Pazartesi Mayıs 20, 2024

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

İsrail saldırıları sonucu yaklaşık 2 milyon Filistinli evinden, yurdundan koparılıp sürgün ve bilinmezlik yollarına sürüldü. Filistin, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere her gün sayıları hızla artarak değişen ölümlerin “olağan ve rutin” günlerini yaşıyor. Tüm “uygar dünyanın” desteğini arkasına alan İsrail barbarlığı ve saldırıları durmak bilmiyor. Kırıntı halinde bile hak ve özgürlük isteyen halklara işgalin, yıkım ve imhanın en zalim örnekleri yaşatılıyor. Aylardır herkesin gözleri önünde yaşanan kıyım ve kırım ezilen dünya halklarının dışında kimsenin vicdanını sızlatmıyor, öfkesini kabartmıyor.

Yüzyıllardır özgürlük ile kölelik savaşımı sürüyor.  Dünyanın patronları, savaş generalleri bırakalım tam özgürlüğü kırıntı halinde bile özgürlüğü ezilen halklara çok görüyor. Orta Doğu’nun ikinci TC’si olan İsrail, 75 yıldır süren işgal, saldırganlık ve sürgünle, Filistin halkından intikam alıyor.

İşgal saldırısının 12. haftasında İsrail Savunma Bakanı Galant’ın savaş sonrası için “Gazze’nin sivil yönetimi Filistinlilere bırakılacak” açıklaması sömürgeciliğin yeni bir versiyonu olarak okunmalıdır. Öncelik olarak İsrail’in güvenliğini esas aldığını iddia eden Netanyahu yönetimi özünde Filistin’e teslimiyeti, yeni bir sömürgecilik statüsünü dayatmaktadır. Hamas dışında herhangi bir Filistinli grubun Filistin yönetiminde yer almasını kabul eden, Gazze’de İsrail’in herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin askeri faaliyet özgürlüğünün sağlanması şartının öne sürülmesi sömürgeciliğin, modern işgalin ve köleliğin yeni şartlarıdır. Ölümü gösterip sıtmayı kabul ettirme politikasıdır.

Görünüşte bir “barış anlaşması” adı altında İsrail askeri gücünü Filistin’den çekecektir. Ancak gerçekte daha ağır ve daha sinsi bir işgalciliğin ve utanç dolu bir teslimiyetin dayatılması getiriliyor. Bu teslimiyet ve çökertme siyasetinin akıl hocaları başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist devletlerdir.

Filistin’de durum bu iken Kurdistan’da faşist Türk komprador burjuvaların politikası çok mu farklıdır? Kurdistan adeta Türk faşizminin işgal ve savaş bölgesi, Türk ordusunun askeri kışlası durumuna getirilmeye çalışılmaktadır. Yüz yıldır TC’nin bitmeyen Kürt ve özgürlük düşmanlığının en açık ve en saldırgan ikiyüzlü hali Rojava’da yaşanmaktadır. Kürtlerin en temel yaşam haklarına, demokratik statüsüne saldırarak her gün yeni soykırım suçları işlemektedir. Kurdistan’da her gün yeni bir soykırım suçlarını işleyenler sanki kendileri değilmiş gibi İsrail’i suçlamaları ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.

Bir yandan göstermelik olarak İsrail işgaline karşı çıkan AKP-MHP iktidarı diğer yandan en kirli ticari ilişkileri Netanyahu yönetimiyle sürdürüyor. İsrail işgaline sözde karşı çıkarken Kurdistan işgalini, saldırganlığını gizlemeye çalışıyor.

Bugün dünya emperyalist gericiliğinin, TC faşizminin geldiği nokta, bırakalım mazlum ulusların “kendi kaderini tayin hakkını, tam özgürlüğü”nü kabul etmesini, kırıntı halinde bile özgürlükleri çok görmektir. Halklara  teslimiyeti dayatmaya çalışanlar fena halde yanılmaktadırlar. Türk faşistleri hayal görmeye devam etsinler. Kürt ulusal özgürlük gerillaları Kurdistan dağlarında yaktıkları çoban ateşlerini harlamaya, büyütmeye devam ediyorlar. Özgürlük ateşinden etrafa saçılan ışık, karanlık olan her bir karış toprağı aydınlatıyor. Hiçbir işgalci güç bu özgürlük ateşini söndüremez.

Kürtler tam hak eşitliğine, tam özgürlüğe sahip olmadan Türkler özgür olmaz. Kürtler özgür olmadan Türkiye demokratik bir hukuk ülkesi olamaz. Demokrasiye ait söylenen her söz bir yalandan ibaret kalır. Kürtler şartsız koşulsuz özgür olmalıdır. Ve bu uğurda Türkiyeli işçiler, gençler, kadınlar, devrimciler, aydınlar herkes sorumluluk üstlenmelidir. Yoksa faşizm ateşi herkesi yakmaya, her tarafı yıkmaya devam edecektir.

Yanmaktan ve kül olmaktan korkmadan, özgürlük ateşini önce Türkler kendisine yakınlaştırmalıdır. Ancak o zaman Kürtlerin özgürlük talebi anlaşılır. Bu uğurda ödedikleri sayısız bedeller, yıllardır yaşadıkları acılar anlaşılır olur.

1369

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar