TKP-ML MK: Öfkemizi Newroz’un İsyan Ateşiyle Birleştirelim! Zalim Dehak’ların Saraylarını Başlarına Yıkalım!
2023 Newroz’unu 6 Şubat Maraş merkezli yaşanan depremlerin, onlarca artçı sarsıntının ve ardından aynı bölgedeki selin neden olduğu yıkımla karşılıyoruz. Depremler Türkiye, Türkiye Kürdistanı ve Suriye’nin kuzeyiyle Rojava topraklarını etkiledi. On binlerce can kaybının yanında yüzbinlerce insan yaralandı, milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. Depremler coğrafyamızda doğal bir afet olmaktan çıkıp, Türk ve Kürt uluslarından, çeşitli milliyetlerden, Alevi inancı başta olmak üzere ezilen çeşitli inançlardan halkımıza yönelik toplu bir katliama dönüştü.
On binlerce insan enkaz altında ses verirken, enkaz başlarında yardım çağrısı yapan halka yardım elini uzatan yine kendisiydi. Depremlerin hemen ardından halka yardıma koşan gönüllüler, devrimci ve yurtseverler oldu. Devlet ise depremzedelere yardım etmek yerine gönüllüleri engellemek, yardım merkezlerine kayyım atamakla, Rojava ve Medya Savunma Alanlarını bombalamakla meşguldü. Halka çadır ulaştırması gereken kurumlar, çadır ticareti yapıyordu. Yüzyıldır burjuva-feodal siyaset sahnesinde olan tüm düzen partileri, ülkemizin deprem kuşağı üzerinde olduğunu sanki bugün öğrenmiş gibi nutuklar çekiyor, imar aflarına ellerini kaldırdıklarını fark ettirmemeye çalışıyor, AKP iktidarından önce her şey halk yararına işliyormuş gibi davranıyordu. Fakat 1999 Marmara Depremini bir an hatırlamak dahi bu propagandayı boşa çıkarıyordu.
Yani günümüzün zalim Dehakları, bütün kıyıcılıklarıyla işbaşındaydı. Enkaz altında yardım çağrısı yapan on binlerce insana el uzatmak yerine, depremzedelerin seslerini kısmak için devreye girdiler. Deprem nedeniyle toplanan vergileri yağmaladıkları yetmezmiş gibi depremzedelere toplanan yardımlara çökmek için harekete geçtiler. Aradan yüzyıllar geçse de zalimin katliamcı yüzü ve zulmü devam ediyor. Dehak bütün zalimliği, katliamcı ve de halk düşmanı yüzüyle halkın karşısında duruyor!
Depremlerin halka yönelik toplu bir katliama dönüşmesinin nedeni deprem bölgelerinde aktif fay hatları üzerinde yağma ve rant için yapılaşmanın sağlanmasının yanında, enkaz altında kalan halkın yardım çığlıklarına yanıt olmak için harekete geçmemekti. Depremlere ve on binlerce insanın katledilmesine “kader planı” diyenler, yeni inşaat projeleri için harekete geçmekte hiç vakit kaybetmediler. Zalim Dehaklar, depremle yerle bir olan şehirleri, enkaz altındaki cenazeleri kaldırılması gereken moloz yığını, yeni yağma ve rant alanı olarak gördüler.
Depremlerin yaşandığı geniş coğrafyanın aynı zamanda Kürt ulusundan ve Arap milliyetinden Alevi halkımızın yoğun olarak yaşadığı bölgeler olması, devletin bu kadar açıktan gerçek yüzünü göstermesine ve fırsat kollamasına da neden oldu. Bölgede halk yardım beklerken günümüzün Dehakları bunu fırsata çevirerek halkın bölgeden göç etmesini teşvik ettiler. Yağma ve linç grupları örgütleyerek, halkın bölgeyi terk etmesini hedeflediler. Yüzyıldır hız kesmeden sürdürülen Türkleştirme ve İslamlaştırma politikasını, Kürt ve Arap Alevi halkımızın yaşadıkları bölgelerden göç ettirilmesinin yanında, depremzede çocukların gerici tarikatlara verilmesi, dahası bu “çocuklarla evlenilebilir” fetvasının çıkartılmasıyla sürdürdüler. Deprem bölgelerinde devrimcilerin ve yurtseverlerin çalışmalarını engellemek için OHAL ilan ederken, her türden gerici İslamcı tarikat örgütlenmesinin önünü açtılar.
Depremlerin arkasına sığınan AKP-MHP iktidarı, 2018’den bugüne artarak devam eden ve son üç yıldır halkın büyük çoğunluğunu açlık sınırının altında yaşamaya mahkum eden ekonomik krizi dahi “kadere” bağlamak için çırpınmaktadır. Oysa gerçekler üzeri örtülemeyecek kadar halkın yaşamının bir parçasıdır. Bugün dört kişilik bir aile için açlık sınırı 9 bin 234 lira iken (15.03.2023), asgari ücret 8 bin 500, en düşük memur aylığı 6 bin 78, emekli maaşları ortalama 6 bin liradır. Yani aileleriyle birlikte milyonlarca insan, hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bu gerçeklik ortadayken AKP-MHP iktidarının çırpınışları boşa düşmekte; depremler, halkın açlık sınırı altında yaşadığı gerçeğini derinleştirerek daha da görünür ve hissedilir hale getirmektedir.
Bu haliyle bir de yakınlarını katlettiği, açlığa mahkum ettiği, baskı ve şiddetle sindirmeye çalıştığı halkın karşısına geçerek cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinde helallik ve ardından oy istemektedirler. Yirmi bir yıllık yıkımın aktörlerinin zerre utanması yoktur. Karşısındaki sözde muhalefet ise AKP öncesi için Kürt, Türk, Alevi, Sünni, çeşitli milliyetlerden ve inançlardan halkımızın karnının doyduğu, her gün katledilmediği, herkesin anadilinde konuşma ve eğitim görme hakkını kullandığı, “sınırötesi operasyonlar” adı altında Kürt halkının başına bombalar yağdırılmadığı, “faili devlet” cinayetlerinde insanların yok edilmediği, kadınların katledilmediği, LGBTİ+ların her türden nefret suçuna maruz kalmadığı vb. bir tablo çiziyor. Her şeyi AKP ile başlatıp, bize her gün acıyla, kanla, yoksullukla öğretilen “devlet dersini” unutturmaya ve kendilerini temize çekmeye çalışıyor. Hatta utanmazlık öyle bir boyutta ki, doğrudan AKP’nin geçmiş dönem başbakanları, bakanları dahi bu koroya katılıyor.
Yüz yıl içinde biz bu devletin her yüzünü, her rengini gördük. O derslere bir kez daha katılmayı reddediyoruz. Onların oyunlarında figüran olmayı değil, Dehak karşısındaki Kawa olmayı seçiyoruz, buna zorunluyuz.
Dehaklara Karşı Kawa’nın Balyozunu Kaldırma Zamanı!
Depremler başta olmak üzere, bu yaşadıklarımız bir kez daha gösterdi ki aradan bin yıllar geçmesine rağmen Dehaklar halen zalimliğini sürdürmektedir. Günümüzün zalim Dehakları yardım isteyen halkı, “not ediyoruz, yeri ve zamanı geldiğinde hesaplaşacağız” diyerek tehdit etmekte ve hatta küfretmektedir. On binlerce insanın katledilmesinden sorumlu olanlar, bin odalı saraylarında lüks ve şatafat içinde yaşamakta ve halk nezdinde sıfır olan itibarlarından tasarruf etmemektedir. Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi halkımızdan “helalleşme” istemektedirler.
Deprem gibi doğa olaylarına karşı hazırlanmak yerine, “bir mermi kaç kuruş haberin var mı” diyerek halka karşı yürütülen savaşa yatırım yapanlar; gerillanın ve sivil halkın üzerine bomba yağdıran SİHA’larıyla övünenler, katliamcı ve soykırımcı yüzlerini gizlemek için “büyük devlet” propagandası yapanların gerçek yüzleri bir kez daha açığa çıkmıştır.
On binlerce insanın yardım çığlıkları içinde donarak katledildiği, on binlercesinin enkazdan dahi çıkarılmadığı ve cenazelerine moloz ve hafriyat muamelesi yapıldığı, on binlercesinin kimliksiz ve kefensiz gömüldüğü koşullarda, bu durumun yaşanmasına neden olan günümüzün Dehaklarına karşı mücadele etmek, isyan etmek meşrudur, haktır ve zorunluluktur.
Zalimin zulmüne ve katliamlarına karşı isyan ateşini yükseltmediğimiz, Dehakların başlarına balyozlarımızı indirmediğimiz her an, bizi yeni zulümler ve toplu katliamlar beklemektedir. On binlerce insanın katledilmesine neden olan bu yağma ve rant düzenine karşı, onun temsilcisi olan günümüz Dehaklarına karşı örgütlenmek ve devrimci mücadeleyi yükselmekten başka kurtuluş yolumuz bulunmamaktadır.
Zaman günümüzün Dehaklarına karşı Devrimci Kawa olma, zalimlere karşı yakılan isyan ateşlerini harlama zamanıdır. Zaman, zalimlerin zulmüne karşı mücadeleye omuz verme, örgütlenme ve hesap sorma zamanıdır!
Halkımızı Katleden Zalim Dehaklarla Helalleşmeyeceğiz, Hesap Soracağız!
Newroz Piroz Be!
Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist
Merkez Komite
Mart 2023