TKP/ML TİKKKO savaşçıları Sefagül Aslan -Mahir Bakırcıyan:“DAİŞ çetelerinin, askeri siyasi merkezi başkentini özgürleştirmemiz tarihi bir adımdır”
- Öncelikle Rakka’yı özgürleştirme hamlesinde ne kadar zamandır yer aldınız?
Sefagül Aslan (TİKKO savaşçısı): Biliyorsunuz bu hamle, 4 aşamadan oluştu. Toplamda yaklaşık bir yıla denk düşen bir zamanda başından itibaren belli kesintili zamanlar dışında içinde yer aldım. Hamlenin son aşaması, Rakka şehir merkezinin özgürleştirilme hamlesi de 4 ay gibi bir sürede tamamlandı. Enternasyonalist Özgürlük Taburu olarak Rakka şehir merkezinde yaptığımız operasyonlardan birinde BÖG’lü bir yoldaşla birlikte mayın patlaması sonucu ikimiz de hafif şekilde yaralandık. Tedavi için geriye çekilmek zorunda kaldık.
Mahir Bakırcıyan (Enternasyonalist Özgürlük Taburu Komutanı TİKKO savaşçısı): Ben de bu hamlede Enternasyonal Taburla birlikte hamlenin ilk aşamasından itibaren yer aldım. Sadece şehir savaşında 20’den fazla operasyona katıldık. Hem operasyonlara katılıyorduk hem de ön cephelerde nokta tutuyorduk.
- Rakka hamlesine katılma amacınız neydi?
M. Bakıcıyan: Rakka hamlesi, emperyalist devletlerin kurduğu ve büyüttüğü her türlü kirli işini yaptırdığı, halkları katleden, kadınlara, çocuklara her türlü zulmü ve acıyı yaşatan insanlık düşmanı DAİŞ çetelerinin fiili başkenti Rakka’yı özgürleştirmek, DAİŞ’i boğmak açısından çok önemli bir hamleydi.
S. Aslan: Bugün sadece Rojava’da değil Ortadoğu’da Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde emperyalizmin beslemesi DAİŞ çetelerinin, askeri siyasi merkezi başkentini özgürleştirmemiz tarihi bir adımdır. Bugün Suruç’un, Ankara’nın, Paris’in ve ismini sayamadığım katliamların emrinin verildiği, militanlarının eğitilip donatıldığı yerdir Rakka. Şengal’deki Ezidi kadınlar buralara getirilerek pazarlarda satıldı. Amerika’da DAİŞ nasıl ki onlarca eşcinsel bireyi katlettiyse, burada da eşcinselleri çatılardan attılar.
Hem DAİŞ tarafından tecavüze uğramış, katledilmiş kadınların hem de tüm Ortadoğu ve dünya halklarının intikamını almak için çetelerin stratejik başkentini özgürleştirmek biz devrimcilerin göreviydi. Rakka Kürt toprağı değil diyerek bu hamleye katılmayı yanlış bulanlara diyeceğim şudur; Arap halkının DAİŞ’in zulmü altında yaşamasına göz mü yummalıydık? Elbette ki hayır! Ayrıca beyni yok etmediğimiz sürece ne kadar uğraşırsak uğraşalım bu devrimi korumak çok zor olacaktı. Elbette şöyle demiyorum; Rakka’yı özgürleştirdik ama çetelerin en büyük destekçileri emperyalist devletler ve faşist TC devleti varlığını sürdürdükçe DAİŞ gibi daha onlarca gerici, barbar örgüt ezilen halkların başına bela olmaya devam edecektir.
- Kobane savaşında da yer aldınız. Kobane’den Rakka’ya kadar gelmek neler hissettirdi? Rakka hamlesinin size ve taburunuza nasıl katkıları oldu?
S. Aslan: Kobane savaşında yer aldığım dönemlerde hep Rakka ismini duyuyordum. Araçlar çeteler Rakka’dan geliyor gibi cümleler. Hep hayal ediyordum nasıl bir yer diye. Çetelerin başkentine bir gün girebilecek miyiz diye. Ancak çok zordu açıkçası benim için bunun gerçekleşeceğine inanmak. Gerçekçi olup, imkânsızı istemek gibiydi. Ama mücadele, imkânsızlıkla zıt şeylermiş onu öğrendim. Mücadele ettikçe savaştıkça, imkâna dönüştürüyorsun her şeyi.
Kobane’den Rakka’ya uzanan sürecin her açıdan katkı sağladığını düşünüyorum. Her şeyin ikili yanı olduğu gibi savaşın da ikili yanını gördüm. Hem yıkım hem yeniden inşanın, hem vahşetin hem insanlığın, ölümün ve yaşamın, devrimcileşmenin ve yabancılaşmanın çok boyutunu gördüm. Bir kadın olarak erkek yoldaşlara komutanlık etmeyi. Bir operasyona bazen savaşçı bazen komutan olarak katılmayı. Şehir savaşını, en ön cephenin ve arka cephenin ihtiyaçları, bunların önemini kavramayı.
