Cumartesi Mayıs 18, 2024

Yaşamın Fakir’i Savaşın Martager’i Proletarya Partisi’nin OZANYAN’I NUBAR YOLDAŞ’a…

İnsanlar yaşayarak, çalışarak, üreterek, savaşarak iz bırakır. Savaşan her insan yaptığı ve yarattığı kadar iz bırakır.  Sınırları çizen, anıları derinleştirip kalıcılaştıran da budur.

Bütün fakirlerin “Fakir”i, savaşan her militanın “Martager”i olan Nubar yoldaşla ilgili kurulan, ilişkilendirilen her şey de muazzam bir emek, sonsuz fedakarlık, sınırsız bir bağlılık vardır. Yani yaşarken “Fakir”, savaşırken “Martager” olan sadece savaştığı ülkenin değil ezilen tüm halkların yoldaşı Nubar, ölümsüz bir devrim çınarıdır.

Kimin tarafından hangi biçimde nasıl anlatılırsa anlatılsın mutlaka eksik ve tamamlanmamış olanların hikayeleri gibidir Nubar yoldaşın savaş hikayesi…

Yaşamında fazla anlaşılamayan yaptıkları ve yarattıkları yeterince görülmeyen her ölümsüzün hikayesine benzer Nubar yoldaşın devrimci hikayesi…

Bir emekçi ne kadar fakir olabilirse o kadar yoksul yaşadı FAKİR yoldaş. Mülksüz, parasız, ceketsiz, saatsiz bir yaşamın; görünürlüğü olmayan bir militanın değişmeyen ismi oldu.

O, sistemin ürettiği metaların etkisi altına alamadığı bir derviş gibi yaşadı. Maddi olan dünyanın her maddiyatını anlamsız kıldı yaşamında.

Ne kalacak bir evi ne üstünde uzun süreli yatacak bir döşeği, ne düzgün giyecek bir gömleği ve ne de yeni bir ceketi oldu. Çalışıp elde ettiği beş kuruşu “yarın ne yaparım” diye düşünmeden yanındakilerle, yoksullarla paylaştı.

Dostlarının, yoldaşlarının kendisine verdiği her bir çift yeni ayakkabı ve elbiseyi önce devrimin, silahlı mücadelenin hangi ihtiyacı ve görevi için değerlendiririm diye düşündü. Yeni, parlak ve parlayana asla tenezzül etmedi. Devrimci olmayana bir an olsun bile tenezzül etmedi.

Üstünde eski yırtık bir hırka ağzında yoldaşlarından en sona kalan bir lokmayla yaşadı. Hangi ülke ve şehirde kaldıysa kendisine ait mülkü olmayan bir yaşamın parçası ve öznesi oldu. En yoksula tutundu, en fakir olana sarıldı. En zor olan yolu ve çalışmayı seçti. En riskli ve en fazla bedel isteyen görevlerin ilk adayı ve yolcusu oldu. Üstünde yırtılmaya ramak kalmış rengi solmuş bir hırka, ayağında her an yırtılabilir ayakkabısıyla yola çıktı.

Para tanımaz, cebinde taşımak istemez onunla ilgi hesap içine girmez bir yaşamın öznesi oldu. Maddi imkanlar eline geçtiğinde hemen ilk fırsatta ilk rastladığı yoldaşa elinde olanları devretmeye hazır bir anlayışın ve pratiğin vazgeçilmez ve tanınan ismi oldu.

Yaşamında bu kadar fakir olan bir yoldaşın savaşımında nasıl bir MARTAGER olabileceğini ancak NUBAR yoldaş tanındıktan sonra tanımlanabilir. Nubar yoldaşın dışında çok az militan bu kadar rahat ve basit bu tanımın içine girebilir. Onun dışında çok az insan bu tanım içinde bu kadar rahat inandırıcılık kazanabilir ve kazandırabilir. Ona dokunan, onunla bir anlık bile olsa tanışma yaşama şansını bulan herkes Nubar yoldaşın fakir bir yaşamın sahibi ve öznesi olduğunu bilir ve üstüne yemin içebilir.

Kan lekeleriyle kirlenmiş paranın hükümran olduğu kirli dünyanın içinde Fakir yoldaş gibi temiz ve onurlu kalmak ve Martager gibi korkusuzca savaşmak ancak NUBAR OZANYAN yoldaşa ait olabilir. Mülksüz ve parasız dünyanın en ileri sahipleri savaşta fedakar olur. “Yaşam da fedakar olmayan savaşta fedakar olamaz” ilkesi ekmek ve su kadar gerçek diyalektiğin çelişki yasaları kadar bilimseldir. Komutan Martager yoksul halkı kadar fakir ve savaş cephesinde yürek sınırlarını zorlayacak kadar korkusuzdu.

Parti ne karar alıp onu nereye hangi göreve göndermek istemişse onun kabulden ve hızlı hareket etmekten başka bir fikri ve hissiyatı olmamıştır. Ülkeyi terk etmek acı da olsa o bu acıya katlanarak görev alanına gitmiştir. Avrupa’yı terk etmek kararı karşısında hızlı ve güvenli görevine gitmenin yoğunluğunu ve çabasını yaşamıştır. Ne geride bırakmakta zorlanacağı bir mülkü, ne boynunda gözyaşlarını taşıyacağı bir yari olmadan geriye dönüp bakmadan ileriye yürümüştür.

Cepheye düşmanla karşı karşıya, omuz omuza savaş kararında ve talimatında kimseye öncelik sırasını bırakmadan koşarak düşman üstüne yürümüştür. En etkili, en ölümcül darbeyi düşmana vuracak silahın ilk ateşleyicisi o olmuştur. Düşman mermileri patladığında karşısında en cesur ve en diri duruşu ilk o göstermiştir.

O MARTAGER ismini düşmanla girdiği çatışmalarda karşı karşıya kaldığı direnişler içinde almıştır. General Martager ismini silah ve patlayıcı ustalığında her gün düşmana nasıl etkili ve sarsıcı darbeler vururum taktik ve planların yoğunluğu içinde almıştır. O hiçbir şeyi alınteri dökmeden sayısız ve sınırsız emek vermeden elde etmemiştir. Bilinç ve bileğinin hakkıyla emek ve alınterinin onuruyla halkların sevgi ve saygınlığını dürüstlüğü, fedakarlığı ve yiğitliği içinde hak etmiştir.

Yaşamın Fakir’i, savaşın Martager’I, Proletarya Partisi’nin Ozanyan’ı Nubar yoldaş ne kariyere ne ün ve mevkiye zerre kadar tenezzül etmeden devrimci savaş kişiliğini yaşamış ve Partili kimliğini yaşatmıştır. Emeğe değer biçmesini, halka hizmet etmesini bilerek devrimcilik yapmıştır. Proletarya Partisi’nin ve devrimin en sancılı dönemlerinin en zor görevlerin en zor alanların “devrimciliği nasıl yapılır”ın sahici ismi olmuştur. Bundandır ki partisi 1. Kongresini onun ismiyle onurlandırmıştır.

Şan Olsun Nubar Ozanyan’a!

Süreci Ozanyanlaşarak Aşacağız!

Bir yoldaşı

 

2677

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar