Perşembe Mayıs 9, 2024

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

Kapitalist üretim ilişkilerinin karakteristiği gereği, burjuvaziyle proletarya arasındaki çelişmeyi yeniden ve yeniden ürettiği gibi, aynı şekilde, kapitalistler arasındaki çelişmeyi ve kutuplaşmayı da üreten bir eğilime sahiptir. Kapitalist üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı bu çelişme, karşıt sınıflar arasındaki çelişmeyi uzlaşmaz hale getiriken, kapitalist egemenlik için birbiriyle mücadele eden burjuva sınıflar arsındaki çelişmeyi, proletarya sınıfına karşı  uzalşır bir konuma getirir, ama asla ortadan kaldırmaz.

Emperyalist sistemin gelişmesi ve yoğunlaşması kapitalizmin gelişmesiyle doğru orantılıdır. Bu da yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkmasını sağlayan bir gelişmedir. Eğer emperyalist sistem ya da emperyalist ülkeler ilk ortaya çıkanla statik olarak kalsaydı, o aşamadan sonra kapitalizmin gelişmesinden, üretimin uluslararasılaşmasından söz edilemeyeceği gibi, kapitalizmin kendini yenilemesinden de söz edilemezdi ve kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkardı. Yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışını kabul etmeyen ya da başka ülkelerin „emperyalistleşebileceğini“, ama kendi ülkelerinin bu „aşamaya“ gelemeyeceğini ya da gelmediğini savunanlar, kapitalizmi 1900'lerin başıyla sınırladıklarınıda göremeyecek denli diyalektik materyalizmden uzaklaşmışlardır.

 Bu kısa teorik ön girişten sonra şimdi konumuza dönebiliriz.

BRICS'in (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti),  2006 yılında oluştu ve 2010 yılında G. Afrika'da bu birliğe katılarak, birliği beşlediler.

Bu ülkelerin hepsinin diğer emperyalist ülkeleden bir farkı, hepsinin yeni emperyalist  ülkeler olmasıdır. Rusya ve Çin sosyalist ülkelerdi. Daha sonra, bu ülkelerde modern revizyonist kapitalist yolcular iktidarı ele geçirince, ülkeler hızla kapitalistleşti ve kapitalizm yeniden inşa edildi. Bu kez, farklı bir şekilde, bağımsız ve sanayileşmiş ülkeler olarak kapitalizme geri dönüş yaptılar.

Brezilya, Hindistan ve G. Afrika daha düne kadar denebilecek süre içinde, yarı sömürge ve yarı bağımlı ülkelerdi. Özellikle 2000li yılların başından itibaren hızla emperyalistleştiler. Emperyalistleşmelerinde rol oynayan en önemli özellik, üretimin uluslararasılaşmasının esas hale gelmesi ve özelleştirmelerin yaygınlaşmasıdır. Bu gelişmeler, ülkelerde kapitalist üretimi yoğunlaştırdığı gibi buna koşut olarak tekelleşmeyi de geliştirdi.  Ülkeler tekelci burjuvazinin egemenliği altına girdi.Ve adı geçen bu ülkeler, dışarıya sermaye ihraç eder duruma geldiler. Örneğin, 2022 yılı itibariyle toplam sermaye ihraçları: Brezilya; 327,5 milyar,  Rusya; 315 milyar, Hindistan; 222,5 milyar, Çin; 3 trilyon (ayrıca Hong Kong; 2 trilyon), G. Afrika; 200 milyar  ABD doları. Rusya'nın sermaye ihracı Ukrayna savaşı öncesi 380 milyar dolar civarındaydı.[1]

BRICS'e katılımlar artacak. Sadece BRICS'in bu beşli haliyle G7 ülkelerinin ekonomik gücünün geçmiş durumdalar. BRICS'in dünya ekonmomisi içindeki payı %31 iken, G7'nin %30'un altında kalmıştır. Oysa 2010 yıllarında G7 (ABD, Almanya, Japonya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada) çok öndeydi. Ve G7 güç kaybederken, BRICS ekonomik olarak güçlenmeye devam ettiği gibi,  bu birliğe katılmak için başvuran ülke sayısı 17'i geçmişir. Katılmak için başvuran ülkelerin çoğunluğu ise yeni emperyalistleşen ya da emperyalistleşemeye doğru hızla adım atan ülkelerden oluşmaktadır.

İşgücü ve nüfus açısından da BRICS ülkeleri toplamı G7 ülkelerinin toplamından kat ve kat öndedir. G7'nin toplam nüfusu  800 milyon iken, BRICS'in 3,2 milyardır. Birincisinin dünya nüfusu içindeki payı %10, ikincisinin ise %40.  Bunun anlamı, işşgücü olarak ikincisi çok öndedir. Özellikle de kapitalist sistemin kendi, işgücü nüfusunu üretemez eğilimi[2] içine girmesi, gelecek yıllarda işgücü açığını G7 ülkelerinde daha fazla öne çıkaracaktır.[3] Ve dışardan işgücü çekme rekabeti yeni bir çatışma alanı olarak ortaya çıkacaktır. BRICS'e altı yeni ülke katılımıyla beraber,  emperyalist cephelerde yeni hesaplarda yapılmaya başlanacaktır.

Yeni bir emperyalist ülke olan Türkiye'nin[4] resmi olarak başvurmamasının esas nedeni, ekonomisinin daha fazla Batı emperyalistleri ile içiçe geçmiş olmasının yanı sıra, iki emperyalist blok arasında kalmanın (orta yolcu) kendi emperyalist çıkarları için daha yararlı olduğunu gördükleri içindir. Emperyalist kamplaşmanın keskineşmesi ve emperyalist bir savaşa evrilmesi durumunda bu orta yolcu hal statik kalmayabilir.

BRICS katılmaka isteyenlerin başında, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Arjantin gibi yeni emperyalist ülkelerin yanında Mısır, Etiyopya  gibi kapitalist gelişmenin güçlendiği ülkelerin başvuruları kabul edilecek. Diğer baş vurular ise daha sonra ele alınacağı bildirildi. Yeni emperyalist kampın hesabı, BRICS genişliye bildiği kadar genişlemeye açık olacak. Ve bundan sonra -eğer ileri de değiştirmezlerese- BRICS+ olarak adlandırılacak.

BRICS, ABD ve Batılı emperyalistlere karşı kendi uluslar arası finans kurumlarını da oluşturuyor ve kendi paraları ile ticarete daha fazla ağırlık vermeye başlıyorlar. Örneğin, IMF ve Dünya bankası'na karşılık, Yeni Kalkınma Bankası devreye sokulmuş ve krediler vermeye başlamıştır. Emperyalist yayılmacılığın temeli finanstır. Finans sermayesi olmadan egemenlik alanlarını ya da pazarlardan pay alma savaşı yürütülemez. BRICS kendi para birimini oluşturma yoluna da girmiştir.

IMF'nin Haziran 2022 yılındaki bir analizine göre ABD doları son 25 yılın en düşük seviyesine gerileyerek %59'a düşmüştür.[5]  Yani, 1999 yılında Uluslar arası alanda rezerv kulanım oranı %71 iken, 2022 yılnın  ilk çeyreğinde %58,36'ya gerilemiştir. Rusya'nın Ukraynaya saldırısı ve ardından Rusya'ya ABD ve Batılı emperyalistler tarafından uygulanan yaptırımlardan sonra dolar rezervi daha da düştü. Dolardaki bu gerilemeler, ABD ekonomisinin ve ABD egemenliğinin gerilemesidir.[6] Bu gerileme Avro'nun ortaya çıkışının yanında Çin ve diğer yeni emperyalist ülkelerin alternatif para birimi arayışı ve dolardan uzaklaşmak istemelerinden kaynaklıdır. BRICS'in daha da güçlenmesi halinde dolardaki gerileme devam edecektir. Emperyalist eşitsiz gelişme ve emperyalistler arasındaki çelişmelerden ve egemenlik savaşından kaynaklı olarak, hiç bir emperyalist güç olduğu yerini ebediyen koruyamaz.

Emperyalist Eşitsiz Gelişme Yasası İşlemeye Devam Ediyor

Eski emperyalist ülkeler arasında çelişme olduğu gibi yeniler arasında da çelişme vardır ve olmaması olası değildir. Olmaması kapitalizmin karakteristiğine terstir. Emperyalizm kutuplaşma ve eşitsiz gelişme demektir. Hem her kutbun kendi içinde birbiriyle çelişmeleri olduğu gibi, hem de karşıt emperyalist kutuplar arasında çelişmeler vardır. Bu kaçınılmazdır. Ve emperyalist kamlar kalıcı değildir. Emeryalistler arası çelişmeler nedeniyle, emperyalist kamplarda değişiklik gösterir ve bir zaman bir kamp içinde yer alan bir başka koşulda karşıt kampın safına geçebilir.

Ancak şu anda Çin ve Rusya'nın (daha çok da ekonomik olarak çok güçlü olan Çin'in) başını çektiği emperyalist kutup ile, ABD'nin başını çektiği ve içinde AB ve Japon emperyalizmin yer aldığı AB ve G7 ülkeleridir. AB emperyalistleri ABD'e rağmen ayrı bir kutup olarak ortaya çıkamıyor. ABD'den bağımszı harekt etmek isytiyorlar, ancak, karşıt kampın daha güçlü olması, onları ABD ile birlikte hareket etmeye itiyor.

ABD ve Batılı emperyalistler eski emperyalizmi temsil ederken, BRICS ise yeni emperyalizmi temsil ediyor. İki kampında amacı aynıdır. Dünya pazarlarına egemen olmak. ABD egemenliğini korumak ve geri adım atmak istemezken, Çin emperyalizminin başını çektiği emperyalist kutup ise  adım adım pazarları ele geçirerek, Batılı emperyalistleri, pazarın dışına atmak, en azından geriletmek için savaşıyorlar. Rus emperyalizminin Ukrayna'ya işgal saldırısı bu amaçladır.

Şu anda iki taraf doğrudan olmasa da dolaylı bir şekilde silahlı olarak karşı karşıya gelmişlerdir. ABD ve Batılı emperyalistlerin kurduğu yeni düğnya düzeni, Çin'in başını çektiği emperyalist kutup tarafından tanınmadığı gibi, onun yerine kendi, emperyalist düzenlerini egemen kılmak istiyorlar. Elbette emperyalist sistemin “düzeni”, egemen olan emperyalist efendinin çıkarının her zaman ilk sırada yer aldığı ve her zaman onun haklı olduğu ve onun koyduğu söçmürü çarklarının hakim olduğu bir sistemden başkası olamaz. Nasıl ki, bugüne kadar önce İngiltere ve sonra ABD'nin emperyalisat düzenlerinde olduğu gibi...

Gelinen aşamada ve tüm veriler, silaha baş vurmadan bir uzlaşı sağlamanın güç olduğunu, gerileyen Batılı emperyalistlerin yeni durumu kabullenmediği gibi kabullenemeyeceğini ve yenilerin ise eski emperyalistlerin dayatmalarına boyun eğerek geri çekilmeyeceklerini Ukrayna savaşı net olarak gösterdi. Şimdi bütün emperyalistler hızlı bir şekilde silahlanarak 3. emperyalist savaşa hazırlanıyorlar.[7] Bunun en açık göstergelerinden biri “Küresel askeri harcamalar, 2022'de yüzde 3,7 artarak 2,24 trilyon dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesini” görmesidir            .”[8]

Emperyalist Savaşa Karşı Dünya Sosyalizmi İçin Anti-emperyalist Mücadele Güçlendirilmelidir

Emperyalist kamplaşmanın artması, proletarya ve ezilen halklar için daha yararlıdır. Çünkü,  emperyalist güçlerin bölünerek zayıflaması ve biribiriyle aralarındaki çatışmanın artması, proletarya ve ezilkken halkların yararınadır.  Bu durum, proletaryanın emperyalistler arasındaki çelişmeden daha fazla yararlanabileceği koşulları da yaratabilir. Ancak, emperyalist kamplaşmanın artması ve bunlar arasındaki çelişmelerin keskinleşmesi, yeni bir emperyalist savaşında koşullarının hazırlayıcısı olduğu da dikkate alınmalıdır. Komünistler, emepryalistler arasından birinin tercih etmek ya da desteklemek değil, savaş kışkırtıcısı olanları daha fazla teşhir ederken, şimdilik savaş kışkırtıcısı olamayn emperyalist güçlerin ise niteliğini gözler önüne sererek işçi sınıfı ve ezilen halklar düşmanı yüzünün ortaya çıkarmak gerekiyor. Ama, bazı revizyonist ve reformist örgütlerin yaptığı gibi, ABD ve AB'ye karşı Çin ve Rus emperyalizmini desteklemek ya da bunları halkların “dostu” olartak göstermek, açıkça sosyal emperyalist bir politikadır. Bu tür politik tavırlar, emeperyalistler arası politikadan yararlanmak değil, açıktan bir emperyalist bloğa karşı bir başka emperyalist bloğu desteklemek ve onun safında yer almak demektir.

Emperyalist kapmlar arası çelişmenin keskinleştiği ve 3. emperyalist paylaşım savaşı tehlikesinin giderek büyüdüğü bir koşulda, emperyalist savaşa karşı anti-emperyalist cephe oluşturmanın aciliyeti de kendiliğinden anlaşılır. Uluıslararası proletarya ve ezilen halkların acilen bu cephe içinde örgütlemek, her devrimci ve komünist örgütlenmenin esas görevi olmalıdır.

ICOR önderliğinde, ILPS ve bir çok örgütlenmenin içinde yer aldığı uluslararası anti-emperyalist Birleşik Cephe'nin 1. kuruluş kongresi 5-6 Eylül'de Almanya'nın Thüringen eyaletinde gerçekleşecektir. Bu girişim,  emperyalist savaşa karşı çıkan güçler açısından oldukça önemli bir adımdır. Bu adım daha da ileri götürülmelidir. Emperyalist saldırganlık, güçlü bir karşı koyuşla karşı karşıya kalmalıdır. Dünya komünist hareketi ve ilerici güçler bunu başarabilecek güçtedir. 26.08.2023


[1]    Kaynak:  UNCTAD World Investmwnt Report 2023. Bu konuda daha geniş bilgi: Yusuf Köse, “Emperyalist Türkiye” kitabında bulunmnaktadır.

[2]    Bkz. Yusuf Köse, Dijitalleşme; İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih, Nisan Yayımcılık 2023

[3]    Batılı emperyalist kurumlar,  Çin, G. Kore, Hindistan, Malezya, Singapur, Brezilya, Türkiye, Rusya vb. gibi ülkeleri hala „gelişmekte olan ülkeler“ olarak adlandırması ve „gelişmiliği“  salt Kuzey Amerika, Batı Avrupa, İsrail, Brundi, Avusturalya ve Yeni Zellanda ile özdeşleştirmesi, Batı emperyalizmin üstünlükçü yaklaşımdır. Gelişmişliğin kıstası ne belli değil? Kapitalist gelişmişliğin ölçütü kapitalist ekonominin  gelişmişliğyle ölçülmeldir. Burjuva demokratik haklar açısından ise hepsi de ciddi derecede sorunlu ve birbirinden nicel olarak ayrılabilirler.

[4]    Türkiye'nin 2022 yılı itibariyle toplam sermaye ihracı 56 milyar ABD doları. Unctad.org

[5]    https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/2022/06/01/blog-dollar-dominance-and-the-rise-of-nontraditional-reserve-currencies

[6]    https://www.statista.com/statistics/233674/distribution-of-global-currency-reserves/

[7]    Aslında bu belirlemeyi, 2018 yılında yayınlanan; “Emperyalist Büyük Savaşa Doğru” başlıklı analizmide saptamıştım. Bkz. https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/emperyalist-buyuk-savasa-dogru-birinci-bolum

[8]    https://bianet.org/1/132/277692-dunyada-askeri-harcamalar-2-24-trilyon-dolarla-yeni-bir-rekor-kirdi24 nisan 2023

 

1179

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar