Pazartesi Mayıs 27, 2024

T.C.'nin OHAL HALİ; Çetin Çetin

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra ''bu darbe bize Allahın bir lütfudur'' anlayışıyla harekete geçen AKP hükümeti askerde, poliste, kamuda, üniversitelerde ne kadar muhalif varsa açığa alma/görevden uzaklaştırma gibi cezalarla cezalandırıldılar. Bu sürede işten uzaklaştırılanların/açığa alınanların sayısı 100 bini geçti.

OHAL(olağanüstü hal) ve KHK(Kanun hükmünde kararname) ile halka yönelik baskı ve saldırılarda sınır tanımayan AKP halka yönelik yeni bir saldırı dalgası daha başlattı.

T.Kürdistan'ında başlatılan bu saldırı dalgasının birincisi T.Kürdistan'ında görev yapan Eğitim-Sen üyesi emekçilere yönelik gerçekleşti. 8 Eylül günü Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen yazıda 11.285 öğretmenin ''bölücü terör örgütüne karşı yürütülen iç güvenlik operasyonları ile güvenlik amacıyla alınan düğer tedbirleri ve bazı illerde ilan edilen sokağa çıkma yasağını akamete uğratmak ve eğitim-öğretim hakkını engelleyici nitelikte faaliyette bulunduğunun'' tespit edildiği bildirildi.

Yani bu öğretmenlerin açığa alınmalarının sebebi T.Kürdistan'ında T.C. devletinin uyguladığı katliam ve yıkım politikalarına karşı çıkmak.

Cizre'de bodrumlarda yaralı insanların yakılarak öldürülmesine karşı çıkmak...

Nusaybin'in tank ateşleriyle yerle bir edilmesine karşı çıkmak...

Şırnak'ta, Sur'da, Yüksekova'da... insanların sokak ortasında öldürülmelerine, evlerinin başlarına yıkılmasına karşı çıkmak...

Türk hakim sınıflarının OHAL ve KHK larla T.Kürdistan'ında başlatılan saldırı dalgasının ikincisi ise kayyum atamalarıdır. 12 Eylül'de yani 12 Eylül askeri faşist cuntasının 36. yıl dönümünde Türk hakim sınıfları T.Kürdistan'ında yeni bir saldırı başlattı. PKK'ye destek verdikleri gerekçesiyle DBP'li 24 belediye başkanı görevden alınarak yerine kayyum atandı. T.Kürdistan'ında yapılan seçimlerde %70-80 gibi ezici bir oy farkıyla yerel yönetimleri DBP'ye kaptıran AKP kaymakam, vali yardımcılarını ve korucu başlarını kayyum atayarak belediye yönetimlerini ele geçirmiş oldu.

AKP ve cumhurun başı RTE kendilerinin çok savunduğu, meşru gördüğü sandığa da savaş ilan etmiş oldu. Yani seçim denilen aldatmacayla(!) sandıkta alamadıklarını OHAL rüzgarını arkalarına alarak çıkardıkları KHK'lara yaslanarak kayyumlar vasıtasıyla ele geçirme harekatını kendilerine göre başarmış oldular.

Belediyelere atanan kaymakam, vali yardımcıları, korucu başı kayyumlar yüzlerce polisle birlikte ancak belediye binalarına girebildiler. Belediye binalarına işgal ettikleri yerlere bayraklarını asan işgalci İngiliz, Fransız askerleri gibi tüm belediye binalarının ne kadar kapısı, camı varsa o kadar da bayrak asmayı marifet saydılar. Bununla yetinmeyen güvenlik görevlileri Kürtçe ve Ermenice belediye tabelalarını indirdiler. Böylece ''tek dil'' i gerçekleştirmiş oldular. Belediye binalarını halktan (!)korumak için yüzlerce polisle ablukaya aldılar.

Kürt halkı iradesinin çiğnenmesini kabul etmeyerek birçok yerde sokağa çıktı. Belediye binalarının önünde barikatlar oluşturuldu. Yürüyüşler, mitingler yapıldı. Oturma eylemleri gerçekleştirildi.

T.Kürdistan'ında halk kayyumları kabullenmedi, kayyumlara karşı direnişler gerçekleştirdi. Kayyumlara karşı batıdan da tepkiler gecikmedi. Çanakkale belediye başkanı ''biz Sur belediyesiyle kardeşiz, kayyumu tanımıyoruz'' açıklaması yaptı. Kayyum atamalarına karşı Batman'da belediye çalışanı temizlik işçileri iş bırakarak kayyumu tanımadıklarını açıkça ilan ettiler. Otobüs şoförleri işi bıraktı.

