Cumartesi Mayıs 4, 2024

Yolsuzluk

2010 yılında Anayasa refarandumu onaylanması için Maltepe meydanında halka hitaben yaptığı konuşmada Başbakan R.T.Erdoğan şöyle diyordu '' merhum Menderes'lerin biz bu yola çıkarken kefenimizi de yanımıza aldık'' dedikleri gibi,''biz kefenimizi zaten yanımızda taşıyoruz'' sözlerini şaşkınlıkla dinledim.Bir başbakan vatandaşlarına ''nasıl böyle bir şey der'' diye düşündüm.Ne yapmış olabilir ki ''kefene'' gerek duyulsun.Bu sözün ne anlam taşıdığını bugün daha rahat anlayabiliyorum.

Demokratik ve hukuk kuralları içerisinde ''seçimle gelen-seçimle gider'' ama bu kural Türkiye için geçerli olan bir tanımlama değildir.Baştan bu yana islami esaslara dayalı bir rejim gerçekleştirme hayali ve gayreti içerisinde olan R.T.Erdoğan bunu kabul etmeyeceklerin bir gün AKP rejimine son verme durumunda her şeye hazır olduğunu ima etmiş oldu.Derin çatışmaların olduğu koltuk ve iktidar kapışmasında zor, kliklerin doğal olarak başvuracakları yöntemdir.Bu yüzden Türkiye böyle şeylere hiç de yabancı değildir.

Ortadoğu'da taşların yerinden oynamasından sonra birer birer yıkılan Bin bella,Kaddafi,Saddam Hüseyin,Hüsnü Mubarek rejimlerinin devrilmesinden sonra ortaya çıkan kaos Ortadoğuyu kan gölüne çevirmiştir.Tam da bu çatışmaların orta yerinde bulunan Türkiye,komşuları ile sorunsuz bir ülke olmak isterken ,hepsi ile sorunlu ve çatışmalı bir ülke konumuna gelmiştir.Türkiye yanlızlaşmış,dostu olmayan tek ülke durumundadır..Türkiye'yi bu duruma getiren on bir yıldır iktidarda olan R.T.Erdoğan'dır.Sade bir belediye başkanlığından,Amerika'dan alınan onay ile Baş bakanlığa,daha da ileri giderek Ortadoğuda bir piyon durumuna yükselmiştir.

Yüz yıllık yaşanan süreç petrol'ün olduğu her yerde savaş,kan,acı ve göz yaşının eksik olmadığına tanık olmuştur.Aynı zamanda hile,entrika,çıkar ilişkilerinde acımasız oyunların tezgahlandığı,''tavşana kaç,tazıya tut'' denildiği,herkesin birbirinin yüzüne güldüğü arkasından kuyusunu kazdığı ortadoğu gerçekliği böyle acımasızlıklarla doludur.R.T.Erdoğan bu rol için biçilmiş,yeminli bir Amerikan uşağıdır.R.T.Erdoğan'ı en iyi tarif eden öldürülen Libya lideri M.Kaddafi olmuştur.Ölmeden önce nasihat ettiği,en çok zoruna giden,üzüldüğü,derinden yaralayan ,arkadan hançerleyen kişinin R.T.Erdoğan olduğunu söylemiştir.

İktidar'ın gizli ortağı olan Cemaat, yani Amerika'da ikamet eden,tamamen Amerika'nın bölgesel çıkarları için çalışan Fettullah Gülen ile AKP ortaklığı yolun sonuna geldi.Gazze'ye yardım götüren gemide bulunan Türk vatandaşlarının ölümüyle sonuçlanan,İsrail-Türkiye gerginliği ile aralarında başlayan çelişkiler ,dershanelerin kapatılması sorununda ipler koptu.Birlikte oldukları dönemlerde muhalefete göz açtırmayan,aydınları cezaevlerine dolduran,ulusalcıları mağdur edebiyatı yaparak bir dönemin adeta intikamı alınmak için ağır hatta müebbet hapis cezalarına çarptırdılar.Ortada bulunan pastanın yani ganimetler ile zenginliklerin paylaşılması konusunda görüş birliğine varamayınca taraflar kılınçları çekip kozlarını paylaşmaya kalktılar.Gelecek 25/30 yıl için planlar yapan AKP ile Cemaat devletin kurumlarını paylaşma konusunda zıt düştükleri için bu konuma geldiler.

