Özgür Gelecek'ten: Aşk olsun size! Bir de uğurlar olsun!
İkisi de apansız gittiler yıldızlar ülkesine... Önce Serdar, bir kalp krizi ile veda etti hayata, sonra Güzel Ana, bu evladının tabutunu omuzlayıp göç etti. Ölüm, hayatın bir gerçekliğiydi, evet, ancak hala üreten hala direnen, on yıllar geçse de hala içinde genç kız ve oğlan çocuğunu yitirmeyenlerin yakasına yapışınca geride kalanların yüreğine bir kor alev olup düşüyor.
Oysa daha yeni uğurlamıştık önder bir yoldaşımızı, Nubar’ı... Ulaş’ı, Gökhan’ı... Hüseyin’i, Ebu Emced’i... Şahin’i, Mercan’ı... En güzel dünyalarını, ezilen dünya halklarının dünyasını güzelleştirmek için elleriyle yakanlardı onlar. Serdar Can ve Güzel Ana da ömürlerini bu mücadeleye harcayanlardır.
Proletarya Partisi’nin emektarlarından ve gerçeğin, doğrunun, güzelin yanında yer almayı ilke edinen Serdar, hem yoldaşlık hem de “kılıç artığı” bir acının taşıyıcılığı bağlarıyla gönülden bağlandığı Nubar’ın şehit düşmesinin ardından epey sarsılsa da gönül verdiği mücadeleye katkılarına, Nubar’ın şehit düştüğü topraklarda yaşama hayalleriyle yaşamına devam etmişti. Ancak henüz Diyarbakır Zindanları kitabını tamamlayamadan, o topraklara ayak basmadan aniden gitmeye karar verdi Nubar yoldaşın yanına... Güzel Ana ise hastanede olmasına karşın Serdar’ı son kez görmek için gelmişti, omuz vermişti Serdar’a son yolculuğunda.
Devrimin Serdar’ı ve ve devrimin “Güzel”liği, devrimin anası... Aşk olsun size! Bir de uğurlar olsun!