Çarşamba Kasım 13, 2024

Kavgayı Ölümsüzleşenlerimizle Büyütüyoruz!

kaypakkaya-partizan
Çeşitli milliyetlerden Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının öncü örgütü de 45 yılı aşan bir süredir devrim ve sosyalizm mücadelesinde, kurucu önderlerini, değerli kadrolarını ve militanlarını kaybetmiştir.

 

İşçi sınıfı ve emekçiler ve onların öncüleri komünistler, burjuvaziyle sınıf savaşımına eşitsiz koşularda girerler. Kapitalist devlet iktidarını elinde bulunduran burjuvazi, bir baskı aracı olan devletin tüm olanaklarını kendi sınıfsal çıkarları için, sömürüye, baskıya ve her türlü ayrımcılığa karşı mücadele edenlerin karşısına diker. Oysa, burjuvazinin devlet adı altında baskı aracı olarak ezilenlere karşı bir zulüm aracı haline dönüşen olanaklar, işçi ve emekçilerin kazanım ve birikimleridir.

Ezilen ve sömürülen sınıfların zorla baskı altında tutulması, politik olarak kendi sınıfsal gerçeklerinden uzaklaştırılması ve egemen sınıfların politik ve pratik destekçi konuma getirmeleri ve etkisizleştirilmeleri olmazsa, burjuvazi bir saniye bile iktidarda kalamaz.

İşçi sınıfı sömürüldüğünü ve ezildiğini bilmesine karşı, proleter bilince sahip komünist partisi içinde örgütlenmeden, burjuvaziye karşı özgürlük mücadelesi yürütemeyeceği gibi, kendi kaderini kendi ellerine alamaz.

Her sınıf kendi ideolojisi ve sınıf çıkarları doğrultusunda örgütlenmelerini yaratır ve onun etrafında örgütlenerek mücadele eder. Bu, bir sınıflı toplum gerçeği ve onun diyalektiğidir. Proleteryanın gerçek örgütü de komünist örgütlenmedir. Yani, onun sınıfsal çıkarlarını ideolojisi, teorisi ve pratiği içinde somutlaştırdığı ve ete kemiğe büründürdüğü örgütsel yapısıdır.

İşçi sınıfı ve tüm ezilenlerin toplumsal kurtuluşu için verilen mücadelede büyük bedeller ödenir. Çünkü burjuvazi, işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde kurduğu kanlı saltanatını zorla ayakta tutar. Hapishaneleri, bürokrasisi, ordusu, polisi ve mahkemeleriyle, ezilen yığınları sindirmeye, onların örgütlü mücadelesini boğmaya çalışır.

İşte, işçi sınıfı, burjuvazinin bu zor aygıtına karşı verdiği mücadelede nice evlatlarını, değerlerini kaybeder. Şehitler verir.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının öncü örgütü de 45 yılı aşan bir süredir devrim ve sosyalizm mücadelesinde, kurucu önderlerini, değerli kadrolarını ve militanlarını kaybetmiştir.

Bunlar Kaypakkayalardır, Süleyman Cihanlardır, Kazım Çeliklerdir, Mehmet Demirdağlardır. Bunlar, yakın süreçte Nubarlar, Yetişler, Gamzeler, Hatayiler, Serkanlar, Doğuşlar, Serdar Canlar olmuştur. Ve burada sayamayacağımız kadar çokturlar onlar. Hepsi birer, Meral Yakar, Suzan Zengin Sefagül Keskin ve Güzel Ana olmuşlardır. Özgürlük kavgamızın kızıl meşaleleri şehitlerimiz, devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesiyle özdeşleşmişlerdir.

Emperyalizme, kapitalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadelede sadece komünistler değil, devrimci ve ezilen ulus yurtseverleride ağır bedeller öder, şehitler verirler. Bunlar paroleteryanın dostları ve müttefikleridir.

Kürt Ulusal Hareketi’de Türk ve diğer egemen sınıflara karşı şanlı bir mücadele yürütmekte ve ulusal özgürlük mücadelesinde binlerce şehit vermektedir.

Bugün, Türk egemen sınıfların ve kapitalizmin, emperyalizmin ve gericiliğin karşısında birleşme ve ortaklaşa mücadele yürütme, proleteryanın kurtuluş taktiklerinden olmazsa olmazıdır.

Mücadelemiz Kazanana Kadar Devem Edecektir!

Burjuvaziyle proleterya arasında süren savaşım, proletaryanın sosyalizm bayrağını dünyanın her yanına dikene kadar devam edecektir. Burjuvazi ve onun toplumsal sistemi kapitalizm yeryüzünden silinmedikçe, insanlık rahat yüzü görmeyeceği gibi, ne sömürü ne de savaşlar bitecektir.

Şanlı Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılını kutladığımız bu günlerde, işçi sınıfının mücadelesi daha örgütlü, daha bilinçli ve daha büyük adımlarla ilerlemeye devam edecektir.

Burjuvazinin kapitalist-emperyalist sistemi her yerde kitlelerin karşısına savaş, yıkım, sömürü ve katliam olarak çıkmaktadır. Savaşsız bir gün geçmiyor. Bir yerde savaş bitti derken bir başka yerde daha büyük emperyalist yağma savaşı başlamaktadır. Çünkü kapitalist sistem, sömürü ve savaş üretmektedir. Eşitsizlikler derinleştirmektedir. Emperyalistler arası çelişmelerin keskinleşmesi, egemenlik dalşamlarının artması emperyalist savaş tehlikesini de işçi sınıfı ve ezilen halkların karşısına dikmiştir.

Kapitalizm, sadece insanı değil, üzerinde yaşadığı ve onun bir parçası olan doğayı da zehirlemeye ve yok etmeye devam etmektedir. Aşırı sömürü ve aşırı kar, doğanın ekolojik dengesini büyük ölçüde bozmuş ve geriye dönüşümü zor bir sürecin içine sokmuştur. İşçi sınıfı ve emekçilerin ezilmesi ve sömrülmesiyle doğanın tahribatı kapitalist sistemin karakteristiğidir.

Bütün bunlar, emperyalizme, kapitalizme karşı daha bilinçli, daha örgütlü ve daha birleşik bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Şehitlerimizin bize bıraktıkları mücadele deneyimleri bunu söylemketedir.

Devrim, sosyalizm, komünizm ve her türlü haksızlığa karşı mücadele için kavagayı büyütelim.

Şehitlerimizin bize bıraktığı çağrıdır bu!

Gece Tertip Komitesi

1853