Cumartesi Mayıs 11, 2024

TKP-ML MK: 50 Yıllık Mücadelemiz, Geleceği Kazanma İrademizdir!

YAŞASIN PARTİMİZİN 50. KURULUŞ YILI!

Partimiz 50 yaşında! 24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadro ve militan tarafından kurulan partimiz, bugün 50. yaşını kutluyor. Bir insan için uzun ancak sınıflar mücadelesi ve toplumlar tarihi açısından kısa bir süre olan bu zaman diliminde Partimiz, önemli başarı ve zaferler kazandı. Yenilgiler aldı ve gerilemeler de yaşadı. Ancak hiçbir zaman devrim iddiasından ve Halk Savaşı ısrarından, silahlı mücadelenin gerekliliği-zorunluluğu bilincinden kopmadı.

Sınıf düşmanlarımız ve onların faşist baskı aygıtı olan TC faşizmi karşısında bedel ödedi/bedel ödetti. Yüzlerce ölümsüzünün yanında, on binlerce tutsağın zindanlarda direnişi ve yüz binlerce taraftara ulaşan komünist bir geleneğin yaratıcısı oldu. Bu geleneğin yaratılmasına kan ve canlarını veren başta ölümsüzlerimiz olmak üzere, kuruluşumuzdan günümüze kadar partimizle ilişkilenenlerin, yoldaş olmayı başaranların, emek verenlerin haklı onurunu paylaşıyoruz.

Kavga siperlerinde, dağlarda, köylerde, şehirlerde, fabrikalarda, okullarda, hapishanelerde, sürgün koşullarında kısacası parti faaliyetimizin olduğu her yerde, taraftarlarımızdan militanlarımıza, üyelerimizden kadrolarımıza kadar bu haklı gururu yaşayalım ve partimizi onurlandıralım.

Partimizin bütün özerk örgütlenmeleri, Halk ordumuz TİKKO gerillaları ve milislerini, Komünist Kadınlar Birliği’nden (KKB) kadın ve LGBTİ+ yoldaşlarımızı; halk gençliğinin komünist öncüsü, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği’mizin (TMLGB) önder ve militanlarını ve mücadelelerini selamlıyoruz.

Bütün yoldaşlarımızın partimizin 50. kuruluş yıldönümü coşkusunu paylaşıyoruz!

Yoldaşlar;

Partimizin Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında enternasyonal proletaryanın temsilcisi olarak kurulmuş olması asla bir tesadüf değildir. Partimiz, kuruluşunu ilan ettiği tarihsel koşullarda, uluslararası alanda ve coğrafyamızda sınıf mücadelesinin, yükselen kitle hareketlerinin ürünüdür.

Partimiz, Çin Devrimi’nin önderi Başkan Mao’nun “revizyonist karargahları bombalayın” çağrısıyla harekete geçen, proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm koşulları altında sınıf mücadelesi vermenin, devrimi sürdürmenin muhteşem bir örneği olan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin alevlerinin dünyayı sardığı koşullarda, bu yangını Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında başlatmanın adı oldu.

Partimiz, Başkan Mao’nun “yangını ben başlattım” çağrısına uydu. 50 yıllık mücadele tarihinde gün geldi yangını büyüttü, gün geldi geriye çekildi. Ancak ateşin koru her zaman yandı ve yanmaya devam ediyor.

Partimiz, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda işçi sınıfının, köylülerin, başta öğrenci gençlik olmak üzere halk gençliğinin emperyalizme, kapitalizme, feodalizme, faşizme, ataerkiye ve her türden gericiliğe karşı yükselen mücadelesi içinde doğdu. İşçi sınıfının işgal ve grevleri, köylülerin toprak işgalleri, öğrenci gençliğin anti-emperyalist mücadelesinin toplamda sınıf mücadelesinin artan ivmesi, partimizin kuruluşuna zemin oldu.

Kurucu önderimiz İbrahim Kaypakkaya’nın, “pratikte devrimci olma” ilkesine sıkı sıkıya bağlı olması, teorisini doğrudan devrimci pratikten çıkarması beraberinde partimizin sağlam bir temel üzerinde kurulmasına neden oldu. Böyle olduğu içindir ki partimiz TKP-ML, 50 yıllık mücadele tarihinde, sınıf düşmanlarımızın içerden ve dışarıdan bütün saldırılarına karşı durabilmiş, Yeni Demokratik Devrim iddiasını kararlılıkla sürdürmüştür.

Yoldaşlar,

Sözümüzü söylüyor, ısrar ve iddiamızı sürdürüyoruz!

Partimizin 50. yılını kutladığı koşullarda, sınıf düşmanlarımızın devlet aygıtı TC faşizmi 100 yılını kutlamaktadır. Ancak gelinen aşamada AKP-MHP faşist iktidarı, işçi sınıfı ve ezilen halkımıza büyük bir ekonomik kriz dayatmış durumdadır. Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi ve buna paralel olarak, bununla bağlantılı büyük çaplı bir servet transferi söz konusudur.

Geniş kitleler yaygın bir işsizlik, yoksulluk ve dahası açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun yanında bir avuç asalak daha da zenginleşmiştir. Döviz kuruna yapılan müdahalelerle halk bir gecede soyulmuş, servet transferi yapılmıştır. Merkez Bankası’ndaki dolar rezervi yağmalanmış, devlet ihaleleri yandaşlara peşkeş çekilmiştir. Bir avuç yandaşa verilen ihalelerle gerçekleştirildiği söylenen yatırımlara verilen “devlet güvencesiyle” soygun devam ettirilmektedir. Faşizm adeta bir “Narko Cumhuriyet”e dönüştürülmüştür. Sınır içinde ve dışında askeri saldırganlığını sürdürmek için doğrudan devletin bürokrasisini kullanarak uyuşturucu ticareti yapmaktadır.

Halk kitlelerine dayattığı yoksulluk ve açlığı gizlemek için şovenizmi körüklemekte, Rojava topraklarına gün aşırı saldırı düzenlemekte ve Irak Kürdistanı’na yönelik geniş kapsamlı bir işgal saldırısı başlatmıştır. Kürt ulusuna yönelik saldırılar artarak sürmektedir. Her gün gözaltı ve tutuklamalar yapılmaktadır. Hapishaneler tutsaklarla doldurulmuş; dahası tutsaklar işkenceyle katledilmektedir. Kadın ve LGBTİ+’lara yönelik katliam saldırıları devam etmektedir. Doğaya ve çevreye yönelik kapitalist yağma ve rant saldırıları arttırılmış durumdadır. Başta Alevi inancı olmak üzere ezilen inançlara yönelik baskılar sürmektedir. Mültecilere yönelik şovenizm ve ırkçılık körüklenmekte, saldırılar örgütlenmektedir.

İşçi sınıfının güvencesiz sendikasız çalışanları, kendilerine dayatılan ücret, çalışma koşulları ve iş cinayetleri karşında fiili işgal, grev ve direniş içindedir. Sınıfın geniş kesimleri henüz harekete geçmemiş olsa da derinden bir öfke biriktirmektedir. İktidar sahipleri bu nedenle her ağzını açtıklarında “Gezi”den bahsetmektedir. Muhalif burjuva klik sözcüleri bile sokağı değil sandığı önermekte, “az kaldı gidecekler” diyerek, halka yalan söylemeye devam etmektedirler.

Bu koşullar altında, Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan işçi sınıfına, ezilen emekçi halk kitlelerine verdiğimiz sözü bir kez daha yeniliyoruz: Biz kazanacağız, proletarya ve ezilen halklar kazanacak!

50. Yılında Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

Yaşasın Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist!

Yaşasın Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu!

Yaşasın Komünist Kadınlar Birliği!

Yaşasın Marksist Leninist Gençlik Birliği!

Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML)

Merkez Komitesi  Nisan 2022

2133

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar