Pazar Kasım 10, 2024

Partizan:“Kentsel dönüşüm yıkımın, göçün ve sefaletin adıdır”

kaypakkaya-partizan
Bizler “Kentsel Dönüşüm” adı altında dayatılan projelere mahkum değiliz, kendi yaşam alanlarımızı, evlerimizi rant için değil daha sağlıklı yaşam koşulları için ihtiyaçlarımız doğrultusunda dönüştürebiliriz.

 

Hakim sınıfların hükümetteki temsilcisi AKP’nin; Taksim Gezi Parkı ve çevresini sermayeye peşkeş çekerek, genelde bir bütün kentte başlattığı yıkım projeleri ve rantsal dönüşüm politikasına karşın milyonların öfkesi sokaklara taştı. Halkın bütün kesimleri sömürüyü günden güne artıran ve gitgide saldırganlaşan devlete karşı bütün sokakları, meydanları zapt etti.

Ülkenin her yanı eylem ve direniş alanı oldu. İsyan dalgasının yükselttiği özgürlük ve demokrasi talebini her türlü saldırganlığı devreye sokarak bastırmak isteyen devlete karşı “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” şiarını yükselten kitleler, direnişi her tarafa yayarak karşılık verdi.

Sömürüyü, baskıyı, katliamları uygulayanların, yaşam alanlarını, doğayı ve çevreyi talan edenlerin, kenti ve emekçi mahalleleri ranta açanların yaşadığı korku ve acz halkın direnişiyle daha da büyüyecektir.

 

Kentsel dönüşüm yalanına inanma, çeteleşme ve yozlaşmaya karşı mücadele et!

Yaşam alanlarıyla, ormanı, suyu ve doğasıyla bir bütün olan kenti, işçi ve emekçilerin, yoksulların yaşadığı onlarca mahalleyi rant projeleriyle yıkarak talana açmayı hedefliyorlar. “Kentsel dönüşüm” adı altında emekçilere sunulan projeler yıkımdan, göçten ve borçlanarak daha fazla yoksullaşmaktan başka bir şey getirmeyecektir.

Çünkü bizler biliyoruz ki; bu projeler; halkın değil hakim sınıfların ve onların güdümündeki rant çevrelerinin çıkarına olan, yoksul emekçi halka ise yıkımı ve göçü dayatan projelerdir. Sulukule'de halka evlerini vermeleri karşılığında vaatlerde bulunulmuş, yıkımdan sonra ise bu vaatleri yerine getirmek bir yana borçlandırarak, insanlar evsiz bırakarak daha fazla sefalete sürüklemişlerdir. Gülsuyu Mahallesi'nde Temmuz ayından bugüne yaşanan devlet destekli çete saldırılarının odağında da “kentsel dönüşüm” projelerinin hayata geçirilmesi bulunmaktadır.

İşçi ve emekçilerin, halkın yaşadığı bu mahalleler dayanışmayla, bedeller ödenerek kurulmuştur. Köklü bir mücadele geleneğine sahip olmalarının yanı sıra muhalif kimliği ve taşıdığı potansiyelle birlikte devrimci dinamiklerini içinde barındıran bu emekçi mahalleler, saldırılara barikat olmakta, sistem dışı bir duruş sergilemektedir.

Bundan dolayıdır ki devlet bu mahalleleri “tehlikeli” ilan ederek saldırıların odağına oturtmakta, beslediği çeteleri halkın üzerine salarak her türlü yozlaşmanın adresi haline getirmeye çalışmaktadır.

Bugüne kadar emekçilere yoksulluktan, açlıktan, sömürüden, baskıdan ve katliamdan başka bir şey yaşatmayan devlet; yozlaşmayla, çete saldırılarıyla “kentsel dönüşüm” yalanıyla, emekçi semtleri ranta açarak, buralardaki devrimci dinamikleri de tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Yoksul emekçi mahallelerle sınırlı kalmayan tüm bu saldırılar bütün yaşam alanlarımıza yapılmaktadır. Şehirleri adeta birer inşaat yığınına çeviren egemenler; yaşam alanlarımızı, doğayı ve kenti, kendi çıkarları doğrultusunda bir bir talan etmektedir.

Ormanlarımızın rant uğruna talan edilmesine, İstanbul ormanlarının ve su havzalarının 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi şehre ve halka faydası olmayan emlak odaklı, çılgın projelerle talanı hedeflenirken; 2-B Yasası ile emekçilerin 40 yıldır barındıkları evleri, bahçeleri, tarlaları fahiş “2B Rayiç Bedelleri” üzerinden pazarlanmaya çalışılarak, ödeyemeyenlerin evlerinden, mahallelerinden, tarlalarından sökülüp atılması hedeflenmektedir. Haydarpaşa ve Sirkeci Garı da yine devletin kendi çıkarları uğruna kapatılarak, ulaşım hakkımız da engellenmektedir.

AKP hükümeti her gün farklı milyarlarca dolarlık projeler ortaya atarak, halkın yararına kullanılması gereken kaynakları kendi keyfi ve hizmetinde olduğu hâkim sınıfların çıkarı için kullanmaktadır. Devlet kentlerin yapısını, doğayı, tarihi dokuyu sermaye sahiplerinin çıkarları için yerle bir ederken bir yandan yoksul mahalleleri, gecekonduları yıkıp, bir yandan ağaçları söküyor, bir yandan köprüler, barajlar, santraller yapıyor. Barınma hakkımıza saldıran, uyguladığı sömürü ve talan politikalarını her geçen gün artıran, kültürümüzü, tarihimizi yok etmeye çalışan bu devlete/ sisteme karşı mücadele etmek ve örgütlenmek en meşru hakkımızdır!

 

Yaşam alanlarımıza yönelen saldırılara örgütlenerek, mücadele ederek karşı duralım!

Bizler “Kentsel Dönüşüm” adı altında dayatılan projelere mahkum değiliz, kendi yaşam alanlarımızı, evlerimizi rant için değil daha sağlıklı yaşam koşulları için ihtiyaçlarımız doğrultusunda dönüştürebiliriz.

Yaşam alanlarımıza, evlerimize, doğamıza sahip çıkmak, bize ait olan bu alanları korumak yine bizim üreten ellerimizdedir! Nasıl ki Gezi Parkı’nın kazanılması milyonların isyanıyla mümkün olduysa, yaşam alanlarına ve doğaya yönelen pervasızca saldırılara karşı da aynı direniş ve kararlılıkla mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Ethem’le, Ali’yle, Ahmet’le, Ferit’le, Mehmet’le, Abdocan’la, Medeni’yle birlikte kurmak istediğimiz sınıfsız ve sömürüsüz dünyaya ulaşmak için, eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebimizi gerçekleştirmek için birleşerek, örgütlenerek mücadeleyi yükseltelim!

 

Miting tarihi: 22 Aralık Pazar/Kadıköy

Toplanma yeri: Numune Hastanesi Önü

Saat: 12.00

 

PARTİZAN

1653