13. Konferansımıza dair bir değerlendirme
YDG olarak 13. Konferansımızı geride bıraktık. Birçok YDG’linin başta ısrarı olmak üzere yoğun emek ve çabası ile konferansımızı örgütledik. YDG’ye gönül verenlerin katkıları ve deneyimleri ile örgütledik konferansımızı. Aynı zamanda birçok alanda yan yana olduğumuz dost kurumların paylaşımlarının yarattığı zenginlikle örgütledik.
YDG’nin örgütsel ve politik olarak şekillenişinde konferanslar önemli bir yer kaplıyor. Bir devrimci özne olarak YDG’nin kendini tanımlamaya başladığı yıllardan bu yana konferansları düzenli periyotlarla örgütlemeyi sürdürüyoruz.
Konferansların YDG’nin örgütsel işleyişinde ve politik şekillenişinde oynadığı rolün doğru kavranması için konferansların sabit bir formatının yada tek bir amacının olmadığını söyleyebiliriz. Genel bir çerçevesi olan konferansların formatı, hedefi, içeriği vb içinde olunan anın ihtiyaç ve yönelimleri ekseninde biçim alabilmekte. Bu uzun yıllar içinde örgütlediğimiz konferanslarda bazen örgütsel gündemler ve ihtiyaçlar ön plana çıkarken bazen de güncel siyasete dair politik gündemler ön plana çıkabildi. Bunu belirleyen tamamen anın ihtiyaç ve görevleri oldu.
- konferansımızı örgütlerken beslendiğimiz zemin yine bu oldu. Sürecin ihtiyacına yanıt olma/bulma ve gerçeklerine ayna tutma temel hedefimiz oldu. Bu hedefi 13. Konferansımız özgülünde, alışık olduklarımızı tekrar etmekten uzaklaşarak; ihtiyacımız olanı tespit etmek ve bu zeminde yönelim oluşturmak olarak ifade edebiliriz.
Hazırlık Süreci Belirleyici
Bütün bunlara dair doğru kavrayışın oluşmasında hazırlık sürecinin önemli bir payı var. Hazırlık sürecinin en işlevli aracı olarak divan toplantılarını tanımlayabiliriz. Son yıllarda daha seyrek örgütlediğimiz divan toplantılarının YDG’nin örgütlenme sürecinde oynadığı rolü tekrar gördüğümüz bir süreç oldu.
Konferansın gündemi, hedefi, işlevi, teknik-politik hazırlığı ve diğer her şeyi divan toplantılarında tartışarak harekete geçtik. Bunun bir çok olumlu yansıması olmakla birlikte en belirgin olarak şunu tanımlayabiliriz: Dağınık ve parçalı enerjimizi tek merkezde, sonuç odaklı bir çalışma etrafında birleştirdiğimizde yaptıklarımızın sayısındaki artış.
Hazırlıkla ilgili vurgulamamız gereken bir diğer nokta ise sade ve sistemli bir planlama yapmamız. Teknik hazırlığından politik hazırlığına ve kitle çalışmasına varana kadar sık sık yaptığımız toplantılarla adım adım ilerleyerek konferansı örgütlemeye çalıştık. 13. Konferansımızın hazırlık sürecini diğerlerinden ayıran belirgin bir fark ise içeriğe dair geniş pencereden yaptığımız okumalar oldu.
Hazırlık sürecinde içeriğe dair yürüttüğümüz tartışma ve yaptığımız okumalar bize; dünyanın birçok yerinde ve yaşadığımız coğrafyada ezenler ve ezilenlerin yenilenme arayışı içerisinde olduğunu ortaya koyan mesajları gösterdi.
Birçok açıdan amaçlar ve çıkarlar çatışsa da egemenler açısından mevcut hali ile yönetemedikleri ve ezilenler açısından ise mevcut şekilde yönetilmek istemedikleri bu sürecin en belirgin fotoğrafı olarak karşımıza çıktı. Bu fotoğrafa devrimci bir özne misyonu ile bakanlara düşen görevleri tespit etmenin, fotoğrafı ve verdiği mesajları doğru okumakla mümkün olacağının bilinci ile konferansımızı ele almak bizler açısından kaçınılmaz oldu.
Bu bilinçle 13. Konferansımızın temel vurgusu “Yeniyi yaratma sürecinde fırtınalar ve damlalar” olarak netleşti.
Sonuç Odaklı Merkezi Bir Çalışma
Merkezi bir gündem etrafında birleşmemenin yarattığı sorunlara dair yürüttüğümüz tartışmaların ürünlerinden birinin 13. Konferansımız olduğunu söyleyebiliriz. Bütün alanların ve YDG’liler ortak bir gündem, kampanya vb bir çalışma etrafında buluşma düzeyi son birkaç yılda düştü.
Dağınıklık ve darlaşma olarak tarif ettiğimiz gerçekliğin açığa çıkmasında merkezi reflekslerimizin zayıflamasının da önemli bir payı var. Bu yönüyle konferansımız ortak ihtiyaçlar temelinde, merkezi gündem etrafında, dağınık ve parçalı olan enerjimizin birleşmesi ve sonuç odaklı çalışmalar yapmak adına attığımız bir adım oldu.
Bugün ülkede ve dünyada devrimci durumun seyri, devrimci öznelerin mevcut tıkanma hali yapılan çalışmaların amaç ve sonuçlarını silikleştirebilmekte. Bu silikleşme hali bazen algı ile sınırlıyken bazen somut gerçeklik olabiliyor.
Doğal olarak sonucunun ve başarının daha elle tutulur biçimine olan ihtiyaç ve istekte artıyor. YDG’de de bunun yansımalarının olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda konferansın yapılması bizler açısından oldukça somut sonucu ifade eden bir çalışma oldu.
Diğer konferanslara oranla daha dışa dönük bir çalışma olarak ele almak hedeflerimiz arasındaydı. Konferans salt örgütsel anlamda YDG’nin görevlerini yerine getirmesi hedefi ile örgütlenmedi. Aynı zamanda daha geniş çerçevede tıkanmaların aşılmasında devrimci öznelerin yönelmesi gereken odakları geniş bir pencereden tartışma hedefimizde vardı. Politik ve örgütsel ihtiyaçların çok fazla birbirine bağlı ilerlemesi hedefimizi bu haliyle somutlamamızla sonuçlandı.
YDG’lilerin kendilerine, sürece, görevlere dair tartışma platformunun yaratılması bakımından verimli ve bütünlüklü bir tartışmanın yürüdüğünü söyleyebiliriz.
Politik ve örgütsel anlamda hazırlık süreci konferansa belirgin biçimde yansıyan noktalardan birisiydi. Sanayi 4.0 gibi henüz yabancısı olduğumuz ama konferansın gündemleri olan meselelerde YDG’lilerin yürütülen tartışmaya genel olarak hakim olduğunu söyleyebiliriz. Bu da hazırlık sürecinin olumlu yansımalarından biri.
Neden 4.0 ve belli başlı tartışma sonuçları
Konferansımızın temel düşüncesini de oluşturan “Yeniyi Yaratma Sürecinde Fırtınalar ve Damlalar” başlığının odaklandığı yerin değişimi yakalayabilmek üzerine olduğunu söyleyebiliriz. Politik ve devrimci bir gençlik örgütü olarak YDG’nin mevcut olanı değiştirmek gibi bir hedefi var, buradaki tartışmalarımız ise daha çok değiştirmek istediğimiz düzenin güncelde ne olduğunu ortaya koymaya çalışmak. Geçmişten günümüze neyin değişip, neyin kendini koruduğu, neyin nasıl değiştiği ve olası sonuçları daha çok da toplumsal sonuçlara ilişkin yanlar gerek sunumda gerek sunum sonrası salon tartışmalarında genişçe yer aldı.
Bu açıdan tartıştığımız konu başlıkları sanayi 4.0 süreci, emperyalist güçler arasındaki durum, bunun Türkiye’ye yansıması ve 2019 yılının son çeyreğindeki halk isyanlarının bize gösterdikleri şeklinde sıralanabilir.
Bu başlıklarda tartışmamızın temel nedeni bir gerçekliği ortaya koymaya çalışırken, -ana hatlarıyla da olsa- karşımızda olan güçlerin kendi durumları ve onların birbirleri arasındaki karşıtlığın boyutu, toplumları da etkileyen en büyük etmen olarak alt yapısal süreç ve son olarak da kendi saflarımızdaki durumun ne olduğunun ortaya konulmasının gerekliliğinden doğmuştur.
Konferansımızın bu oturumdaki en geniş tartışma sanayi 4.0 (endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi olarak da ifade edilmektedir) başlığında toplandı. Bu başlığın daha geniş tartışmalara vesile olmasının iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz, birincisi bizim ilk defa böylesi bir gündem etrafında araştırma, inceleme yapmış olmamız ikincisi ise sanayi 4.0 gelişmelerinin oldukça boyutlu ve birçok şeyi etkiliyor olması diyebiliriz.
Bu tartışma başlığı üzerinde ulaştığımız sonuçların bir kısmını özetlememiz tartışmanın aktarılabilmesi için önemlidir. Bu açıdan, sanayi 4.0’ın ilk gözle görülür sonucu işsizliğin artması, kalıcılaşması ve ara sınıfların daha fazla erimesi, kolayca ulaşılan ve bizim de ortaya koyduğumuz bir sonuç oldu. Ayrıca konferansımızda işsizliğin artması ve ara sınıfların erimesi durumunun toplumsal ve örgütsel anlamda bizi neden ilgilendirdiğini de ortaya koymaya çalıştık. İşsizliğin ve ara katmanlardaki yoksullaşma gerçekliğinin derinleşmesiyle büyük kitlelerde politikleşme, örgütlenme ve devrimcileşme sürecinin yaşanabileceği üzerinde durduk.
Sanayi 4.0’a yönelik tartışmalarımızda sanayi 4.0 konusundaki her sonucun başka bir olayın tetikleyeni olması gerçekliği üzerinde durduk. Örneğin: Sanayi 4.0 genç işsizliği büyütüyor, genç işsizliğin artışı, emeklilik ve sigorta sistemini etkiliyor, bu da toplumsal güven ortamının daha da zarar görmesine neden oluyor… Ve döngü ilerliyor
Salon tartışmaları sonrasında ulaştığımız bir başka sonuç ise somutta nasıl bir örgütlenme faaliyeti düşündüğümüz ve örgütlenmemizin hedefi üzerine oldu.
Buradan ileriye atılabilecek kitlelerin, hangi temel sorunlar etrafında ve hangi toplumsal kesimlerden çıkacağını şimdiden görme noktasındaki çabalarımızı artırma sonucuna ulaştık. Buna paralel ileriye atılabilecek kesimlerin içerisinde olma ve örgütlenme konusunda esas hedefimizi politikleşen ve hareketli olan kesimlerde odaklamak gerektiğini tartıştık.
Konferans tartışmaları sırasında değinilen bir konu da yoksullaşma ve işsizlik durumu ile üretim sürecinin bağlantısını kurma üzerine oldu. Üretim noktasında başarılı olamaz ve insanlarla üretim aşamasında bağ kuramazsak işsiz veya yoksul kitleyle örgütsel olarak kalıcı ilişkiler yaratamayacağımız belirtildi.
Egemenlerin durumu açısından da ABD ve Çin arasındaki gerilimin emperyalist güçler ve onların adımları açısından temel belirleyen noktada yer aldığı sonucuna ulaştık.
ABD’nin günümüzde güç kaybetme hızı yükselirken Çin başta olmak üzere diğer sömürücü devletlerin güç kazanması durumunda değişen güç dengelerinin bize sunabileceği fırsatları iyi değerlendirmemiz gerektiği vurgulandı. Nitekim bu rekabet durumu yerel uşak klikler arasındaki saflaşmayı da karşı karşıya gelme halini de bizim lehimize etkilemektedir.
Neden öznelcilik ve belli başlı tartışma sonuçları
Konferansımızın üstteki başlığı ekonomik, politik ve siyasal gelişmeler, ikinci başlığı da pratiğe ve güncelde yaşadığımız örgütsel sorunlarımız üzerine oldu.
Bu başlığı oluştururken yaşadığımız son 3 yıllık faaliyetimizi göz önünde bulundurarak belli başlı sonuçlara ulaşmaya çalıştık. Çünkü göz önünde bulunduracağımız zamanı genişlettikçe tartışma başlıklarımız da genişleyecek ve YDG konferansı kapsamında düşündüğümüzde tespit edebildiğimiz sorunları başlık olarak tartışma ile sonuçlanacak ve bu da bizi yüzeyselliğe götürecekti. Bu açıdan değerlendirme yaptığımız zamanı kısa tutarak ulaştığımız meselelerde derinleşmeye çalıştık.
Bu bağlamda yapılan sunum ve yürüttüğümüz tartışmalarda en büyük sorunumuz olarak örgütsel ve politik gelişmeleri ele alırken öznelciliğe düşüldüğünü belirledik.
Bunun sonucunda gerçek sorunlar veya gerçek gelişmelerle değil daha hayali, sübjektif sorunlarla uğraşma gerçekliğimiz olduğu sonucuna vardık. Bunun aynı zamanda birçok insanın enerjisinin doğru yerde kullanamamasına neden olduğu vurgulandı.
Bu başlık da diğer bir tartışmamız ise öznelci bakış açısının kitlelerden ve toplumsal hareketlerden öğrenme noktasında bizi gerilettiği tartışıldı. Öznelcilik büyüdükçe kitlelerden ve toplumsal hareketlerden öğrenme veya öğrenmeye açık olmanın düştüğü tartışıldı.
Bunun ötesinde öznelciliğin toplumsal sorunların cevaplanması konusunda bizde kestirmeci bir anlayışı geliştirdiğine .
Bundan kurtulmak için ise yeni toplumsal hareketlere bunun içinde yer alan kitlelerden öğrenmeye çaba harcamamız gerektiği tartışıldı. Bugün ki gerçekliğimizin kitlelere öğretmenlik yapmaktan veya ona dışardan bilinç taşımaktan çok kitlelerin öğrencisi olma sürecinde olduğumuz tartışıldı. Ve somut olarak toplumsal hareketlerden ya da kitlelerden öğrenme konusunda anlayış açısından şu sonuca ulaştığımızı söyleyebiliriz; kitlelerden öğrenmek, kendi bildiklerimizle kitlelerin yaptıklarını mukayese etmekten ziyade kitlelerin nasıl bir hareketlilik içerisinde olduğunu daha berrak haliyle yorumlamayla alakalıdır.
- Konferansımızın felsefesine ilişkin genel sonuç
- konferansımızda gerek sunumlar da gerekse sunumlar sonrası salonda yürütülen tartışmalarda şöylesi bir sonuca ulaştık. Birinci durumda, önümüzdeki halk isyanları ezberlerimize uymayacak, sınıf mücadelesi alanına birçok yeni kavram ve gelişme girecek. Doğal olarak yeni gelişebilecek birçok şeye ön kabul ile yaklaşmamız, toplumsal kesimlerin isyanları karşısında geri tutum takınmamızı engelleyecektir.
Rusya’da devrim, işçi sınıfının merkezinde diğer katmanların birleştirilmesiyle başarıya ulaşmış, Çin’de köylülük devrimin motor gücü olmuştur. Şuan Türkiye’deki alt üst oluşun nasılına ilişkin net ifadelerde bulunabileceğimiz gelişmeler kendini göstermemiştir fakat Kürt halkının gerçekleşecek alt üst oluşta başat rol üstlenen kesimlerden biri olacağı nettir.
Öte yandan konferansımızın bu alt başlık içerisinde değerlendirebileceğimiz bir meselede Marksizm konusundadır. Marksizm’de sınıf meselelerine ilişkin kaba ve indirgemeci yaklaşımdan kurtulabilirsek, Marksizmi bugünün toplumsal çeşitliliğiyle büyütebilir, derinleştirebilir ve zenginleştirebiliriz.