2 Temmuzda Tutuştu Bedenim (Nubar Ozanyan)
Yüzünü dönme! Bak bana! Sivas’ta yanan bendim. Yazardım, sanatçıydım, bilge Aleviydim. Alınteriyle yaşayan onurlu bir emekçiydim. Bir gündüz vakti yaktılar bizi otel koridorlarında. Bir gündüz vakti yaktılar Sivas’ın ortasında.
Aklın, dinin; dinin de zulmün hizmetinde olduğu bir ülkede faşist devlet aklıyla benden öncekiler gibi katledildim.
1909’da Adana’da kiliselerde ve evlerde çığlık çığlığa kucağında çocuğuyla yanan Ermeni anneydim. 1919’larda mağaralara doldurulup yakılan Pontuslu kadın ve çocuklardım. 24 Nisan sabahı Urfa yakınlarında başı ezilen Ermeni aydındım. Cizre bodrumlarında yakılan Kürt emekçisi yurtseverdim. Bir akşam vakti zalimlerin arabasının arkasına bağlanarak sokak sokak gezdirilen Kürt devrimcisiydim. Hakkari’de kaybedilen Süryani idim. Karadeniz’in kara sularında boğdurulan, dara çekilen, işkencehanalerde bedeni parçalanan komünistlerdim. O katliamdan alıkonularak türlü cinsel işkenceye uğrayan ve katledilen Maria’ydım…
Bugün her zamandan daha fazla Sivas’ta yanan sanatçı, yazar, şair, kadın ve Aleviyim. Aradan bir asır-beş yıl, birkaç on yıl geçse de kabuk bağlamıyor yaralarımız. Zaman da azaltamıyor acılarımızı. Her gün daha fazla çoğalarak büyüyor ve dinmeyen öfkeye dönüşüyorlar.
Acılarımızın denizinde bir gün mutlaka boğacağız o zalimleri.
Bir asırdan çok fazla zaman geçse de ittihatçı-soykırımcı kemalist devlet ya bitmeyen suç pratikleriyle emekçilerin başını taşla ezer ya da başını önüne eğdirmek ister. Olmadı yakar, olmadı zindana tıkar, olmadı sürgün eder.
Kanla, baltayla, taşla, kılıçla, ateşle çizerler Kürtlerin, kadınların, işçi ve Alevilerin yaşamlarını. Kaderlerini Türkleştirme, günlerini yoksullaştırmayla sürerler saltanatlarını.
Yapılanları, yaşananları “ifade etmekten yoksun olunan ülkede” yaşıyoruz. Hemen her dönem Kürtlere, Alevilere, kadınlara yönelik katliamlarda “buna benzer şey görülmedi” tanımı sayfamızın başucu cümlesi olmaya devam ediyor. Çünkü bu topraklarda özgürlüğün kırıntısı bile yok. Çünkü bu topraklarda halklar hapishanesini halklar mezarlığına çevirmek için kemalist devlet bütün aklını kullanıyor. Kılıf değiştirmekten geri durmayan dizginsiz barbarlığın sahipleri, her tarafta kan iziyle dolaşmaya devam ediyorlar.
Oysa insan insanı yakar mı? İnsan, insan yanarken alkışlar mı? İnsan yanarken yanmayan kalır mı? Bu zulüm dünyasında, katliamları bol olan ülkede insana ait olan her şey zorla alınmaya, kirletilmeye, çürütülmeye çalışılıyor. Acılar artarak çoğalıyor. Çünkü İttihat Terakki’den bu yana soykırımcı Kemalist Cumhuriyet dönemi de dahil katillerin büyük çoğunluğu cezasını çekmedi. Adalet ve hukuk yerini bulmadı. Bu katliamlarla yüzleşilmedi.
Eğer acılar uzun zamanlara karşın yerini bulmuyorsa ayağa kalkıp birlikte mücadele etmekten başka bir yolumuzun olmadığını bilmek zorundayız. Eğer zulüm halen devam ediyorsa suç biraz da bizdedir. Eğer zulüm karşısında daha uzun zaman beklersek türküler, şairler, kadınlar, çocuklar, ağaçlar, atlar, kitaplar yanmaya devam edecektir. Her taraf yanık ve is kokusu olacaktır.
Çocukken yayamın (nenemin) anlattığı hikayelerden, Adana’da kiliselerde yanan Ermeni annelerin ağıtlarından bilirim yaşanan zulmü. 5 Nolu Amed Zindanlarında Ferhatların önümüze dökülen gözlerinden tanırım zulmün rengini. Karanlık koridorlara sinen yanık kokusundan tanırım düşmanlarımızı.
Bugün yanık bedenlerimiz özgürlüktür. Saz tutan ellerimiz direniştir. Kimse Kürtleri, Alevileri, kadınları yakarak kurşunlayarak, sürgüne yollayarak onlardan kurtulamaz. Çünkü kalbimiz devrimdir.
Sivas’ı unutmayacağız iki gözüm. Yanan Alevilerin, aydınların acısını asla…
Son Haberler
Sayfalar
Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?
Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.
Zorunlu Açıklama!
Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.
Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.
Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)
Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.
„Holodomor „ Yalanı Üzerine
Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.
Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!
AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.
Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!
Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı:
“Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]
Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık
Filipin Komünist Partisi'nin (FKP) kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.
Hızır
Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.
Demek ki gelmese...
De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...
Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...
De... hadi...
Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.
De.... Hadi kurban...
De.... Hadi...
Gerçekten çok akıllıca.
Gerçekten çok sinsice.
Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)
"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"
Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.
Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)
Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor.
KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!
Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.
Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.