Pazar Mayıs 19, 2024

“Zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırız?”

Ayaklanma ve halk savaşı ateşten bir sanattır. Devrimci savaş sanatında gösterilmesi gereken hassasiyet bütün sanatlarda ortaya konandan daha ilerde ve gelişkin olmak zorundadır. Bu sanat bütün sanatlardan daha bir derinlik ve incelikle ele alınmak zorundadır. Çünkü savaşta yapılacak bir hata ağır bir kayıp ve büyük bir acıyla sonlanabilir. Devrimci savaş sanatında yapılacak ciddi bir hata bazen bütünü kaybetmeye götürebilir. Devrimci sanat yürek ve aklın en ileri temelde birleştirilmesi, karar vermeden önce üzerinde kırk kez düşünülüp, yoğunlaşılarak yürütülmesi gereken bir sanattır. Herhangi bir sanattan daha fazla duyarlılık, incelik ve dakiklik gösterilmesi gereken bir sanat dalıdır. Dolayısıyla savaşın idaresinde komutan olacak militanın kendisini çok yönlü bir şekilde savaş görevlerine vermesi, kendisini bütünüyle savaşın sorunlara katarak yoğunlaşması, beynini-ruhunu her şeyini bütünüyle savaşın zaferine vermesi gerekir. Bir yandan iyi savaşırken diğer yandan savaşçı gücünü savaştırabilmesi gerekir. 

Devrimci savaş aynı zamanda büyük bir ciddiyet ve yüksek bir sorumlulukla ele alınması gereken bir sanattır. Öyle yanından geçerken, biraz içine katılmakla biraz ilgilenilip biraz ilgisiz kalınarak ya da zaman zaman katılınılan canı istendiğinde başvurulan, aklına gelindiğinde düşünülen bir uğraş değildir. Ya da birileri katılırken diğerlerinin seyirci olarak izlediği, kazanırken sevinen kaybedince üzülen duygusal bir katılım olayı değildir. Ya da kendini savaşın kilometrelerce uzağında-dışında tutarak başkalarının savaşa katılması istenen bir adaletsizlik de değildir. Plansız-programsız rastgele ele alınan, kendiliğindenciliğin nereye varacağı nasıl evrileceği belli olmayan bir akışı içinde sağa sola savrulan çizgisi netleştirilmeyen bir olay değildir.

Savaşı ciddiyetsiz ele alan, görünürde sözde savaşan ancak özünde ondan oldukça uzak olandır. Savaş derinliği zenginliği olan kapsamlı bir mücadele bilimidir. Gevşekliğe, ertelemeye asla gelmeyen büyük bir ciddiyet ve yüksek bir sorumlulukla ele alınması, üstelenilen görevlerin mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ateş olayıdır. Derinliği inceliği yaratıcılığı olan ince bir sanattır. 

Ayrıntılı bir planlanması olan, ruhun, beynin, düşüncenin, bedenin 24 saat sürekli bir biçimde yatırılması gereken ciddi bir iştir. Yoğunlaşılarak derinleşerek kendini bütünüyle başarısı için verilmesi gereken bir sanattır. Bu savaşta komutan olmak da farklı özellikleri gerektirir. Nitelikleri ve özellikleri birçok sanattan daha fazla olan zorluklarla dolu bir görev olduğu anlaşılmalıdır bunun. Pratik sahada düşmana “baskın-pusu-sızma” tarzında etkili vuruş yapan askeri olarak belli bir gelişkinlik ve yeterlilik düzeyi olan bir görevdir.

Asgari bir alt yapıda da olsa proletarya partisinin ideolojik-politik değerlerine sürekli yükseltmek anlayışında olmayan biri gerçek anlamda bir komutan olamaz. Sadece askeri-pratik alandaki gelişkinlik ve yeterliliğe sahip olunarak iyi bir pratik duruş sergileyerek de iyi bir komutan olunamayacağı bilinmelidir. Çünkü “partinin ve devrimin komutanı” aynı zamanda halkın da komutanı demektir.

Proletarya Partisinin ideolojisiyle, değerleriyle ve adalet anlayışıyla dolu olunmak zorundadır. Bu asgari temel değerlerden yoksun olan bir komutan süreç içinde salt askeri bakış açısının kurbanı olmaktan kurtulamaz. Kahramanlığı halkın devrim ihtiyaçları için ele almayan, bunu yüksek devrimci amaç için sürdürmeyen bir savaşçı zamanla yozlaşmaktan kurtulamaz. Zira silah, doğru ve devrimci amaçlar için kullanıldığında etkili ve güçlü bir örgütleme-aydınlatma-bilinçlendirme aracı haline gelir. Halkın ve devrimin örgütlenmesi için ön açıcı bir rol oynayabilir.

Savaşçılarına güven veren ve savaşçıları tarafından güven duyulan savaşçıları arasında eşitlik ve özgürlük ilkesini uygulayan her savaşçısına eşit ölçülerde yaklaşan aralarına farklılık koymayan, ayrımcılık yapmayan adaletli biri ancak halkın ve devrimin komutanı olabilir. Komutanda adalet duygusu güçlü olmak zorundadır. Savaşçılarına adil ve eşit bir şekilde yaklaşmalıdır. Sadece söyleyen değil söylediklerini öncelikle kendisi yapan olmalıdır. Hem yapan hem de yaptıran olmalıdır. Duruş ve yürüyüşüyle tutarlılığıyla saygı duyulan, kişiliği sağlam ve güçlü olandır. Riskli ve tehlikeli durumlarda gerekirse öncelikle kendisini öne sürendir. 

Komutan soğukkanlı sabırlı azimli olandır. Bir savaşçının komutan olabilmesi için militan özelliklere sahip olması gerekir ancak sadece bu özelliklere sahip olunarak komutan olunmaz. İkisi arasında güçlü bir diyalektik gelişim bağı olmalıdır. Ancak militanlık eşittir komutanlık değildir. İkisi bir ve aynı şey değildir. Komutan savaş sanatının inceliklerine asgari bir hakimiyet sağlayandır. Taktik zenginlik ve yaratıcılık konularında gelişkin olandır. Devrimci savaş genellemelerle yürütülemez. Detaylarda gizli olan savaş, çok zaman dikkat edilmeyen önemsenmeyen detaylarda kazanılır ya da kaybedilir. 

İyi bir komutan diyalektik materyalizmi benimsemiş onu içselleştirerek bir yaşam ve savaşı yürütme tarzı haline getirmiş olandır. Savaş devrimci felsefeye sahip olunarak, yaşamda en iyi şekilde temsil edilip yürütüldüğünde başarı ve zaferler elde edilir. Komutan aynı zamanda savaşçılarıyla devrimci bir ilişki geliştirendir. Onları duruş ve yürüyüşüyle eğiten-şekillendiren bir kişilik ve kimlik kazandırandır. Gevşek-laçka bir duruş sergileyen savaşçılarıyla ahbap çavuş temelde ilişkiler geliştiren ya da ilişkileri sıradanlaştıran ve sıradanlaşan bir duruşla asla komutan özellikleri kazanılamaz. 

Günün yirmi dört saatini “zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırım” diye düşünen sonuç alıcı tarzda yoğunlaşandır. Bütün düşünsel-ruhsal-bedensel yapısını devrimci savaşın geliştirilmesine verendir. Canı istediğinde zorunda kaldığında değil yaşamın bir bütününü devrimci savaşın gelişimine katan ve kazandırandır.

 

43781

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TKP/ML-TİKKO Rojava Komutanlığı: “Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı cüret ve kavga ile anıyoruz!”

18 Mayıs 1973’te Amed işkecehanelerinde düşmanın her türlü insanlık dışı işkencelerine karşı “ser verip, sır vermeyen” duruşuyla düşman kalelerinde kızıl kaleler fetheden partimiz TKP/ML’nin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşı cüret ve kavga ile anıyoruz.

"Diz Çökmeyişin Meşalesi, Kopuşun Adı: KAYPAKKAYA

Sınıf mücadelesi denen o büyük düş, insanlık tarihi boyunca her zaman altınça- ğın kapılarını aralayan öncülerin, mahir ellerinde yazıldı.

İnsanlığın kızıl geleceği, kavganın manifestosunu yaşadığı coğrafyaya nakşeden önderlerin açtığı yoldan ilerledi. Yerkürenin dört bir yanını saran o büyük fırtınanın yaşadığımız coğrafyadaki temsilcisi, devrimin pusulası ise İbrahim Kaypakkaya oldu.

“Halkın Sanatçısı ve Halkın Savaşcısı YETİŞ YALNIZ Yoldaş'a”

gider,

…gider, nice koç yiğitler gider

Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir,

Ey mavi gök!

Ey yağız yer bilesin ki,

Yüreğimiz kabına sığmamakta

Örsle çekiç arasında yoğrulduk

Hıncımız derya gibi kabarmakta”

TMLGB MK: "Tarihe kanla yazılan bir direniş, göndere çekilen bayraktır 12’ler!"

"Ezilenlerin mücadele defterine, Parti tarihimize, sınıf mücadelesinin en temiz sayfalarına 24–28 Kasım tarihinde; mücadelenin sarsılmaz, savaşımızın vazgeçilmez mevzisinde, Dersim’in başeğmez vadisinde; dizçökmeyişin manifestosunu hafızalarımıza kazıyarak 12 yoldaşımızın, karanlığı aydınlığa çevirmek için yıldızlaşan ölümsüzler kervanına katıldığını öğreniyoruz. 

12'Lerin Alıboğazı'nda gösterdikleri kahramanca direniş halk savaşında yeni bir manifestodur

24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim'in Aliboğazı mevkinde Partimiz TKP/ML'ye bağlı halk ordumuz TİKKO gerillalarıyla faşist Türk devleti arasında çıkan ve dört gün süren çatışmada 12 yoldaşımızın şehit düştüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Ağır kış koşulları ve gerilla güçlerimizin kış üssüne çekilmesinden kaynaklı olarak bugüne kadar isimleri tam olarak öğrenilemeyen yoldaşlarımız, 8 Mayıs 2017 tarihinde TKP/ML-TİKKO Dersim Bölge Komutanlığımızın yaptığı açıklamayla öğrenilmiştir.

Ezber Bozan Korkusuz Önder: KAYPAKKAYA

“2003 yılının yaz aylarında bir grup yolcu, Malatya’nın köylerinden arabayla geçerken, yol kenarında bulunan kayısılardan bir miktar almak isterler. Kendilerine yetecek kadar kayısı toplar ve tarla sahibi köylüye ücretini vermek isterler. Bu sırada yolculardan birisi köylüye:

Denizlerin devrimci çıkışını, Kaypakkaya’nın kopuşunu kuşanalım!

OHAL koşulları altında türlü engellemelere, baskılara rağmen coğrafyamızın dört bir yanında gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları, sınıf hareketinin durumu hakkında oldukça zengin veriler, ipuçları sundu. İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlar, geleceksizleştirilmeye, esnek ve taşeron çalışmaya, emeği ve alınterinin gasp edilmesine, kıdem tazminatına göz dikilmesine karşı alanları doldurdu. Kuşkusuz tüm bu saydıklarımızın yanı sıra 1 Mayıs meydanlarına damgasını vuran en belirgin gündemlerden biri de 16 Nisan referandumunda yaşananlar oldu.

Taksim iradesi ne için ve kime karşı? Devlete mi devrimcilere mi?

Olağanüstü hal koşullarında devletin yoğun abluka ve kuşatmasına, engelleme ve tehditlerine rağmen Taksim iradesini sergilemek kuşkusuz devrimci bir çıkıştır. Faşist diktatörlüğün hem de ’77 katliamının 40. yılında Taksim Meydanını emekçilere kapatmasına karşı bir duruş sergilemek ve meydan okumak bugünkü politik iklim içinde oldukça değerli ve anlamlıdır. Eşitsiz güç dengelerine rağmen Taksim iradesi göstermek bedel ödeme cüreti ve kararlılığının da bir göstergesi olmuştur.

Devrimin Yıldızı; Ulaş Bayraktaroğlu Ölümsüzdür.

Karanlığın en koyu yerinde ve anında bir devrim yıldızı daha sonsuzluğa uğurlandı. Devrimin bir  Ulaş’ı daha yeri doldurulması kolay olmayan bir boşluk bırakarak aramızdan fiziki olarak ayrıldı. Bir Ulaş daha “Bizimkiler böyle ölür” türküsüyle uğurlandı sonsuzluğa.

Gelme..!!Gelcem..!!

ABD'nin YPG'ye ağır silahlar vermesi, devlet başkanı Trump'ın onaylaması sonucunda Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de önümüzdeki süreçte kurulacak olan Kürt Bölgesel Yönetiminin tanındığını/temellerinin atılmış olduğunu görmek istemeyen gözlere ''parmağım kör gözüne'' dercesine batıyor artık.

ABD'nin BOP tıkır tıkır işliyor. Irak'ta bölünme sağlandıktan sonra Suriye'de de yaşama geçirilmeye başlandı. Bu arada Türkiye BOP'ta projenin dışına iteklendi. BOP'un eş başkanı RTE'de bu projede Kılıçdaroğlu'nun güncel değimiyle kapının önüne konulmuş oluyor.

Bir sanatçı gerilla Yetiş Yalnız

Bir sanatçı gerilla Yetiş Yalnız

Hikayeleri vardır; dağların, taşların, uçurumların, nehirlerin, insanların, hayvanların ve ağaçların. Her şeyin bir hikayesi vardır. Yolların da… Kimi ömürler kısa gibidir, ancak mesele ne kadar gün ya da yıl yaşadığın değil, ne kadar yol yürüdüğündür.“Mutluluk varılacak yerde değil, yoldadır” demiş Bern Williams.Yetiş Yalnız bir yolcuydu, ömrünün tümünü yol aşkına harcadı. Öyle bir inancı vardı ki; bin defa dünyaya gelse bin defa bu yolda korkusuzca yürüyecek cesarette, naif, temiz ve sanatçıydı.

Sayfalar