Cuma Nisan 26, 2024

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir. Tam bir toplumsal karmaşa, var olandan memnuniyetsizlik-kabul etmeme ve bunun doğurduğu bir savaş iklimi söz konusudur. Bu mezhepsel ve ulusal çelişkilerle şekillenen bir mücadeleyi ve savaşı doğurmaktadır.

Türkiye’de bu şiddet ve savaş ikliminin tam ortasında, göbeğindedir. Özellikle Ortadoğu’da ki gelişmelerle iç içe geçmiş Kürt meselesi politik çelişkinin merkezindedir. Şiddet ve savaşla gerçekleşen bir toplumsal mücadeledir Kürt meselesi. Türk hakim sınıflarının verili Ortadoğu politikasının merkezine oturtarak ele aldığı, Suriye ve Irak’taki gelişmelerle birlikte şekillendirdiği bir Kürt politikası vardır. Faşist diktatörlük Ortadoğu’daki gelişmelerin ve Kürt ulusal mücadelesinin uzun erimli savaşımından sonra geleneksel inkar, imha, asimilasyon ve yok sayma politikasını gevşetmeye mahkum olmuştur. Çözüm süreci adı altında uzlaşma ve barış diyerek başlattığı süreci hiç ara vermeksizin Kürt ulusuna karşı faşist baskı, imha, yok etme yöntemleriyle eş güdümlü yürütmüştür.

Barış derken; Kürt siyasetçileri tutuklamış hapse atmış, uzlaşma derken; Kürt köylüleri uçaklarıyla bombalamış, kardeşleşelim derken; “kadında olsa çocukta olsa gereği yapılmış”tır! Faşist diktatörlük her türlü hile, aldatma, demagoji yöntemini yenilemiş ancak vazgeçmediği tek bir şey olmuştur, oda Kürtleri katletmek ve sindirmeye çalışmak. Evet uzlaşma-barış dediği “çözüm süreci” boyunca bundan asla vazgeçmemiştir.

7 Haziran seçimleri sonrası ise; seçimlerin yarattığı sonuç, Suriye’de Rojava’nın kazanımlarının genişlemesi, faşist diktatörlüğün ABD ve AB emperyalistleriyle Ortadoğu politikasında kullanılmaya daha açık taahhütlerle aldığı “taze” destek gibi unsurlar birleşince Kürt ulusal hareketine ve Kürt ulusuna karşı yeni bir askeri saldırganlık süreci başlatılmıştır.

“Kamu düzenini” sağlama ve “terörle mücadele” adı altında hayasız ve tırmandırılarak sürdürülen bir saldırganlık yaşanmaktadır. Bugün gelinen noktada Türkiye Kürdistanı’nda şehirler kuşatılmış, sıkı yönetim sıradan hale getirilmiş, kadın-çocuk demeden tüm yurtsever Kürt halkı tankın-topun-namlunun hedefine konmuştur. Cizre, Sur, Silopi, Dargeçit başta olmak üzere Kürt şehirleri ağır silahlarla harabeye çevrilmektedir. Faşist diktatörlük her türlü savaş aygıtıyla, yargısıyla, medyasıyla topyekûn bir saldırı halindedir. Bu topyekûnlük hali tüm gerici kliklerin tam bir uyumu ile yaşama geçmektedir. Söz konusu Kürtler olduğunda her türlü boğazlaşmaları bir kenara bırakıp güçlerini birleştirmekten geri durmamaktadırlar.

Ancak zulmün olduğu yerde direnişte kaçınılmazdır. Kürt halkının yiğit kadınları ve erkekleri, gençleri ve yaşlıları faşizmin tankına-topuna karşı en iyi bildiği şeyi; direnmeyi ve boyun eğmemeyi tercih ediyor. Saldırının şiddeti büyüklüğünde direnişi örgütlüyor. Korku, sindirme, boyun eğdirmeye karşı varlığıyla, taşıyla, sopasıyla, silahıyla ve eline geçen her şeyle meşru bir direniş sergiliyor. Güçlü olanın haklı olmadığını, haksız olanın kazanmasının kural olmadığını dişiyle tırnağıyla ispatlıyor.

Faşist diktatörlük bu kavgayı kazanamayacak. Çünkü tarihin seyri artık Kürt ulusunun haklarının gasp edilemeyeceği bir evrede seyrediyor. Kürt ulusunun bu ölümüne ve haklı direnişinin beslendiği kaynak, bu tarihsel haksızlığın son sınırına dayanmış olmasındandır. Bunun önünde ne faşist diktatörlüğün tankı, topu ve her türlü savaş makinesi durabilir, ne emperyalizmin gericilikle kurguladığı oyun planları. Direnişin parlaklığı bugün hendeklerin arkasında yüzünü göstermektedir. Faşist diktatörlüğün yıktığı her hendek Kürt ulusal bilincinde örülen yeni bir direniş mevzisi olacaktır. Toprağa düşen her Kürt bedeni haklılığın zaferini müjdeleyen bir diriliş olacaktır.

Faşist diktatörlük kazanamayacak. Kürt ulusuyla ve onun görkemli direnişiyle kaynaşmak, onun içinde ve yanında yerini tereddütsüz almak, mücadelesine destek sunmak tarihsel bir sorumluluktur. Alanlarda, sokaklarda ve mücadelenin olduğu her yerde faşist diktatörlüğün T.Kürdistanı’ndaki baskı yok etme ve imhasına karşı mücadele içinde olmak devrimci bir görevdir. Direnişi büyütmek direnenlerin yanında olmak, nerde ve nasıl olursak olalım onu desteklemek omuzlarımıza binmiş bir görevdir.  Bu görevi yerine getirmek için dayanışmaya, mücadeleye ve meydanlara!

 

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Selam Olsun Cizre, Sur, Dargeçit, Silopi’deki Direniş Barikatlarına!

Selam Olsun Kürt Halkının Yiğit Kadın ve Erkeklerine!

Şehit Namırın!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO,TMLGB!”

 

ARALIK 2015

 

TKP/ML-YURT DIŞI KOMİTESİ   

44582

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Sayfalar