Çarşamba Kasım 6, 2024

Halkların Birleşik Devrim Mücadelesi Faşizmi Yıkacak

kaypakkaya haber
Türk devletinin faşist saldırılarına karşı HBDH güçleri olarak mücadele dolu bir yılı geride bıraktıklarını söyleyen HBDH Yürütme Komitesi Üyesi Tekin Yoldaş ve DKP/ BÖG savaşçısı İmera Fera Yeşilgöz, faşist saldırıların amacına ulaşamadığını belirtti.

 

Türk devletinin faşist saldırılarına karşı HBDH güçleri olarak mücadele dolu bir yılı geride bıraktıklarını söyleyen HBDH Yürütme Komitesi Üyesi Tekin Yoldaş ve DKP/ BÖG savaşçısı İmera Fera Yeşilgöz, faşist saldırıların amacına ulaşamadığını belirtti.

HBDH (Halkların Birleşik Devrim Hareketi) Yürütme Komitesi Üyesi Tekin Yoldaş ile KBDH ve DKP/ BÖG savaşçısı İmera Fera Yeşilgöz geçtiğimiz HBDH militanlarının eylemselliklerinin yanı sıra, Türkiye Kürdistan’daki mücadelede aktif rol oynayan birleşik devrim güçlerinin direnişlerini değerlendirdi. Kavga dolu bir yılı geride bıraktıklarını söyleyen Tekin Yoldaş şu değerlendirmelerde bulundu: “HBDH güçlerinin hepsi açısından ciddi bedellerin ödendiği ve aynı zamanda da mücadelenin büyüdüğü bir yıldı.

Öncelikle son süreçte gelişen mücadelede şehit düşen yoldaşlarımızın tümünü saygıyla anıyorum. Halkların Birleşik Devrim Hareketi Türkiye ve Kürdistan devriminin ortak mücadele örgütü olarak ortaya çıktı. Bileşenlerinin amacı faşizme karşı birleşik devrim mücadelesini yükseltmektir. Geçtiğimiz yılda bu mücadele çok şiddetli bir zeminde gerçekleşti. Faşist iktidarın işçilere, emekçilere, ezilenlere karşı baskı ve saldırıları yoğunlaştı. Bu dönem içinde savaşın da şiddeti çok arttı. Faşist rejim tüm olanakları ve imkanları kullanarak devrimci güçlere karşı bir tasfiye saldırısı başlattı.

Dağlarda gerillaya dönük askeri operasyonlar ve bu operasyonlarda yoğun tekniğin kullanılması, öte yandan bir takım ittifak ve komplo ilişkileri ile gerillanın alanını daraltma ve itibarsızlaştırma özel savaş yöntemleri olarak kullanıldı ve bir şekilde mücadeleyi geriletme hamleleri yapıldı. Aynı zamanda ülke içinde demokratik güçler ve özgürlükten yana olan güçlere karşı yasaklama ve baskılarla devrimci güçlerin halkla olan ilişkileri daraltılmaya çalışıldı.”

FAŞİST SALDIRILAR BAŞARISIZ OLDU

Tüm faşist saldırılara karşı özgürlük güçlerinin direnmeye devam ettiğini sözlerine ekleyen Tekin Yoldaş, “Faşizmin bu saldırıları başarısız oldu. Bu saldırılar karşısında yitirdiğimiz şehit yoldaşlarımız oldu, bedeller verildi ancak bu faşist saldırılar başarıya ulaşamadı. Gerilla güçlerinin varlığı, mücadelenin devam etmesi tabii ki birleşik devrim mücadelesinin başarısıdır. Tabii bunun başarının devamlılığı bu mücadelenin tüm ezilenlerle, emekçilerle, işçilerle, kadınlar ve gençlerle buluşması olacaktır.

Bu dönemki mücadelemiz aynı zamanda 2020’yi hedefliyor. 2020’de faşizme karşı mücadeleye yükseltmek, işçi ve emekçilere, ezilenlere, kadınlara ve gençlere ulaşmak ve örgütlemek, bu kesimlerle birleşik mücadelenin buluşturulması hedefimizdir. Faşist iktidar tüm olanak ve imkanlarını kullanırken aslında göründüğü kadar da güçlü değil. Her konuda birçok açıdan çatırdıyor ve yetersizlikleri ortaya çıkıyor. Tüm baskılara rağmen devrimci mücadelenin gelişmesini ve hareketin yükselmesini engelleyemiyor. Faşist sistem çoğu zaman kendi hukukunu dahi hiçe sayan uygulamalarda bulunuyor ancak birleşik devrim güçlerinin kararlı mücadelesi devam edecek” diye konuştu.

EZİLEN HALKLAR YALNIZ DEĞİL

Birleşik devrim güçlerinin özellikle Türkiye metropollerinde gelişen eylemselliklere değinen DKP/BÖG savaşçılarından İmera Fera Yeşilgöz, eylemlerle beraber AKP-MHP faşist rejiminin güvenlik konseptinin dağıldığını belirterek, “Öncelikle son süreçte devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşen tüm yoldaşları saygıyla anıyorum. Faşist rejim, Türkiye işçi sınıfına ve ezilen halklarına dönük saldırılarını derinleştiriyor. Bu saldırılar ile Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarını ezilen halklar için adeta halklar hapishanesine dönüştürmek istiyor.

Halkların hak ve adalet arayışları faşist uygulamalar ile hedef haline getiriliyor. Bugün Türkiye metropollerinde ve Kuzey Kürdistan’da her türlü özgürlük talebini ve hak arayışını dile getirenler, faşist iktidar tarafından terörist olarak ilan ediyor. Artan bu faşist saldırılar sonucunda HBDH’nin eylemsellikleri bu baskı ve teröre karşı koyuşun bir ifadesidir. Aynı zamanda HBDH’nin gerçekleştirdiği eylemler bu faşist iktidarın uygulamaları karşısında ezilen halkların yalnız olmadığının göstergesidir. Devrimcilerin her zaman bir seçenek olarak var olduğunun ispatıdır.

Faşist iktidar gerçekleştirdiği uygulamalar ile halkları sindirmeye çalışıyor. Bu yönüyle HBDH güçleri Türkiye metropollerinde faşist kurumları hedef haline getirmektedir. HBDH güçlerinin hedefi tüm faşist kurumlar ve onların maddi destekçileridir. HBDH güçleri faşist kurumları hedef haline getirirken aynı zamanda faşist iktidarın yaratmış olduğu baskı ve korku havasını da dağıtmaktadır. Bir yandan faşist iktidar Türkiye metropolleri ve Kuzey Kürdistan topraklarında baskılara devam ederken her türlü itirazı ve muhalif eylemselliği tutuklamalar ile baskıyla yok etmeye çalışıyor, Kürdistan’da da sınır ötesi askeri operasyonlar ile Kurdistan özgürlük mücadelesinin kazanımlarını yok etmeyi hedefliyor. Bu aslında iktidarın sıkışmışlığını gösteriyor” dedi.

SARSILMIŞ OLAN GÜVENLİK KONSEPTİNİN KORUNDUĞUNU GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR

HBDH güçlerinin Türkiye metropollerindeki eylemlerine dikkat çeken İmera Fera Yeşilgöz, bu eylemleri görmezden gelen AKP- MHP faşizminin sarsılan güvenlik konseptine ilişkin şunları belirtti: “HBDH güçleri olarak bu faşist iktidar karşısında, onların her türlü kurumuna karşı eylemsellikler gerçekleştirmek aslında sisteme karşı gerçekleştirilen en net tutumdur. Bugün AKP- MHP faşizmi, HBDH’nin eylemselliklerini görmezden gelerek sarsılmış güvenlik konseptinin hala korunduğunu göstermeye çalışıyor.

Gelişen eylemlere karşı halkın vermiş olduğu güven, coşku ve örgütlülük aslında bu eylemlerin başarısıdır. Bu eylemselliklerle beraber şunu görmek gerekir. Türkiye devrimci mücadelesi ile Kürdistan özgürlük mücadelesinin birleşmesi aslında faşizm için büyük bir korku yaratmaktadır. Bugün hem 4 parça Kürdistan’da hem de Türkiye metropollerinde HBDH güçleri faşizme karşı her mevzide savaş açmakta, bu yolda bedeller ödemekte, ödenen bedeller ile beraber aslında zafer rotasını netleştirmektedir.”

ROJAVA DEVRİMİ’NİN GERÇEK VE TEK DOSTU EZİLEN HALKLAR VE EMEKÇİLERDİR

Tekin Yoldaş, 9 Ekim tarihinden bu yana halkların Rojava’daki demokratik kazanımlarına dönük Türk devleti ve çetelerinin saldırılarını değerlendirdi ve savaşın Türkiye cephesine taşınması gerekliliğine dikkat çekti: “Rojava devrimi Ortadoğu’da uzun süredir var olan gerici faşist odaklanmayı dağıtan bir devrim oldu. Her tarafı gerici, baskıcı rejimlerle kuşatılmış bir coğrafyada, Rojava devrimi ezilenler ve dünya halkları için umut oldu. Bu gelişim karşısında elbette bölgedeki gerici güçlerin tepkisiz kalması beklenemezdi. Bunların başında da T.C. faşist rejimi geliyor. T.C. faşist rejimi baştan beri Rojava devrimini etkisiz hale getirmeye, kontrol altına almaya çalıştı. Bunu yapamayınca bu kez devrimi hedef almaya başladı ve bu hedef alma konseptini belli güçleri savaştırarak yapmaya çalıştı. DAİŞ’i destekledi. 4

Kobane direnişi sırasında devrimci güçlere sınırlara kapattı ancak DAİŞ güçlerine sonuna kadar yardım etti. Bu dünya gündemine girdi. Uluslararası DAİŞ terör şebekesi T.C. ayağıyla ilerledi. Bu güçler yenilgiye uğratılınca Rojava devrimine karşı bir sempati oluştu. Bu sebepten kaynaklı faşist iktidar, devrimi boğma politikalarını yürürlüğe koydu. İlk önce Efrin işgali başladı. Bu işgal T.C. devletinin Kuzey Suriye halklarına karşı işgal saldırısının devamıydı. Sonrasında gelişen strateji ise Serekani- Til Ebyad hattına yapılan saldırıydı. Amaçları buradaki halkı göç ettirmek ve buradaki demokratik yapıyı değiştirerek devrimi boğmaktı.

Rojava’da gelişen demokratik modelin Türkiye ve Ortadoğu halklarına yayılması çabasını engellemek istediler. Bu konseptin uygulanması konusunda uluslararası emperyalist güçler de yardımcı oldu. ABD başta olmak üzere bölgedeki güçler bu devrimi boğma çabasına destek oldular. Tekrardan görüldü ki Rojava devriminin tek gerçek dostu dünya ezilen halkları ve emekçileri olabilir. Bunun dışındaki her türlü ittifak konjonktüreldir. DAİŞ ile mücadele ederken sana destek veriyormuş gibi görülen güçler T.C. faşist rejimi saldırdığında hiçbir şey yapmadılar ve T.C. ile olan ittifak ve dostluk ilişkilerine vurgu yaptılar. Bütün bunlara rağmen Türkiye devleti savaşa başladığında orada görkemli bir direniş gelişti. Bu direniş içerisinde Kürdistanlı, Türkiyeli ve dünyanın her yerinden devrimciler vardı.

Demhat, Ceren, Aynur Ada, İmran Fırtına yoldaşlar enternasyonalist özgürlük taburu saflarında ölümsüzleştiler. Geçmişte nasıl Franko faşizmine karşı İspanya halkları dünya halkları enternasyonalist tugay saflarında buluştuysa bugün Rojava devriminin özgürlüğü için devrimciler enternasyonalist taburda buluştu. Bu önemli bir hamleydi. Tarihsel açıdan ciddi bir direniş notudur. Aynı zamanda Türkiye egemen sınıfına karşı savaşta mücadele taraf olmanın ifadesiydi. T.C. faşizmi bu şehit düşen yoldaşlar şahsında kara propagandayı derinleştirdi ve bu yoldaşları hain ilan etti. Halbuki bu yoldaşlar Türkiye ve Kürdistan’daki mücadelenin birleştirilmesi için direnen enternasyonalist devrimcilerdi. Yine Türkiye devrimci hareketinin öncü kadroları bu topraklarda savaşarak şahadete ulaştılar.”

KÜRDİSTAN YANIYORSA FAŞİZMİN HAKİMİYET ALANLARINDA KİMSE RAHAT OLMAMALI

“Devlet aslında bu savaşı bir Türk- Kürt savaşı olarak yürütmek istedi” diyen Tekin Yoldaş, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bu savaş Türkiye egemenleri ile Kürt halkı ve aslında bütün Türkiye halkları arasındaki bir savaştır. Faşist rejim ile emekçi halklar arasındaki bir savaştır. Mücadele içerisinde de faşizmi hedef alan bir mücadele hattı örmeliyiz. Rojava devrim mücadelesi aynı zamanda Türkiye devrim mücadelesidir. Çünkü Türk devleti eşitsiz bir şekilde saldırıları düzenledi.

Bir devlet olmanın tüm imkan ve fırsatlarını kullanarak oradaki devrimci güçlere saldırdı ve orada ciddi bir direniş oldu. Bugün devrimci güçler Enternasyonalist Özgürlük Taburu saflarında mücadeleye devam ediyor. Hem uluslararası atmosfer ve devrimci güçlerin direnişi T.C. güçlerine geri adım attırdı. Ancak bu faşist saldırılar ileriki süreçte de devam edebilir. Bu yüzden bu savaşın kazanılması ve işçi, emekçi, ezilenler için esas kurtuluş faşist iktidarın devrilmesiyle gerçekleşecektir. Bu yüzden Türkiye cephesinde bu savaşın büyütülmesi önemlidir.

HBDH milislerinin yaptığı eylemler de bu çerçevede büyük önem kazanıyor. Savaşın Türkiye cephesine taşımak zorundayız. Çünkü Türkiye cephesinde faşist iktidar sorgulanmadığı müddetçe faşist iktidara karşı gelişen ülke sınırları dışı savaşta faşizm kendini güçlü hissetmektedir. Rojava ve Başur yanıyorsa o zaman faşizmin hakimiyet alanlarında da kimse rahat olmamalı. Hedefi böyle koymalıyız. Orada mücadele yürütmek zorundayız. Çünkü bu mücadele Türkiye işçi ve emekçilerinin ortak mücadelesidir. Rojava’ya atılan her bomba işçilerden, emekçilerden, kadınlardan çalınanlardır. Bu konsepti böyle koymadığımız sürece Türk devletinin faşist politikaları meşrulaşmış olur.”

ARİN MİRAKANLARDAN, AYNUR ADALARA ROJAVA DEVRİMİ KADIN DEVRİMİDİR

Rojava direnişinde ortaklaşan kadınların mücadelesine dikkat çeken İmera Fera Yeşilgöz, başta KBDH (Kadınların Birleşik Devrim Hareketi) güçleri olmak üzere tüm kadınlara şu mesajı verdi: “Rojava devrim hareketi başından beri kadın özgürlük mücadelesinin öznesi haline geldi. Rojava devrimi kadınların öz örgütlüğüne dayanan bir devrim olarak kendini örgütledi. Bu devrim süresi boyunca, sınırın öte yakasından Rojava devrimine katılmak için yola çıkan ve sınırda T.C. faşist devleti tarafından katledilen Kader Ortakkaya’dan tutalım da, Arin Mirkan’a, fedai eylem yapan Avesta Yoldaş’tan, bugün 9 ekim itibariyle başlatılmış olan saldırılarda ölümsüzleşen Aynur ve Ceren yoldaşlara kadar biz bu devrim mücadelesi içerisinde ödenen bedellerde kadınların duruşunu, mücadeledeki konumunu net bir şekilde görebiliyoruz.

Bugün kadın mücadelesi dünyanın dört bir tarafında farklı eylemsellikler ile devam ediyor. Erkek egemenliği ve şiddetine karşı gerçekleştirilen bir dans eylemi dahi tüm dünyada kadınlar tarafından örgütlülüğü sağladı ve tüm kadınlar tarafından kız kardeşlik dayanışmasını arttırdı. Bu bir kez daha gösterdi ki kadınların örgütlülüğüne dayanan her eylemsellik aslında mutlaka iktidarı hedef almaktadır. Hiçbir eylemsellik kadınların kurtuluş mücadelesinden ayrı değerlendirilemez. Bugün Almanya’da dans eden kadınlara, Türkiye’de dans eden kadınlara Rojavada’ki kadın savaşçılar ellerine silah, bellerinde raxtlarıyla destek oldular.

Bugün yoldaşlarımızın, kız kardeşlerimizin Türkiye’de atmış olduğu her slogan burada biz kadın savaşçıların silahında mermiye dönüşmektedir. Bizler özgürlük alanlarında silahlı devrim mücadelesine katılmış genç devrimci kadınlar olarak dünyanın her tarafındaki kadınlara direniş çağrısında bulunuyoruz. Kadınların erkek egemen sisteme ve faşizme karşı güçlerini örgütlü mücadele ile buluşturmalı ve bulundukları her alanda KBDH saflarında mücadeleye çağırıyoruz.” 

1655