Cuma Mayıs 17, 2024

Unutmamak, Devrimci Bir Eylemdir…[*]

“Daha güzel değil hiçbir şey

Birbirimize bir orman gibi bağlanmaktan.”[1]
 
Ağustos sonlarında düştü posta kutumuza Hasan. Kapağında gencecik, temiz yüzlü, tipinden Balkan kökenli olduğu az-çok kestirilebilen, yakışıklı bir delikanlı fotoğrafı. Bir Kitabın alışılmadık biçimde adı tek bir isimden oluşuyor: Hasan.[2] Yazarı Ankara’dan, öğrencilik yıllarından, Özgür Üniversite sıralarından tanıdığımız bir genç kadın, Aslı Esma Karaca.
“Peki Hasan kim” mi? 60 yaş üstü devrimcilerin aklına kazınmış bir olayın, aktörlerinden biri: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engellemek için dönemin Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken’i kaçırıp rehin almaya kalkışan dört kişilik gruptan THKO’lu Hasan Ataol.  (Diğerleri Ergun Adaklı, Sefa Asım Yıldız ve Niyazi Yıldızhan.) “Göğe hücuma kalkan” dört devrimci genç, ellerindeki parayı ancak yetirebildikleri kiralık tek kapılı arabayla kuvvet komutanının aracının önünü kesmiş, ama kapı kilidi tutukluk yaptığından, içlerinden ancak önde oturan bir tanesi araçtan inerek Kemalettin Eken’e silahını doğrultmuştu: Hasan Ataol. Vuruldu, yaralandı. Üç yoldaşı araçtan indiklerinde polislerle çatışmaya girdiler. Niyazi Yıldızhan, nam-ı diğer “Keko Niyazi” orada yitirdi yaşamını. Asım Yıldız yaralı “ele geçirildi”. Hasan Ataol ile Ergun Adaklı, kaçabildiler.
Hasan, geri dönüşlerle güvenlik güçlerinin elinden yaralı olarak kurtulan Hasan Ataol’un öyküsünün izini sürüyor. Ayakkabı tamircisi bir baba, terzi bir ananın tek oğlu, dört ablanın göz bebeği, zeki mi zeki bir “kızancık.” Kırklareli’nde geçen ve henüz lise çağındayken kanserden yitirilen baba ile birlikte apansız terk edilen şen bir çocukluk… ODTÜ yılları; mühendislik fakültesinde kafayı makine mühendisliğine takmış gencecik bir delikanlının, bir yandan annesine yük olmamak için deniz harp okuluna kaydoluşu (yüzme bilmeyen bir bahriyeli!),  bir yandan da devrimci fikirlerle tanışması, Deniz Gezmiş’le, Yusuf Aslan’la, Sinan Cemgil’le, Hüseyin İnan’la ve 68’in diğer cevahir yüreklileriyle kurulan sıcacık, hesapsız-kitapsız, gözü kara dostluk… Uğruna bir saniye duraksamaksızın ölümü göze aldıran cinsinden…
Deniz’lerin banka soygununda Ankara’da saklanmalarına “yardım yataklık”tan başlayıp, idamlarını engellemek için Jandarma Genel Komutanı’nı rehin almaya kalkışacak kadar gözü kara…
Ve kaçak günleri: Ankara, Malatya sonra Filistin… Ömer Bin Velid adıyla El Fetih saflarında geçirilen altı ay. Ama aklı fikri, ülkede yarım bıraktığı işlerdedir; Avrupa’ya geçmeyi reddederek kaçak yollardan Türkiye’ye döner, Malatya, Adana, Maraş kırsalında geçirdiği birkaç ayın ardından yakalanır. Sonrası 25’inden 35’ine dek 10 yılını geçireceği cezaevi…
Hasan Ataol bugün 70’li yaşlarında, torun sahibi bir filinta… Bu coğrafyanın genç devrimcilerine 68’in, Deniz’lerin emaneti. Bu emanete sahip çıkmak gerek…
Aslı Esma Karaca’nın kaleme aldığı, Nurhan Yapıcı’nın çizgileriyle zenginleştirdiği Hasan, böyle bir ahde vefa örneği. “Demirin tuncuna, insanın piçine kaldı”ğımız bu lanetli çağda, “o güzel atlara binip çekip giden o iyi insanlar”a dair… Yeryüzünde her şeyin alınır-satılır olmadığına, insanların özgür, eşitlikçi bir dünyanın kuruluşuna omuz vermek için kendi yaşamlarını tereddütsüz hiçe sayabileceklerine, dostlukların çetin, yürekten ve hesapsız-kitapsız olabileceğine dair… Hiç akıldan çıkarmamalı; unutmamak, devrimci bir eylemdir…
Teşekkürler Hasan. Yapmayı düşlediğin, yaşadığın her şey için. Teşekkürler Aslı Esma ve Nurhan. Bize Hasan’ı ve o duru, gözü pek yoldaşlık yıllarını unutturmadığınız için…
 
18 Ekim 2020 12:14:37, İstanbul’dan.
 
N O T L A R
[*] Newroz, Kasım 2020…
[1] Paul Eluard, “Yaşamak”.
[2] Aslı Esma Karaca, Hasan, Sosyal Araştırmalar Vakfı (SAV) Yayınları, İstanbul, 2020, 159 sayfa.

 

3054

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Sibel Özbudun

1956 yılında,İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Fransa'ya giderek, üç yıl süresince Fransa'da dil ve Paris VII ve Paris X Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndükten sonra,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü'ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun;

 

1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında,aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasınıda aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun'un çok sayıda çevirive telif eseri bulunmaktadır.

     Blog

 

sozbudun@hotmail.com

Sibel Özbudun

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar