Cuma Mayıs 17, 2024

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı: “Nubar yoldaş’ın mücadelesi sınırsız ve ölümsüzdür”

“Devrimin mütevazı sessiz generali”

“Sizler ki o kadar gözyaşı ve acı görmüşsünüz

Nasıl da başardınız yüzyıllar boyunca

Kalmayı bu kadar tatlı bu kadar güzel

Dünyaya bu kadar güzel bakmayı”

Silva Kaputikyan                              

“TKP/ML üyesi ve TİKKO Rojava Komutanı Orhan Bakırcıyan( Nubar Ozanyan) yoldaş, 14 Ağustos tarihinde hayatı boyunca savaştığı gibi savaşarak şehit düştü.

Ermeni milliyetine mensup olan Orhan yoldaşımız, daha küçük yaşlarda bir Ermeni yetimhanesinde mücadele tohumlarını atmış, ardından Filistin, Ermenistan Karabağ, Dersim, Paris, Irak Kürdistanı ve son olarak Rojava’ya gelerek devrimin yolunu soluksuz koşmuştur.

Orhan Yoldaş, Rojava’da kendisini sadece askeri görevlerle sınırlandırmamış, Kürt, Arap, Ermeni, Asuri ve çeşitli milliyetlerden ezilen tüm kesimleri örgütleme, devrimi anlatma ve yaşatma görevini de üstlenmiştir.” denilen açıklamada Nubar Ozanyan’ın gittiği her yerde çocuklarlardan yaşlılara ötekileştirilen her kesimden insanın gönlünü kazanmayı bildiği belirtildi:

 O, Kaypakkaya yoldaşın yolundan yürümenin büyük sorumluluğu içerisinde, pratiğin sınırsızlığına kendini kaptırmış, devrimin ihtiyaçlarına ilk önce O cevap vermiştir. Orhan yoldaş hiçbir zaman bir statünün rütbenin peşinden koşmadı.

O devrimin mütevazı sessiz bir generali olarak tüm bürokrat yönetici komutanlık anlayışlarını paramparça etti.

Hiçbir grup, mevki çıkar gözetmeksizin bildiği öğrendiği her şeyi yoldaşlarıyla, siperdaşlarıyla paylaşarak devrim fikrini her şeyin ve herkesin üstünde tuttu. Gittiği her yerde çocuklardan yaşlılara, ötekileştirilen ezilen her kesimden insanın gönlünü kazanmayı bildi.

O hiçbir sınırı, ölçüyü tanımadı, kendisine giydirilmek istenen gömlekleri yırtıp attı. Bu haliyle Orhan yoldaş, komünist kişiliğin sembolü haline geldi.”

“Ömrünü devrime adayan örnek bir komutan”

Nubar Ozanyan’ın bulunduğu her alanda düşmana nasıl darbe vurulacağına kafa yorduğuna dikat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Hiçbir şeye sahip olmadığı gibi saat de takmadı koluna, ancak tüm saatlerini, günlerini, ömrünü devrime adayarak hepimize örnek bir komutan, komünist oldu.

Orhan yoldaş, mücadele tarihi boyunca düşmana nasıl daha iyi darbe vurabileceğini düşündü, bunun için çalıştı. Partimizde askeri açıdan büyük sıçramalar yaratacak projelere imzasını attı.

Bulunduğu her alanda yaptığı her şeyi devrim için yaptığı bilinciyle, küçük büyük hiçbir görev ayrımı yapmadan hem devrimin sayısız nöbetini tuttu, hem de Rojava’da savaş cephelerinde DAİŞ’e karşı görkemli direnişlerde en ön saflarda yerini aldı.

O, hep sözün bittiği yerde durarak, aynı anda hem devrimin hamalı hem de generali nasıl olur onu gösterdi.

Orhan yoldaşın uğruna şehit düştüğü devrim idealini mutlaka yerine getireceğiz. Artık daha güçlü ve daha gururluyuz. Çünkü O’nun gibi bir komutanla yaşıyor ve O’nunla birlikte yürüyoruz.

Şan olsun partimiz TKP/ML, ordumuz TİKKO, gençlik örgütümüz TMLGB’ye!

Şan olsun yüreği devrim aşkıyla tutuşan Komutan Orhan yoldaşa!

Կեցցե  յեղափոխութիւնը տեմօկռատիկ

Կեցցե շողովօռդական   պայգառ” 

39866

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Bir TİKKO savaşçısı:“Devrimci mücadeleye katılma tercihimin bir geçmişi var!”

Avrupa metropolünden gelen bir devrimci olarak, kapitalizmin “vahşetinin kalbinde” yaşarız. Hepimizin hayatı, değerlendirme mantığına göre yapılandırılıyor. İster klasik sömürü ilişkileri ve işgücünün yabancılaştırılması olsun, ister ayrıştırma ve izolasyona dönük eğilimler ya da sosyal yaşamda kendi kendimize olan yabancılaşma olsun; sürekli akan bir damlanın taşı oyduğu gibi insan, kapitalist merkezlerde sürekli kapitalist ideolojinin ekonomik, sosyal ve teknolojik saldırılarına maruz kalıyor.

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

CHP'NİN İHANETLERİ /Mehmet Emin Gündoğdu

 


   Bu yazının amacı kısa bir CHP değerlendirmesi yaparak, bu partinin izlediği politik hattı ortaya çıkarmak ve okuyucuya bir fikir vermek. Çünkü bu parti tarihi boyunca hep mevcut düzenin koruyucusu olmuştur. Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek Erdoğan hükümetine koz vermiştir.

Mersin Eylemi: Savaşın Dayanılmaz Ağırlığı – Emir Arda

26 Eylül günü, Mersin Mezitli’de ki Tece polisevine yapılan eylemin üzerinden ortalama bir hafta geçti. Eylem, yapıldığı günden itibaren, ak koyun ile kara koyunu ayrıştıran bir işleve sahip oldu açıkçası. İki kadın devrimcinin fedai eylemi, siyasal alanın tam ortasına, onu ikiye bölen bir çizgi çekti… Bu yazı eylemin hemen ertesinde kaleme alınabilirdi. Ancak hem HPG’nin açıklamasını beklemek daha doğruydu, hem devletin vereceği refleksi ve eylemin sonuçlarını görmeliydik. O yüzden bu yazının yazılması ve yayınlanması bugüne değin bekletildi… Bu kadar bekleme yeterli.

Sayfalar