Pazar Nisan 28, 2024

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.  Hâlbuki bu zamana kadar Yaptıkları iş: yaptıkların yazıp bozmaktan,  yeniden yaparken yeniden bozarak yeniden yapmaktan ibaret bir düzenlemedir. Bir bakıma halkın sırtına yapışmış keneler gibi sürekli kan emmekteler. Devalüasyon, enflasyon gibi şeylerle halkın cebini boşaltmaktalar. Bu tartışmalar eşliğinde hangi yandaşın kasasını şişirdikleri ise önümüzdeki günlerde netleşir.

En son yaptıkları yasal düzenlemelerin de yasakları kaldırmak değil yasakları genişletmek olduğu çok açık biçimde kendini göstermekte. İnternetlerin düğmesini bakanların yada Başbakanın iki dudağı arasına montajlamaktan başka bir anlama gelmeyen bir düzenlemedir. Yasaklarla birlikte yasal bir biçimde halkı ıslah etmenin adı reform olmakta! AKP hükümeti bu türden uygulamaları yapmakta bayağı uzman bir konumda!

 Aslında yeni yapacaklarda eski yaptıkları gibi topluma da dar gelecek. Yarın bu yaptıklarını yeniden değiştirmek zorunda kalacaklar. Çünkü bugüne kadar yaptıkları hiçbir eylemleri toplumun genel istemine yanıt vermedi.  Zaten vermesi de mümkün değil. Halka sorulmadan yapılan bu türden  her türlü  icraat her türlü  eylem  toplumsal ihtiyaçları karşılama yerine sistemin dökülen yanlarına yama yapmaktan ibarettir. Deyim yerinde ise yapar gibi yapıp halkı kandırmaktan ileri gitmeyen bir tutum. Bu uygulamanın esası:  halkı oyalamaya endeksli uğraşlar olarak karşımıza çıkmakta. Ortaya çıkan bu yolsuzluk dosyalarını bir biçimde halkın benliğinden silerek ayakkabı kutucuklarına doldurmak, Damat ve yandaşa açılan kasaların gerçek anlamdaki görüntüsünü görünmez hale getirmesinden başka bir anlama gelmemektedir.

 Bu boyutuyla da paralel devlet tartışmaları yeniden biçimlendirerek bir güzelleme ile devletin derinlerini şirinleştirmek gayreti olarak da sayabiliriz! AKP’li Ali Aşlık rüşvet veya benzeri işlerin tarifini çok ustaca yapmış:  Koyun sürüsünü gösteren TWİT’le birlikte” alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” demekle hedefi işaretlemiş! Suç koyunlarda değil çobanda diyerek başbakanı göstermiş. Geçmişte o  tarikat şeflerinin hazırladığı dosyalar Başbakanın elinde kesin deliller olarak sunuluyordu! Peki, Başbakan kendisinin ortaya koyduğu bu ”deliller hakkında ne diyecek? Yaptıkları suçlamalar sonucu zarar görenlerin hakları nasıl telafi ettirilecektir?

Bu soruların hepsinin karşılığında bilinmezlik olduğu gibi çıkarılacak yasada da ayrımcılıkta hâkim! Daha baştan Ergenekon tutukluları yasanın kapsamı dışında tutuluyor! Yarın,  KCK tutukluları da  bu yasanın kapsam dışında demeyeceklerinin ne gibi garantisi var? Bu iki devasa davalar da yasa geçersizse o yasa kimin için çıkarılmakta? Bu bağlamda 10 yıl tutukluluk yerine 5 yıl tutukluluk diyerek ortaya attıkları yasanın hiçbir kıymeti Harbiye’si olmadığı gibi daha baştan ölü doğan bir yasa olacak. Genel ihtiyaçları karşılamaktan hayli uzakta bir düzenleme olarak kalacak.

Ölü doğacak bir yasa için meclis enerjisi heba edilecek! Yaz boz yeniden aynı şeyi yaz türünden bir  yasal düzenlemeden kimseye yarar gelmeyecek. Bu yasal düzenlemeyle Hükümet içine düştüğü sıkıntının karabulutlarını dağıtarak herkese çalım atmakla övünecek! Yapılan işin aslı astarı kanımca bu.

Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olarak “yargı Türkiye’de her zaman tartışıldı” demekle işin içinden sıyrılıp çıkamaz. Çünkü AKP 10 yılı aşkın bir zamandır tek başına iktidardı! Arınç çıkıp “ver Allahlım ver” derken tek kadir ve muktedir, egemen güç olduklarını anlatmış oluyordu. Şimdi çıkıp da paralel devletten söz etmeleri neyin nesi oluyor?

Tahir CANAN

tahir.canan@gmail.com

100066

Tahir Canan

Tahir canan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Tahir Canan

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar