Perşembe Şubat 6, 2025

2 Temmuzda Tutuştu Bedenim (Nubar Ozanyan)

Yüzünü dönme! Bak bana! Sivas’ta yanan bendim. Yazardım, sanatçıydım, bilge Aleviydim. Alınteriyle yaşayan onurlu bir emekçiydim. Bir gündüz vakti yaktılar bizi otel koridorlarında. Bir gündüz vakti yaktılar Sivas’ın ortasında.

Aklın, dinin; dinin de zulmün hizmetinde olduğu bir ülkede faşist devlet aklıyla benden öncekiler gibi katledildim.

1909’da Adana’da kiliselerde ve evlerde çığlık çığlığa kucağında çocuğuyla yanan Ermeni anneydim. 1919’larda mağaralara doldurulup yakılan Pontuslu kadın ve çocuklardım. 24 Nisan sabahı Urfa yakınlarında başı ezilen Ermeni aydındım. Cizre bodrumlarında yakılan Kürt emekçisi yurtseverdim. Bir akşam vakti zalimlerin arabasının arkasına bağlanarak sokak sokak gezdirilen Kürt devrimcisiydim. Hakkari’de kaybedilen Süryani idim. Karadeniz’in kara sularında boğdurulan, dara çekilen, işkencehanalerde bedeni parçalanan komünistlerdim. O katliamdan alıkonularak türlü cinsel işkenceye uğrayan ve katledilen Maria’ydım…

Bugün her zamandan daha fazla Sivas’ta yanan sanatçı, yazar, şair, kadın ve Aleviyim. Aradan bir asır-beş yıl, birkaç on yıl geçse de kabuk bağlamıyor yaralarımız. Zaman da azaltamıyor acılarımızı. Her gün daha fazla çoğalarak büyüyor ve dinmeyen öfkeye dönüşüyorlar.

Acılarımızın denizinde bir gün mutlaka boğacağız o zalimleri.   

Bir asırdan çok fazla zaman geçse de ittihatçı-soykırımcı kemalist devlet ya bitmeyen suç pratikleriyle emekçilerin başını taşla ezer ya da başını önüne eğdirmek ister. Olmadı yakar, olmadı zindana tıkar, olmadı sürgün eder.

Kanla, baltayla, taşla, kılıçla, ateşle çizerler Kürtlerin, kadınların, işçi ve Alevilerin yaşamlarını. Kaderlerini Türkleştirme, günlerini yoksullaştırmayla sürerler saltanatlarını.

Yapılanları, yaşananları “ifade etmekten yoksun olunan ülkede” yaşıyoruz. Hemen her dönem Kürtlere, Alevilere, kadınlara yönelik katliamlarda “buna benzer şey görülmedi” tanımı sayfamızın başucu cümlesi olmaya devam ediyor. Çünkü bu topraklarda özgürlüğün kırıntısı bile yok. Çünkü bu topraklarda halklar hapishanesini halklar mezarlığına çevirmek için kemalist devlet bütün aklını kullanıyor. Kılıf değiştirmekten geri durmayan dizginsiz barbarlığın sahipleri, her tarafta kan iziyle dolaşmaya devam ediyorlar.     

Oysa insan insanı yakar mı? İnsan, insan yanarken alkışlar mı? İnsan yanarken yanmayan kalır mı?  Bu zulüm dünyasında, katliamları bol olan ülkede insana ait olan her şey zorla alınmaya, kirletilmeye, çürütülmeye çalışılıyor. Acılar artarak çoğalıyor. Çünkü İttihat Terakki’den bu yana soykırımcı Kemalist Cumhuriyet dönemi de dahil katillerin büyük çoğunluğu cezasını çekmedi. Adalet ve hukuk yerini bulmadı. Bu katliamlarla yüzleşilmedi.

Eğer acılar uzun zamanlara karşın yerini bulmuyorsa ayağa kalkıp birlikte mücadele etmekten başka bir yolumuzun olmadığını bilmek zorundayız. Eğer zulüm halen devam ediyorsa suç biraz da bizdedir. Eğer zulüm karşısında daha uzun zaman beklersek türküler, şairler, kadınlar, çocuklar, ağaçlar, atlar, kitaplar yanmaya devam edecektir. Her taraf yanık ve is kokusu olacaktır.

Çocukken yayamın (nenemin) anlattığı hikayelerden, Adana’da kiliselerde yanan Ermeni annelerin ağıtlarından bilirim yaşanan zulmü. 5 Nolu Amed Zindanlarında Ferhatların önümüze dökülen gözlerinden tanırım zulmün rengini. Karanlık koridorlara sinen yanık kokusundan tanırım düşmanlarımızı.

Bugün yanık bedenlerimiz özgürlüktür. Saz tutan ellerimiz direniştir. Kimse Kürtleri, Alevileri, kadınları yakarak kurşunlayarak, sürgüne yollayarak onlardan kurtulamaz. Çünkü kalbimiz devrimdir.

Sivas’ı unutmayacağız iki gözüm. Yanan Alevilerin, aydınların acısını asla…

3962

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Sayfalar