Perşembe Mayıs 16, 2024

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dünyamız emperyalist devletlerin egemenliği altında yeniden düzenlenmek istenmektedir., Emperyalist kriz  ekonomide dibe vurdu. Ekonomik kriz büyük tekellerin kardan zarar etmelerine yol açtı. Kardan zarar eden egemenler siyasal iktidarlarının da böyle devam etmesi halinde ciddi problemlere girdiğini gördü. Emperyalist devletlerin kendi iç çelişkileri kendilerine bağımlı olan işbirlikçi devletlerde daha belirgin ortaya çıktı. Klasik manada devam ettirilen işbirlikçi kompradorların ağaların, kapitalist işbirlikçilerin iktidarlarını kökten sarstı. Emperyalist efendiler yaşanan bu dünya krizinde oldukça şanslıydılar. Sebebine gelince; karşılarında enternasyonalist proletaryanın örgütlü kurmayı yoktu. Veya çok cılız olup güne müdahale edebilecek örgütlülükten yoksun bulunmaktadır. 

      Ortadoğu ve bölgemiz içinde hemen hemen ayni şeyi söyleyebiliriz. Bölgemizde Maoist komünist örgütlenmeler olmasına karşın, oldukça zayıf, üretken ve de yaratıcılıktan yoksun atıl durumdalar. Bölgede Maoist çizgiyi yürüten veya o iddiada olan en güçlü örgütlenme Türkiye ve Kürdistan’dadır. Açık söylemek gerekirse; Ülkemizde de Maoistlerin durumu pek parlak değil. Diğer ülkelerle kıyaslama yaptığımızda bir adim ileride olabilir ama gerçek anlamda politik, siyasal gündeme müdahale etme, belirleme yetisi yoktur. Bunu söylerken inkâr ve de küçümseme gibi bir art niyet taşımıyorum. Gerçeği olduğu gibi ifade etmek istiyorum. Kanımca yanlış bir tahlilde yapmıyorum. Yapılan her yanlış tahlil, belirleme kitleleri, hedefe varmada sapkınlık gösterir.

    Yapılacak her doğru belirleme devrimin gücünü, düşmanın gücünü (ekonomik, siyasi, askeri )iyi bilmemizi gerektirir. Maoistlerde ona uygun stratejik, taktik belirlemeler yaparak güçleri oranında değil, güçlerini on misline, yüz misline çıkararak surece müdahale etme, alternatif halk iktidarı, halk demokrasisi plan ve projelerini sunmalıdır. Ne kadar güçsüz olunursa olunsun önümüze devrim hedefini, alternatifini koymalıyız. Hedefi ve amacı olmayanlar komünist olmayı bırakalım, ciddiye dahi alınmazlar. Sınıf savaşında proletaryayı temsil etme bir yana, burjuvazinin, sosyal ekonomistlerin kuyruğuna takılarak kendiliğindenci hareket haline dönüşürler. Kendi varlığını başkalarına göre belirler ona uygun hareket ederler. Komünist enternasyonalde, yakın geçmişimizde bu tür sözde KP`lere çokça rastlandı, halen de rastlanıyor. Komünist partilerinde de sınıfların ideolojik temsilcileri mutlak var, varlıklarını da sınıflar var oldukça göstermeye devam edecektir. Her şeyden önce bu gerçeklik kavranmalı. Komünist partisi sürekli kendini yenilemeli, geliştirmeli, ayrık otlarını temizlemeli, örgütlenmeli, yeniden örgütlenmelidir.

      Tam da bu gerçekliğimizi göz ardı etmeden, öz gücümüze güvenerek, siyasal –politikalar belirleyerek azami ve asgari programa hizmet edecek taktikler belirlemeli, stratejik örgütlenmelere gidilmelidir. Bölgemiz gelecek yakın dönemde ve yıllarda daha da karmaşık çıkar savaşlarının içerisinde olacaktır. Bu görmek veya bilmek için kâhin olmaya gerek de yoktur. Ancak bu gerçeğimizi görüp kısa çıkar ilişkileri yerine, demokratik halk devrimine, sosyalizme halk demokrasisine, sosyalist demokrasiye uygun yeniden yapılanmalı görevlerini ona göre belirlemelidir.

      Bugünkü konjuktör sunu bize gösteriyor; PKK ve onun siyasal kanatları uluslararası emperyalist plan ve projenin içine çekilmek isteniyor. Bunda önemli yol aldıkları da söylenebilinir. Güçler dengesi, çıkar ilişkileri emperyalist devletlerin ve işbirlikçi komprador yönetimlerin geleceğini yeniden düzenlemektedir. Bölgemizin ve Ortadoğu’nun haritasını kendi çıkarları doğrultusunda belirliyor. Bölgemiz halklarını kirim ve zulümden geçirmektedir. Sözüm ona yapılan bunca kirim, katliam ve zulümde “demokrasi” adına

Yapıyor. Kendi taşeron kanlı terör örgütlerini yaratarak böl parçala yönet sanatını çok iyi uyguluyor. Çıkarları olduğu sürece El Kaide vb. ajan örgütlerin katliamı karşısında ölü sessizliğine bürünerek, katliamlar karşısında bıyık altı gülerek gelecek kari hesaplıyorlar. PKK`de oynanan oyunda santrac taşlarından biri durumunda. Kimin kimi niçin kullandığı, hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğini doğru belirlersek kendi bağımsız politikamızı daha net belirler, özne olmaya alternatif olabiliriz.

    PKK bölgedeki güçler dengesine göre çıkarlarını düşünerek hareket etmektedir. O sebeple İmralı çok yönlü görüşmelerle yalnızca MİT’le değil kanımca Amerika’ya bağlı güçlerle de Kürdistan’ın geleceği hakkında belirlemeler yapmakta, PKK’nin ulusal muhteva taşıyan bağımsızlıkçı çizgisini tasfiyeyi esas almaktadır. Bu gerçeği açıkça görmeli gidişattın yanlışlığı belirlenmeli, Maoistler ideolojik taviz göstermeden, güç olayını belirleyici görmeden eleştirilerini yapmalı kazanıcı olmalıdır. Ancak kazanma adına da gidilen yanlış yola tavır almamazlık etmemelidir.

     Her zaman devrimin müttefiklerini ciddiye almalı, emperyalizme, faşizme karşı halk cephesi çalışması yapmalıyız. Ona uygun örgütlenmeler yaratılmalıdır. Halk içindeki çelişkiler doğru kavranmalı, ona uygun antiemperyalist, antifaşist örgütlenmeler yaratılmalı geleceğe hazırlıklı olmalıyız. Mesele geleceği görmek değil, Mesele geleceğe müdahale etme şartlarını yaratacak örgütlülüğü yaratmanın pratik adımını atmaktadır.

         23-10 2013 HASAN AKSU

104001

Son Haberler

Sayfalar

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Sayfalar