Pazar Haziran 2, 2024

TKP/ML YDK: Ortadoğu'nun ezilen halkları yalnız degildir

ORTADOĞU’NUN EZİLEN HALKLARI YALNIZ DEĞİLDİR.

Ortadoğu kan gölüne dönmüş bulunuyor.

Emperyalistler ve uşaklarının Ortadoğu’daki saldırılarında binlerce insan hayatını kaybetti. Suriye ve Irak’ın ardından, Filistin, Kobane ve Rojava’yıda içine alan saldırlar karşısında dünya sessizliğini korumaya devam ediyor.

Emperyalistler Ortadoğu haritasını yeniden çizmek ve hâkimiyet alanlarını genişletip, bölgenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini tamamen kendi kontrollerine almak için saldırıyorlar. Bölgedeki uşaklarını da devreye koyan emperyalistler, yaşanan katliamlardan doğrudan sorumludurlar.

IŞİD, Suriye içsavaşında emperyalistler adına savaştırılmış, her türlü silah ve lojistik destek vererek büyütülen kan emici, gerici faşist bir örgüttür. İslam adına hareket ettiğini söyleyen ve Irak’ta ele geçirdiği bölgelerde Halifelik ilan edip, kendi dışındaki inanç gruplarına saldıran, kadınları kaçırıp, tecavüz eden, öldüren bu gerici örgüt, en son Irak’ın Şengal bölgesinde yaşayan Êzidi inancına mensup 500 insanı katletti. Binlerce insan, dağlarda aç ve susuz bir şekilde ölüm kalım mücadelesi verirken, emperyalistler ve uşakları sadece timsah gözyaşları döküyorlar. ABD’nin sözde insani gerekçelerle IŞİD mevzilerine saldırması, tamamen kendi çıkarlarının Irak’ta tehlikeye girmesidir. Ortadoğu’da binlerce insanın ölümünden, milyonlarca insanın yerinden olmasından sorumlu olan ABD’nin IŞİD’e karşı başlattığı saldırı tamamen göstermeliktir.

Musul’u ele geçirdikten sonra, birdenbire IŞİD tehlikesine dikkat çeken emperyalistler ve uşakları, IŞİD’in Rojova ve Kobane’ye saldırdığında sesizkalmış, çıkarları tehlikeye girdiğinde IŞİD tehlikesinden söz etmeye başlayarak büyük bir manipülasyon yaratmaya çalışmaktadırlar.

Emperyalistlerde dâhil, Kürdistan’ı ilhak eden tüm devletler için Rojova’da demokratik Kürt oluşumunun zayıflaması ve güçten düşürülmesi istenmektedir. Kürtlerin Rojova ve Kobane’de kalıcı bir güç haline gelmesiyle birlikte, Ortadoğu’daki dengeleri bozacağı bilinen bir gerçektir. Rojova’daki Kürtlerin bu bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte, Irak Kürt bölgesel yönetimi de Rojova Kürtlerine tavır aldı. Barzani’nin kendisine karşı bir tehlike olarak gördüğü Rojova’nın düşmesi için elinden geleni yapmaktadır.

Siyonist İsrail devletinin yıllardır Filistin Halkına yaptığı saldırılarına bir yenisi daha eklendi. 2 Temmuz 2014 tarihinde havadan askeri saldırılarla, 18 Temmuz’da ise kara operasyonuyla devam eden saldırlar da şimdiye kadar 2000’e yakın insan hayatını kaybetti. Binlerce insanın sakatlandığı, binlerce yerleşim yerinin yerle bir edildiği İsrail saldırılarına karşı Filistin halkı direnmeye devam ediyor. ABD ve uşaklarının Afganistan, Irak ve bölgeye yönelik işgal ve saldırılarına karşı on yılı aşkın süredir direnen çeşitli ülke haklarının en büyük ilham kaynağı Filistin’in direniş ve intifada ruhu devam ediyor. Batı Şeria ve Gazze’de kurulan açık hava hapishanesinde her türlü gıda ve ilaç ambargosu uygulanarak diz çöktürülmeye çalışılan Filistin halkının boyun eğdirilemez direnişi, anti-emperyalist mücadelenin dünya çapında ilham ve güç kaynağıdır.

Bu nedenle başta Kobani ve Rojova direnişi olmak üzere Filistin halkıyla dayanışma icinde olacağımızı, gerici IŞİD saldırılarına karşı, Kürt ve Êzidi haklarının yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. Rojova ve Filistin halklarının kazanımlarını ezilen ulusların ve halkların kazanımı olarak sahiplenmek, onları gerici kuşatma ve saldırılara karşı halk tarafından sahiplenilmesini sağlamak bir sorumluluktur.

FİLİSTİN VE ROJOVA HALKLARININ DEVRİM VE DİRENİŞ ATEŞİ SÖNMEYECEK!

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ/MARKSİST-LENİNİST / YURTDIŞI KOMİTESİ

89680

Hukuk Mu Dediniz?

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, emperyalist bir tekelin çıkarları uğruna maden işçilerinin katledilmesi (16.08.2012)

Burjuvazi ve onu hizmetindeki kalem erbabı; “hukuk”, “adalet”, “hukukun üstünlüğü”, “yargı bağımsızlığı”, “bağımsız Türk mahkemeleri”, “demokrasi” “insan hakları” gibi kavramları çok sever. Her fırsatta bunları dile getirirler. Burjuvaziyi tanımayanlar; “bunlar ne kadar da adalet ve hukuk düşkünüymüş” diye hayret içinde kalır ve alıkışlarlar, kendi zayıf “hukuk düşkünlüklerinnden" ve  zayıf “adaletli” oluşlarından utanır olurlar.

 

“Zamanın ruh(suzluğ)u”na karşı İbrahim Kaypakkaya

“Geçmiş asla ölü değildir.Geçmiş, geçmiş bile değildir.”[1]

 

Postmodern vazgeçiş dört yanımızı kuşatmışken; çürüyen “zamanın ruh(suzluğ)u”na inat İbrahim Kaypakkaya hakkında yazmak, konuşmak çok önemlidir ve gereklidir…

Gereklidir çünkü gerçeklerin “unutuşa”, “suskunluğa” terk edilmek istendiği yalanın egemenliğinde, Mihail Yuryeviç Lermontov’un ‘Düşünce’ başlıklı şiirindeki, “Kaygıyla bakıyorum bizim kuşağa!/ Geleceği ya boş ya karanlık görünüyor...” dizeleri anımsamamak/ anımsatmamak elde değil…

Beşikçi ve Kürd resmi ideolojisi

Ömrünü Türk resmi ideolojisiyle mücadele etmekle geçirmiş,Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin kırk yıllık emektarı İsmail Hoca’nın Apocu resmi ideolojinin yeniden üretiminden ve propagandasından sorumlu Ferda Çetin üzerinden eleştiri adı altında saldırıya uğraması hazin olmanın ötesinde Kürdistan’da Kürdistanlıların iktidarından yana kesimlerle Türkiyelileşme sevdalısı entegrasyoncu kesimler arasındaki ideolojik cephe savaşının başlangıç düdüğü olma potansiyeline de sahiptir.

 

Edebiyatin Latin Cephesine kenar notlari[*]

“Adını değiştir,öykü seni anlatsın.”[1]

“Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim hâlde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden, bu ödülü verenlerin konumundan dolayı, kabul edemem,” vurgusuyla ekler Jean Paul Sartre: 

Latin Amerika'dan barış süreçleri 'El Salvador’ örnegi

  * Anlaşıldı:Savaş artık Barış demek.Öyleyse bundan böyle domuzlara at,kız çocuklarına erkek deyip geçelim...”[1]

 

El Salvador’da iç savaşın tarihi, 1970’li yıllarda, topraksız köylülerin, kent yoksullarının, işçilerin, öğrencilerin sokaklara dökülen muhalefeti karşısında ABD destekli ordunun kanlı operasyonlarına dayanır.

Kanlı parseller

Bugün 2014'ün ilk günü. Hastalar sağlık, yoksullar varlık, mahpuslar özgürlük, âşıklarsa kavuşmayı diler her yeni yılda. Ben nice hayaller kurarak binlerce yıl öncesine gittim yeni yılın bu ilk dakikalarında. Hayal bu ya, Tanrı ilk yarattığında dünyayı, sihirli bir değnekle dokunsaydı eğer hayatın zümrüt yeşili bahçelerine, atalarımız olan ilk insanlar cennet bir dünyaya açacaklardı hayretle gözlerini.

Muharrem Erbey'in suçu ne

  Geçenlerde Diyarbakır cezaevine gidip bazı dostları ziyaret ettim. Uzun yıllardır tutuklu olan Senanik Öner, Hatip Dicle, Şırnak belediye başkanı Ramazan Uysal, Muharrem Erbey ve İdil belediye başkanı Resul Sadak'la kısıtlı bir zamanda da olsa hasret giderdim. Hepsi yıllardır hapiste; hapislik adeta yaşamlarının bir parçası haline gelmiş. Kendisini meselenin tarafı olarak gören mahkemeden herhangi bir beklentileri kalmamış, hukuk ve adalet duygularını haklı olarak yitirmişler. Rehin olarak içeride tutulduklarını düşünüyorlar.

Ecdat(iniz)in VukatU(lar)i[*]

“İşte bir sürü olay sana. Ve bir sürü soru.”[1]

 

Hepimize Stephen Hawking’in, “Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir, bildiğini zannetmektir,” sözünü anımsatan bir “Ecdat” yaygarası aldı başını gidiyor…

Semih Gümüş’ün, “Tarihi anlar yaratamaz”; Giorgio Agamben’in, “Tarih asla anda yakalanamaz, sadece bütüncül süreç olarak yakalanabilir,”[2] uyarılarını kavrayamayan “ecdat körlüğü” dört yanı sarıp sarmalıyor…

Umutlarımızı Büyütüyoruz

 

“... komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek (revolutionieren), varolan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir.”Marx-Engels

SİBEL ÖZBUDUN – TEMEL DEMİRER 2014

Hayaller(imiz)le, cüret(imiz)le, umut(larımız)la yolumuzu açacağız 2014’te de sen/siz orada biz burada; Cemal Süreya’nın, “Artık hayallerim suya düşecek diye/ kaygılanmıyorum./ Çünkü, onlar düşe düşe/ yüzmeyi öğrenmişler,” dizelerini terennüm edeceğiz inat ve ısrarla…

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz  Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da    göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Sayfalar