Perşembe Aralık 12, 2024

Direnişin ruhuyla 2015'e merhaba!

Kaypakkaya-partizan
2015 Yılı İşçi Sınıfı ve Ezilenler İçin Direnişlerin, Mücadelenin, Başarıların ve Umutların Büyütüldüğü Bir Yıl Olsun!

 

Bir yılı daha kazanımları ve kayıplarıyla geride bırakıyoruz. Gerek uluslararası arenada ve gerekse de Avrupa’da işçiler, emekçiler ve göçmenler için 2014 yılı mücadeleyle geçen bir yıl oldu.

Dünya’nın birçok coğrafyasında olduğu gibi Avrupa’da da, 2014’te ekonomik kriz bütün yakıcılığı ile ezilenlerin ve işçi sınıfının ensesinde idi. İşçi ve emekçilerin bir dizi mücadeleler sonucu kazandıkları siyasi – sosyal ve ekonomik haklar budanmaya, işsizlik yükselmeye devam etti. Almanya ve Fransa’da Hava ve Demiryolu çalışanlarının grevleri ulaşımı felç ederken, hemen hemen bütün ülkelerde birçok fabrika ve farklı iş yerlerinde işçiler greve giderek haklarını ve işyerlerini korumaya çalıştılar. İngiltere’de sosyal hak kısıtlamalarına karşı kitlesel protesto eylemleri gerçekleştirildi. Yine Almanya, İsviçre, Avusturya ve Fransa’da devletlerin eliyle yükselen ırkçılığa karşı defalarca kitlesel sokak eylemleri gerçekleştirildi, çoğunda neo – nazi uzantısı yapılanmalarla çatışmalar yaşandı.

Dünyanın tüm coğrafyalarında olduğu gibi, kendisine “medeniyetin beşiği” diyen Avrupa’da da cinsiyet ayrımcı politikalar, kadın emeğinin ucuz ve yedek işgücü görülmesi, ev içi emeğinin hiç görülmemesi, sürekli budanan sosyal hak gasplarının sonuçlarının en fazla da kadın emekçilere yüklenmesi, kadına yönelik şiddet, taciz – tecavüz, işyerlerindeki olanak ve ücret eşitsizliği 2014’te de artarak devam etti.

Evet, 2014’te de hali hazırda Avrupa işçi sınıfı ve ezilenler, kendilerine lâyık görülen yaşama karşı, çok ciddi karşı duruşlar sergileyebilecek güçle sahnede değildi ama, sistemden hoşnutsuz olduklarını, Yunanistan’dan, Fransa’ya, Almanya’dan İsviçre’ye, Belçika’ya, İtalya’dan İspanya’ya, kadar çeşitli direniş, grevler, sokak eylemleri ile gösterdiler.

Avrupa’da 120 milyon yoksul yaşamaktadır. 43 milyon insan ya aş evlerinden besleniyor, ya da bağışlarla yemek ihtiyacını karşılıyor. İşsizlik oranı yüzde 12 olarak açıklanıyor. Oysa gerçek oran bunun en az iki katı kadardır. Geçinemeyen, temel gıda maddelerini almakta zorlanan, ev kirasını ödeyemeyen on milyonlarca insan var. Bu nedenle her yerde sokakta yatıp kalkan, dilenen insanlara rastlamak artık mümkün.

Dünya nüfusunun %70’i toplam gelirlerin %3’ünü alırken, %1’lik en zengin kesim dünyadaki toplam gelirin % 42’sini elinde bulunduruyor!

2014; bir yandan Emperyalistlerin kendi aralarındaki egemenlik ve çıkar çatışmalarına, ama diğer yandan da çıkarları gereği ezilenlere ve işçi sınıfına karşı nasıl tek ses, tek yumruk olduklarını, ancak bu saldırılara karşı ezilenlerin, sömürülenlerin direniş ve dayanışmayı nasıl büyüttüğünü gösteren bir dizi gelişmelere sahne oldu.

Henüz ilk ayın sonlarında Ukrayna hükümetinin Avrupa Birliği ile yapacağı ortaklık anlaşmasını askıya alması üzerine ülkede başlayan protestolar kısa sürede siyasi krize dönüştü. Başbakan Mikola Azarov’un istifasına rağmen sular durulmadı ve süreç içinde iç savaşa dönüştü. Ordu ile ayrılıkçıların çatışmalarında çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Silahlı Kuvvetler tarafından düzenlenen özel operasyonlarda, 18-25 yaş arası 382 kadın kayboldu. Ateşkes sonrası aramalarda, tecavüz edilip, ensesinden vurulmuş 286 kadın cesedi bulundu.

Emperyalistlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme telaşıyla yarattıkları savaşlar, 2014’de, Rojova ve Kobanê ile büyütülmek istendi. Onların eli kanlı uşağı TC’nin de desteğiyle, ulus, din ve mezhepçilik üzerinden emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yön verilen IŞİD çeteleri, Musul’un Sincar ilçesini ele geçirdikten sonra Şengal’e girip binlerce kişiyi katletmiş, binlerce çocuk ve kadını kaçırmış, yüzlerce kadını intihara, yüz binlerce Ezidi’yi göçe zorlamıştır. Ardından Kürt ulusunun kazanımı olan Rojava’yı kan gölüne çevirmek için başlattıkları saldırı, PYD ve PJD güçleri tarafından geri püskürtülürken, emperyalistlerin de Ortadoğu’ya ilişkin bütün planları alt üst oldu. Diğer taraftan 2014’te Güney Kore’deki çoğu okul öğrencisi ve öğretmen olup 300 kişinin öldüğü feribot kazası, daha iyi bir yaşam umuduyla çıkılan göç yollarında yaşamlarını yitirenler, soğuk hava, sel baskını, yanardağ patlaması, toprak kayması vb. doğa felaketleri dünyanın dört bir tarafında binlerce can aldı. Batı Afrika ülkelerinde 6 binden fazla insan Ebola salgını nedeniyle hayatını kaybetti…

2014 Yılında Rojava Enternasyonal direniş merkezi oldu. IŞİD çetelerinin Rojova ve Kobanê’ye saldırmalarıyla birlikte başta Avrupa olmak üzere hemen bütün dünyada dayanışma eylemleri örülerek direnişteki Kürt halkının sesi duyurulmaya çalışıldı. Daha da önemlisi başta Türkiyeli devrimciler olmak üzere, Yunanistan’dan Arjantin’e kadar dünyanın birçok coğrafyasından ilerici – devrimci insanlar Kobanê’ye bizzat IŞİD’e karşı savaşmaya gittiler ve Kobanê sokaklarında muazzam bir enternasyonal dayanışma örüldü.

Dünya’nın Türkiye coğrafyasında ise; 2014’te yaşananlara, günlük hatta bazen günde birkaç kez değişen gündemlere yetişmekte, takip etmekte zorlandık. Herşey başdöndürücü bir hızla gelişiyordu adeta… AKP’nin devlet politikalarını kısaca özetlersek;

2014’e ülke tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla girildi. Yılın sonuna doğru ise; şüphelilerin paraları faiziyle geri verildi, yolsuzluk dosyası kapatıldı;

“Kürt sorununda” bütün bir yıl boyunca, “Çözüm Süreci”nin garanti olduğu propagandası ısrarla sürdürüldü, ama hiçbir adım atılmadı.

“Alevi açılımı” adı altında, “cem evi – cami projesiyle” Alevilik yeniden tarif edilip, “Alevilere Alevilik öğretildi”.

“Muhafazakar Toplum İnşası” uğruna; eğitim, “Dini Eğitim Şurası”na dönüştürülmeye çalışıldı. “Dindar Gençlik Yetiştirmek İstiyoruz” söylemlerini sürdürmenin eşliğinde, “Kadının Erkekle Eşit Değil “EŞDEĞER” Oldukları, Eşitsizliğin Kadının Fıtratında Olduğu” söylemleriyle kadın, ortaçağ karanlıklarına gömülmeye çalışılırken, 2014’ün ilk 10 ayında 255 kadın erkekler tarafından katledildi.

LGBTİ bireyler, “hasta”, “sapkın” olarak tanımlanarak, adına da ahlak denilen, özünde ahlaksızlığın en büyüğü olan ve insan haklarını hiçe sayan kurallarla, toplum dışına itme çalışmaları, sokakta, işyerinde uğradıkları taciz, şiddet, hak gaspı yetmezmiş gibi, yaşam hakları dahi ellerinden alınmaya devam etti.

Basın özgürlüğü ve toplu gösteri hakkı gibi halkın kendisini ve düşüncelerini ifade edebileceği en doğal yasal hakları, önceki yılları bile aratacak biçimde ayaklar altına alınmaya devam edildi.

“Sıfır Sorun” vaadinde bulundukları, komşu ülkelerle ilişkiler politikalarında, Suriye politikalarıyla tamamen dibe vurdu.

Soma Maden Ocaklarında 300’ün üzerinde, Ermenek’te 18 işçinin yaşamını yitirmesi, maden ocaklarındaki çalışma koşullarını bir kez daha sorgulatırken, mevsimlik işçilerin taşıma süreçlerinde yaşadıkları katliam gibi ölümler, 11 işçiye mezar olan Mecidiyeköy Torun Center inşaat sektöründe yaşanan asansör kazası, inşaat sektörlerinde yaşanan işçi ölümleri, sağlıklsız iş koşullarında yaşanan hastalıklar sonucu meydana gelen ölümlerle 2014’te iş cinayetine kurban giden işçi sayısı 1700’lere dayandı. Böylece Türkiye, iş kazalarında yıllardır dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sıradaki yerini korumuş oldu.

Doğa, tarih, kültür katliamında sınır tanımıyarak, TMMOB’un yetkileri budanıp bakanlığa bağlandı. Her yolla ve fırsatta katledilen doğa, toprağın kentlerin dokusunu yok eden girişimler, halkın tüm protesto gösterilerine rağmen devam etti.

Mücadelenin 2015’e Yükledikleri

2014’te demokrasi ve emek mücadelesi cephesinde yüzgüldüren gelişmeler de yaşandı. AKP’nin yolsuzluk ve rüşvet skandalı Adliye’de kapatılsa da kitleler bunu unutmadı, unutacak gibi de görülmüyor.

Aleviler kendilerine yönelik saldırıları kitlesel sokak eylemleriyle protesto ederek haklarını aramayı büyüttüler.

Kobanê direnişinde sembolleşen Kürt direnişi, Türkiye’nin aydın ve devrimci çevrelerinde, muazzam bir dayanışma ruhunu tekrar diriltti.

Kadınların mücadelesi, AKP’nin tüm gerici propagandalarına rağmen, geçmiş yıllara göre daha kitleselleşerek ileri bir mevziye taşındı.

LGBTİ bireyler demokratik hakları ve insanca yaşam ve yaşam haklarını korumak için kitlesel eylemlilikler örgütlediler. Mücadeleleri sonucu Gezi Direnişinden bu yana LGBTİ bireyler Türkiye genelinde daha görünür oldular.

İşçiler, kamu emekçileri yıl boyunca, iş güvenliği talebiyle ve taşeronlaştırmaya karşı sayısız eylem yaptılar, hak mücadelesi eylemlerini yaygınlaştırdılar.

HES’lere karşı mücadeleden kentsel dönüşümlere, maden aramalarının tarım alanları tahribinden nükleer santrallerin yapımına karşı süren sayısız çevre/yaşam hakkı mücadelesi 2014 boyunca aralıksız sürdü.

Bizler biliyoıruz ki egemenlerin isteği; kadını eve hapsederek suskunluğunu ve edilgenliğini sürdürmesini sağlamak ve onun üzerinden suskun, itaatkâr, köle bir toplum yaratmak, gençliği apolitik hale getirerek kendilerinin dizginsiz sömürü politikalarına “dur” diyebilecek kimsenin kalmamasını sağlamak, işçi ve emekçileri bölüp parçalayarak onların üretimden gelen güçlerinin farkına varmalarını engelleyerek kendi iktidarının devamlılığını sağlamaktır. Hayat boyunca ay sonunu getirmek üzere kurulmuş bir yaşama isyan etmek meşrudur, haktır. Ebu Zerr el Gifari’nin 1400 yıl önce dediği gibi “yiyecek ekmeği olmadığı halde kılıcından sıyrılmış bir kın gibi isyan etmeyen insana şaşarım”. Çalışanın, patronlar için değil, kendisi ve insan kardeşleri için ürettiği, barınma, beslenme, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetleri düşünmediği çok daha güzel günler hedefiyle 2013 bir başlangıçtı, 2014’te bu başlangıcı geliştirdik. 2015’te daha ileriye taşımak, zirveye bir adım daha yaklaşmak için haydi sokakları daha fazla doldurmaya, haydi mücadeleyi ve dayanışmayı daha fazla büyütmeye…

2015; İşçi Sınıfı ve Ezilenler İçin Direnişlerin, Mücadelenin, Başarıların ve Umutların Büyütüldüğü Bir Yıl Olsun! 

ATİK 22. Dönem Genel Konseyi

1613