Buradaki savaşla kendi ülkemizdeki savaşın ortak yanlarını. Heyecanı, korkuyu, cesareti, acıyı, kayıpların ağır sorumluluğunu, her an ölmeyi ama yine de hep yaşayacağını bilmeyi, tüm duyguları yaşayarak öğreniyorsun, bazen onlarla birlikte, bazen de çatışarak yaşıyorsun yani. Her açıdan çok yoğun geçen bu hamlede tek tek hepimizin gelişiminin yanında kolektif olarak, bir savaş taburu olarak bir bütün gelişme gösterdik. Çok sayıda operasyona katıldık. Operasyonların hemen hemen tamamında tabur olarak oluşturduğumuz gruplarımızla katıldık.
Taburdaki birçok yoldaşın çeşitli silahları kullandığı olanaklar fazla oldu. Hamlenin başında çok sayıda yeni gelen hiç savaş deneyimi olmayan enternasyonalist yoldaş vardı. Ama şimdi her bir yoldaş çok sayıda operasyona katıldı, en ön cephede nokta tutarak büyük bir deneyim kazandı.
Tabur olarak devrimci yaşamayı ve de devrimci savaşmayı daha da fazla öğrendik diyebilirim.
M. Bakırcıyan: Kobane’den çıkıp bugüne gelebilmek güzel bir duygu. DAİŞ çetelerinin başkentini ele geçirdik. Kendilerini yenilmez yıkılmaz olarak görenleri yendik ve yıktık. Kafa keserek halkların gözünü korkutanlara karşı büyük bir zafer kazandık. Kobane’de de savaştık, oradan öğrendiklerimizi burada uyguladık, üzerine daha da fazla ekleyerek düşmanın kalbine ilerledik. Gece ve gündüz yaptığımız
operasyonlarda hareket ettiğimiz alanlar mayınlı olduğu için bu alanlarda hareket ve mayınları imha etme, ev ve alan kontrolü, düşman mevzilerine sızma, düşman pususu karşısında geri çekilme, düşmanı imha etme ve silah hakimiyeti gibi hem askeri hem yaşamsal anlamda çok şey öğrendik.
Ayrıca ön mevzilerde nokta tutarken mevzi yapma ve mevzilenme, düşman sızmasını fark etme ve önleme, düşman saldırılarını lehimize çevirmeyi öğrendik. Tabur komutanı olarak katıldığımız bütün operasyonlarda operasyonları koordine etmek açısından çok fazla deneyim kazandırdı bu hamle.
-QSD güçlerinin ve DAİŞ çetelerinin savaştaki taktikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
S. Aslan: Yıllardır çetelerin elinde bulunan Rakka’da çeteler çok iyi hazırlık yapmışlardı. Birçok sokağa araçların girişini engellemek için hendekler, büyük toprak yığınları yapmışlardı. Yine birçok sokağa uçaklara görüntü vermemek için üstlerini boydan boya perdelemişlerdi. Tahmin edemeyeceğiniz kadar yer altı tünelleri-bu tünellerden bir kısmı bir arabanın gireceği boyutta-, evlerin içlerinden geçiş yolları, yine çok büyük oranda evleri sokakları mayınlamışlardı. Minbiç gibi yoğun olmasa da suikastı kullandılar.
Bazen operasyon sırasında hiç karşılık vermeyip, noktalar alındıktan sonra geceleri saldırılar düzenliyorlardı. Sivil insanları uçaklara karşı kalkan olarak kullandıkları oldu. Eylem tarzları küçük gruplar şeklinde ve çoğu canlı bomba olarak kendilerini patlatmak için sızmaya çalışıyorlardı.
Toplamda büyük bir hazırlık yaptıklarını ve direndiklerini söyleyebiliriz. Ancak sonunda küçük bir bölgeye sıkışan yüzlerce çete teslim oldu. Çetelerin adeta mayın tarlasına çevirdikleri Rakka şehir merkezinde en çok zorlandığımız, yavaş ilerlememize neden olan mayınlamaydı. Bir dönem sadece gece yapılan operasyonlar, mayında kayıplarımızın artmasından kaynaklı gündüz yapılmaya devam etti. Operasyonların esasını elbette ki QSD’ye bağlı Arap güçleri oluşturdu. Son dönemlerde özellikle Arap gençlerinin yoğun biçimde katılım gösterdiğini söyleyebiliriz.
Bunun dışında Süryani halkından ve Şengal’den Ezidi kadın savaşçılar da gelerek Rakka’da esir tutulan Ezidi kadınları özgürleştirdiler. YPG özgürleştirdiği alanlarda yönetimi o bölgenin halkına devrediyor. Rakka’da da böyle yapacak.
- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
S. Aslan: Rakka’nın özgürlüğünü DAİŞ zulmüne uğramış tüm herkese, özellikle erkek egemen gericiliği altında baskıya maruz kalmış kadınlara, başta Destan, Hasan Ali, Ulaş ve Nubar yoldaşlar olmak üzere tüm ölümsüz kahramanlarımıza armağan ediyoruz. TC faşizmi altında baskı ve zulüm gören herkese çağrım bizim silahlı mücadele dışında başka bir kurtuluş yolumuz yoktur. Herkesi bulunduğumuz her alanda emperyalizme faşizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadeleyi omuzlamaya çağırıyorum.
M. Bakırcıyan: Biz Enternasyonal Tabur olarak bir süre daha Rakka’da konumlanacağız. Rakka’nın özgürleştirilmesinde emeği büyük olan şehitlerimizin bıraktıkları yerden yürümeye devam edeceğiz. Nerede bir baskı ve zulüm varsa orada olmaya ve savaşmaya devam edeceğiz.