Çarşamba Mayıs 15, 2024

Tam sınıf bilinci

Proletaryanın devrim biliminde dikkatli bir okuma yapıldığında “Tam anlama-tam kopuş-tam çözüm-tam sınıf bilinci-tam demokrasi-tam özgürlük-tam hak eşitliği“ vb. kavramlara rastlanır. MLM, ekonomi-felsefe-bilimsel sosyalizm konularında kendi içinde bütünlüklü ve birbiriyle uyumlu olan dünya görüşüdür. Özgürlüğe kurtuluşa geleceğe ait tüm sorunlarda ve konularda kırıntı halinde parçalı, sınırlı hiçbir şeyi talep etmez, mücadele hedefine bunları koymaz. Sömürü ve zulümden “tam kurtuluş”, işçilere-köylülere-emekçilere “tam özgürlük”, ulusların-dillerin-inanç ve cinslerin “tam hak eşitliği” savunulur. Hiçbir teori, hiçbir ideoloji hiçbir öğreti, savunu ve iddiasında gerçekleşen pratiğinde toplumların-ülkelerin geleceğine ilişkin “anlama-çözme-bilinç-özgürlük-demokrasi-eşitliğe” dair konularda bu kadar ileri ve gelişkin düşünceler savunmaz. Proletaryanın devrim biliminin dışında hiçbir bilim ülkeleri-toplumları emperyalizme bağımlılık zincirinden sömürü ve zulme dayalı sistemden tam kurtuluşa tam özgürlüğe kavuşturamamıştır. Kavuşturamaz.

TAM KOPUŞ

“Tam özgürlük-tam demokrasi-tam hak eşitliğine” tam çözüme ulaşmak, varmak için gereken ilk eşik ilk adım “Tam kopuş ve Tam sınıf bilincidir.” Tam kopuşla tam sınıf bilinci arasında kopmaz diyalektik bağ ve güçlü ilişkiler vardır. Burjuva-feodal sistemden felsefi idealizmden, metafizik dünya görüşünden eski toplumun yaşam ve alışkanlıklarından tam kopuş sağlayamayan tam sınıf bilincine sahip olamaz. Eski toplumun yaşam ve alışkanlıklarına duyulan özlemin eskiye olan bağlılıkların kolay terk edilemeyeceği yalpalama ve sarsıntıların, kırılma ve gerilemelerin devam etme olasılıkların fazlaca olduğunu tam kopuşun kolay gerçekleşmediğini zorluklarla dolu mücadele gerektirdiğini yıllar önce gerek Lenin yoldaş gerekse başkan Mao vurgulamıştır. “İnsanların kafaları koşullar ve alışkanlıklarla sınırlanmaya yatkındır. Devrimciler bile her zaman kendilerini bundan kurtaramazlar.” (Mao, cilt 3)

“Küçük-burjuvazinin, eskiye, alışılmışa ve değişmeyene duyduğu büyük bağlılık karşısında, çok doğaldır ki, onların bir taraftan öbürüne kayışlarını kaçınılmaz olarak göreceğiz, yalpaladıklarını, değiştiklerini, kararsız olduklarını vb. göreceğiz.” (Lenin)

Gerilla savaşını sağlamlaştırıp geliştirme yaygınlaştırıp yükseltme mücadelesinde kafayı en çok yoran “kadro ve önderlik” meselesi olmuştur. Gerilla savaşı, kadro ve savaşçılardan yüksek taleplerde bulunur “amaca yüksek düzeyde bağlılık” , “adanmış devrimcilik” talep eder.  Eski toplumdan kopmak, devrime tam ve eksiksiz katılmak, adanmışlık ve canını severek vermek gibi ileri taleplerde bulunur. Bu niteliklere sahip olunmadan büyük fedakârlıklar yapılamaz. Sahip olunan can devrime sunulamaz.

“Tam kopuş” yıllara varan sürüp devam eden sınıf savaşımının ateşi içinde örsle çekiç arasında biçimlenerek elde edilir. Toplumu ve bireyi, kadro ve militanı kuşatan sarmalayan eski düşüncelerden ve geleneksel-yönetsel ve yaşamasal alışkanlıklardan kurtulma mücadelesinde en büyük savaşım militanın kendi içinde burjuvaziye karşı yürüttüğü savaşımdır. “Tam kopuş“ çok zaman militanın tek başına mücadelesiyle sağlanamaz. Militan örgütüyle, kitlelerin ve yoldaşların eleştirel gücüyle gerilla savaşının eğitsel çabasıyla burjuvaziyi alt etmeye çalışır ve tam kopuşu sağlar. Tam kopuş “örgüt-yoldaş-kitleler-gerilla savaşıyla” sağlanır. Örgütün ve yoldaşların çabası ve yardımı olmadan hiçbir şey bütünlüklü ve köklü başarılamaz.

Tam kopuş tam sınıf bilincinin ön kapısıdır. Bu ön kapı ne denli açık ve berrak olursa tam sınıf bilinci elde etmenin zemini güçlenir. Burjuva-feodal sistemden eski toplumdan her uzaklaşma proletaryanın devrim bilimine, sınıfsız toplum ideallerine, kitlelerin özgürlük ve kurtuluş amacına yakınlaşmayı getirir. Sınıf savaşımın gelişim yasaları göstermiş ve öğretmiştir ki parti temsilcileri yöneticileri ne kadar iyi olursa “bölüğün (örgütün) o kadar sağlam olduğunu ve önemli politik rol oynadığını göstermiştir.”

Kadro ve militanların yetiştirilip hazırlanmasında başlangıç nokta olarak “ideolojik ve siyasi eğitim”gelir. Ancak kadroları sağlamlaştıran, savaşın kendisidir. Savaşın kızgın ocağı ve örsünde halk savaşı stratejisine uygun olarak şekillenme esastır. Tüm kadrolar olmak üzere bütün militanların, komutan ve savaşçıların savaşa göre şekillenmesinde “tam kopuş-tam sınıf bilinci” önemli bir yerde durmaktadır.

Bununla birlikte yine unutmamak gerekir ki düşüncede esas olan devrimci çizgi ile bunun karşıtı olan burjuva çizgi arasında sürekli çelişki-çatışma ve karşı karşıya gelme durumu mevcuttur. Kadro ve militanların düşüncesinde her ikisi de vardır. Çünkü hiç kimse yüzde yüz devrimci-komünist değildir. Düşüncede iki çizgi (proletarya-burjuvazi) arasındaki mücadele sürekli olarak yürümektedir ve devrimci çizginin her zaman üstün, esas yön hale gelmesinin hedeflendiği bu mücadele içinde kadroların eğitilmesi kilit rol oynar. Amaçlanan budur. Ancak süreç her zaman böyle akıp ilerlemez.

Emperyalizmin, Türk hâkim sınıflarının ideolojik-politik-askeri saldırı ve baskıları karşısında burjuva-feodal sistemden, eski toplumdan kopamayan kararsız düşen, yalpalayan unsurlar parti içinde burjuvazinin temsilciliğini savunuculuğunu tasfiyecilik çizgisinde yapar. Örgüt içinde yalpalayan küçük burjuvalar, tasfiyeciliğin örgüt içindeki yıkıcı-bölücü temsilcisi olur.  Bugün proletarya partisi içinde bölücü-yıkıcı rolü oynayan darbeciler burjuva feodal sistemden, eski toplumdan tam kopuş sağlayamayan yalpalayan kararsız düşen küçük burjuva unsurlardır.

(Bir Partizan) 

42364

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Darbe'nin imitasyon ve fason hali...

Bu ya bir tiyatrodur ki ben öyle düşünüyorum;  ya da sinemanın gala gecesinden yalnızca bir sahnedir ki, düşünmek bile istemiyorum!

Soralım!

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

TKP/ML Merkez Komitesi;“Faşist kliklerin dalaşına değil, halk savaşına taraf ol!”

Türk egemen sınıflarının yaşadığı siyasal kriz derinleşerek devam ediyor. Faşist diktatörlük içindeki klik çatışması 15-16 Temmuz 2016’da ordu içinde örgütlenmiş bir cuntanın askeri darbe girişimiyle yeni bir evreye geçmiştir. Türk egemen sınıflarının tarihinde pek tanık olunmadık bir darbe girişimi olmuştur. Darbe girişiminin başladığı saatten (15 Temmuz saat 21.30), örgütlenme biçimine ve kısa sürede yelkenleri indirmesine kadar fiyasko niteliğinde bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu darbe girişimi TC tarihi açısından bir ilktir.

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir.

Parti inşası; ve sürekliligi saglanmış önderlik ;Halil Ahmet

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız kulaklar sağır gözler kör uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Parti ve önderliğin inşası,doğru bir siyasal hattın MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.

Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bunun la berabar doğru temelde çizginin sürekliliği nin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız

ÇÖZÜLME, PARÇALANMA VE KUTUPLAŞMA GÜZERGÂHINDA[*]

“Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı,İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.”[1]

III. Büyük Bunalım’ın yerküresinde, Sykes-Picot’un miadını doldurduğu Ortadoğu’da, nihayet coğrafyamızda devasa bir dissolution (çözülme) fragmantasyon (parçalanma) ve polarizasyon (kutuplaşma) yaşanıyor.

Bunu hâlâ görmeyen, bilmeyen, kavramayan varsa ne yazık.

Çünkü gelecek(imiz) “Fortis imaginatio generat casum/ Zengin hayalgücü, olacakları (önceden) tahmin eder,” kaydı düşülmesi gereken söz konusu gerçeğin biçimleneceği güzergâhtaki çatışmalarla karara bağlanacak.

Sayfalar