Bir zamanlar çok iyi dost olan AKP ile Cemaat arasındaki gerilim zaten olmayan demokrasi,hukuk,insan hakları ihlalleri olduğu gibi gün yüzüne çıktı.Devlet diye bir şeyin olmadığını hep beraber gördük Hesaplaşmalar uçnoktaya varınca devlet içindeki kurumlar arasındaki mücadele sertleşti.

Polis teşkilatı,Jandarma,Yargı Akp- cemaat diye ikiye bölünmüş,kimsenin kimseye sözü geçemez durumuna gelmiştir.Türkiye'nin iki değişik kafadan idare edildiği,bu yüzden birinin onay verdiği bir karara,diğeri şiddetle karşı çıkmaktadır.Bu yüzden adaletin yok olduğu bir ülkede devlet,jandarma,polis ve yargıya insanların güveni kalmamıştır. Hukuk devleti zaten yoktu,şimdi tescil edilmiş oldu.

Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet,yolsuzluk olayı başında İran asıllı bir işadamının bulunduğu,AKP iktidarının dört bakanının,çocuklarının da katıldığı soruşturmalar sonucu ortaya çıkarıldı.Ayakkabı kutuları içerisinde ortaya çıkarılan milyon dolarlar,hesap makinaları,kasalar ile suç üstü evlerinde bulundu.Fatih belediye başkanı,Halk Bankası müdürünün de aralarında bulunduğu yolsuzluk ve rüşvet olayı Başbakan'ın oğlunun TÜRGEV vakfına kadar uzandı.Soruşturmayı yürüten savcı Başbakan tarafından görevinden alındı.Savcı başbakanın oğlunu soruşturmak için çağrı göndermesine rağmen ,gitmedi.Dün Hakkari'de Umut Kitabevi'ni bombalayan ve suç üstü yakalanan Ast subay için soruşturma yürüten savcı ,görevinden alınmış,avukatlık mesleğini bile icra etmesi yasaklanmıştı.Dün askerlerin yaptığını bugün AKP devam ettiriyor.

Askeri vesayete karşı çıkan ,bunu mağduriyet edebiyatı yaparak kullanan Recep Tayyip Erdoğan her daim bütün konuşmalarında Balyoz,Ergenekon davalarında ''bırakın yargıçlar görevini yapsınlar'',''bırakın mahkemeler işlerini görsünler'' diye konuşuyordu.Ama bugün bu söylemlerini unutarak çark etmiştir.Soruşturmanın kendine uzanacağını anlayınca,Yargıya müdahele ederek ,soruşturmaları her seferinde engellemiştir.Yine MİT soruşturmasında Hakan Fidanı soruşturmaya çağıran savcıya ,bir gecede kanun çıkararak müsade etmemiştir.Wikileks belgelerinde İsviçre'de değişik hesaplarında 7 milyar doları bulunan,dünyanın 7.en zengin başbakanı olarak bilinen RT Erdoğan'ın bütün kirli çamaşırları ,gözden çıkarıldığı için yavaş yavaş ortaya sürülüp iktidarda kalması engellenecektir.Yine üst üste belediye ,milletvekili,cumhurbaşkanlığı seçimleri ile gelecekte kimlerin Cumhurbaşkanı veya başbakan olacağına Amerika karar verecektir.R.T.Erdoğan'ı nasıl iktidara getirdilerse,aynı şekilde götüreceklerdir.

YOLSUZLUK VE RÜŞVET CUMHURİYETİ TC !

Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen bütün partiler döneminde rüşvet ve yolsuzluk olmuştur.CHP-DP-ANAP-MHP ve AKP iktidarları , R.T.Erdoğan'ın da içinde olduğu soruşturma dosyaları ile doludur.Milletvekilliğin getirdiği ''dokunulmazlık'' zırhına sığınarak yargılanmaktan korunabilmişlerdir.Bunlara sadece BDP dahil değildir.Yüz kızartıcı suç dosyalarına rastlamak mümkün değildir.Kürt ulusal muhalefetini, yargıyı elinde bulunduran iktidarlar cezaevlerine atarak seslerini susturmaya çalışmaktadır.Bütün partilerin tek birleştikleri nokta ''milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına '' karşı olmalarıdır.

DP Başkanı Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel 'mobilya ihraç ediyorum' diye sunta ihraç ederek devletten milyonlarca dolar vergi iadesi alarak ,hayali ihracatın Türkiye'deki ilk başlatan kişisi olarak bilinmektedir.Hayali İhracattan yargılandı ve hapis yattı.1981 yılında Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı kaçakçılıktan yargılandı.Hapis cezasına çarptırıldı.Uzun bir dönem cezaevinde kaldı.Turgut Özal döneminde Emlak Bankası içini boşaltan Engin Civan bankaların içini boşaltmaktan yargılandı ve hapis yattı.Yine Savunma Bakanı Ercan Vuralhan rüşvet ve yolsuzluktan hapis yattı.Özal iktidarı kendisini korudu.İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan İstanbul'un mimari yapısını değiştirerek ,çevresindeki ekiple beraber zenginleşti.Yolsuzlukların had safhaya ulaştığı dönem olarak bilinmektedir.

1993 yılında İSKİ'yi dolandırmaktan,rüşvet ve yolsuzluk suçlamasından tutuklanan Ergün Göknel tutuklandı.5 yıl hapis yattı.AKP döneminde yurt dışında toplanan Bağış paralarını zimmetlerine geçirerek,Deniz feneri davası olarak tarihe geçen unsurlar Almanya'da yargılandı.Hapis cezalarına çarptırıldı.Türkiye'de AKP hükümeti tarafından aklandılar.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ünde aralarında bulunduğu,ama dokunulmazlığı olduğu için yargılanmadığı ''kayıp trilyonlar davası''nda Necmettin Erbakan'ın mahkum olduğunu görmekteyiz.Babalarının ölümünden sonra kardeş Erbakan'lar arasında paraların paylaşımı konusunda şiddetli kavgaların çıktığını basında hepimiz takip ettik.

SEVAN NİŞANYAN SAHİPSİZ DEĞİLDİR !

Ermeni yazar ve dilbilimci Sevan Nişanyan AKP tarafından hapsedildi.Kaçak inşaat yaptığı gerekçesiyle mühürlenen evinin inşaatına devam eden,hakkında açılan davalar sonunda 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Cezasını çekmek için belirtilen 2 Ocak tarihinde teslim oldu.

Diğer taraftan Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk davasında adı geçtiği için savcılık tarafından ifadesine başvuruldu.Cumhuriyet savcısını çağrısına yanıt vermediği gibi,gitmedi,babası müsade etmedi.Bunlar yetmiyormuş gibi soruşturmayı yürüten savcı görevden alındı.

AKP'nin kendisi için yetiştirdiği muhafazakar burjuvazilerden olan Ali Ağaoğlu'nun ''Bakırköy 46'' projesinde neler olduğunu gizli dinlemelerden sonra ortaya çıktı.İstanbul Büyükşehir Belediyesinin vermediği imar değişiklik teklifini ''ben o işi başbakana yaptırdım'',''ben de gittim büyük patrona o da Bakana talimat verdi,halledin burayı dedi'' sözlerine rağmen rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Türkiye Cumhuriyeti işte böyle bir devlettir.Hukuk sistemi de böyle işlemektedir.Kişiye özel kanunlar çıkar ve uygulanır.İktidarı elinde bulunduranlar için her şey rüşvet,hırsızlık serbesttir.Güçsüz olanlar için,hele bir de Rum,Yahudi,Ermeni olma durumunda hemen kanunlar karşınıza çıkar.Türkiye kaçak yapıları ile meşhur ''cennet'' bir ülkedir.Kaçak yapıların soruşturulması için meclis,mahkemeler davalarla doludur.Bu yüzden hapishaneye giren bir allahın kulunu gazetelerden,duymadıkSevan Nişanyan elbetteki hariç.Bir süredirgerici yoz basın tarfından hedef haline getirilen Sevan Nişanyan muhalif,aydın,Ermeni olmanın bedelini ödüyor.

 

İleri demokrasi,hukuk düzeni yalanları adaletsiz gelir dağılımı ile AKP iktidarı sözde müslümanlık,din ve ahlaktan bahsederek eşi ve benzeri görülmemiş yağma ve talan hırsızlık cumhuriyetinde kendi yandaşlarını dolar ve euro milyoneri yaptı.Yandaş TV ve medyada adı dahi bahsedilmeyen 40 günlük iken ölen minik Ayaz bebeğin içler acısı dramıdır.Babası askerde tek, çocukları ile kalan Devletin ve AKP'nin destek sunmadığı minik Ayaz bebek annesinin koynunda soğuktan,zatüreden öldü.Haberleri var mı ?

Nereden olsun!Çünkü Onların vicdanları ayakkabı kutuları içerisinde gizlenen milyon dolar ve euroların içerisindedir.

 

 

Ocak 2014

92671

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar