Pazartesi Mayıs 6, 2024

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı

Topraklarımızın zehirlenmesine, yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz!” başlıklı bildiri şöyle devam ediyor: “Yaşam alanlarımız, doğal güzelliklerimiz emperyalizmin kar hırsı ile her geçen gün biraz daha yok ediliyor. İnsan yaşamı için zorunlu olan tüm doğal kaynaklarımız hızla özelleştirilerek neredeyse akan her dere yatağına HES kurulmak isteniyor, topraklarımız, havamız maden arama ya da termik ve nükleer santrallerle zehirleniyor.”

“Saldırılar daha da artacak”

“Yapılan araştırmalar ülkemizin yüzölçümünün % 45’inde maden şirketlerinin arama işletme ruhsatı aldığını göstermektedir. Bu da önümüzdeki süreçte saldırının kapsamının daha da artacağını göstermektedir” diye devam eden açıklamada “Yaşamımıza ve yaşam alanlarımıza yönelen bu saldırılara karşı durmak, halkın kendi yaşamına sahip çıkmasından, örgütlenmesinden, hesap sormasından geçiyor. Şunu unutmayalım ki halkın istemediği, izin vermediği hiçbir projeyi hayata geçiremezler. Bunun için yapılması gereken halkın örgütlü, birleşik gücünü ortaya koymaktır” deniliyor.

“Dersim haritadan silinmeye çalışılıyor”

Açıklamanın devamı şu şekilde: “Devlet, Dersim’de 1937-38 katliamıyla, 1990'lı yılların ortalarındaki köy yakmalar ve boşaltmalarla yapamadığını şimdi barajlarla, siyanürlü altın işletmeciliğiyle yapmak istiyor. Amaç her zamanki gibi yine bölgeyi insansızlaştırmak, toplumsal muhalefeti yok etmek ve Dersim'i haritadan silmek.

Yani, nice katliamlar yaşayan Dersim coğrafyası şimdi de 'yatırım' adı altında yapılan baraj ve siyanürlü altın işletmeciliğiyle bir kez daha katledilmek isteniyor.

Rio Tinto şirketi, 2007 yılında yaptığı sondaj çalışmaları sonunda özellikle Cevizlidere’de ve Sin’de tespit ettiği altın rezervi için çalışmalarını çeşitli taşeron şirketleri aracılığıyla sürdürmeye devam ediyor. Bir süredir maden şirketini kurabilmek ve çalışmalarına başlayabilmek için halk içinde çalışmalarını sürdürüyor. Öncelikle bazı kişilerin arazilerini sattığı bilgisini yayarak halk içinde güvensizlik oluşturmaya çalışıyor. Halka yüksek miktarlarda para ve iş tekliflerinde bulunarak bölgedeki yoksulluk ve işsizliği halkı bölmenin, örgütlü hareket etmelerinin engellemenin aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Öte yandan bölgede gerilla mücadelesi veren örgütlerden onay aldıkları yalanını yayarak halkı devrimci örgütlerle karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.”

“Yağma ve talana izin verme, hesap sor”

“Bilinmelidir ki ne Partimiz TKP/ML önderliğinde savaşan TİKKO ve ne de diğer devrimci örgütler, halkın yaşam alanlarını yok edecek, bu alanları emperyalistlere peşkeş çekecek hiçbir projeye onay vermiştir ve bundan sonra da verecektir. Halkımız bu şirketlerin yetkilileri ve bölgedeki işbirlikçileri tarafından yayılan bu yalanlara inanmamalıdır.

Köylüleri ikna edebilmek için çıkarılacak madenin altın değil bakır olduğunu ve siyanür kullanılmayacağını söyleyerek işletmeyi zararsızmış gibi göstermektedirler. Oysa kendilerinin sondaj çalışmalarının raporunu verdikleri resmi belgede; bölgede yapılan sondaj çalışmaları sonucunda altın, bakır ve molibden madeni tespit edildiği zaten açıklanmıştır.  Yine Bergama’da, Kütahya’da, Gümüşhane’deki, hatta yanı başımızda Erzincan İliç’teki işletmelerin siyanür havuzlarının bölgedeki yaşamı yok ettiği artık gizlenemiyor.

Maden şirketinin bölgemize yerleşmesini önlemek için öncelikle halkın bilinçlenmesi, birbirine güvensizlik zeminini ortadan kaldırması, örgütlü hareket etmesi zorunluluktur. Bunun için de tepki şirkete, bu çalışmalara onay veren devletin kurumlarına yönelmelidir.

Bir kez daha belirtmek gerekir ki örgütümüz, emperyalist şirketlerin ve onların taşeronlarının bölgemizi yağmalamasına ve talan etmesine asla izin vermeyecek ve halkımızın bu projelere karşı mücadelesinin yanında olacaktır. Bu şirketler ve onlara yardım ve yataklık eden bölgedeki işbirlikçileri TİKKO’nun hedefi olacaktır!

Dersim’in yağma ve talanına izin verme, hesap sor!”

94549

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar