Perşembe Mayıs 2, 2024

TKP/ML Kadın Komitesi “Umudun öyküsünü yazıp özgürlüğü fethedenlere sözümüz…”

Ocak ayının devrim ve komünizm şehitlerini anma haftasına dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Umutsuzluğu umuda çeviren yoldaşlarımıza söz veriyoruz ki; faşist ablukayı, sömürü düzenini, cinsiyetçiliği, şovenizmi paramparça etmeden, düşmanı yere sermeden durmak yok!” dedi.

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist’e (TKP/ML) bağlı Kadın Komitesi devrim ve komünizm şehitlerini anma haftasına ilişkin bir açıklama yayınladı. “Umudun öyküsünü yazıp özgürlüğü fethedenlere sözümüz; Direncinizi umutsuzluğa cevap, yenilmezliğinizi karanlığa şafak edeceğiz!” diyen Kadın Komitesi saldırıların artmasının yalnısca daha fazla kavga sebebi olabileceğini vurguladı:

“Onlar için en güzel dize zafer çığlığı, en güzel ezgi halkın dilinde...”

“Onlara, en sevgililerimize dair yazılan en güzel dize savaşın ortasında atılan zafer çığlığı olmalı, en güzel cümle egemenlerin karşısında verilen kavga alanlarında yazılmalı, en güzel ezgi ezilen sınıf, cinsiyet, ulus, inanç ve kimliklerin dilinde söylenmeli! Çünkü onlar hayata sundukları ömürlerinin direnç, gençliklerinin kavga ateşi ile bunu hak ettiler! Çünkü onlar dorukları fethedip oraya kanlarıyla halkımızın acılarını yazdılar; sokaklarda, hapishanelerde, fabrikalarda, tarlalarda, gecekondularda devrimin kanlı ama onurlu yolunu nakış nakış ördüler! İşte bu yüzden onlara dair söylenecek en güzel söz, bu yolu tamamlamaktan geçmektedir!

Bugün nakış nakış örülen; ama canla, ama kanla ilerlenen bu yol daha da çetrefilli, daha da zorludur. Heyhat! İmkansız olanın yalnızca daha fazla zaman alacağına inanan, binlerce yıllık sömürü düzenini ters yüz etmeye kendini adayan komünistler için bu zor, ancak daha fazla kavga, daha fazla savaşma sebebi olabilir!”

“Ülke nefes alınmayacak hale getirilmeye çalışılıyor”

Faşist Kemalist diktatörlüğün ekonomik ve siyasi krizinin derinleşmesi ile bir çıkmaza girdiğine, bataklığa gömüldüğüne ve buna çare olarak ülkeyi kan gölüne çevirip halkı daha fazla yoksulluğa biat ettirmekte bulduğuna dikkat çeken Kadın Komitesi; “Emperyalist-kapitalist sistemin özelde 2008 sonrası yaşadığı ekonomik ve siyasal krizin faturasının dünya halklarına savaş ve yoksulluk olarak döndüğü sürecin ülkemize yansıması olan tüm bu yaşananlar bir kaosun tam ortasında olduğumuzu göstermektedir. Ve bu, bugün mücadele etmek ve savaşmak için daha fazla sebebimizin mevcut olduğuna en açık kanıttır” dedi.

“Çöktürme-çökertme” adı altında kaos ve katliam dolu bir sürece soyunan faşist devlet ve temsilcisi AKP için “bu süreçte; mitinglerde, sokaklarda, düğünlerde halkımızı hedef alarak DAİŞ eliyle bombalar patlatmış, Rojava ve Türkiye Kürdistanı’nda Kürt ulusunun kazanımlarını hedef alıp ‘baş üstünde baş, taş üstünde taş bırakmama’ fermanıyla kentleri kuşatmış, işgal etmiş, ‘Allah’ın lütfu’ olarak değerlendirilen bir Temmuz darbe girişimi ve ardından OHAL süreçleri ilan etmeye başlamış, ev baskınları ile infazları, gözaltı ve tutuklama terörünü, ihanetini, ihbarı sıradanlaştırmış, KHK’ler ve tüm keyfiyetiyle binlerce insan ekmeğinden-işinden edilmiş ve demokratik tüm haklara el koyarak adeta ülkeyi nefes alınmayacak bir hapishaneye çevirmiştir” diyen Kadın Komitesi açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

“Kadının sokaktan evine dönmesi için kollar sıvandı”

“Egemenler tüm bunları gerçekleştirirken elinden-dilinden düşürmediği, kendisine koltuk değneği yaptığı patriarkayı iyice cilalamış, toplumsallaştırmış ve kadın-LGBTİ-çocuk düşmanlığını adeta ödüllendirir hale getirerek bu iktidarını katillere, tecavüzcülere, istismarcılara pay etmiştir! Kadın ve LGBTİ cinayetlerinde (ve bu cinayetlerin vahşet oranında) % 50’ye varan artış yaşanmış, hemen her gün ülkenin bir yerinden çocuklara dönük istismar haberlerinde ve erkek egemenliğinin, iktidarının çocuk bedeni üzerindeki acı tahakkümünün örneklerinde adeta patlama yaşanmıştır. Bir yandan bu saldırıları gerçekleştiren erk sahipleri cezasız bırakılarak ödüllendirilmiş, istismarı meşrulaştıran yasalar hazırlanmış, buna karşı sokakları ve savaş alanlarını terk etmeyen devrimci, yurtsever, ilerici kadınlar hedef alınmıştır. Kadın savaşçıların bedenleri teşhir edilmiş, işgal edilen kentler JÖH-PÖH’ün sistematik cinsel saldırısı altında bırakılmış, kadın devrimciler vajina ve göğüsleri hedef alınarak kurşunlanmış, yurtsever ve devrimci kadınlar gözaltı ve tutuklama terörü ile ‘terbiye edilmeye’ çalışılmıştır!”

Bu dönemin en önemli özelliklerinden birinin de kadın kazanımlarının hedef alınması olduğuna dikkat çeken Kadın Komitesi eşbaşkanlık sistemi ile yönetilen belediyelere, açılan kadın kurumlarına, dayanışma evlerine, sığınaklara el konulduğunu, kayyım atandığını ya da kapatıldığını hatırlattı. Açıklamada “Kadınların yıllarca dağda, şehirde, kırda mücadelesini verdiği her türlü kazanım, tek tek adeta kadınlarla alay edilerek, aşağılanarak ellerinden alınmaya çalışılmasıdır, bu süreci zorlu kılan temel nedenlerden biri... Nitekim patriarkayla kol kola ilerleyen iktidardan kadınların kazanımlarına saygı duyması, ilmek ilmek örülen kadın isyanı ve direnişini ayakta alkışlaması beklenemezdi! Tüm nefreti ve olanca öfkesi ile ilk fırsatta bu kazanımlara saldırdı ve erk’e itaat etmesi beklenen kadının sokaktan evine, dört duvar arasına dönmesi için kolları sıvadı” denildi.

“Kadınlar özne değilse, o devrim ağır yaralıdır, eksiktir!”

Bu kazanımların her birinin kadınların can bedeli, uzun süreli mücadelelerle elde ettiğine, uğruna nice emekler verildiğine, görünmez kılınan bu emekle devrim ve demokrasi mücadelesinin nice tıkanan damarlarının açıldığına dikkat çeken Kadın Komitesi; açıklamasını “Ancak açıktır ki; bu kazanımlara gereken değer ve önem; Türkiye devrimci hareketinin ilk şehidi Maria ve ardından partimizin ilk şehidi olan Meral Yakar’dan bu yana 51 kadın şehidiyle komünist ve öncü partimiz dahil olmak üzere devrim ve demokrasi mücadelesinin özneleri tarafından da verilmemiştir. Erkek egemenliğinin kirlerini üzerinde barındırdığı müddetçe hiçbir alanda kadına tam hak eşitliğinin olmadığı ve olmayacağı tarih boyunca sayısız örneklerle karşımıza çıkmış ve hala da çıkmaktadır. Kadınların inşasında özne olmadığı ya da özne olmasına rağmen emeğinin görülmediği hiçbir devrim, milyonlarca emekçi kadını ve taleplerini karşılamayacak ve erk-eklikle ağır yaralanmış, eksik bir devrim olacaktır” şeklinde sürdürdü.

“Bugün şehitlerimizi anarken, onlara devrim sözümüzü yeniden en ateşli yeminlerimizle tazelerken, devrim bilincimizi de cinsiyetlerin tam hak eşitliğiyle yenilemenin kaçınılmazlığını görmek durumundayız” diyen Kadın Komitesi, Proletarya Partisi’nin kadın şehitlerinin mücadelenin kadınlaşmasının yolunu döşediğine vurgu yaptı:

“Dirençleri umutsuzluğa cevap, yenilmezlikleri karanlığa şafak…”

“Bedeni hedef alınarak köy meydanlarında teşhir edilen komutanımız Yıldız Çiçek, işkencehanelerde cinsel saldırılarla esir alınmaya cevabı direnişleriyle veren yoldaşlarımız Kamile Öztürk ve Cahide Karakaş, kadınların önderleşmesinin sembolü olan Beşlerimiz, tüm engellerini geride bırakarak koşa koşa özgürlüğe koşan Kara Kız’ımız/Çiğdemimiz, kalemi ve fotoğraf makinesini birer silaha çeviren Suzan’ımız; Ayfer’imiz, Nurhayat’ımız, Özlem’imiz, Süheyla’mız, Dilek’imiz, Münire’miz, Nergiz’imiz, Nesibe’miz, Perihan’ımız... Her biri egemenlere, halk düşmanlarına karşı devrimin birer neferi olarak devrime giden yolu döşedikleri kadar partimizin, devrimci hareketin, dağların, şehirlerin kadınlaşması yolunu da döşemiştir!

 

Bizler bugün gücümüzü, mücadele azmimizi, direncimizi, tam hak eşitliği mücadalemizi, eşitsizliğe, kadın ve LGBTİ düşmanlığına karşı öfkemizi onlardan alıyoruz. Çünkü onlar devrim umudumuzun öyküsünü yazanlar, özgürlüğü fethetme cesaretini canları pahasına gösterenlerimizdir! Umutsuzluğu umuda çeviren yoldaşlarımıza söz veriyoruz ki; faşist ablukayı, sömürü düzenini, cinsiyetçiliği, şovenizmi paramparça etmeden, düşmanı yere sermeden durmak yok! Bunun için de direncinizi umutsuzluğa cevap, yenilmezliğinizi karanlığa şafak edeceğiz!” 

45571

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

30. Ölümsüzlük Yılında MANUEL DEMİR/ՄԱՆՈՒԵԼ ՏԷՄԻՐ Yaşıyor! Partizanlar yaşıyor! (1)

Manuel Demir’i 30. ölümsüzlük yılında saygıyla anıyoruz. Bu vesileyle Ermeni Fedailer adıyla başlattıkları ve hayatlarını Ermeni halkının davasına adadıkları, bugün ise Partizan hareketine dönüşerek devam eden mücadelede sayısız Ermeni devrimciler Hrantlar, Hayrabetler, Armenaklar, Yalımyanlar, Ozanyanlar ve Manueller’i de anıyor ve aradan yüz yıl geçmiş olsa da bu mücadelenin devam edeceğini belirtiyoruz.

TKP-ML OPK Üyesi Ünal Orhan: Yeni Yılda Umudu ve Özgürlüğü Güçlendirmeliyiz, Güçlendireceğiz!”

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Ortadoğu Parti Komitesi (TKP-ML OPK) üyesi Ünal Oral ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Sayfalar