herhalde. Esir aldıkları gerilla kadınları katledip çırılçıplak soyarak sokağa atıp teşhir edenler (Ekin Wan örneği) olsa olsa T.C. askeri güçleridir. Roboski’de ekmek parası için sınırı geçen 34 Kürt gencini bombalayan-parçalayan uçakların kuyruğunda Türk bayrağından başka bayrak mı vardı?

Terörden, terörist eylemlerden bahsedenler, halkımızı bu şekilde kandırmaya çalışanlar şöyle başlarını ellerinin arasına alıp düşünseler ve politikayı ve propagandayı sonra yapsalar nasıl olur?

Yukarıdaki örnekler yetmiyorsa AİHM’den örnekler verilebilinir. AİHM’de yargılanıp mahkum edilen dosyalara baktığımızda T.C.’nin askeri güçlerinin suçları ortaya saçılıyor. AİHM’de Kürt köylülerine insan dışkısı yedirmekten T.C.’nin askeri komutanları mahkum oldu. Yine T.C.’nin silahlı güçleri Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol… ve daha birçok çocuğun oyun oynarken veya okul dönüşü evine giderken kurşunlanarak öldürülmesinden AİHM’de mahkum oldular. Son bir örnek vererek noktayı koyalım: Türk hakim sınıflarının ‘’silahlı terör örgütü üyesi’’ olmakla suçladığı ve Belçika’da yargılanmasını istediği Kongra-Gel üyelerinin devam eden mahkemeleri 4 Kasım 2016 tarihinde sonuçlandı.

Mahkemenin verdiği karar aynen şöyle: ‘’Türkiye’deki durum silahlı mücadele kapsamındadır. Terörizm değildir’’, ‘’Belçika terör yasaları kapsamında yargılama yapılamaz’’ dedi.

Tekrar yazımızın başına dönersek AKP hükümeti seçimlerde kaybettiği belediyeleri KHK çıkararak, buralara kayyum atayarak ele geçirmeye çalışıyor. Amed, Wan, Batman, Siirt, Dersim başta olmak üzere 30 un üzerinde Kürt belediyesi işgal edildi. Belediye başkanları, meclis üyeleri tutuklanarak hapishanelere konuldular. Bu belediyeleri sandıkta seçimler yoluyla kazanamayan, bir dönem ‘’her şey sandık’’ diyen AKP hükümeti bu belediyelere kayyum atayarak el koydu.

Öncelikle Amed belediye eşbaşkanları Gültan Kışanak, Fırat Anlı görevden alınarak tutuklanıp hapishaneye gönderildi. Bu durumu kabullenmeyip protesto gösterilerine, basın açıklamalarına yeltenenlere de saldırıldı. Tomadan kurtulanlar polisin copuyla tanıştı, dövüldüler, tutuklanıp hapse atıldılar. Tam bir devlet terörü estiriliyor Kürdün başında…

RTE ve AKP hükümetinin tüm bu saldırıların geniş halk kitleleri tarafından öğrenilmesini engellemek için görsel ve yazılı basına yönelik saldırıları devam ediyor. Çok sayıda muhalif tv kanalı, gazete ve derginin kapatılması, yasaklanmasından sonra en son Cumhuriyet gazetesine de bir sabah operasyonu gerçekleştirilerek 9 yazar ve yöneticisi gözaltına alınarak tutuklandı. Cumhuriyet gazetesine yönelik baskınla yandaş olmayan, RTE’nin yaptıklarını az da olsa eleştiren basına ‘’yaşam şansı vermeyiz’’ deniliyor açıkça.

Tüm bu yaşananlara karşı hakim sınıfların muhalefetteki diğer kliği bu yaşananlardan rahatsızlık duymamışçasına RTE ve AKP hükümetine mahcupça desteğini sürdürüyor. Saraya soytarıları yakıştıranlar soluğu sarayda aldılar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki Yeni Kapı mitingine katılarak RTE’ye ve AKP’ye desteğini ifade eden CHP’nin başkanı Kılıçdaroğlu arada bir hükümetin faşizan uygulamalarına karşı sesini yükseltiyor! Son günlerde MYK’yı toplayarak bildiri yayınlaması gibi. İnsanın sorması geliyor. T.Kürdistan’ında sandıkla, seçimle iş başına gelen bu kadar belediye başkanı KHK’larla görevden alınıp, tutuklanıp hapse gönderilirken neden sesiniz çıkmaz? Bu insanlar-başkanlar Kürt olduğu için mi? Bir şeyler yapmak neden aklınıza gelmez? Yoksa İzmir belediyesine kayyum atanmasına mı nefesinizi saklıyorsunuz? İzmir belediyesine kayyum atanınca mı sokağa çıkacaksınız? Sokağa çıkmak için yanınızda insan bulabilirseniz…

AKP hükümeti yükselen halk muhalefeti, Kürt ulusal direnişi ve gerilla savaşı karşısında sıkışmış durumdadır. Darbe girişimini kendi lehine çevirerek toplumsal direniş güçlerine karşı saldırıya geçmiş bulunuyor. OHAL ilan etmiş, çıkardıkları KHK’larla ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar. Ülkemizde şu an yaşanan açık faşist dikta rejimidir-yönetimidir.

Faşist diktatörlüğe ve onun bugün ülkemizdeki uygulayıcısı RTE’nin başında bulunduğu AKP’ye karşı devrimciler, ilericiler açısından her alanda mücadeleyi büyütmekten başka bir seçenek ve yol kalmamıştır.

Devrimciler, ilericiler, Kürtler, Aleviler… birleşerek bu topyekûn saldırıya karşı direnişi örgütlemelidirler.

44544

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TKP/ML-TİKKO Rojava Komutanlığı;“12’leri anmak, onların boş kalan mevzilerini doldurmaktır”

Durmak yok bu koşuda,

Ağıt yok dilimizde, dizlerde titreme yok.

Kaç güneş sönse de sönsün içimizde,

Hep aydınlıkta yakalayacağız ölümü...

 

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı:12 yoldaşımız şehit düşmüştür.

24-28 Kasım 2016 tarihleri arasında Dersim'e bağlı Ali boğazına yönelik Faşist devlet güçleri bir operasyon düzenlemiştir. Bu operasyon da yaşanan çatışmalarda devlet güçlerinden ölü ve yaralı asker olurken, 12 yoldaşımız şehit düşmüştür.

Şehit yoldaşlarımızın kimlik bilgileri şöyledir;

* Kod: Ahmet / Yetiş Yalnız / 1980 Fransa doğumlu

* Kod: Munzur / Serkan Lamba / 1985 Maraş doğumlu

* Kod: Aşkın / Hasan Karakoç / 1980 Dersim doğumlu

* Kod: Cem / Umut Polat / 1993 Dersim doğumlu

* Kod: Bakış / Samet Tosun / 1996 Tokat doğumlu

CHP Sosyalist Enternasyonel’den çıkartılmalı… – Ahmet Nesin

Oldum olası insanın içinde bir umut olmalı diye düşünürdüm gençliğimden beri. Hâlâ aynı şeyleri söylüyorum ama kimi konularda zorlamanın bir anlamı kalmadığına inandım. Esasında böyle düşünmeme neden olan da CHP oldu, CHP’nin ne kadar çok sosyal demokrat bir parti olmasını arzulasam da, onlar bunun asla mümkün olmayacağını haykırdılar kendimi bildim bileli. CHP sosyal demokrat parti olacak da, üye olacağımdan değil, Türkiye’nin böyle bir partiye gereksinimi olduğundan.

Varlık zeminini sorgulamak, varlık bilincini kavramak ve gerçeklerden beslenmek

Dünyada ve ülkemizde karşı devrimci dalganın büyütülmek istenmesinin en net emaresini Ortadoğu’daki emperyalist pazar savaşından görmekteyiz. Emperyalistlerin Ortadoğu’da gerçekleştirdiği bu saldırılar aynı zamanda bölge halkının emperyalizme olan öfkesini büyütmektedir. Ancak ne yazık ki bu çelişki yine emperyalistlerin desteği ile ortaya çıkan, gelişip serpilen veya bölgede kendini bu çelişkiler üzerinden var eden fundemantalist İslami akımlarca dönüşüme uğratılmaktadır.

1 Mayıs'in ardından ya da Kitleleri Kazanma Siyaseti

2017 1 Mayıs’ı bir önceki yıla göre daha kitlesel ve daha yagın bir şekilde Türkiye ve Kürdistan’ın hemen hemen her yerinde kutlanmıştır. Bu, sermaye devletinin faşist tek adam diktatörlüğüne bir karşı koyuştur, aynı zamanda. Aynı zamanda, referandum’da yapılan hileye ve düzen partilerinin durumu olağanlaştırma çabalarına karşı işçi sınıfı ve emekçiler açısından olumlu bir tepkisel karşı çıkıştır.

“Cennette büyük kaos var! Vaziyet şahane!”

Referandumun ilk aşaması “Evet”in kıl payı öne çık(arıl)ması ile sonuçlandı. Başkanlık sistemi, merkeziyetçiliğin daha kurumsal hale getirilip, egemen kliğin devlet iktidarında çelişkilerden azade bir rahat soluk alabilmek için tasarlanmışken daha ilk adımında, kendi sınıfdaşlarınca dahi meşruluğu sorgulanır hale geldi. Devlet krizinin farlı krizleri de doğurarak büyüyeceğini, böyle bir kaos durumunun da devrimciler açısından ezilenlerle birlikte çok yeni kapılar açacağını tespit etmek gereklidir.

İbrahim Kaypakkaya Beynimizde Bilinç, Bileğimizde Güç, Yüreğimizde Cesarettir!

“Musa Kırmızı asılmayacak!

Biz hapiste çok yattık. Hapisliğin ne olduğunu biliriz.

Ölüm dersen her gün karşı karşıyayız!”

(Yılmaz Güney'in 1970 Yapımı Yedibelalılar Filminden bir replik.)

Türkiye devrimci hareketine birkaç söz:

Anglo-Sakson ittifakı ve Arap Sünni-NATO’su! 

16 Nisan referandumundan sonra özel olarak devrimci basına göz gezdirip bir şeyler aradım. Öyle ya, her hareketin bir nedeni ve bir sonucu olduğu gibi, bir yorumu bir analizi, çıkarsanılacak dersleri de vardır! Referandum öncesi tavrını “Hayır” ve “Boykot” olarak açıklayan devrimci hareketin çeşitli kanatlarının, seçim sonrası süreci değerlendiren, belirledikleri tavırların referandum sonrası kazanım ve kayıplarının muhasebesini yapan bir yaklaşım görmedim.

Emperyalistler arası savaş çanları çalarken... ENTERNASYONAL MÜCADELEYİ YÜKSELTELİM!

Trump’ın başkan olmasıyla ABD emperyalizminin gittikçe ivmesi artan saldırgan politikalar içine girmesi salt politik düzlemde açıklanamaz. Ekonomi, politikayı belirleyen temel parametre olduğu için politika, salt politika değildir. Siyasi alandaki değişim ve gelişmelerin daha görünür olması onu ön plana çıkarırken ekonomiyi görünmez kılar. ABD emperyalizminin Ortadoğu alanındaki saldırganlığı, emperyalistler arası çelişkilerin her alanda derinleşmesinin bir sonucudur.

“Rojava’yı anlamak”

Rojava, emperyalizme-faşizme ve gericiliğe karşı savaş ve direnişin yürütüldüğü hatırı sayılı toprak parçalarından biridir. Bir yandan TC ordusuna ve DAİŞ faşistlerine karşı direnilirken diğer yandan “ekonomi-eğitim-sağlık-kültür-basın-güvenlik-demokratik yönetim-inşa” gibi birçok konuda özgürlükler tarihine eklenebilecek nitelikte önemli ders ve deneyimler kazanılıyor. Rojava, ezilenlerin direniş ve savaş geleneğine özgürlük ideallerine değişik düzeylerde katkı sunacak mütevazi süreci yaşamaktadır.

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Sayfalar