Türk hakim sınıflarının direksiyonundaki AKP kliğinin T.Kürdistan'ındaki saldırı politikaları 7 Hazirandan bu yana sürekli bir şekilde artmaktadır. Önce çözüm masası devrildi. Ardından hendek ve barikatlar bahane edilerek saldırılar başlatıldı. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de ve Şırnak'ta katliamlar gerçekleştirildi. Bodrumlarda insanlar tank, top ateşleriyle katledildi. Aynı bodrumlarda yaralılar benzin dökülerek yakıldılar. Sur, Cizre, Şırnak... tank atışlarıyla yerle bir edildi. Evler insanların başına yıkıldı.

Türk hakim sınıflarının T.Kürdistan'ında şehirde ve kırda uygulamaya koyduğu katliam ve yıkım politikalarına OHAL ilanından sonra yenileri eklendi. Seçimlerde sandık yoluyla yenilgilerini kabullenemeyip zor yoluyla (kayyum atayarak) belediyeleri denetimlerine aldılar.

Haksız, hukuksuz bir şekilde. Belediyeye kayyum olarak gelenlerin orada/o makamda rahat oturmasını her türlü yolla engellemek Kürt halkının en meşru hakkıdır. Kayyumlara o makam/o koltuk dar edilmelidir.

Kürt halkının milyonlarcasının oylarıyla seçilmiş meşru, demokratik belediyelerine Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak... tam da 12 Eylülün 36. yıl dönümünde el konulmasına karşı T.Kürdistan'ında eylemlilikler/direnişler gerçekleştiriliyor/daha üst boyutlarda gerçekleştirilmeli.

Türk hakim sınıflarının direksiyonundaki AKP'nin saldırılarının boyutunun artacağını gene onların yayın organı durumundaki Sabah gazetesinden öğreniyoruz. ''Kamuda PKK temizliği başlıyor. 40 bin PKK taraftarı kamudan temizlenecek'' haberini Sabah gazetesi manşetine taşıyor.

Türk hakim sınıflarının T.Kürdistan'ındaki saldırılarının bunlarla sınırlı kalmayacağına, HDP'nin hedefe konulacağı bir sürece tanık olacağız. HDP'li vekillerin gözaltına alınmasına, zorla mahkemeye getirilmesine ve daha da ileri gidilerek HDP'nin kapatılmasına varacak bir sürecin başlatılabileceğine tanık olabiliriz/olacağız. Tüm bu yapılanların halk tarafından öğrenilmesinin engellenmesi için muhalif yayın yapan ne kadar ilerici, Alevi ve Kürt tv kanalları varsa kapatıldı.

Türk hakim sınıflarının iktidara muhalif olan kesimlere, demokratlara, ilericilere, sosyalistlere, T.Kürdistan'ında kayyum politikasından tutalım da her yönlü anti-demokratik uygulamalarını, saldırı ve katliam politikalarını boşa çıkarmanın yolu topyekün direnişten geçer. Kürt halının topyekün direnişinden geçer.

Ülkede olduğu gibi Avrupa'da da Kürtlerin, ilericilerin, Alevilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin faşizme karşı direnişi-mücadeleyi üst seviyeye çıkarması gerekiyor. 

45076

Beşikçi ve Kürd resmi ideolojisi

Ömrünü Türk resmi ideolojisiyle mücadele etmekle geçirmiş,Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin kırk yıllık emektarı İsmail Hoca’nın Apocu resmi ideolojinin yeniden üretiminden ve propagandasından sorumlu Ferda Çetin üzerinden eleştiri adı altında saldırıya uğraması hazin olmanın ötesinde Kürdistan’da Kürdistanlıların iktidarından yana kesimlerle Türkiyelileşme sevdalısı entegrasyoncu kesimler arasındaki ideolojik cephe savaşının başlangıç düdüğü olma potansiyeline de sahiptir.

 

Edebiyatin Latin Cephesine kenar notlari[*]

“Adını değiştir,öykü seni anlatsın.”[1]

“Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim hâlde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden, bu ödülü verenlerin konumundan dolayı, kabul edemem,” vurgusuyla ekler Jean Paul Sartre: 

Latin Amerika'dan barış süreçleri 'El Salvador’ örnegi

  * Anlaşıldı:Savaş artık Barış demek.Öyleyse bundan böyle domuzlara at,kız çocuklarına erkek deyip geçelim...”[1]

 

El Salvador’da iç savaşın tarihi, 1970’li yıllarda, topraksız köylülerin, kent yoksullarının, işçilerin, öğrencilerin sokaklara dökülen muhalefeti karşısında ABD destekli ordunun kanlı operasyonlarına dayanır.

Kanlı parseller

Bugün 2014'ün ilk günü. Hastalar sağlık, yoksullar varlık, mahpuslar özgürlük, âşıklarsa kavuşmayı diler her yeni yılda. Ben nice hayaller kurarak binlerce yıl öncesine gittim yeni yılın bu ilk dakikalarında. Hayal bu ya, Tanrı ilk yarattığında dünyayı, sihirli bir değnekle dokunsaydı eğer hayatın zümrüt yeşili bahçelerine, atalarımız olan ilk insanlar cennet bir dünyaya açacaklardı hayretle gözlerini.

Muharrem Erbey'in suçu ne

  Geçenlerde Diyarbakır cezaevine gidip bazı dostları ziyaret ettim. Uzun yıllardır tutuklu olan Senanik Öner, Hatip Dicle, Şırnak belediye başkanı Ramazan Uysal, Muharrem Erbey ve İdil belediye başkanı Resul Sadak'la kısıtlı bir zamanda da olsa hasret giderdim. Hepsi yıllardır hapiste; hapislik adeta yaşamlarının bir parçası haline gelmiş. Kendisini meselenin tarafı olarak gören mahkemeden herhangi bir beklentileri kalmamış, hukuk ve adalet duygularını haklı olarak yitirmişler. Rehin olarak içeride tutulduklarını düşünüyorlar.

Ecdat(iniz)in VukatU(lar)i[*]

“İşte bir sürü olay sana. Ve bir sürü soru.”[1]

 

Hepimize Stephen Hawking’in, “Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir, bildiğini zannetmektir,” sözünü anımsatan bir “Ecdat” yaygarası aldı başını gidiyor…

Semih Gümüş’ün, “Tarihi anlar yaratamaz”; Giorgio Agamben’in, “Tarih asla anda yakalanamaz, sadece bütüncül süreç olarak yakalanabilir,”[2] uyarılarını kavrayamayan “ecdat körlüğü” dört yanı sarıp sarmalıyor…

Umutlarımızı Büyütüyoruz

 

“... komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek (revolutionieren), varolan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir.”Marx-Engels

SİBEL ÖZBUDUN – TEMEL DEMİRER 2014

Hayaller(imiz)le, cüret(imiz)le, umut(larımız)la yolumuzu açacağız 2014’te de sen/siz orada biz burada; Cemal Süreya’nın, “Artık hayallerim suya düşecek diye/ kaygılanmıyorum./ Çünkü, onlar düşe düşe/ yüzmeyi öğrenmişler,” dizelerini terennüm edeceğiz inat ve ısrarla…

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz  Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da    göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Sermaye, Siyaseti Çıkarlarıyla Örtüştürür[1]

“AKP-Gülen Savaşı” içinde yolsuzlukların çok az bir kısmının dışa vurumundan sonra, siyaset, bu kirli güçler arasındaki savaşıma odaklandı. Bunun böyle olması doğal. Bu olay, özellikle Haziran (GEZİ) Ayaklanması’ndan sonra hızlanan ve beklenen bir durmdu. Daha önce yazdığım “üç vakte kadar” başlıklı bir yazıda, hükümet açısından “iki vaktin” bittiğini, “üçüncü vaktin” ise içinde olunduğunu yazmıştım. Bu herkes tarafından da bilinen bir gerçekti. Haziran Ayaklanması var olan süreci hızlandırmış ve daha kaçınılmaz bir hale getirmiştir.

Katliamlar Diyarı Şırnak

Röportajda Vali Mustafa Malay 15 Ağustos 1992 tarihli olayda asker ve PKK'lilerin öldürüldüğünü söylüyor. Belleği kendisini yanıltıyor herhalde. Olayda asker ya da PKK'li kimse ölmemişti.

Ben o tarihte Şırnak milletvekiliydim.

15 Ağustos gecesi Şırnak'ı harabeye çeviren silahlı saldırıyı gelen telefonlarla haber aldım. Hükümetin oralarda hiçbir yetkisinin olmadığını biliyordum. Ancak bir ümit yine de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i aradım ve duruma müdahale etmesi istedim.

İsmet Sezgin PKK'in saldırdığını ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Sayfalar