Çarşamba Mayıs 8, 2024

Tarihin not defteri, dünkü kürt siyaseti ve bugünkü Öcalan

 

Abdullah Öcalan iki gün önce İmralı adasında görüştüğü kardeşi Mehmet Öcalan'a şunları söylemiş "… Türkiye'deki metropollerde HDP için sorunlar çıkartıyorlar. Bu ittifak bundan on sene önce kurulsaydı bu saldırılar olmazdı, büyük kazanımlar olabilirdi. Geç kalındı. Bu ittifak olsaydı şimdiye kadar seçim barajı da ortadan kalkmış olurdu…"        Öcalan, On yıl önce bu ittifak kurulsaydı… diyor. Oysa Geriye Gönüp Baktığımda adlı kitabımda adı geçen Z, değil on yıl önce, 27 Eylül 1993 tarihinde, yani yirmi bir yıl önce DEP genel merkezine bir raporla bu öneride bulunmuştu. Ancak o zaman kimse Z'nin önerilerini dikkate almamıştı. Hatta bazıları Z'yi beyhude işlerle uğraşmakla eleştirmişlerdi. Yüzlerce örnekten biliyoruz ki gecikmek -bu bazen on yıl, bazen yirmi yıl olur- Kürt siyaseti için adeta bir kader haline gelmiştir. Z'nin yirmi bir yıl önceki raporu buna örnektir:   İşte Z'nin 27 Eylül 1993 günü yapılan DEP parti meclisi toplantısında DEP genel başkanına, parti meclisi üyelerine ve milletvekillerine dağıttığı o rapor: "Daha önce sunduğum 12.7.1993 tarihli raporda da belirtildiği üzere, partimizin önünde önemli teorik ve pratik görevler vardır.


O raporun yazıldığı şartlarda yapılabilecek çalışmaların bir kısmı bugün ne yazık ki yapılamaz. Çünkü devletin DEP'e ve demokrasi güçlerine karşı giriştiği fiili, psikolojik ve ideolojik saldırılar o raporda yapılması önerilen çalışma imkânlarını büyük ölçüde ortadan kaldırmış bulunmaktadır.


Devletin bunca yol almasında, partinin politika üretmemesinin ve caydırıcı bir güç olmamasının payı elbette büyüktür.
Bilindiği gibi partimizin güçlü bir insan potansiyeli ve geniş entelektüel imkânları vardır. Parti bu yapısı ile objektif olarak muhalefet boşluğunu doldurabilecek bir durumdadır. İşçi, işsiz, gençlik, esnaf, gecekondu sakini, kadın, çiftçi, memur, emekli, dul ve yetim, çevreci, şoför ve Alevilerden oluşan yaklaşık 50 milyon insan bugün partisizdir.


Partimiz, sahip olduğu insan potansiyelini ve entelektüel birikimini harekete geçirerek bu büyük halk yığınlarına ulaşabilecekken, nedense içe kapanmayı tercih etmiştir.  
Parti genel merkezi ideolojik ve politik çalışmalarıyla gündem oluşturamamakta ve egemen güçler tarafından yaratılan yapay gündemleri de etkisizleştirememektedir. Bunun içindir ki partimiz, iç ve dış kamuoyunda ciddiye alınır siyasal bir ağırlık oluşturamamış, böylece olayların arkasından sürüklenir hale gelmiştir. Örneğin halka ve demokrasi güçlerine karşı başlatılan ve DEP'i de hedef alan katliamlar, köy ve orman yakmalar, bombalamalar, toplu gözaltılar, gıda ambargoları ve akıl almaz işkenceler devam ederken, parti merkezi basına sadece demeç vermekle yetinmiştir.
Partinin Adana, Diyarbakır, Urfa ve Batman illerinde yapmak istediği miting, festival ve şenliklere valiliklerce izin verilmeyince, genel merkezin tepkisi sadece bir basın açıklaması ile sınırlı kalmış ve böylece parti dar bir çerçeve içine hapsedilmiştir. Milletvekilimiz Mehmet Sincar ile parti yöneticimiz Metin Özdemir yerel yöneticilerin bilgi ve inisiyatifi içinde katledildiği halde genel merkez Batman valisi ve emniyet müdürünün görevden alınması için hiçbir çalışma yapmamıştır.


 Mehmet Sincar'ın cenaze töreni için Ankara'ya gelen partililer parti binasının önünde ve Ankara'nın çeşitli semtlerinde güvenlik güçlerinin saldırılarına maruz kaldılar. Birçok partili arkadaşımız ağır bir şekilde yaralandı, sakatlandı. Ancak partimiz bu olayın üzerine gitmedi, bu devlet güçlerinin cezalandırılmaları için bir kampanya başlatmadı.


Türk-İş yönetimi 'ülkenin içinde bulunduğu hassas durum' şantajına boyun eğerek işçilerin emeğini hükümete peşkeş çektiğinde, düzenin has adamlarından ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz işçi haklarının savunuculuğuna soyundu. Bu ibretlik bir durumdu. Oysa işçileri biz savunmalıydık.

 Biz birçok temel tüketim maddesine zam yapıldığı halde bu zamları protesto etmek için de herhangi bir çalışma yapmadık.
Parti bir zorunluluk haline gelen Demokrasi ve Emek cephesinin kurulmasına önayak olmadı. Bir süre önce başlatılan Barış Kampanyasının güdük kalmasının temel nedeni de budur.
Partimiz demokratik hak ve özgürlükleri günlük hayatta kullanarak kazanmayı esas alan bir mücadele yerine, enerjisini Demirel, Çiller ve yabancı misyon şeflerini ikna etmeye harcadı.
Özet olarak partimiz değişimin öncüsü olamamış, kendi dışında oluşturulan sahta gündemlerin arkasından sürüklenmiştir

 Peki ne Yapmalı? Partimiz için her şey bitmiş midir? Birçok fırsat elden kaçmış olsa da hâlâ yapılabilecek bazı şeyler vardır:
 1- Olağanüstü hal bölgesi ve çevre illerin sayıları yaklaşık sekiz bini bulan belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri, köy ve mahalle muhtarları ve muhtar azalarından oluşan yerel yöneticilerin, 'Bölgenin Sorunları ve Çözüm yolları' gündemli bir kurultay yapmaları sağlanmalıdır.
  Bu kurultayca seçilecek yerel yöneticiler girişimi, yapılacak çalışmaları organize etmeli ve metropollerdeki yerel yöneticilere ulaşarak onları da bu sürece katmaya çalışmalıdır.
 2- Faili meçhul cinayetleri parti öncülüğünde vereceğimiz plânlı, programlı ve etkili bir siyasal mücadele ile engelleyebiliriz. Bunun ilk adımı olarak Batman valisi ile emniyet müdürünün görevden alınmaları için etkili bir kampanya başlatmalıyız.
 3- İşçi, memur ve öteki toplum kesimlerince yapılacak grev ve miting gibi demokratik ve ekonomik eylemlerle doğrudan ilişki kurmalı, böylece partinin bu kitlelerle bütünleşmesi sağlanmalıdır.
 4- Devletin ve medyanın bize karşı sürdürdüğü 'bölücülük' propagandasını etkisiz hale getirmek ve bu noktada inisiyatifi ele almak için 'Kürt ve Türk halkı kardeştir, düşmanlığa hayır' kampanyası başlatılmalıdır. Bu kampanya demokrasiden yana olan bütün siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleri ile birlikte organize edilip yürütülmelidir.
 5- Devlet medyası haline gelen Türkiye ve Tercüman gibi gazeteler ile TGRT ve İnter Star gibi televizyonları boykot kampanyası başlatılmalıdır.
 6- Partimiz içte ve dışta, nerede olursa olsun her türlü haksızlığa ve zorbalığa karşı çıkarak tüm mağdurların ve ezilenlerin adresi olmalıdır. Bunun için Azerbaycan, Kıbrıs, Somali ve Irak Kürdistan'ına heyetler gönderilerek bu ülkelerde yaşanan olaylar objektif olarak tespit edilmeli, kamuoyu bilgilendirilmeli ve yapılması gereken çalışmalar ortaya konulmalıdır.
 7- Bundan böyle zam yapılan bazı malları belli zamanlarda kullanmama kampanyaları başlatılmalıdır.
 8- Türkçe, Kürtçe, Arapça vb. dillerden yayın yapacak radyo ve televizyon kurma çalışmaları başlatılmalıdır.
 9- Yakılan köylerin muhtarlarından alınacak vekâletnamelerle iç yargı yolları tüketildikten sonra yakılan, boşaltılan ve bombalanan köyler için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurulmalıdır.
 10- Dünya halklarının karşılıklı yardım ve dayanışmasını sağlamak için Diyarbakır'da tüm ülkelerin antifaşist ve antiemperyalist partilerinin katılacakları bir kurultay, "Halkların Kardeşliği Kurultayı" düzenlenmelidir.
 11- Demokrasi ve Emek cephesinin kuruluş çalışmaları gecikmeden başlatılmalıdır. Bunun için partimizce oluşturulacak 5 kişilik bir komisyon emek ve demokrasiden yana olan bütün siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleri ile görüşmeli, bu kuruluşlarla birlikte demokrasinin asgari müştereklerini tespit etmek üzere bir kurultay çalışması yapmalıdır. Bu kurultayda ortaya çıkacak müşterekler esas alınarak Demokrasi ve Emek cephesi kurulmalıdır.

 Bu çalışmanın sonuç alıcı olması için gerek kurultay hazırlıklarının ve gerekse cephe çalışmalarının partimizin damgasını taşımamasına hassasiyetle özen gösterilmelidir.
 DEP bu eşitler hareketinin sadece bir üyesi olmakla yetinmelidir.
 12- Bütün köy ve mahalle muhtarları, muhtarlık idare heyeti üyeleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri ile sendikaların, meslek kuruluşlarının ve derneklerin bütün yöneticilerine mektup yazarak yerel, bölgesel ve genel sorunları ile ilgilenmek istediğimizi, bu nedenle sorunlarını bize yazmalarını isteyelim.

Bunların yaklaşık sayısı 700 ile 800 bin arasında değişmektedir
Bu büyük kitleye mektup yazmakla öncelikle kendimizi bütün il, ilçe, mahalle ve köylerde tartıştırmış olacağız.  Sadece Kürtlerin değil, düzenin sömürdüğü ve baskı altında tuttuğu herkesin sorunu ile ilgili olduğumuzu göstermiş olacağız. Böylece Türk halkına ve diğer halklara ulaşarak halklar arasında bir kardeşlik köprüsü olacağız. Ayrıca nerede ne sorun varsa hepsinden haberdar olacağız. Bu sorunları dile getirerek kitlelerle bağ kuracağız. 
13- Partimiz bu ve benzer çalışmalarla içte ve dışta gündem belirleyen, yaratacağı siyasal ağırlıkla demokratik dönüşümleri sağlayabilen, günün 24 saati aktif olan ve toplumun yüzde 80'ini kucaklamayı hedefleyen bir parti olmalıdır. Saygılarımla 27 Eylül 1993 "
 Z'nin arşivinde bulunan o rapor büyük ihtimalle çöpe gitti. Öcalan o dönemde de yine şimdiki gibi Kürt hareketi üzerinde etkiliydi. Kürt siyaset mahallesinde -sloganlar dışında- bugün de değişen bir şey yok.

alinakmahmut@hotmail.com   

90621

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar