MKP: Dört kızıl ışık daha uzandı dağ doruklarına!
’Dersim/Ovacık’ın Karagöl vadisinde faşist Türk ordusu güçleriyle partimize bağlı Halk Kurtuluş Ordusu güçleri arasında 16 Kasım 2017 günü yaşanan çatışmada dört Sosyalist Halk Savaşçısı-Komünizm neferi yoldaşımız ölümsüzleşerek mesken eyledikleri dağların zirvelerine çekildi!
Düşmanın askeri teknolojiyle tahkim ettiği stratejik imha kuşatmasında, Munzurların soğuk şafağını ısıtan sıcak namlularına sarılıp can-bedeli direniş ruhunu yükselterek ölümsüzleşen Lorin (Eylem Zeytin), Savaş (Fırat Taşkın), Cenk (Eren Tali) ve Nuda (Helin Felekoglu) yoldaşlarımızın Kızıl anıları önünde saygıyla eğiliyor, her türden yılgınlık, karamsarlık ve karanlığı parçalayan baş eğmez direniş ve mücadelelerini selamlıyoruz!
Devrim uğruna toprağa düşenlerimizin büyük mücadele anılarını devrimci eylem ve devrime kenetlenmiş Sosyalist Halk Savaşının kararlı mücadelesinde yaşatacağız. Miraslarını büyüterek yaşatacak, silahlarını düştükleri siperlerde taşıyacağız!
Siyasi iktidar perspektifiyle yürüttüğümüz tarihi mücadelede yüzlerce savaşçı, kadro ve önder yoldaşımızı kefensiz gömerek ilerledik, böyle büyüttük halklarımızın kurtuluş umudunu. Sosyalist Halk Savaşı kulvarında ilerleyen yürüyüşümüzde ağır bedel ve yenilgiler alarak yüzlerce yoldaşımızı ölümsüzlüğe uğurladık. 2017 yılında ağır kayıplarımıza yeni ağır kayıplar eklendi düşmanın kesin imhaya dönük stratejik askeri saldırılarında. Şahin, Mercan ve Doktor yoldaşların derin yarası kabuk tutmadan, Fırat ve Şiaryoldaşlar düştü toprağa ve gecikmeden İsyan ile Mesut yoldaşlar katıldı ölümsüzler kervanına! Günler sonra, şimdi, Lorin, Cenk, Savaş ve Nuda yoldaşlar karanlığın rahmine saplanarak parıldadı Munzurların yalçın kayalarından. Dört kızıl ışık hızması daha uzandı dağ doruklarına!
Sosyalist Halk Savaşımızda ödediğimiz bedeller ağırlaşarak büyürken, Komünist direniş geleneği ve savaş kararlılığı da rotasında ilerleyerek muştuyla büyüyor devrime. Düşen her yoldaşımız zaferin kanıtı, devrim toprağına atılmış zafer tohumudur. Bu gün değilse, yarın mutlaka yıkılacak bu köhne düzen, mutlak yıkacağız bilumum gericiliği!
Faşizme ve faşist iktidarın katliamlarına, Sosyalist Halk Savaşını büyüterek yanıt olmaktan başka tasavvuru yoktur proleter devrimcilerin! Faşist hakim sınıflara karşı siyasi iktidar perspektifiyle verilen devrimci savaşta bedeller kaçınılmazken, verilen bu ağır bedeller devrim ve devrimci savaşta tereddüt etmenin değil; devrime daha sıkı sarılmanın, devrimci savaşta bilimsel ısrar-inat ve öfkeyle bilenmenin vesilesi olabilirler. Faşizme ve onun katliamlarına karşı atacak bir tek geri adımımız yoktur! Olamaz da! Çünkü bizler, ‘’Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’’ diyenleriz!
Kayıplarımız ağır, kayıplarımız büyük ama kayıplarımız geleceğin kazanılması için anlamlıdır. Bedelsiz kazanılamaz ise zafer ve bedeller üzerine kurulu ise her başarı, zaferin muştusu ve kazanılması içindir ödenen her bedel. Bundandır ki, sakınamayız bedeller üzerine yürütülen savaştan, bedeller uğruna kazanılacak devrimden. Tam da bu zeminde karamsarlığa yer vermeden, savaşta bilenip yas tutmuyor, gözyaşı dökmüyoruz yitirdiklerimiz için… Devrim için savaşta çoğalan ölenlerimiz, çoğalarak ağırlaşan bedellerimiz, yüceleşerek güneşin alnına düşenlerimiz için… Eşitsiz savaş şartlarında verdiğimiz kayıplar, geçici ve tek tek çarpışmalardaki yenilgilerimiz için ise, hiç sorgulamıyoruz Sosyalist Halk Savaşı rotasında ısrarını koruyan haklı-devrimci savaşımızı! Proleter adalet ışığındaki devrimci eylem pratiğimizin inkâr edilemez tecrübesini söz ve yeminimizin kanıtı olarak hatırlatıyor, devrim ve ölümsüzleşen yoldaşlarımıza bağlılığımızı yineliyoruz! Hesaplaşmamızı tarihsel bir mücadele süreci olarak algılıyor, işkenceci faşist Fehmi Altınbilek, Aytekin İçmez(kulaksız yüzbaşı) ve benzeri diğerlerini, proleter devrimci adalet belleğimizin hesap soran pratiği olarak not ediyoruz bir kez daha! Komünist iradeyle yıkacağız teknolojik silahların arkasındaki karanlığı, kanlı zulmüne gömeceğiz kokuşmuş kapitalizm ve bilumum gericiliği…
Bunun için her yoldaş, ölümsüzleşen yoldaşların omuzladığı devrimci savaş siperleriyle birleşmeli, devrettikleri görevleri aynı kararlılıkla sahiplenerek parti önderliğinde devrimci mücadele ve savaşta öne çıkmalı, yer almalıdırlar. Düşen yoldaşlarımızı anarak sahiplenmenin ve onları yaşatmanın gerçekçi devrimci yolu, Onların mücadelelerini sahiplenerek büyütmekten ve Sosyalist Halk Savaşını geliştirerek gerici sınıflar devletini yıkmaktan geçer.
Emekçi halklarımız, yoldaşlar,
Erdoğan-AKP güruhu açık faşizmle perçinlediği halk düşmanı tekçi-tek adam faşist iktidar saldırganlığını sistemli biçimde sürdürürken, özellikle silahlı mücadele kulvarında yürüyen devrimci sınıf hareketi ve Kürt ulusal hareketini hedefleyen stratejik imha harekâtlarını büyük teknolojik silah desteğiyle sistematik biçimde yürütmektedir. FETO’cu darbe girişimini fırsata dönüştürüp OHAL ve KHK yasalarıyla uyguladığı açık faşizm ve sivil faşist darbe yönetiminin temel gerekçesi, Erodğan’ın narsist saplantısını da ifade eden tek adam iktidar sultasını ayakta tutarak sürdürmektir.
Daha özel olarak ise, uluslar arası arenada büyük bir teşhir-tecrit yaşayıp ‘’köşeye sıkışarak’’ etkisiz ve çaresiz kalan Erdoğan, bu aczini içerde geliştirdiği şuursuz faşist baskı ve pervasız katliamlarla kotarmaya çalışıyor. Dış politika ve uluslar arası ilişkiler alanında, iç kamuoyunu manipüle edecek veya ırkçı-faşist Türk milliyetçiliğini hortlatarak etrafında toplayıp oy deposuna çevirecek bir argümanı ve şansı kalmayan faşist Erdoğan, içerde katliamlar gerçekleştirip açık faşizm sürecini tırmandırarak kitleleri manipüle edip arkasına almak istiyor, iktidarını çürüyerek kokuşmuş ırkçı-faşist milliyetçiliğe dayanarak korumak istiyor.
Ne var ki, hiçbir gerici zor, şiddet ve mezalim tarihin ileriye doğru dönen tekerleğini durdurmaya yetmemiştir. Bundan sonra da yetmeyecektir. Bilakis her gerici zor ve şiddet karşıtını büyüterek sonunu yakınlaştırmış, yakınlaştırmaktadır. Faşist baskı ve katliamlar maharetiyle tek adam sultasını ayakta tutarak sürdürmeye çalışan Erdoğan ve güruhu da tüm barbarlığına karşın nail olmayacak, tarihin kokuşmuş çöplüğüne gömülmekten kurtulmayacaktır. Şiiri bomba olarak algılayan, makul şüpheyi tutuklama delili sayan, edebiyat ve sanatsal üretim ve faaliyeti terör tarifine yerleştiren bu köhne zihniyetin ayakta kalması daha fazla mümkün değildir.
Tarihin tekerleğini hızlandıran devrimci irade, eylem ve müdahalenin kurumsal karşılığı olan Sosyalist Halk Savaşımız Erdoğan ve bilumum gerici sınıf iktidarlarını yıkarak tarihin karanlığına gömecektir. Bunda kuşkuya yer yoktur. Bugün Sosyalist Halk Savaşı niteliğinde biçimlenerek yürütülen tarihsel mücadelemiz ve bu mücadelede ölümsüzleşen her yoldaşımız ilerleyen tarih tekerleğinin hızlandırıcı dinamikleri, yıkılmaz özneleridir.
Açık faşizm altında estirilen koyu baskı ve katliamlar karanlığında, stratejik imha saldırılarının hedefi olan yoldaşlarımız bir an bile Sosyalist Halk Savaşının görevlerini omuzlamakta tereddüt etmediler. Onlar, özellikle günümüzün ağır faşist baskı ve tahakküm şartlarında koyu karanlığa tutulmuş birer projektör, bozkıra çakılmış birer kıvılcımdırlar. Onların devrim kararlılığı ve cüretkâr mücadelelerinden feyiz alarak savaş siperlerinde mevzi almak bizler için görevdir. Onlar sözün yerine silahların konuştuğu diyarlardan birer çağrıdırlar bizlere…
Tarihi mücadelemizin bugünkü savaş siperleri olan Sosyalist Halk Savaşı mevzilerinde ölümsüzleşen dört yoldaşımızın onurlu anıları önünde bir kez daha saygıyla eğilirken, devrimci yaşam ve Komünist mücadelelerini kılavuz alıyor, sonsuz kere selamlıyoruz.’’