Pazar Mayıs 5, 2024

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir. Tam bir toplumsal karmaşa, var olandan memnuniyetsizlik-kabul etmeme ve bunun doğurduğu bir savaş iklimi söz konusudur. Bu mezhepsel ve ulusal çelişkilerle şekillenen bir mücadeleyi ve savaşı doğurmaktadır.

Türkiye’de bu şiddet ve savaş ikliminin tam ortasında, göbeğindedir. Özellikle Ortadoğu’da ki gelişmelerle iç içe geçmiş Kürt meselesi politik çelişkinin merkezindedir. Şiddet ve savaşla gerçekleşen bir toplumsal mücadeledir Kürt meselesi. Türk hakim sınıflarının verili Ortadoğu politikasının merkezine oturtarak ele aldığı, Suriye ve Irak’taki gelişmelerle birlikte şekillendirdiği bir Kürt politikası vardır. Faşist diktatörlük Ortadoğu’daki gelişmelerin ve Kürt ulusal mücadelesinin uzun erimli savaşımından sonra geleneksel inkar, imha, asimilasyon ve yok sayma politikasını gevşetmeye mahkum olmuştur. Çözüm süreci adı altında uzlaşma ve barış diyerek başlattığı süreci hiç ara vermeksizin Kürt ulusuna karşı faşist baskı, imha, yok etme yöntemleriyle eş güdümlü yürütmüştür.

Barış derken; Kürt siyasetçileri tutuklamış hapse atmış, uzlaşma derken; Kürt köylüleri uçaklarıyla bombalamış, kardeşleşelim derken; “kadında olsa çocukta olsa gereği yapılmış”tır! Faşist diktatörlük her türlü hile, aldatma, demagoji yöntemini yenilemiş ancak vazgeçmediği tek bir şey olmuştur, oda Kürtleri katletmek ve sindirmeye çalışmak. Evet uzlaşma-barış dediği “çözüm süreci” boyunca bundan asla vazgeçmemiştir.

7 Haziran seçimleri sonrası ise; seçimlerin yarattığı sonuç, Suriye’de Rojava’nın kazanımlarının genişlemesi, faşist diktatörlüğün ABD ve AB emperyalistleriyle Ortadoğu politikasında kullanılmaya daha açık taahhütlerle aldığı “taze” destek gibi unsurlar birleşince Kürt ulusal hareketine ve Kürt ulusuna karşı yeni bir askeri saldırganlık süreci başlatılmıştır.

“Kamu düzenini” sağlama ve “terörle mücadele” adı altında hayasız ve tırmandırılarak sürdürülen bir saldırganlık yaşanmaktadır. Bugün gelinen noktada Türkiye Kürdistanı’nda şehirler kuşatılmış, sıkı yönetim sıradan hale getirilmiş, kadın-çocuk demeden tüm yurtsever Kürt halkı tankın-topun-namlunun hedefine konmuştur. Cizre, Sur, Silopi, Dargeçit başta olmak üzere Kürt şehirleri ağır silahlarla harabeye çevrilmektedir. Faşist diktatörlük her türlü savaş aygıtıyla, yargısıyla, medyasıyla topyekûn bir saldırı halindedir. Bu topyekûnlük hali tüm gerici kliklerin tam bir uyumu ile yaşama geçmektedir. Söz konusu Kürtler olduğunda her türlü boğazlaşmaları bir kenara bırakıp güçlerini birleştirmekten geri durmamaktadırlar.

Ancak zulmün olduğu yerde direnişte kaçınılmazdır. Kürt halkının yiğit kadınları ve erkekleri, gençleri ve yaşlıları faşizmin tankına-topuna karşı en iyi bildiği şeyi; direnmeyi ve boyun eğmemeyi tercih ediyor. Saldırının şiddeti büyüklüğünde direnişi örgütlüyor. Korku, sindirme, boyun eğdirmeye karşı varlığıyla, taşıyla, sopasıyla, silahıyla ve eline geçen her şeyle meşru bir direniş sergiliyor. Güçlü olanın haklı olmadığını, haksız olanın kazanmasının kural olmadığını dişiyle tırnağıyla ispatlıyor.

Faşist diktatörlük bu kavgayı kazanamayacak. Çünkü tarihin seyri artık Kürt ulusunun haklarının gasp edilemeyeceği bir evrede seyrediyor. Kürt ulusunun bu ölümüne ve haklı direnişinin beslendiği kaynak, bu tarihsel haksızlığın son sınırına dayanmış olmasındandır. Bunun önünde ne faşist diktatörlüğün tankı, topu ve her türlü savaş makinesi durabilir, ne emperyalizmin gericilikle kurguladığı oyun planları. Direnişin parlaklığı bugün hendeklerin arkasında yüzünü göstermektedir. Faşist diktatörlüğün yıktığı her hendek Kürt ulusal bilincinde örülen yeni bir direniş mevzisi olacaktır. Toprağa düşen her Kürt bedeni haklılığın zaferini müjdeleyen bir diriliş olacaktır.

Faşist diktatörlük kazanamayacak. Kürt ulusuyla ve onun görkemli direnişiyle kaynaşmak, onun içinde ve yanında yerini tereddütsüz almak, mücadelesine destek sunmak tarihsel bir sorumluluktur. Alanlarda, sokaklarda ve mücadelenin olduğu her yerde faşist diktatörlüğün T.Kürdistanı’ndaki baskı yok etme ve imhasına karşı mücadele içinde olmak devrimci bir görevdir. Direnişi büyütmek direnenlerin yanında olmak, nerde ve nasıl olursak olalım onu desteklemek omuzlarımıza binmiş bir görevdir.  Bu görevi yerine getirmek için dayanışmaya, mücadeleye ve meydanlara!

 

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Selam Olsun Cizre, Sur, Dargeçit, Silopi’deki Direniş Barikatlarına!

Selam Olsun Kürt Halkının Yiğit Kadın ve Erkeklerine!

Şehit Namırın!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO,TMLGB!”

 

ARALIK 2015

 

TKP/ML-YURT DIŞI KOMİTESİ   

44655

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Sayfalar