Perşembe Mayıs 9, 2024

TKP-ML TMLGB MK: TİKKO 1. Konferansı, Halk Savaşı’nı Yükseltme Çağrısıdır

Halk gençliğinin komünist örgütü olarak ordumuz TİKKO’nun gerçekleştirmiş olduğu 1. Askeri Konferansı gençliğin militan coşkunluğuyla selamlıyor, Halk Savaşı’nı yükseltmek için bütün sorumluluklarımızın üzerine korkusuzca gideceğimizin sözünü yineliyoruz.

Halk ordusu TİKKO’nun gerçekleştirmiş olduğu askeri konferans, TKP-ML’nin Halk Savaşı’nı yükseltmesi noktasında şehitlerimize, binlerce yoldaşımızın eşsiz emeğiyle yaratılan değerlere ve yarım asırlık mirasa layık bir savaş örgütü olma noktasında önemli bir eksikliği ortadan kaldırmıştır. Partimiz TKP-ML kurulduğu andan itibaren savaşa kilitlenmiş, Halk Savaşı geliştirilmeksizin kalıcı hiçbir zaferin elde edilemeyeceğinin bilinciyle hareket etmiştir. Nitekim onlarca yılın savaş deneyim ve tecrübesi, yüzlerce yoldaşımızın kanı pahasına Partimizin hanesine yazılmıştır. Fakat, şehit yoldaşlarımızın kanlarıyla süzülen bu deneyim ve tecrübe, net bir askeri politikaya, Partimizin bütününe sirayet eden örgütsel bir şekle-bütünlüğe dönüştürülememiştir.

Partimizin 50’inci savaş yılında, gerçekleştirilmiş olan TİKKO 1. Askeri Konferansı, Partimizin yarım asırdır, Filistin’den Lübnan’a, Karadeniz’den Rojava’ya, T. Kürdistanı dağlarından şehirlere birçok noktadaki savaş birikimini askeri çizgimizde nitel bir sıçramaya dönüştürebilmek için atılan en önemli adımlardan biridir. Halk Savaşı stratejimizin başarıya ulaşması; Partimizin savaşa dair hatalı görüşlerden arındırılması, askeri çizgimizin netleştirilmesi ve bütün örgütlülüklerimiz tarafından bu çizginin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Ordumuzun gerçekleştirmiş olduğu 1. Konferans bu görevleri yerine getirebilmemiz için Parti siyasetimizi şüphesiz berraklaştıracaktır.

1. Askeri Konferansımız, Halk Savaşı’nın yükseltilmesi noktasında -halk gençliğinin savaştaki özgün rolü itibariyle başta Komsomol olmak üzere- Parti bütünümüze önemli görevler yüklemektedir. 1. Askeri Konferans’ımız, birçok tartışmamızın sonucudur fakat aynı zamanda eyleme geçişimizin de yeni bir başlangıcıdır. Marksist-Leninist-Maoist görüş, bir çalışmanın başarı veya başarısızlığını kağıda yazılanlar üzerinden değil eylemle, pratikle ve en önemlisi de halkın geliştirilen politikalara verdiği yanıtla ölçer. Bu açıdan konferansımızın başarısı da esas olarak konferansımız sonucunda açığa çıkanları doğru bir şekilde hayata geçirebilmemiz ve en nihayetinde halkın savaş içerisinde örgütlenmesini sağlayabilmemiz tarafından tayin edilecektir. Bu da Partimizin bütün örgütlülüklerinin sorumluluğundadır.

Askeri konferansımızın TMLGB açısından yüklediği sorumluluğun somutlandığı yer, savaşa göre şekillenmek meselesinde kendini göstermektedir. Askeri Konferansımız savaşa göre şekillenme meselesine bugün açısından savaşın içerisinde aktif rol alan “bilinçli insan” kavramıyla yoğunlaşmaktadır. TMLGB kadroları açısından “bilinçli insan” demek, savaşın bizden nasıl bir örgüt ve kişilik şekillenişi istediğinin bilincinde olmak demektir. Bu bilinç ise eksikliklerin üzerine korkusuzca gitmek demek, savaş gücümüzün bugünkü ve gelecekteki hamlelerine bu hamlelerin başarısı için yanıt olmak demek ve bu hamlelerin içerisinde yer almak demektir. Savaşın bugünkü ve yarınki istediği neyse onu merkeze alarak örgütlenmek demektir. Gençlik örgütümüz, bugüne kadar bu görevini yerine ikirciksiz getirmiştir ve Partimizin 1. Kongresi sonrası gerçekleştirilen 1. Askeri Konferans’ın ardından daha doğru ve daha eksiksiz bir şekilde yerine getirecektir.

