Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML MK- Bugüne rehber, geleceğin müjdesidir Kaypakkaya

BUGÜNE REHBER, GELECEĞİN MÜJDESİDİR KAYPAKKAYA!

“Dibinde bir ejderha yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.” (Sabahattin Ali)

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin 41. yılını sınıf mücadelesinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte karşılıyoruz. Gezi şehitleri kervanına katılarak ölümsüzleşen Mehmet İstif ve Soma’da katledilen maden işçileri ile öfkemiz her geçen gün daha da büyüyor. Devrimci ve demokratik mücadelenin güçlü bir şekilde mayalanma zemini bulduğu bir tarihsel periyodun başlangıç evresindeyiz. Bu tarihsel periyot, Kaypakkaya yoldaşın daha derinlemesine kavranması ve ısrarla anlaşılmasını sağlayacak bir zemin sunduğu gibi, aynı zamanda özel bir iradi çabayla bunun gerçekleşmesi de sağlanmalıdır. Zira yaşanan gelişmelerin bu yönünü kavramak ve buna uyum sağlayabilmek, ciddi bir tarihsel sorumluluktur.

Gelişmeleri ve sürecin yönünü kavramak hiç kuşkusuz devrimci halkayı en güçlü şekilde yakalamak anlamına gelmektedir.

Kaypakkaya yoldaş, içinden geçtiği süreçte komünist-devrimci halkayı yakalayıp önderleşirken hiç kuşkusuz bir “kahraman” değildi. Yani o, içinde ejderhaların olduğunu bildiği bir kuyuya inmek yerine, henüz girilmemiş bir kuyuya girmeyi tercih etti. Sınıf mücadelesinin ülkemizdeki esaslı teorik ve politik sorunlarını dert edinerek, bu düğümleri çözmeye yöneldi. Bu yolda önünde ne tarihsel bir deneyim ve birikim ne de bunlara yönelmiş bir kolektif eğilim söz konusuydu. Kemalizm, Kürt meselesi, parti anlayışı, devrim stratejisi gibi esaslı meselelerde o tarihsel kesitte Kaypakkaya'nın genel eğilimin ve kabulün dışında yer alan bir özgünlüğü vardır. O, “gericilik” ve “ilericilik” kavramlarını bilinen “Aydınlanmacı” burjuva yaklaşımdan kopararak tam bir komünist devrimci kimlik giymiştir. Kitleleri “solcu” ve “sağcı” diye tarihsel ilerlemeciliğe göre tasnif etmemiş, ezen ve ezilen, halk safında olan ve olmayan, siyasal bilinci ileri ve geri olan şekline bürünmüş, sınıfsal ilkelere sadık ama olabildiğince politik esneklik içeren bir çerçeve oluşturmuştur. Kaypakkaya bu tutumuyla bilineni, kabul edileni değil bilinmeyen doğru ve bilimsel olanı berraklaştırıp sahiplenmiştir.

Kaypakkaya teorik, politik ve ideolojik cüret ve cesarettir. Ve o, bu açıdan bir kahraman değildir. Tarihten, güncel olandan, enternasyonal proletaryanın deneyimlerinden öğrenen ve önderleşen bir komünist-devrimcidir.

Yoldaşlar;

Peki onun bu bilinmeyene yönelen cüreti nereden gelmektedir? Kaypakkaya en başta Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin çalışkan, zihni açık bir öğrencisidir. BPKD’nin ideolojik mesajını en berrak şekilde kavramıştır. Zira BPKD, o güne kadar bilinen ve kabul edilen tüm devrimlerden farklı ve “ezber bozan” bir ideolojik karaktere sahiptir. Bilinmeyen bir kuyuya inmenin tarihteki en cüretli hamlesidir. Zira “proletaryanın” önderliğini yapan bir iktidara karşı proletaryanın bir kalkışması ve bu iktidarı alaşağı etmesi anlamına gelen bu devrimin sloganı “burjuva karargahları bombalayın”dır.  Başkan Mao, komünist partisini hedefe koyarak bir devrimi bu sloganla başlatmıştır. Bu sosyalizm içinde devrimlerin gerekliliğinin en berrak formülasyonu ve ilk deneyimidir.

Kaypakkaya yoldaşın ideolojik hamuru bu anlayışla yoğrulmuştur. Onun cesaretinin evrensellik ve güçlü bilimsel karakteri buradan gelmektedir.  İbrahim yoldaş, Marksist Leninist Maoist felsefenin sınıfsallığını ve uygulanabilir olması ilkesini belli başlı toplumsal sorunları irdeleyerek donanmış, öğrenmiş, öğretmiş ve tarihsel hamleler yapmıştır.

Yoldaşlar;

Mesele Kaypakkaya’nın teorik, politik belgeleri değildir. Mesele Kaypakkaya’nın bu teori ve politikayı oluşturmasına kaynaklık eden yöntem, ele alış ve tutumudur. Beslenilmesi gereken bu kaynak aynı zamanda sürecin eğilimini, özelliklerini ve sınıfsal niteliğini kavramada rehber olacak yöndür. TEKEL direnişinden Gezi İsyanı'na uzanan sürecin ortaya çıkardığı sonuçları ve açığa çıkardığı devrimci görevleri Kaypakkaya cesaretiyle incelemek ve gelişimin önündeki düğümlere çözüm üretmek bu şekilde kolaylaşacaktır.

Sokakların hareketliliği dinmeyen bir devingenlik içindedir. Bu aynı zamanda yeni bir devrimci sürecin hızla mayalandığının da göstergesidir. Egemenlerin politik krizi zincirlerinden boşalmış bir şekilde açığa çıkmıştır. Bir yandan gırtlak gırtlağa kapışırlarken, diğer yandan toplumsal hareketliliğin basıncı altında hiçbir gelişmeyi yönetmeyi başaramamaktadırlar. Geniş toplumsal kesimler sokaklara çıkma eğilimini her vesileyle belli etmektedir. Son olarak Soma Katliamı ile tüm ülke genelinde tepki, sisteme olanca öfkesiyle yönelmiştir.

Kaypakkaya yoldaş, kitlelerin bu türden eğilim ve yönelimlerinin bir öğrencisi ve aynı zamanda ürünüdür. O, toplumsal hareketliliğin zayıf ve güçlü yanlarını ayrıştırmış, aynı zamanda bir bütünlük içinde ele almış ve süreci devrim yapmak için devrim bilinciyle örgütlemiştir. Geniş kitlelerin sınıfsal temeldeki bu ihtiyaç ve gereksinimlerini bir an dahi aklından çıkarmamıştır. Onun ideolojik donanımı bu sınıfsallıktan ileri gelmektedir.

Kaypakkaya’nın sınıfsallığı, mutlaka anın ruhunu kavramada rehber olmalıdır. İbrahim yoldaş kitlelerin sınıfsal azmi, öfkesi ve kararlılığı ile önderleşmiş, onunla kaynaşarak ideolojik ve politik kimliğini ete kemiğe büründürmüştür. İşte tam da bu yüzden bu süreçte sokağın, kitlelerin bu niteliğiyle daha fazla kaynaşma ve önderleşme görevimiz vardır. 

Kaypakkaya yoldaş, teorik ve politik olarak tüm deneyimsizliği ve genç yaşına rağmen bir mucize yaratmıştır. Varolanı, kanıksananı gerçeğin kahredici süzgecinden geçirerek yapmıştır bunu. Sınıf mücadelesinin geniş toplumsal kesimlerin binlerce rengi ve çeşitliliğiyle sürdüğünü kavrayarak ve bunların tek bir nehre akıtılması gerektiğini bilince çıkararak ele almıştır. Bu, onun teorik ve politik olarak derinleşmesinin yanında, toplumsal mücadelenin gerektirdiği ilkeleri ve politik esnekliği donanmasını sağlamıştır.

İşte içinde geçtiğimiz süreçte toplumsal mücadelenin olabildiğince çeşitli ve renkli akışını kavramak ve bunlarla kaynaşarak Kaypakkaya çizgisini ete kemiğe büründürmek görevimizdir. Gezi'den sonra bir kez de Soma maden işçileri ile tutuşan sokakların örgütlenen, örgütleyen, savaşan, isyan eden yanını sahiplenerek Kaypakkaya güzergahında ilerlemeliyiz/ilerleyeceğiz.

 

Şan Olsun Kaypakkaya'nın Geleceğe Devrettiği Kızıl Bayrağa!

İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor, Savaşıyor!

 

TKP/ML MK

Mayıs 2014

94530

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar