Perşembe Şubat 27, 2025

Metin Göktepe Onurumuzdur!

kaypakkaya-partizan
Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin öldürülüşünün üzerinden 18 yıl geçti. Eyüp Spor Salonu'nun bodrum katında polisler tarafından dövüldüğünü gören tanık Özcan: "Ali İsmail'in dayak görüntülerini izlediğimde de içimden şu geçti 'Ben bu filmi yaşamıştım" diyor

 

Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe 4 Ocak’ta Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen Rıza Boybaş, Orhan Özen, Abdülmecit Seçkin ve Gültekin Beyhan’ın cenazesini izlemek üzere 8 Ocak 1996 günü Alibeyköy’e gitmişti. O gün uygulanan sıkıyönetim koşullarında gözaltına alınan pek çok insan gibi, o da gözaltına alındı. Fakat ona tanık Deniz Özcan’ın ifadesine göre ‘gazeteci olduğu için özel muamele’ uygulandı. Eyüp Kapalı Spor Salonu’nun bodrum katında, dövülerek öldürüldü.

‘Göktepe davası’ kamuoyunun gündemindeydi. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Göktepe’nin gözaltına alındığını ‘tutanakta ismi olmadığı’ gerekçesiyle reddetti. Sonra gözaltına alındığını kabul etti, ancak akşamüzeri serbest bırakıldığını, sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak oturduğu sandalyeden düştüğünü ve burada öldüğünü iddia etti. Dönemin içişleri bakanı Teoman Ünüsan ise Metin Göktepe öldürüldükten 3 gün sonra, 11 Ocak 1996’da, 32. Gün programında şöyle demişti: Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler Metin Göktepe'nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir.

Göktepe’nin öldürüldüğü gün, aynı saatte, aynı yerde, aynı anda dövülen Deniz Özcan’ın ifadesiyle, duvardan düşmediği, işkenceyle öldürüldüğü anlaşıldı. İçişleri Bakanı, anne Fadime Göktepe’den özür diledi ancak özrü kabul olmadı. İlden ile sürülerek 4 yıl süren davada, Şubat 1999’daki mahkemede alınan kararla, 11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ceza alan 6 memurdan beşinin cezası onandı, sanık emniyet amirine verilen ceza esastan bozuldu. Polisler toplam 1 yıl 8 ay hapis yattılar. Olayın tanıklarından Deniz Özcan ise, 18 yıl önce yaşananları anlattı.

>> Tanıklık senin için ne demek?
Ben o günleri yaşadığımda 17 yaşındaydım, yani lise son sınıf öğrencisi. Tanıklık yaptıktan sonra da çok sıkıntılı zamanlar geçirdim. Yaşadıklarımız herhangi bir şey değildi çünkü. O dönem sonrasında çok büyük bir baskı ortamından geçtim, susturulmak istendim. Bunlar 2-3 sene takip etti beni. Tabii eğitim-öğretim hayatım da bitti.

>> 8 Ocak 1996 günü ne oldu peki?
Ben Metin’i o güne kadar hiç görmemiştim, tanımazdım da. Ümraniye cezaevi’nde siyasi tutuklulara karşı yapılan saldırıda 4 kişi polis ve askerlerce dövülerek öldürülmüştü, cenaze törenleri de Alibeyköy’deydi. Hatta vali de “Gelmeyin, gözaltıları olacak” diyordu. Tabii gitmek istedik. Arkadaşımla beraber gitmek için yola çıktık ama yollar kapalıydı, Unkapanı’ndan gitmeyi denedik. Alibeyköy ilçe sınırında polisler belediye otobüsünü durdurup herkesi aramaya başladı. İnanılmaz bir gözaltı furyası varmış. Pijamalarıyla ekmek alamaya giden insanları bile almışlar. Otobüsü aradıklarında bir tane maskeli balolarda kullanılan maske gibi bir şey çıktı. O maskenin sahibini sorduklarında kimse üstlenmeyince hırpaladılar ve hepimizi gözaltına aldılar. Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürdüler. İçeri girince gördük ki gerçekten çok insan var ve herkesi döverek spor salonu içine alıyorlar. O dönem tiyatroyla ilgileniyordum. Victor Jara’nın hayatını oynadığımız bir oyundaydım. O sahne bana öyle gelir.

>> Sonra?
“Maske bulduk ama hiçbiri kabul etmiyor” dedi polisler. Kimlik kontrolünde bir arkadaşın doğum yeri Tunceli, benimki Erzincan gözüküyordu, bir arkadaş daha vardı. Bizi kenara ayırıp, “Bunları bodruma götürün” dediler. Şimdi böyle anlatabiliyorum, ama çok tedirgindim. Daha öncede gözaltı yaşamıştım ama bu toplu ve ne olacağımızı bilmediğimiz bir gözaltıydı. Bizleri döverek bir koridordan geçirdiler. 50-60 kişiyi yere yatırmışlar, bizi de yere yatırdılar, postallarıyla da üzerimizden geçiyorlardı. Atıştığımız bir polis vardı, alıp beni merdivenlerden kömürlük gibi bir yere götürdüler ve dövmeye başladılar, baygınlık geçirdim.

‘GAZETECİYE ÖZEL MUAMELE’

>> ‘Özel muamele’ dedikleri kısım mı burası?
Evet. Orada daha da özel bir muamele uyguluyorlardı. Sonrasında “Ben gazeteciyim, beni gözaltına alamazsınız” diye sesler duyduk. İsmini bağırdığını hatırlıyorum “Metin Göktepe” diye. Olanları yerde yatarken montun altından izliyordum ben. Metin’in gazeteci olduğunu duyunca “Özel muamele gösterelim o zaman” dediler. Diğer getirdiklerini dövüp geri götürüyorlardı, odada da bir tek ben kalmıştım, belki de o ara gözden kaçmıştım. Bodrum katta tuvaletlerin yanındaydık.

Orada bayağı bir dövdüler Metin’i. 7-8 kişilik bir polis grubuydu. Kafası yarıldı. O ara bayıldı sonra yüzünü yıkamak, ayıltmak için tuvalete götürdüler. Biraz hareket edince bir daha dövmeye başladılar. Ben Metin’in üzerine kapanmaya çalıştım ama o ara zaten beni de duvara ittiler kafamı vurdum yeniden. Hatta bir polis gelip “Artık dövdüğünüz yeter, ölecek başımıza kalacak” dedi, onu da itekleyip küfür ettiler “Sen karışma” dediler.

Bir süre sonra Metin cansız bir şekilde yerde yatıyordu. Sonra onu alıp götürdüler. En son gördüğümde baygındı, belki de ölmüştü. Bu andan sonra kendi aralarında panik oldular. “Öldü galiba, ne yapacağız?” gibi şeyler duymaya başladım, amirler de gelip gitti. Bütün bunlar 3-4 saate yayılıyor. İlginç bir atmosferdi. Metin’i alıp götürdükten sonra bir anda polislerin tavrı değişti. Beni kaldırdılar, yüzümü yıkattılar. Lavabonun içini gördüğümde kan gölüydü.

>> Artık tanıktın. Sonra neler oldu?
Beni yukarıya çıkardıklarında spor salonunda, gözaltında belki binlerce kişi vardı. Herkesin başında polis bekliyordu. İnanılmaz telaşlandım, kendimi de çok kötü hissediyordum. Sonra akşam 5-6 gibi herkesi bırakmaya başladılar. 20.30 civarı serbest bırakıldım, hemen hastaneye gittim. O gece müşaade altında kaldım iç kanama şüphesiyle. Zaten o gün orada olduğumu kanıtlayan bir darp raporum var. Sabaha karşı eve gittiğimde herkes beni çok merak etmişti. Direk uyumuşum. Uyandığımda haberlere bakmaya başladım. Bir haber gördüm “Gazeteci Metin Göktepe duvardan düşerek öldü” diye. Şok oldum. O gün tartışmalar yaşandı, vali kabul etmedi. Bende gördüklerimi anlatmak istedim.

Bizim gibi tanıklar ortaya çıkınca kabul etmek zorunda kaldılar. Gözaltına alınırken gören gazeteci arkadaşları meselâ ya da ben. Özgür gelecek gazetesine gittim, Evrensel gazetesi ile iletişim kurduk. Bir yandan içimde cesaret var, bir yandan da korku. Ne olacağını tam bilmiyorsun, bir şey yapma isteği ama hissettiğim. Tanıklık ortaya çıkınca gazetelerde haber olmaya başladı. Sonra herkes kabul etmek zorunda kaldı.

“ALTINDAN KALKAMAYACAKSIN”

>> Tanıklık sürecinden sonra tehdit aldın mı?
Bana yönelik tehditler genel olarak 2 yıl kadar sürdü. Mahkemede tanıktım, valilikte 8 tane polisin hepsini tespit ettim. Sonrasında inanılmaz bir baskı ortamı oluştu üzerimde. Halamlara gitmiştik bir gece. İçinde 3-4 sivil olan bir araba beni takip etmeye başlamıştı. Bir tanıdığımızın kahvesinin önüne gelince ben bağırmaya başladım “Ne istiyorsunuz?” diye, sivil polis olduklarını söylediler. Sonra kahveden insanlar çıkınca, siviller arabaya doluşup gittiler. Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda tatbikat yapıldı. Sanık polisler, hakimler de vardı yanımızda ve bellerindeki silahlarla beni tehdit ettiler. Mahkemede de polis avukatları tarafından tehdit edildim. “Bunun altından kalkamayacaksın” diyorlardı. Bütün bu tehditler hakkında da dava açtık mı, açtık. Hiçbir şey olmadı tabii. Davanın üzerini kapatmaya çalıştılar. Bunların bir önemi yok artık.

“BEN BU FİLMİ YAŞAMIŞTIM”

>> Aradan 18 yıl geçti. Sence değişen ne?
Bütün bu yaşadıklarımızın bir gerçekliği yok. Örnek; Ali İsmail Korkmaz davası. Onun dövülme görüntülerini de izlediğimde gözümün önünde Metin’in dövülme anlarının görüntüleri geldi. “Ben bu filmi yaşamıştım” dedim. Davasına bakınca da Metin’inki gibi. Şimdi bölünmesi, kaçırılması bir şeylerin kaçırılmak ya da üzerinin kapatılmak istendiği anlamına geliyor. Gerçekliğin hiçbir anlam ifade etmediğini düşünüyorum artık.

>> Ailesiyle karşılaştın mı hiç?
Metin’in ailesiyle bu olaylardan 10-15 gün sonra karşılaştık. Beni görmek istemişler. Annesi sarılıp öptü beni, “Sakın vazgeçme” dedi.

“ALİ İSMAİL’DE AYNI ACIYI HİSSETTİM”

>> Sana kalan neydi bütün gördüklerinden sonra?
Örneğin adalet kelimesi için verebilecek bir cevabım yok. Çoğu şeyi kanıksamış durumdayım. Bazı olaylara karşı verdiğim tepkilere çok şaşırıyor arkadaşlarım. “Hiç mi fobin yok?” diyorlar bana. 17 yaşımdan beri yaşadığım şeyleri o kadar ağır atlatmışım ki. Bende bir korku yok meselâ. Herhangi bir fobim olabilmesini isterdim. Çok soğukkanlı hissediyorum kendimi, bu yüzden de çok rahatsızım. Normal insanlar gibi tepki verebilmek isterdim. Bu durumu psikiyatristle de paylaşmıştım “Yaşam içinde aşabilirsen aşarsın” demişti bana. Bir tek Ali İsmail’de hissettim o acıyı içimde. Ne yaşadığını hissettim çünkü. Garip, korkularımı bile elimden almışlar benim şimdi düşününce.

 

***

"Öldürüldüğü gün İstanbul' da ilan edilmemiş bir sıkıyönetim vardı"


Metin Göktepe'nin Avukatı KAMİL TEKİN SÜREK

Önce İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi' nde 48 polis için dava açıldı. Başbakan ve İçişleri Bakanı' nın yargılanması için TBMM' nin devreye girmesi gerekiyordu. Savcılar bunlar için fezleke dahi yazmadı ve Meclis harekete geçmedi. İstanbul Valisi ve İl Emniyet müdürü' nün yargılanması için Memurin Muhakematı Kanunu' na göre üst idari makamların izni gerekiyordu. Bu izin verilmedi, itirazlar ret edildi. Geriye o gün Spor Salonu' nda görevli 48 polis kaldı.Biz, 96 Ağustos' unda 6. Ağır ceza mahkemesi' nde yapılacak duruşmaya hazırlanırken, Adalet bakanı Mehmet Ağar' ın girişimi ile davanın Aydın' a nakledildiğini öğrendik. Sonbahar' da Aydın' daki duruşmaya gitmek için bir otobüs avukat, gazeteci ve Metin' in ailesi ile yola çıktık. Polis otobüs şoförünü tehdit etmişti. Gebze' de şoför otobüs bozuldu diye bizi yolda bıraktı.

Gece saat 12 de başka bir otobüs bulduk. sabaha karşı Aydın' a vardık girişte polis engellemeye çalıştı. polisle tartışarak, çatışarak Aydın'a girebildik. Duruşma sanık sayısı kalabalık olduğu için Aydın kapalı Spor Salonu' nda yapılacaktı. Salona gittiğimizde üç bin kişi Salon' u doldurmuştu. sanıklar duruşmaya gelmedi. Üç bir izleyicisi olan duruşma Adalet Bakanlığı' nı rahatsız etmiş olmalı ki, bu kez davayı Afyon' a neklettiler. Afyon' da izleyici olmaz sanıyorlardı. Bir ay sonra Afyon' da duruşma yine bir Spor salonu' nda yapıldı. yerler buz, hava eksi altı dereceydi. Salonu yine üç bin kişi doldurmuştu. sanıklar yine gelmedi. bir sonraki duruşmayı ağır ceza mahkemesi' nin 30 kişinin üstüste sığabildiği salonuna aldılar. Bu kez Adliye' nin karşısında on bin kişi birikmişti. Her duruşmada birler duruşmaya izlemeye gelmişti. Her duruşmada hakimler değişti. Her duruşmada sanıklar duruşmaya gelmedi.

Cumhurbaşkanı Demirel, davanın devlet için bir prestij meselesi olduğunu açıkladı. başbakan Mesut yılmaz bir sonraki duruşmaya polisleri getirteceğini açıkladı. Ama sonraki duruşmaya polisler yine gelmedi. Kırksekiz polisten sekizi Metin' i dövenler olarak ayrılmıştı ve haklarında tutuklama kararı çıkarılmıştı. Ama polisleri Emniyet teşkilatı bir türlü "bulamıyordu!". Gıyabi tevkifli polisler maaşlarını bankamatıklerden çekiyor, telefonla tartışma programlarına bağlanıyor ama yakalanamıyordu.

En sonunda polisler duruşmaya geldi ve hapishaneye gönderildiler. Yargılama sonunda polislerin her biri kastı aşan müessir fiil gerekçesi ile 7,5 sene hapis cezasına mahkum edildi. argıtay iki polisi suçsuz bularak kararı bozdu. 6 Polis 7,5 sene ceza aldılar "Rahşan Affı" denen ceza ertelemesinden yararlandılar ve 1,5 sene hapis yattılar.

Bizler polislerin "canavarca hisle kasten adam öldürme suçu"ndan cezalandırılmasını istedik. Fakat, yargı talabemizi ret etti. azmettiriciler ve siyasi sorumluların yargılanması talebimiz de daha baştan ret edilmişti. Ayrıca, İdare Mahkemesi yeterli olmayan bir miktarda maddi ve manevi tazminatın Göktepe Ailesi' ne ödenmesine karar verdi. AİHM ise ceza davasının sonucu ve İdare Mahkemesi' nin tazminat ödenmesi kararı nedeniyle başvurumuzu ret etti. Metin Göktepe Davası' ndan uzun bir  süre  gazeteci dövme ve gözaltına alma işlemleri görülmedi. Karakolda işkence yaparak adam öldürme vakaları en azından batı illerinde azaldı. Ve Göktepe Davası gibi bir dava takip edilirse sonuç alınabileceği fikri oluştu.

SEÇİL TÜRKKAN secilturkkan@birgun.net

2024