Halk gençliği açısından 1. Askeri Konferans’ımız, sömürüsüz bir toplum yaratana kadar savaşın, direnişin, mücadelenin içerisinde aktif ve halkın tarafında yer almaya çağrıdır. Biz istesek de istemesek de halk gençliği istese de istemese de gençlik, halka karşı yürütülen savaşın içerisindedir! Enes Kara bu savaşın içerisinde kendi yaşamına son verdi, Abdulgaffar Dayan faşist devletin katliam politikaları sonucu katledildi, mülteci gençler ırkçı politikaların sonucunu canlarıyla ödüyor.

Faşist devlet, bir avuç asalağın hakimiyeti sürsün diye halk gençliğine karşı var gücüyle bir savaş sürdürüyor. Bu nedenle halk gençliği zaten var olan bu savaşın içerisinde kendi özgürlüğü için edilgenlik durumuna son vermeli ve haklı savaşımızın bir parçası olmalıdır. TİKKO, savaşın bütün katılımcıları için, halk gençliği için, Halk Savaşı’nda aktif rol alabilmek için savaşın yolunu düzlemektedir. Bize düşen ise bu çağrıya, devrim mücadelesine yakışır bir şekilde yanıt olabilmektir.

Ordumuzun 1. Konferansı, mevcut sistemin dayattıklarına, yoksulluğa, geleceksizliğe, birey merkezli ve bencil gençlik yaratma politikalarının karşısında kendi istek ve taleplerimiz için, halk için mücadele etme zorunluluğuna ilişkin bir mesajdır.

Askeri Konferans’ımızın, en net mesajlarından biri de ataerki ve heteroseksizmi askeri politikalarımızın ve savaş gücümüzün hedefine alması noktasında olmuştur. Bilinmektedir ki askeri-ordu örgütlenmelerinde izlenilen-geliştirilen kadın ve lubunya politikaları olması gereken noktada değildir. Sistem tarafından en çok sömürülen ve sömürücü sistemin kendini kadın ve lubunyaları birkaç kere daha ezmesiyle var ettiğinin biliniyor olmasına rağmen istenilen düzeyde değildir… Bu açıdan TİKKO 1. Konferansı kadınların kadınlara yönelik her türlü saldırıya karşı, lubunyaların lubunyalara dönük her türlü saldırıya karşı silahlanmasının, komutanlaşmasının, ordulaşmasının önünü daha fazla açmıştır. Bu yönü vesileyle Konferansı yeniden kutlarız.

Tüm bu yönleri itibariyle TİKKO 1. Askeri Konferansı, içerisinde örgütlendiği öznel ve nesnel dönem itibariyle, dokunduğu ve temas ettiği konuları itibariyle halkın her kesiminin, devrimden çıkarı olan herkesin kurtuluşu için daha fazla sahipleneceği bir askeri konferans olmuştur. Bu da bize her zamankinden daha fazla güç vermektedir, bizi her zamankinden daha fazla zafere kilitlemektedir, tarihsel rolümüzü yerine getirmek zorunda olduğumuzu her zamankinden daha fazla bilincimize kazımaktadır.

TMLGB olarak TİKKO 1. Askeri Konferansımızı selamlar ve kutlarken yeniden belirtmek isteriz ki, 50’inci yılımızda, yüzlerce şehidimizin inancı önünde yineleriz ki Demokratik Halk Devrimi için savaşmak bizden daha fazla adanma, daha fazla bilinç, doğruları büyütürken eksikliklerin üzerine daha korkusuzca gitmeyi istemektedir.

Komsomol olarak savaşın bizden istediklerine, 1. Askeri Konferansımızın somut görevlerine yanıt olunacaktır.

Şan Olsun TİKKO Konferansımıza!

Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, TİKKO, KKB ve TMLGB!

TKP-ML TMLGB MK

2 Şubat 2022

2809

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Sayfalar