Pazar Mayıs 12, 2024

Unutma! 7 Temmuz’da Alişer ile Zarife katledildi! GÜLFER AKKAYA

''7 Temmuz 1937 yılında yıllardır Dersim dağlarında yaşayan Zarife Xanim ve Alişer Bey devletin ajanı olan Kürt kişilerce katledilir. Başları kesilir. Devletluların huzuruna götürülür. Bedenlere ne olduğu hala devlet sırrıdır.

Bu nedenle bedenlere ne olduğu bilinmemekte, mevcut iddialar rivayetten öteye geçememektedir.

Koçgirili Zarife Xanim ve Alişer Bey’i Dersim dağlarına dek götüren nedenler ve süreç neydi?

Ulus hareketlerinin yükseldiği yüzyıllarda Osmanlı egemenliği altında yaşayan ulusların tek tek özgürleştiklerini görüyoruz. Balkanların kaybedilmesi diye resmi tarih tarafından adlandırılan şey aslında oradaki ulusların özgürlüklerini ilan ederek uluslaşmalarıdır.

Balkanları kaybeden, İstanbul’a sıkışan Osmanlı hiç olmazsa Anadolu’yu elinde tutma çabası içine düşmüş, Anadolu’daki uluslaşma hareketlerine karşı en vahşi yöntemleri uygulamaktan geri kalmamıştır.

1915 yılına gelindiğinde Anadolu’da uluslaşama çabaları içinde olan Ermeni halkına soykırım uygulanmış, diğer iki ulus olan Rumlar, Kürtler sıraya konmuştur.

1919 yılında Samsun’dan Anadolu’ya geçiş ile bu planlar iyiden iyiye hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bir yandan “Anadolu’da birliği” sağlamak için yapılan kongreler, diğer yandan “birliği” kabul etmeyip kendi bağımsızlığını isteyenlere yönelik planlanan askeri ve illegal gruplarca yapılan saldırılar.

Kürtlerin Osmanlı egemenliğinden kurtularak uluslaşma süreci (yerel olmanın ötesinde) geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren kendini gösterir. Kürt Teali Cemiyetinin kurulması, bu cemiyetin Kürt illerinde şubeler açması bu dönemdedir.

Ancak aynı dönemde Koçgiri adlı bölgede Kürt Teali Cemiyeti ile henüz ilişkide olmayan başka bir ulusal uyanış hareketi başlamak üzeredir. Ve bu hareket Kürt Teali Cemiyeti’nin aksine Osmanlı ya da Mustafa Kemal ile herhangi bir ilişkide olmamıştır. O, Türklerle birlik yerine Kürtlerin özgürlüğünü hedeflemiş, içeride ve uluslararası alanda çeşitli çalışmalara girişmiştir.

Koçgiri aşiretinin lideri Mustafa Bey’in kedisine itaat etmediği için Osmanlı sarayı tarafından katledilişinin ardından daha da bilenen Koçgiri siyasal önderleri, kısa sürede Anadolu’da kendisini örgütlemeye gelen Mustafa Kemal ve adamlarının hedefinde de yer alacaklardı. Koçgiri ve sonradan Dersim’i de kapsayacak olan bu hareketin başında Alişer Bey ve Zarife Xanim bulunmaktadır. Alişer Beyin liderliğini yaptığı bağımsız Kürt ulusu hareketi, Mustafa Kemal’in çağırısının yeni bir egemenlik altına girişe davetiye olduğunun farkındaydı. Alişer ve kadrosu hem İstanbul’a hem Ankara’ya karşı bağımsızlık istiyordu.

Uluslararası ilişkilerde iyi olan, diller bilen, dönemin siyasal atmosferine hakim, politik ve silahlı mücadeleyi iyi bilen lider olarak Alişer Bey’in amacı Kürt (Alevi) halkının sömürüden kurtuluş mücadelesini vermekti. Bunun için yeni hiçbir oluşumun egemenliği altına girmeyecek, tam bağımsızlığı hedefleyecekti.

Onun bu bağısızlıkçı fikirleri Mustafa Kemal’i olabildiğince rahatsız etmiş, Alişer ve yoldaşlarını şimdilik etkisiz kılma taktiğini devreye sokma planları kurdurmuştur. Bu amaçla Mustafa Kemal siyasi rüşvetler sunmaya başlayacaktır. Güçlü olunan yerlerde kaymakamlıkların yanı sıra yapılacak kongrelere diğer Kürt illerinde olduğu gibi Dersim ve Koçgiri bölgelerinden de vekiller çağırtmıştır.

Bir siyasal deha olarak Alişer, Mustafa Kemal’in planlarını bozmuş, Koçgiri ve Dersim bölgesinde Kürt aşiret reisleri ile yaptığı toplantılarda güçlü ve etkili tüm aşiretleri bağımsızlık saflarında buluşturabilmiştir.

Mustafa Kemal’in çağırısına bireysel çıkarları için katılan vekiller, çok değil birkaç yıl sonra bunun bedellerini ağır ödeyeceklerdi.

Alişer Bey Koçgiri ve Dersim’de uluslaşma hareketini elbette yalnız başına örmedi. Tıpkı onun gibi dönemin siyasal gelişmelerine hakim, oldukça iyi bir örgütçü ve ajitatör olan Zarife Xanim merkez kadro içindeydi. Alınan kararlar ayrıca özellikle bu iki kişi arasında enine boyuna değerlendirilerek alınıyor, çıkan karara göre işbölümü yapılarak ulusal bilinç hareketi daha geniş bölgelerde yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu. Hareketin kurucu kadroları olarak Baytar Nuri, Alişan Bey, Haydar Bey’i sayabiliriz.

Zarife Xanim sadece Koçgiri bölgesinde değil, Dersim’de de örgütlenme çalışmaları yapıyor, başta kadınlar olmak üzere insanları bir araya getiriyor, hareketin amaçlarını anlatıyor, yanı sıra arası bozuk olan Dersimli aşiretleri buluşturup barıştırarak ulusal mücadeleyi güçlendiriyordu.

İşte bu sırada Alişer Bey Kürt Teali Cemiyeti ile de ilişkiye geçip mücadeleyi birleştirme niyetindedir. Baytar Nuri ile beraber cemiyete bağlı şubeler açılacak ve cemiyetin yayın organı olan Jin (Kadın) adlı dergi ile halkta ulusal bilinç oluşturulmaya devam edecekti.

Bir süre sonra Kürt Teali Cemiyeti’nin mücadeleyi sönümlendirmesi ile Alişer, Zarife Xanim ve Baytar Nuri yalnızlaşacak ancak Koçgiri ve Dersim bölgesindeki ulusal mücadele güçlenerek devam edecek.

Özellikle Koçgiri’deki yoğun çalışmaları çoktan fark eden Mustafa Kemal, oraya asker göndermekle kalmayacak Topal Osman gibi soyguncu, tecavüzcü, katil, çıkarcı, insanlık ideallerinden uzak, başkaları hesabına satın alınarak kiralanan çeteleri Koçgiri üzerine salacaktı.

Topal Osman çetesi sadece Kürtlere karşı değil, aynı dönemde Pontuslu Rumlara karşı da kullanılacaktı.

“Topal Osman, Balkan Harbi’ne katılır, ardından hapishane mahkûmlarından oluşturduğu çetesiyle I. Dünya Savaşı başlayınca Artvin Bölgesi’ndeki Ermeni tehcirinde önemli görevler alır. Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum katliamlarını örgütleyen yine Topal Osman’dır. Sabıkası bunlarla sınırlı değil. Zalimliğiyle ünlü, Sakallı Nurettin Paşa’nın yanında 1921 Koçgiri ayaklanmasına katılır, ‘Mustafa Kemal’in artık en yakın adamı olan Topal Osman’ın oluşturduğu 47. Alay, Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırırken öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır.’”

İktidar, bir dönemin kirli işlerini yaptırıp, varlığını kendileri için tehlikeli gördüğü kişileri gün gelip kendisi gibi katiller eliyle temizleyecekti. Topal Osman’ı da temizledi, ardından Giresun’un yüksek tepesine adeta ibretlik diye gömdürdü.

O ve onun gibi insanlık düşmanı çeteler, efendileri tarafından ortadan kaldırılırken Koçgiri isyanının yenilmesi ile Alişer ve Zarife Xanim Koçgiri’den daha güvenli bir bölge olan Dersim’e geçeceklerdi.

Geride devasa bir katliam, soygun, sürgünler, saldırılar bir süre daha devam edecekti.

Kürt halkının biricik önderlerinin hala yok edilememesini Kemalist kadrolar içlerine sindiremeyeceklerdi. Çünkü yaşadıkları sürece Kürt halkı için umut, onlar için tehdit olacaklardı.

Ne Osmanlıya, ne de Kemalist cumhuriyete baş eğmeyen, onlara biat etmeyen bağımsızlıkçı kadroların yok edilmesi için yeni planlar devreye girecekti.

Kemalist cumhuriyet Koçgiri ve Dersim’de yükselen ve teslim olmayan Kürt ulusal isyanının öcünü alacaktı. Çünkü cin şişeden çıkmıştı. Koçgiri isyanı sonrası Şeyh Sait ve Ağrı isyanları ile başı dertten kurtulmayan Kemalist cumhuriyet bunları da bastıracaktır.

1937-1938 Dersim katliamı, Koçgiri isyanının rövanşıdır. Bu planın ilk adımı 1937 Dersim katliamıydı. Bu katliamda ilk olarak yok edilmesi gerekenler belliydi. Alişer Bey ve Zarife Xanim.

Tarihler 7 Temmuz 1937’yi gösterdiğinde bu iki devrimci insan katledilecek ve Dersim’de dünya tarihinin görüp görebileceği en yüksek şiddette katliamlardan biri yaşanacaktı.

Paşalar peş peşe övüneceklerdi ben yaptım diye.  İnönü kendi halkına yaptığı zulmümden paye bekleyecekti. Ama 1938 yılında yaşanacak olan ikinci perdede ona rol verilmeyecekti.

7 Temmuz günü Alişer Bey ve Zarife Xanim’ı katledenler iki kişiyi değil, bir fikri, o fikrin isyanını ve halkın liderlerini yok etmeyi hedeflediler.

7 Temmuz bu nedenle unutulmak yerine başta Koçgiri ve Dersim olmak üzere Kürtler tarafından tarihi bir gün olarak anılmalıdır.

Asla unutulmamalı, unutturulmamalıdır.

Kaynaklar:

Ah Maria! Bu yazı senin anına, Gülfer Akkaya

Kürdistan Tarihinde Dersim, Dr. Nuri Dersimi

Dersim Merkezli Kürt Aleviliği, Munzur Çem 

38753

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar