Cumartesi Mayıs 25, 2024

Yüce bir ölüm!/Agop Ekmekciyan

 24 Ocak 1988 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü I.Şube polisleri tarafından boş bir arsada kurşuna dizilerek öldürüldüğü vakit Manuel Demir henüz 25 yaşındaydı.  Genç yaşında ,inandığı dava uğruna düşüncelerinden taviz vermeyen,onurlu duruşu ile cellatları çılgına çeviren Manuel Demir hunharca öldürüldü.  Faşizmin azgınca terör estirdiği yıllarda tüm hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı,yurtsever,devrimci,komünistlerin  hapishanelere atıldığı 12 Eylül faşizminin kol gezdiği şartlarda devrimci mücadeleye ara vermeden,,çekinmeden devam etti.

Sıkı takip,zor şartlar,polis ve jandarmanın  takiplerinden sıyrılmak için başka bir alana Samsuna gitti.Samsun'daki devrimci mücadele Manuel Demir'in hayatında önemli bir yer tutmuştur. O ,da 16 yaşında henüz gençlik çağına ilk adımları atarken tutuldu Kaypakkaya sevdasına,en ağır klasik kitapları okuma alışkanlığı ,öğrenme isteği diğer arkadaşları ile arasındaki farkı gösteriyordu.

Manuel Demir Kayseri'nin ( Geserya ) Bünyan – Gigi köyünde 1963 yılında dünyaya geldi. 1915 Ermeni Soykırımından sonra ,günümüze kadar çok az sayıda bir nufüs kalan Bünyan  Gigi Ermeni'leri,barınma koşullarının zorlaşması, devletin açık ve gizli baskıları sonucu aynı atalarının başına ne geldiyse onlar da,zorunlu olarak İstanbul'a göç ettiler.

Kayseri (Geserya),Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir şehirdi.Aziziye-Bünyan-Gigi gibi bölgelere ayrılmış Ermeni'lerin önceden kendilerine ait Surp Yerorutyun kilisesi,Surp Astva zazdin kilisesi,Surp Nigoğosyan kilisesi,Surp Kevork Surp Toros kiliseleri bulunmaktaydı.Bu kadar ibadet yerleri içerisinde aynı zamanda Ermeni'lerin kolejleri ile Ermeni okulları vardı.Bunlardan Mesrobyan koleji tanınmış olanlarındandır.Bugün bakıldığı zaman bunlardan hiç bir eser yok.Parmakla gösterilecek bir kişi dahi kalmamıştır.Kiliseler hayvanlar için ahır olarak kullanılmaktadır.  İttihat ve Terakki yöneticileri polis,tümen komutanı,kaymakam olmak üzere yazılı bir emir çıkararak her yerde olduğu gibi Kayseri'de de Tehcir'e başladılar. İttihat'çılar Bünyan ilçesini jandarma ve polis eşliğinde akşamdan abluka altına aldılar. İhtiyar heyeti çağrıldı.Ermeni'lerin devlete sadakatsızlığı gösterilerek,hükümet kararı ile başka yerlere nakledilecekleri,herkesin sabaha hazır olmaları istendi.600 hane halkı sabahleyin jandar malar eşliğinde kağnılar ile yola çıkarıldı.Karakoldan ,karakola teslim edilerek Halep'e kadar gideceklerdi.

Aynı uygulamalar Gigi (Kiki) Danışment köylerine de yapıldı.Bütün Ermeni'lerin hükümet emirlerine harfiyen uyulması istendi.Bu arada bazı Ermeni'ler ,müslüman olan komşuları tarafından korundular.Saklandılar.Terkedilmiş Ermeni malları yöneticiler tarafından toplandı. Paylaşıldı.Bazıları pazarlarda satıldı.  Peki bir ulusa yapılan bunca zulümden sonra devrimci olmaktan başka bir alternatif olabilir mi ?

Manuel Demir ve ailesi zorunlu göçün ilk ayağı olan İstanbul'a geldiler.Dil'ine,kültürüne tamamen yabancı,hiç tanımadığı bir şehire gelerek kendilerini yaşam mücadelesi içerisinde buldular.Bir yandan yaşam mücadelesi verirken,diğer yandan Manul Demir'i Ermeni okuluna kaydını yaptırarak ,dilini,kültürünü kendi özünü öğrenmesi için çaba gösterdi.  Türkiye'de yaşayan Ermeni halkının bir parti,bir milletvekili düzeyinde temsil edilmesine müsade edilmediği için Patrikhane olarak rahmetli Şınork Kalustyan ermeni halkını zor koşullarda temsil etmiştir.Anadolu'yu gezerek kimsesiz, fakir  çocukları eğitim ve öğretimlerini tamamlaması için ailelerinden alarak İstanbul'da yatılı Ermeni okullarında yetişmelerini sağlamıştır.1915 yıllarında her bir Ermeni şehrinde kolej ve liseler olan,ermenice ve yabancı dilde eğitim varken,bugün halen Anadolu'da okulu olmayan şehirler mevcuttur.

Siirt,Şırnak,Bitlis,Mutki,Malatya,Sivas,Diyarbakır,Adıyaman,Sinop Amasya,Kastamonu'ndan okumak için yatılı Ermeni okullarına İstanbul'a gelen Ermeni gençlerini hayat bir yerde buluştur- du.Kimisi Türkçe,Ermenice bilmezken burada okullarını tamamladılar.Bazıları ise şansızdı.Devlet bu durumda olan Ermeni'leri ,''Ermeni değildir'' diye okullara almadan okuma hakları ellerinden alındı.

Ailelerinden çok hayatı işte bu koşullarda değişik yerlerden gelen gençlerin hep beraber geçmiştir.Yazın bir iki ay ancak tatilde ailesini görüp okuluna tekrar dönerdi.İşte geleceğe dair dostlukların,yoldaşlıkların,hayat mücadelesinin temelleri burada atılmıştır.Bir ömrün şekillenmesi burada oluştu.Herkesin ''yazgısı'' İstanbul'da buluşmak olmuştur.

Sınıf çelişkilerinin doğal yansıması olarak ,fikir mücadeleleri,devrimci saflarda yer almak kendini Ermeni gençleri arasında da gösterdi.Garbis Altınoğlu,Armenak Bakırcıyan,Hrant Dink, Hayrabet Hançer,Nubar Yalım,Manuel Demir..70-80'li yıllarda yetişen değerli Ermeni kadrolarıdır.

 Manuel Demir'i anarken ve onun mücadelesini tanıtırken Raci Yılmaz'dan bahsetmeden geçmek eksik olur, doğru olmaz.Raci Yılmaz ,Manuel'in eniştesi,yoldaşı, dava arkadaşı herşeyiydi.Ama onu da erken ,İstanbul Ünüversitesi fen fakültesi öğrencilik yıllarında aramızdan kopardılar.Aslen Samsun-Bafra'lı olan Raci Yılmaz lise öğreniminden sonra İst.Ünüversitesi Fen Fakültesini kazandı.TKP/ML ile örgütsel ilşki kurarak devrim mücadelesinde yerini aldı.Her köye gidiş-gelişte beraberinde kitap,kaset,dergi götürerek Bafra'da devrimci faaliyetlerin yolunu açtı. İlk defa kitleler Raci Yılmaz sayesinde Bafra'da TKP/ML 'den haberdar olmuştur.1 Mayıs'ta kitleler halinde ilk defa yürünmüştür.Bunda Raci Yılmaz'ın emeği ve rolü büyüktür.

Kitlelerin sevilen,sayılan,güler yüzlü,çalışkan,fedekar önderi Raci Yılmaz'a İstanbul polisi tarafından evinde pusu kuruldu.Eniştesinin evine tesadüfen giden Manuel Demir durumu fark edince çıkıp haber vermek istedi.Ama buna müsade etmeyen polisler ,Sağ teslim alamayacaklarını bildikleri için kurşun yağmuruna tutup orada şehit ettiler.Yıl 6 Aralık 1980.Cenazesi Bafra'da toprağa verildi.Raci şehit düşmüş olmasına rağmen baskılar köyde aralıksız devam etti.Köy TİKKO cuların köyü olarak ilan edildi.Her defasında babasının evine gelen jandarma arama bahanesi ile baskı uyguluyordu.Sıkıyönetim baskı koşullarında ailesine en büyük desteği Manuel Demir verdi.

Onları bir an olsun yanlız bırakmadı.Sorunları ile ilgilendi. Zamanının bütün bölümünü devrimci mücadeleye adayan Raci Yılmaz Parti üyesi olarak onurlandırıldı.Nerede bir sorun varsa Raci Yılmaz oradaydı.Çalışkan yardımsever okumayı seven yönleri ile tanınırdı.Köyde geceleri belirli bir saate kadar tütün dizer,sonra sabaha kadar kitap okurdu.Sonra da tarlaya tütüne giderdi.

Kara bulut gibi tüm Türkiye'yi baskı altına alan generaller çetesi,yurtsever,devrimci,aydın muhalif her kim olursa tutuklayıp cezaevlerine atmaya başladı.Faşizm şartlarında tutuklanmamak için Manuel Demir,Samsun'a eniştesinin köyüne giderek burada faaliyetlerine devam etti.Sıkıyönetim koşullarında jandarma ve polis terörü onu Samsun'da gözetim altına aldı.İlk sınavına burada cellatlara karşı başarıyla verdi.Samsun siyasi şubesi,Manuel Demir'i Gayrettepe Emniyet Amirliği siyasi polisine teslim etti.

             GAYRETTEPE  1.ŞUBE  İŞKENCE KARARGAHI ;

Tüm devrimci hareketlere operasyon yürüten hareket ve idare merkezi olarak kullanıldı. Buraya istisnasız giren, 7'den 70'e herkes muhakkak sorguda işkenceye tabii tutulmuştur.Tutukla-nan kişinin yanısıra aileden bir kişi muhakkak gözaltına alınır,sorguda ona gözlerinin önünde işkence yapılırdı.Göz altında sorgulama müddeti Askeri faşist diktatörlük şartlarında 3 ay yani 90 gün polisin seni sorgulama hakkı vardı.Her şey polisin isteğine göre düzenlenmişti.

Her siyasi hareketi sorgulamaktan sorumlu bir masa vardı.TKP/ML operasyonlarını yürüten '' K Masası'' olarak bilinen yani Komünistler Masası her şeyden sorumlu idi.Bunlardan bazılarının adları  Kemikkıran,Cüneyt,Kekeme...sorgudan geçen   herkes tarafından muhakkak anımsanır.Bu katiller sürüsü TKP/ML Genel Sekreteri Süleyman Cihan'ın da katilleridir. Birçok devrimcinin sakat kalmasında rol almış insanlık düşmanlarıdır.  İşte Manuel Demir böyle ağır koşullarda insan düşmanlarının eline geçti.Birincisi Komünist bir Partinin dava adamı olmak,hele hele ermeni milliyetine  mensup bir Partizan olarak suçlanmak ,işkencecilerin iştahının kabartıyordu.Uzun süren işkenceler sonunda Manuel Demir bu sınavdan da yüzü ak olarak çıktı.İşkencecileri kendi inlerinde mağlup etti.Önderlerinden devr aldığı, Kızıl Direnme ruhunu Gayrettepe işkence merkezinde yaşattı.

Bir an olsun oğlunu yanlız bırakmayan,her gittiği yere arkasından giden,ilerlemiş yaşına, hastalığına aldırmayan annesi Yeter Mayrig bu süre zarfında çok yoruldu.İstanbul'un zor koşullarına aldırmadan kar ,kış demeden ceza evleri,mahkeme kapılarında biricik oğlu için düşmana inat sahiplendi.Manuel Demir'in davasının savunucusu oldu.Diğer anne ve babalar ile dayanışma içerisinde evlatlarına sahip çıktılar.  İşkenceciler,ellerine geçirmiş oldukları Ermeni milliyetine mensup bir Partizan'a sadist ırkçı,faşist duygularını tatmin etmek için işkencenin bütün çeşitlerini denediler.Aşağıladılar.Genç henüz 18 yaşında olan bir genci çarmıha gererek kendilerini tatmin ettiler.Her falaka,elektrik işkence faslında çığlıklarını Yeter Mayrig yüreğinin en derin hücrelerinde hissetti.Kendine uygulanıyormuşcasına yaşadı ve saçlarını ağarttı.

Şube dönemi bitmiş artık cezaevinde geçecek uzun yıllar başlamıştı.İstanbul'da sırasıyla bütün cezaevlerini Selimiye Kışlası,Hasdal,Sultanahmet,Sağmalcılar cezaevlerinin soğuk,nemli odalarında yaşama tutundu.Düşmana inat  yarasını göstermemeye çalıştı.Şube dönüşü Hasdal cezaevi TKP/ML dava tutsaklarının kaldığı koğuşa geldi.Şube'de kalan işkence izlerinin bakımını yoldaşları üstlendi.Askı, yani çarmıha gerilince tutmayan kolları masaj yapılarak eski haline geldi.Koğuş yaşantısında çok sevdiği sazı eline aldığı zaman en güzel türkü ile marşları  yani ''İnce Memet'ten'' başlayıp,''Jandarma çemberinde Ahmet Muharrem Çiçek'im'' ben diye marşları hiç bir zaman eksik etmezdi.

Cezaevlerinde  uygulamaya konulan yaptırımlar,hız kesmeden bütün ceza evi ve tutuk evle rinde uygulamaya konuldu.Tutukluların hepsini bir ''asker'' olarak gören,askeriyenin güvenliği altında olduğunu söyleyen bu uygulama ,bütün ceza evlerinde şiddetle karşı çıkıldı.'' Komutanım '' deme zorunluluğuna  karşı kimse kabul etmedi.Eğer kabul edilseydi,arkasından Tek Tip elbiseler gündeme gelecekti.Bu uygulamalara Açlık Grevleri ile karşılık verildi.Azgınlaşan idare operasyon lara başladı..Binbaşı Faik (tutuklular Deli Faik diye çağırırlardı) ve ona bağlı Astsubay ve Yüzbaşıdan oluşan operasyon timinin saldırılarına birçok defa maruz kalındı.Dostluk,yoldaşlık ve en önemlisi insan olmanın en yüce erdemleri operasyonlara karşı bütün koğuş kol kola girerek ''İnsanlık onuru işkenceyi yenecek '' diye haykırılarak ,yaşatıldı.  1981 yılında girdiği hapishaneden 1985 yılında ''özgürlüğüne'' kavuştu.Hapishaneyi bir okul gibi değerlendiren Manuel Demir kendini geliştirdi.Zamanının büyük bölümünü okuyarak, tartışarak geçirdi.Dışarıda kendisini bekleyen yeni bir mücadele sürecine hazırladı.  Manuel Demir artık omuzlarında ağır bir yük ve sorumluluk taşıyordu.Dağılan örgütün yeniden toparlanması için İstanbul'da  çalışmalara başladı.Ünal Küçükbayrak ile geceli,gündüzlü uzun çalışmalarda yeni yönelimin çalışmalarını yürüttüler.Bu arada sivil polisler Manuel Demir'i hiç boş bırakmadı.Her kim olursa olsun cezaevinden çıkan siyasi tutuklular yine polis tarafından keyfi olarak her an tutuklanabilir,göz altına alınabilirdi.Evi göz altında tutuluyor,takip ve izlemeler devam ederken Manuel Demir bunların  farkına varmıştı.Belirli bir dönem veya bir aralığına da olsa yurt dışına çıkıp güvenli bir ortamda kalması istenilmesine rağmen kabul etmedi.Avrupa benim için ''altından kafes '' dir diyerek red etti.

 En çok istediği Dersim dağlarında gerilla olarak dolaşmak ve savaşa katılmaktı.Bu isteğini örgüte sundu.Örgüt bu talebini kabul etti.Yaz ayında bir aylığına da olsa Dersim dağlarında gerilla olarak dolaştı.Kendini yetkinleştirdi.Armenak Bakır'ın Ermeni cemaat içerisinde başlatmış olduğu hareket neticesinde,onun yolunda giden ,davasını ve mücadele bayrağını devralan Manuel Demir, '' sen rahat uyu '','' bıraktığın mücadeleyi bizler devraldık '' dercesine Dersim'de geçici bir süre de olsa kaldı.

1970 ile 1980 yılında Türkiye'de oluşan Siyasal hareketler kendini Ermeni çevreler içerisin- de de gösterdi.Bu dönemde öne çıkan Garbis Altınoğlu ,hareketin önderlerinden biri durumuna geldi.Yine Armenak Bakır Ermeni çevresinde birçok kişiyi etkilemiş,örgütlemiş devlet tarfından tehlikeli bir unsur olarak tanıtılmıştır.En yakın çevresinden kişi olarak bilinen Hrant Dink 'in siyasal kimlik kazanmasında önemli rolü olmuştur.Gazeteci kimliği ile Ermeni sorununda tabuları yıkan Hrant Dink ,devlet tarafından öldürüldü.Yine Halkın Birliği gazetesi yazı işleri müdürü olan Hayrabet Hançer ,Kayseride güpe gündüz devletin desteklediği ve örgütlediği faşist çeteler tarfından hunharca öldürüldü.Nubar Yalım ise Hollanda'da 12 Eylül generallerinin örgütleyip gönderdiği MİT elemanları tarafından öldürüldü.1 Mayıs 1977 yılında İşçi Bayramı gösterilerinde Taksim'de yaralı olarak kurtulmuştu.Bir çok sempatizan ve taraftar yine 12 Eylül karanlık döneminde tutuklanarak ağır hapis cezalarına çarptırılmıştır.

 Zulmün,faşizmin kol gezdiği 12 eylül şartlarında generaller,polisler yani devlet ''her şeyi bi- tirdik'',''solu ezdik'' ''herkes ceza evinde'' ''artık kimse bir şey yapamaz'' diye at koşturdukları bir dönemde ,12 Eylül'den sonra Faşizme karşı indirilen bir darbe Kandıra Piyade Alayı baskını olarak tarihe geçti.Baba Erdoğan ve Manuel Demir önderliğinde gerçekleştirilen bu eylem 12 eylül'den sonra faşizme indirilen bir darbe,kitleler tarfından coşkuyla karşılandı.10 TİKKO militanın katılımıyla gerçekleşen 197.Piyade alayına ait mayın deposuna girip,askerleri etkisizleştirerek silahlara el konuldu.Yine 26 Mart 1988 yılında   Metris ceza evinden 60 metrelik tünel kazarak özgürlüklerine kavuşan 29 tutsak devrimcinin firar eylemi ,''kaçılması imkansız'' denilen cezaevinden kaçarak devrimci iradenin nelere muktedir olduğunu gösterdi.Bu tür eylemler Türkiye ve Yurt dışında halk tarafından sevinçle karşılanmıştır.

 İzmit'te bulunan Kandıra Piyade Alayı Baskını ve TSK silahlarını kamulaştıran eylemden sonra Manuel Demir her tarafta aranmaya başladı.Jandarma ve Siyasi polisin gayesi onu sağ salim ele geçirmekti.İzine İstanbul Sefaköy'de ulaşıldı.Tutuklanan yine Gayrettepe 1.Şube Emniyet Amirliğine getirilen Manuel Demir burada yoğun işkencelere tabi tutuldu.İstedikleri şeyleri alamayan siyasi polis çatışma süsü verip Sefaköy'de boş bir arsada hunharca öldürdü.Ermeni kilisesinde yapı-lan cenaze töreninde polis ''cadı avı '' başlattı.Terör estirdi.Dirisinden korkan polis ,ölüsünden bile korkar duruma düştü. Türkiye'nin en karanlık döneminde göz altında kayıpların,infazların ,toplu mezarların,işkencede öldürülüp gömülen...bugün dahi akıbetleri halen belli olmayan, infazlar Türkiye'sinde Manuel Demir'in anıları,kısa ama örnek yaşantısı her zaman için insanlık yürüyüşünde yaşayacaktır.

Bu halk MANUEL adını ağıtlarında ve yeni doğan çocuklarına MANUEL adını vererek yaşatıyor,sonsuza dek yaşatmaya devam edecektir.

ANILARI SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR !

            Şubat 2014

        

95492

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar