'Bir hâkim nasıl boş verin diyebiliyor?'
Ailesinin deyişiyle “Gezi’nin ilk ağıdı”, Gezi Direnişi’nde ilk kaybettiğimiz gencimiz Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş ile Ümraniye’deki evlerinde görüştük. Mehmet henüz 20 yaşında haklı bir öfke ile sokağa çıkmışken 2 Haziran 2013 günü eylemcilerin arasına dalan özel bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Ayvalıtaş ailesi bu acı ile başa çıkmaya çalışırken anne Fadime Ayvalıtaş’ın bunca haksızlığa ve ilgisizliğe dayanamayan yüreği de 13 Aralık 2013 günü durdu. 2 hafta önce de baba Ali Ayvalıtaş başarılı bir by-pass ameliyatı geçirdi. Ayvalıtaş ailesi bu zor dönemlerinde bizlerin manevi desteğini bekliyor. Gezi Direnişi döneminde birbirimizden esirgemediğimiz dost elini onlara uzatmamızı ve 5 Şubat 2014’te İstanbul Anadolu 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak olan 2.duruşmada yanlarında olmamızı talep ediyor.
>> Tüm bu yaşananlardan önce nasıl bir aileydiniz?
Biz üç kardeştik. Annem ev hanımıydı, babam pazarcıydı. Çok karışık bir tezgâhı vardı babamın hırdavat, bakliyat gibi. Mehmet en küçük kardeşimiz, ben en büyüğüm, bir de ortanca kız kardeşimiz var. Aslında benden büyük kardeşimiz de varmış ancak onu ben 6 aylıkken kaybetmişiz
>> Mehmet ne iş yapardı?
Mehmet küçük yaştan itibaren daha ilkokula giderken bile pazarcılık yapardı ama okulla birlikte yürütürdü bu işi. Daha sonra okulu lisede bıraktı ve pazarcılığa devam etti. Babam beni çağırırdı yardım etmem için ama ben gitmezdim, tembellik yapardım. Mehmet ise çalışkandı delikanlı gibi ne yapması gerekiyorsa onu yaptı. Belki de ben yapmadığım için yapmak zorunda kaldı
>>Nasıl bir çocuktu Mehmet? İyi anlaşır mıydınız ikiniz?
Yok, iyi anlaşamazdık. Özellikle son zamanlarda çok kötü olmuştu aramız. Boya yüzünden tartışmıştık, en son olaylar olduğunda dargındık.
>>Gezi olaylarının size yansıması nasıldı? Katıldınız mı eylemlere?
Ben Sırrı Süreyya Önder’in bir milletvekili olarak dozerlerin önüne çıkıp yıkımı engellemeye çalışmasıyla öğrendim. Benim Çarşamba Gezi Parkı’nda yapılacak mitingden haberim vardı ve ben de gittim. Orada parkın çok küçük bir kısmında insanlar vardı. Çadırları falan vardı. İnsanlar çok eğlenceliydi. Hani solcu değil de entelektüel insanlardı, gerçekten ağaçları seven insanlar vardı. Gaz yesek de kaçarız, polisle çatışmayız ama yine de bir şekilde direniriz düşüncesindeki insanlar vardı. Bu insanlara saldırdılar, hem de beklenmedik saatlerde saldırdılar ve insanlar bunu gördükçe onlara desteğe gittiler. Gezi Parkı kararı bana göre tam bir diktatörlük kararıydı. Kimseye sorulmadan verilmiş bir fermandı ve hepimizi sinirlendirdi. Zaten o zamana kadar da Alevi kimliğimizin hor görülmesi ve birçok karar da bizi sinirlendiriyordu
>>Burası daha çok Alevilerin bulunduğu bir mahalle mi?
Evet, burası Alevi bir mahalle
>>Peki, burada ne tür eylemler oldu Gezi Direnişi sırasında?
Burada benim bildiğim Cumartesi günü eylemler başlamış
>> Mehmet başından beri eylemlere katılmış mıydı?
Yok. Mehmet 1 Haziran cumartesi gününden itibaren katılmıştı. Zaten 2. Gününde de şehit oldu
>> 2 Haziran günü neler oldu? Ne tür bir eylem vardı? Sen de orada mıydın Mehmet’le birlikte?
Ben Gezi’deydim o gün. Buradaki eylemi ve Mehmet in eyleme katıldığını sonradan öğrendim. Cumartesi ve Pazar günü bayağı kalabalık bir grup TEM’de kapatma eylemi yapmışlar
>> Başka tanıdıklarınız da var mıydı orada? Nasıl olmuş olay?
Kuzenim de oradaydı. Bize anlatılan orada çok kalabalık bir insan grubunun olduğu, bir şeridin trafiğe kapatıldığı diğer şeridin ise kapatılmak üzere olduğu, etrafta yüksek sesle slogan atıp ses çıkaran ve el kol hareketleri yapıp arabaları durdurmaya çalışan insanların olduğuydu. O sırada 2 araç kalabalığa dalıyor ve Mehmet’e çarpıyor. Kuzenim 2 hafta Kartal Hastanesi’nde yoğun bakımda kaldı. Allahtan o iyileşti ama kardeşimi kaybettik
>> Bu 2 araç sürücüsünün o kadar büyük bir kalabalığı görmemesi mümkün mü?
Orada bulunanların anlattığına göre görmemesi imkânsızdı
>>Araba çarptıktan sonra Mehmet’in durumu nasılmış? Olay yerinde mi vefat etti?
Olay yerinden çok zaman geçmeden, hastaneye gitmeden yarım saat önce vefat etmiş. Çok büyük bir kaza geçirdiği için yaşaması mucize olurmuş.
>>Siz nasıl haber aldınız ölüm haberini?
Ben Taksim’deydim o gün. Nöbete kalacaktım ve babam aradığı zaman yalan söylüyor beni kandırmaya çalışıyor diye düşündüm
>>Ne dedi baban?
Kardeşin Mehmet kaza yaptı dedi. Ben inanmadım. Taksimde oradaki insanlara mahcup olacağımı düşündüm. Polis saldırısı olabilirdi, gaz yememek için gittiğimi düşünebilirlerdi ve ben de onlarla kalmak istiyordum. Sonra telefonlarıma amcamın oğlu Volkan çıktı, biraz bağırdı çağırdı. Ben de o zaman ciddi bir şeyler olabileceğini düşündüm.
>>Hastaneye geldiğinde durum neydi?
Önce bana hiçbir şey söylemediler. Kapıda insanlar vardı, beni bir arabaya bindirdiler ve yolu uzattılar. Normalde daha kısa bir yol vardı. Kapıya geldiğimde bir adam geldi ve Muharrem başın sağolsun dedi. Bu bana çok koydu. Ben Mehmet’imi hastanede göremedim, bir dua bile edemedim
>>Annen, baban ne durumdaydı?
Babam anneme göre daha iyiydi ama annem çok kötü durumdaydı
>>Olay anına dönersek, araç Mehmet’e çarptıktan sonra duruyor. Peki sürücü o an yakalanıyor mu?
Şoför linç edilmek isteniyor orada ama muhtar alıyor onu. Sonra karakola götürüyor ve daha sonra serbest bırakılıyor
>>Olayın hemen ardından İstanbul Valisinin çok acele bir açıklaması oldu. “Hava yağmurlu, yol çok kaygan, görüş mesafesi çok kısıtlıydı” diye. Sen orada değildin ama orada olan arkadaşlarından duydun mu böyle şeyler?
Benim duyduğum kadarıyla kazadan sonra yağmur yağmış, kazadan önce değil. Onlar da bunu kullanmışlar. Valinin de böyle bir açıklama yapması hakikaten iğrenç bir şey. Yani sen sonuçta hâkim misin savcı mısın nesin? Bilmediğin bir konu hakkında nasıl karar veriyorsun? Annemin de mahkemeden sonra konuşmasında valiye bir serzenişi var. Vali korksun yani ama bizden değil Allah’tan korksun. O kafasını yastığına rahat koyabiliyor mu?
>>Mehmet öldürüldükten sonra Gezi direnişini takip edebildiniz mi? Desteğiniz sürdü mü, nasıl geçti o süreç?
İnsan gerçekten çok büyük bir travma geçiriyor ve bugün bile ne yapacağıma karar veremediğim zamanlar oluyor. Bize gelip dediler ki Muharrem siz şehit ailesisiniz sizin daha çok çalışmanız lazım. Ben ilk zamanlar bu kadar aktif değildim. “Bu insanlar Mehmet’in ismini daha az biliyorlar, bu bizim suçumuz” diyerek Mehmet’i daha çok bir yerlere getirmeye başladım. Ben kamuoyu desteği için çalışmalar yapıyordum, sonuçta adaletin yerine gelmesi için kamuoyu desteği çok önemli, ama insanlara gidip anlatıyorsun bir kulaklarından girip diğer kulaklarından çıkıyor. Sadece acıyıp geçiyorlar. Bu çok yaralayıcı. Öğüt verip duruyorlar Muharrem şöyle yap böyle yap diye ama işe gelince hiçbir şey yapmıyorlar
>> Toplumsal destekten memnun değil misin?
Hayır, ve insanların samimiyetlerinden de şüphelenmeye başladım. Kendi kendime acaba bu insanlar gerçekte samimi mi diye sorguluyorum. İnsanın kime güvenebileceğini bilememesi çok kötü. Karşındaki insanları zaten görmüyorsun. Onlar devletin bir kısmını işgal etmiş. Biz ise bir avuç solcuyuz ve çok güçsüzüz. Ne yazık ki çok güçsüzüz ve çok bölünmüşüz ki bu yüzden de adaleti hiçbir zaman sağlayamıyoruz
>>Yargılama başladı. 2 sanık da taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet verme suçundan ve de tutuksuz olarak yargılanıyor. Ne diyorsun bu konuda, sence de taksir mi bu?
Savcının ne yaptığına bakmak lazım. Adam keşif yapmaya gelmemiş, tanıkları dinlememiş, polis tutanağından 2 sayfalık iddianame hazırlamış ve çoğu ıvır zıvır. Ya savcı senin çocuğun yok mu ya, senin başına böyle bir şey gelemez mi? Bu insanların biraz da vicdana sahip olmalarının gerektiğini düşünüyorum
>> Sanıklar ve ailelerinden sizinle temas kuran oldu mu?
Ne yazık ki. İğrenç bir şekilde temas kurmuşlar. Bir aracı göndermişler ve para teklif etmişler. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ama ben niyetlerini daha sonradan anladım. Bu işi bir trafik kazası olarak göstermeye çalışıyorlar. Verdikleri parayı da mahkemede kan parası olarak gösterecekler. Biz intikam istemiyoruz biz sadece adalet yerini bulsun istiyoruz
***
>> İlk duruşma olaylı geçti. Avukatların bir kısmı ve izleyiciler içeri alınmadı. Kapı içeriden kilitlendi. Polis tarafından ailenize müdahalede bulunuldu. Anlatır mısın, sen girebildin mi içeri?
Ben içeri girebildim hatta duruşma salonunda dayak yedim. Duruşma salonun önüne barikatlar kurmuşlar ve herkesi almıyorlardı. Duruşma salonu küçücüktü. İçeri girerken sıkıntı çıkardılar, salondan çıkarken ise kavga. Tanıkları bile içeri almadılar bir sonraki duruşmaya kaldı onlar. Sözde Avrupa’nın en büyük adliyesi ama salonda ses kaydı yapabilecek bir aletleri yokmuş. Koridorlarda gaz yedik, orada çok yaşlı insanlar vardı. Duruşma salonunun içinde bellerinde silahlarıyla polisler vardı. Biz buna itiraz ettik. Polisleri çok geç çıkardılar. Polislerin silahlarını sakladılar. Bu polislerin kimliklerinin tespit edilmesini istediğimizde ise hakimden “Boş verin” yanıtını aldık. Bir hâkim nasıl boş verin diyebiliyor onu da anlamıyorum
>> Bu genel tablo sana ne hissettiriyor? Adil bir yargılama olacak mı sence?
Halktan gelen bir destek ve baskı olursa olabilir, yoksa o iş de yalan. Ne yazık ki adliyenin önünde çok az kişi vardı, toplasan 500 kişi ancak.
>> Gezi’de kaybettiğimiz diğer çocuklarımızın ailelerinden gelen oldu mu?
Tabii ki, sağ olsunlar bizi hiç yalnız bırakmıyorlar. Telefonla da her zaman görüşüyoruz. Keşke o insanlarla tanışmak zorunda kalmasaydık ama tanıştık. Hepsi çok iyi insanlar
>> Anneniz Fadime Ana’yı da 12 Aralık’ta kaybettiniz. Daha önce bir rahatsızlığı var mıydı? Tüm bu süreci nasıl yaşadı Fadime Ana?
Tabii annemin ilk zamanlarda hayata küstüğünü görmüştüm. Üstelik bu onun ilk acısı da değil. Ben çocukluğumda annemi hep ağlarken görürdüm. Özellikle ütü masasının başında hem ağlayıp hem ütü yapışını unutamam. Ne olursa olsun bizi hep ayakta tutmaya çalışırdı. Mehmet için ağıt yakarken biz yanına girdiğimizde hemen susardı. Mehmet’in ve ardından Ethem’in davasında yaşananlar çok üzdü onu. Ethem’in davasından dönerken bayıldı. Doktorlar önemli bir şeyi yok diyerek eve gönderdiler ama maalesef kaybettik kendisini.
>> 7 ay önce kendi halinde bir aileydiniz. Şimdi önce kardeşini sonra anneni kaybettin. Baban da By-Pass ameliyatı geçirdi. Hiç isyan ediyor musun, niye biz, neden bunlar bizim başımıza geldi diye?
Allah’a isyan ettim ve sonunda pişman oldum denebilir mi bilmiyorum. Evet, ben kafamı göğe kaldırdım ve niçin annemi aldın bizden diye isyan ettim
>> Babanın sağlık durumu nasıl?
Anjiyo olduğu zaman bize 3 damarının tıkalı olduğu söylenmişti. Şimdi by-pass ameliyatı oldu. Başta çok çekinmiştik, ama beklediğimizden çok daha iyi geçti. Babamın sağlık durumu hakkında iyi haberler aldığımızı söyleyebilirim ama hala çok dikkatli olması gerekiyor.
>>Peki, baban bundan sonra çalışabilecek mi?
Babam bundan sonra çalışamayacak. Bunun dışında yaptığı her işte kendine çok dikkat etmesi gerek.
>>Baban artık çalışamayacak, sen de okuyorsun. Geçiminizi nasıl sağlayacaksınız?
Ben part-time bir iş arıyorum ve babamın da pazar yerinden gelen kira parası var
>> Gezi Direnişinde iktidarın yanında duranlar Gezi’nin bir beyaz Türk şımarıklığı olduğunu, içki yasağı gibi basit taleplerle sokağa çıkıldığını söylediler. Siz Beyaz Türk müsünüz ? Şımarıklığınızdan mı sokağa çıktınız?
Bu tavır tamamen bir rezalet. Biz beyaz Türk değiliz. Benim kardeşim parasızlık yüzünden okuyamadı . Biz Beyaz Türk olsak bu duruma düşer miydik? Burjuva sınıfı olsak sokağa niye inelim, niçin isyan edelim. Şımaran insan sokağa mı çıkar, şımaran insan tatile gider
>> Ne için çıktınız sokağa peki?
Mehmet okuyamadığı için, küçük yaşta çalışmak zorunda kaldığı için, hayatını yaşayamadığı için sokağa çıktı. Mehmet alevi kimliğine saldırı olduğu için sokağa çıktı. Mehmet hayatın her alanında ayrımcılıkla karşılaştığı için Gezi’ye katıldı. Mehmet’in sokağa inmek için haklı talepleri vardı. Aleviyiz diye bizim pazarda sattığımız eti yemeyenler bile vardı. Bu hükümetin insanları açık bir şekilde böldüğü görülebiliyor. Biz aynı acılara bile ağlayamayan bir millet olduk.
>> Bu acılı döneminizde kimler yanınızda oldu? İktidardan arayıp soran, başsağlığı dileyen oldu mu?
Bütün bu süreç boyunca çok az insan gelip yakından destek verdi. Zaman zaman unutulduğumuzu düşündüğüm oldu ve insan hakikaten arıyor, etrafında birilerini görmek istiyor. Mehmet’e ve hayatını kaybeden diğer kardeşlerimize hak edilen değerin verildiğini görmek istiyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu Hatay’a gidip oradaki aileleri ziyaret ettiği için sevindim ama gönül isterdi ki bizi de ziyaret etsin, ama gelmedi. İktidardan arayan da olmadı. Bunu özellikle takip ettiğim için söylüyorum. Cumhurbaşkanı Gül ve Aile Bakanı Fatma Şahin iznimiz olmadan öyle üstünkörü bir başsağlığı dilediler.
>>En çok kime kızgınsın?
En çok Başbakan ve Bakanlara kızgınım. Çünkü onlar gerçek sorumlulardır. Zaten emri ben verdim diye itiraf da ettiler.
>> Bu yaşananlardan sorumlu tuttuğun Başbakanla bir yerde karşılaşsan ne söylersin, ne talep edersin?
Hiçbir şey talep etmem. Zaten bu insan herhangi bir şey talep edilebilecek bir insan değil benim için. AK Parti bu olayların başından sonuna kadar yaşanan ölümlerden sorumlu. Ben bu partiye hala oy veren insanları anlamakta zorluk çekiyorum.
>>Bir gün adaletin sağlanacağına inanıyor musun? Tam olarak nasıl bir gelecek seni mutlu eder, için ne zaman soğur?
Keşke inanabilsem, keşke öyle bir inancım olabilse. Her şey insanların desteğinde bitiyor. Bu destek olmazsa bilmiyorum yani. Ben her zaman bu insanların yokluğuyla yaşayacağım. Hani derler ya daha eline ekmeğine almadı diye, ben de öyleydim. Ben Mehmet’i, annemi daha güzel şartlarda yaşatabilirdim.
>> Mehmet’le ilgili en güçlü, en baskın hissin ne?
Pişmanlık. Mehmet beni ve kardeşimi okuttu diyebilirim. Ben ve kız kardeşim okurken o bazen cebinde para kalmamasına rağmen pazarcılıktan kazandığı parayla bize yardım ederdi. Ben ona hayattayken söylerdim ona borçluyum ama ne yazık ki ödemek nasip olmayacak
***
Abdurrahman Uyan'ın diğer röportajları :
Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi ile yapılan röportaj: 19 yaşındaydı ama daha çocuktu - http://birgun.net/haber/19-yasindaydi-ama-daha-cocuktu-9493.html
Berkin'in ailesi ile yapılan röportaj: 'Onunla direniyoruz' - http://birgun.net/haber/onunla-direniyoruz-9974.html