GÜZEL ANA | “Yorgunluğu ve hastalığı başkalarının acılarını paylaşarak dindirirdi”
Serdar Can yoldaşı sonsuzluğa uğurladığımız gün, son yolculuğunun ilk durağı olan Gazi Cemevi’ndeydi Güzel Ana’mız... Evladı Serdar’ın tabutunu omuzlama görevini yerine getirmesi gerekiyordu. Gazi’nin ardından ikinci durak olan Amed’e giderek evladını yalnız bırakmamayı tartışıyordu, ki zaten hasta olan bedeni daha fazla dayanamadı ve hastaneye kaldırıldı Güzel Ana. 20 Eylül’de de ölümsüzleşti.
Onu yakından tanıyanlar, onun ölümsüzleşme anının başka türlü olmayacağını bilirlerdi, keza onun için en sık dillendirilenlerden biri bu oldu. Nitekim 37 yıllık yoldaşı ve dostu Gülmez Ana (Selvi Gülmez) da onu böyle anlatıyordu.
“Başka bir acı bu...”
Güzel Ana’nın ölümünün 40. günü vesilesiyle ailesi tarafından verilen 40 Yemeği öncesi Güzel Ana’nın evinde buluştuğumuzda Gülmez Ana özlemini anlatıyordu.
37 yıldan bahsediyor, “ne ana, ne baba, ne koca, ne evlat... acısı değil” diyor.
“Başka bir acı bu...”
Nasıl olmasın ki?
Kızı Nergiz’i* henüz 30 yaşında iken ölümsüzlüğe uğurlayan, devrimci bir evladın ise on yıllardır hapishanelerde, işkencelerde peşini bırakmayan Gülmez Ana, tanıştığı günden bu acılı zamanları da dahil olmak üzere bugüne kadar hiç yalnız bırakmamıştı Güzel Ana...
Yoldaşıydı, dostuydu, kimi zaman kırıldığı, kimi zaman ise kırdığıydı.
Ama hep aynı durakta buluşmuşlar, aynı eylemlere gitmişler, en önde pankartı korkusuzca taşımışlardı.
Kimi zaman Güzel Ana’nın parası olmamış, Gülmez Ana’nın parasını paylaşmışlar, kimi zaman ise Güzel Ana cebindeki 5 lirayı ikiye bölüp paylaştırmış aralarında...
“Bu TİKKO’luların annesi değil herhalde!”
Bir keresinde ise yine Güzel Ana ile Ankara sokaklarında polise karşı direndikleri sırada aralarına katılan yeni bir annenin, polis tarafından darp edilmesinin ardından polislere ağzına geleni sayarak küfrettiğini ama kendilerinin ona engel olduğunu anlatıyor Gülmez Ana.
“Küfür acizliktir. Biz polislere de küfretmeyiz” diyor ana.
O zaman polislerin bile analarımızın polise küfretmediğini bildiğinden, küfreden ana için “Bu herhalde bilmiyor, yeni gelmiş. Ya da TİKKO’luların annesi değil!” diye söylendiklerini anlatıyor.
“He, sen yat yat! İyice hastalan!”
Sayısız anıların arasından “Bir gün hastaydım” diye anlatıyor Gülmez Ana. Güzel Ana aramış, bir eyleme/bir cenazeye çağırmış, “Gidelim” demiş. Hasta olduğu için gitmek istememiş başta Gülmez Ana ama Güzel Ana kızıvermiş:
“He, sen yat yat! İyice hastalan!”
Gülmez Ana kalkıp gitmiş Güzel Ana’yla... “Gittim ama dizlerim tutmuyor!”
Ancak daha sonra iyileşmeye başladığını fark etmiş. “İnsanların acılarını paylaşınca kendime geldim” diyen Gülmez Ana “Sağol yoldaşım” diyerek Güzel Ana’ya bu ısrarı için teşekkür etmiş.
Hastalığını, yorgunluğunu eylemlerde, halkın acılarını paylaşarak dindiren bir devrimci idi Güzel Ana. Ki, 17 Eylül’de Kartal’da gerçekleşen “Karanlığa teslim olmayacağız” mitingine katılıp, burada rahatsızlanmasına ve hastaneye kaldırılmasına rağmen yine de ertesi gün Serdar Can’ın acısını paylaşmak için oraya koşmasının başkaca bir anlamı yoktur.
* TKP/ML dava tutsaklarından Nergiz Gülmez, 19-24 Aralık (2000) Hapishaneler Katliamı ve Direnişi sonrası girdiği ölüm orucu eyleminin 122. gününde, 11 Nisan 2001’de ölümsüzleşmişti.